Bir Psikiyatristin Günlüğü

Psych-Istanbul, Cinema-Philia, Tiyatroseverler ve Hayata Dair Ayrıntılar…

"Ahmet BEŞKARDEŞ" tarafından yazılmış yazıları görüntülüyorsunuz

CHP’nin 33. Olağan Kurultayı’nda CHP Genel Başkanlığı’na seçilen Kemal Kılıçdaroğlu’nun hayat hikayesi…

AnkaraKemal Kılıçdaroğlu, Tunceli’nin Nazımiye ilçesinde doğdu, ilk ve ortaöğrenimini Erciş, Tunceli, Genç, Elazığ gibi Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yaptı. Yükseköğrenimini yapmak için girdiği Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nden (Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi) 1971’de mezun oldu.

Lisans öğrenimini tamamladığı 1971 yılında, girdiği hesap uzman yardımcılığı sınavının ardından Maliye Bakanlığı’nda göreve başladı. Daha sonra hesap uzmanı olan Kılıçdaroğlu, bir yıl Fransa’da kaldı. Hesap uzmanlığını 1983’e kadar sürdürdü ve aynı yıl Gelirler Genel Müdürlüğü’ne atandı. Burada önce daire başkanı olarak görev aldı, daha sonra aynı kurumun genel müdür yardımcılığını yaptı.

Kemal Kılıçdaroğlu 1991 yılında Bağ-Kur’a atandı. Burada genel müdürlük yapan Kılıçdaroğlu, 1992 yılında da Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü’ne geçti. Daha sonra kısa bir süre Türkiye Cumhuriyeti Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda müsteşar yardımcısı olarak görev yaptı. 1994 yılında Ekonomik Trend dergisi tarafından “Yılın Bürokratı” seçildi. Kemal Kılıçdaroğlu, 1999’un Ocak ayında kendi isteğiyle Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü’nden emekli oldu.

Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı çalışmalarında Kayıtdışı Ekonomi Özel İhtisas Komisyonu’na başkanlık eden Kılıçdaroğlu, Hacettepe Üniversitesi’nde de bir süre ders verdi. Daha sonra Türkiye İş Bankası’nda yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı.


Siyasi yaşamı

Kılıçdaroğlu’nun siyaset yaşamı ise 11 Ocak 1999’da SSK Genel Müdürlüğü’nden ayrılmasıyla başladı. Kılıçdaroğlu, DSP’den 18 Nisan 1999’daki genel ya da yerel seçimlerde aday olmak için istifa etse de bu isteği gerçekleşmedi. Ardından Kılıçdaroğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisi 22. dönem için yapılan 3 Kasım 2002 Milletvekili Genel Seçimleri’yle Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul milletvekili olarak Meclis’e girdi. 22 Temmuz 2007 Milletvekili Genel Seçimleri’nde de İstanbul’dan 23. dönem milletvekili seçilen Kemal Kılıçdaroğlu, bugüne kadar CHP’de Grup Başkanvekilliği görevinde bulundu. Kılıçdaroğlu, bugün itibariyle bu görevinden istifa ederek, CHP Genel Başkanlığı için adaylığını açıkladı.
Dişli ve Fırat’ı istifa ettirdi

Kemal Kılıçdaroğlu’nun adı en çok yolsuzluk dosyalarını ortaya çıkarmakla anıldı. AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Sakarya Milletvekili Şaban Dişli’yi, Silivri’de bir arsanın imar durumunu değiştirme karşılığında 1 milyon dolarlık iş takibi ücreti talep etmekle suçlayan Kılıçdaroğlu, bu iddiasını daha sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik bir soru önergesiyle TBMM’ye taşıdı. Dişli, iddialar karşısında partisindeki görevinden istifa etti.

Kılıçdaroğlu, 22 Eylül 2008’de düzenlediği bir basın toplantısında ise, “Baron” olarak adlandırdığı, AKP eski Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat hakkında çeşitli iddialar ortaya attı. Fırat’ın en büyük ortağı olduğu “Menas” adlı şirketin ürünlerini yurtdışına götüren tırda 89 kilogram eroin yakalandığını ve Menas’ın hayali ihracat yaptığını iddia eden Kılıçdaroğlu, bu kez de 25 Eylül günü gazeteci Uğur Dündar tarafından yönetilen tartışmada Dengir Mir Mehmet Fırat ile bir araya geldi. Bu tartışmadan bir süre sonra da Fırat, sağlık durumunu gerekçe göstererek istifa etti.

Kılıçdaroğlu Almanya’nın Frankfurt kentinde görülen Deniz Feneri yolsuzluk davasının Türkiye ayağına ilişkin de bazı belgeler de açıkladı.
Gandi Kemal

Kılıçdaroğlu, 2009 yerel seçimlerinden önce yine Uğur Dündar tarafından yönetilen bir tartışmada, bu kez Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek ile bir araya geldi. Tartışmada, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin doğalgaz abonelerinden fazla para aldığını ortaya koyan Kılıçdaroğlu, Gökçek’in aksine program boyunca sergilediği sakin tavırları nedeniyle, “Gandi Kemal” unvanına kavuştu. Kılıçdaroğlu’nun bu lakabı, Hindistan’ın barışçıl, ruhani lideri Mohandas Karamçand Gandi’den geliyordu.
CHP’nin oyunu yüzde 25 artırdı

Kılıçdaroğlu, 2009 Yerel Seçimleri’ne Cumhuriyet Halk Partisi’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak katıldı. Seçimi AKP adayı Kadir Topbaş kazandı; ancak Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı için aldığı oy oranını 2004 Yerel Seçimleri’nin yüzde 25’in üstünde bir oranda artırdı.

Selvi Kılıçdaroğlu ile evli olan Kemal Kılıçdaroğlu, üç çocuk babası. Bir yıl Fransa’da görev yapan Kılıçdaroğlu’nun yabancı dili ise Fransızca.

22 Mayıs 2010
Günde 30 dakikadan fazla cep telefonu kullanmak beyin kanseri riskini artırıyor.
Dünya Sağlık Örgütü 10 yıl süren cep telefonu kullanımı araştırmasını açıkladı. Çalışmaya göre cep telefonuyla günde 30 dakikadan uzun konuşmak beyin kanseri riskini üçte bir artırıyor.

Dünya Sağlık Örgütü’nün 10 yıl süren çalışmasının sonuçları cep telefonu ve kanser arasındaki ilişkinin sonuçlarını ortaya koydu.

13 ülkeden 30 yaş üstü 5 binden fazla katılımcıyla yapılan araştırmada, günde 30 dakikadan fazla cep telefonuyla konuşanlarda beyin kanseri riskinin üçte bir arttığı gözlendi. Radikal’in Daily Mail’den aldığı habere göre Uzmanlar cep telefonlarının kulaklıkla kullanılmasını, direkt kulağa koyulmamasını öneriyor ancak cep telefonu kullanıcılarının büyük bölümü, cep telefonlarını kulaklıkla kullanmayı tercih etmiyor. Cep telefonunu günde 30 dakikadan az ya da kulaklıkla kullanmanın beyin kanseriyle doğrudan ilişkisi olup olmadığıysa gözlemlenmedi. Uzmanlar, cep telefonu kullanımının son 10 yıldır yoğunlaştığını, cep telefonu kullanmanın az ya da dolaylı olmasının beyinde nasıl bir hasara neden olduğunun henüz geniş çaplı bir araştırmaya konu olmadığını söyleyip uyarıyor: Yakın gelecekte cep telefonunun uzun vadeli zararlarını da göreceğiz.

30 YAŞ ALTI ‘AĞIR KULLANICI’

Uzmanlar özellikle 30 yaş altı kişilerin cep telefonunun en sık kullanan kitle olduğunu söylüyor. Araştırmacılar, 30 yaş altı cep telefonu kullanıcıları, ‘ağır kullanıcılar’ olarak tanımlanıyor. Bu kişiler cep telefonuyla günde 30 dakikadan fazla konuşuyor. 30 yaş üstü kullanıcıların genel cep telefonu kullanma ortalamasıysa ayda iki saat. Araştırmacıların bir sonraki adımı, çocukların cep telefonu kullanmasının beyin tümörü oluşumuna etkisini araştırmak olacak. Uzmanlar, çocukların beyin hücreleri henüz gelişmemiş olduğu için risk altında olduklarını düşünüyor.

Bilim dünyası erkekler için alarmda… En büyük neden stres ve çevre kirliliği…

 Son zamanlarda bilim adamları kendi deyimleriyle ‘küresel ısınma kadar ciddi’ olan bir konuyu tartışıyor. Tartışma konusu erkek neslinin geleceği.

Araştırmalara göre 1950’lerde erkekteki sperm sayısı 250 milyonken çevre kirliliği, stres ve tarımda kullanılan hormonlar nedeniyle 20 milyona düştü.

Üstelik yapılan araştırmalar 18-25 yaşları arasındaki her 5 erkekten birinin spermlerinin sağlıklı olmadığı hatta bu durumun kısırlığa gittiğini gösteriyor.

Kısırlık artıyor

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre dünya genelindeki çiftlerin yüzde 40’ı kısırlık tedavisi görüyor. Bunların yanı sıra DNA’larda erkek cinsiyetini belirleyen ‘y kromozomu’ da gittikçe küçülüyor.

Danimarka’daki Kopenhag Üniversitesi Profesörü Niels Skakkebaek “Tüm bu veriler erkek neslinin tükenmeye doğru yol aldığını gösteriyor. Böyle giderse birkaç nesil sonra dünyada erkek kalmayacak” dedi.

Badem, fındık ve cevizin kolesterol oranının düşmesine katkı sağladığı bildirildi.

  Archives of Internal Medicine adlı tıp dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, içeriğinde bitkisel protein, mineraller, çinko, kalsiyum, vitamin, antioksidan ve magnezyum bulunan bu kabuklu 3 kuru yemiş insan sağlığı için son derece faydalı.

Araştırma fındık, ceviz ve badem gibi kuru yemişlerin vücutta yağ alımını artırdığını, ancak bu yağların diğer yağlardan farklı olduğundan kolesterol içermediğini ve böylece vücuttaki kolesterolün düşmesine de katkı sağladığını ifade ediyor.

Araştırma, 7 ülkede, kolesterolü yüksek veya düşük 583 kadın ve erkekte yapılan deneyleri kapsıyor.

Araştırmaya göre, deneye tabi tutulan ve kolesterol düşürücü statin grubundan ilaç almayan kişiler, ortalama 67 gram badem, ceviz gibi kabuklu yemiş tükettiler.
Sonuçta, bu kişilerin kanındaki LDL veya “kötü kolesterol” ortalama yüzde 7,4 azalırken, HDL veya “iyi kolesterolün” yüzde 8,3 artığı tespit edildi.
 

Gereksiz alınan mide ilaçlarının, milyonlarca kişiyi bu ilaçların yol açtığı önemli yan etki riskiyle karşı karşıya bıraktığı bildirildi.

 Daily Mail’in haberine göre, milyonlarca kişi ciddi yan etkileri olan pahalı mide ilaçlarıyla tedavi ediliyor.

Ülser, reflü, gastrit ve mide yanmasının tedavisinde kullanılan PPI (proton pompası inhibitörleri) türü ilaçların yan etkileri üzerine yapılan araştırmalar, yazılan reçetelerin yarısı ila üçte ikisinin “gereksiz” olduğunu gösteriyor.

Araştırmalar, PPI’ler çeşitli vakalarda etkili olsa bile, yan etkisi daha az olan ucuz bazı başka ilaçlar da aynı neticeyi verebileceği halde PPI’lerin aşırı kullanıldığına dikkat çekiyor.
Bu tür ilaçların zatürree, osteoporoz, kemik kırılması ve böbrek sorunları riskini artırabileceği belirtiliyor.

 

“Cephanelikteki en üstün silah”

British Medical Journal’da yayımlanan bir rapor, doktorların “cephanelikteki en üstün silahı” kullanma düşüncesiyle hafif derecede mide hastalığı olanlara dahi evvela bu ilaçları yazdıklarına dikkat çekiyor.

San Francisco Halk Sağlığı Dairesi’nden Dr. Mitchell Katz da “Archives of Internal Medicine” dergisindeki yazısında, PPI’lerin aşırı kullanımının önemli bir problem teşkil ettiğini belirtti.

Katz, “Proton pompası inhibitörleri, sindirim güçlüğüne tartışmasız iyi gelir ama ne pahasına? Burada bahsettiğim para değil” dedi.

 

Araştırmalar

ABD’de yapılan bir araştırmada, PPI’lerin yan etkilerine dikkati çeken araştırmalar incelendi.

50-79 yaş arası 162 bin kadın arasında yapılan 8 yıllık araştırma, ilaçların omurga ve el bileği başta olmak üzere kırık riskini artırdığını ortaya koydu.

PPI’lerin midenin asit salgısını azaltmasının, vücudun kalsiyum emilimini düşürdüğü, bunun da kemiklerin zayıflamasına yol açtığı düşünülüyor.

Bir diğer araştırma, Clostridium Difficile (C.diff) koliti tedavisi gören 1200 hastanın yüzde 42’sinde, PPI’lerin kullanılması halinde hastalığın tekerrür etme riskinin bulunduğunu ortaya koydu.

Son 5 yılda hastanelerden taburcu olan 100 bin hasta üzerindeki bir başka araştırma da PPI’lerin yüzde 74 oranında C.diff enfeksiyonunun artmasına yol açtığını gösterdi.
Doktorlar, PPI’lerin mide asidini azaltmak için kullanılmalarının, kolitin midede daha kolay hayat bulmasını sağladığını belirtiyor.

Bir başka araştırma da PPI’lerin bakterilerin yol açtığı zatürree riskini artırdığını ortaya koydu.

İngiliz araştırmacılar, park gibi yeşil alanlarda sadece beş dakika yapılan hafif egzersizin bile zihne ve akıl sağlığına iyi geldiğini belirledi.

 İngiliz bilim adamlarının 1250 kişi üzerinde yaptığı 10 ayrı araştırmadan, doğada yürüyüş veya bisiklete binme gibi faaliyetlerin vücut ve zihin sağlığına iyi geldiği sonucu alındı.

Park, bahçe veya doğa ortamında yürüyüş, bahçe işleri, bisiklet, balık avı, tekne, at binme ve çiftçilik gibi değişik faaliyetlerin etkilerinin incelendiği araştırmada, “yeşil egzersiz”in en çok gençlerde etkili olduğunu ortaya koydu.

Environmental Science and Technology dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, en büyük etki sadece ilk beş dakikada görülüyor. Araştırmada, yeşil alanda uzun süreli egzersizin olumlu etkileri açıkça ortaya çıkarken, ilk beş dakikadan sonra etkinin daha az olduğu görüldü.

Essex Üniversitesinden bilim adamlarının bu araştırmasında, en büyük fayda göl ya da nehir gibi su bulunan yerlerde yapılan egzersizlerde ortaya çıktı.

Genelde aktif olmayan veya stresli kişilerin ya da akıl hastalığı olanların büyük olasılıkla bu “yeşil egzersiz“den en çok yarar sağlayanlar olacağının altını çizen araştırmacılar, makalelerinde, “Örneğin müdürler, stresli iş yerlerindeki çalışanlarını zihinlerinin açılması için öğle tatilinde yakındaki parkta kısa bir yürüyüş yapmalarına özendirebilirler” ifadesini kullandılar.

Araştırmacılar, dışarıda egzersiz programlarının genç suçlular için de yararlı olabileceğinin altını çizdiler.

İngiliz pazar araştırması ve danışmanlık şirketi MillwardBrown’ın hazırladığı araştırmaya göre, dünyanın en değerli markası internet arama motoru ”Google”. Fransız ekonomi gazetesi Les Echos’daki habere göre, MillwardBrown’ın bu yıl beşincisini hazırladığı ”BRANDZ Top 100 En Değerli Markalar Sıralaması” açıklandı.

  Geçen yıl listenin ilk 10’unda yer alan markalar, sıralamadaki yerleri değişse de listede kalmayı başardı. İlk 10 şirket arasında 4 teknoloji, 2 cep telefonu operatörü ve 2 gıda markası bulunuyor.

Listenin ilk sırasında internet arama motoru ”Google” yer aldı. 2009 yılına göre yüzde 14 oranında değer kazanan Google’ın marka değeri 114,2 milyar dolar düzeyinde bulunuyor.

Google’ı bilgisayar devi ”IBM” takip ediyor. Geçen yıl listenin dördüncü sırasında yer alan IBM’in marka değeri 2009’a göre yüzde 30 oranında değer kazanarak, 86,3 milyar dolara ulaştı.

Listenin üçüncü sırasında altıncı sıradan yükselen bilgisayar şirketi ”Apple” bulunuyor. Geçen yıla göre yüzde 32 oranında değer kazanan marka değerinin 83,1 milyar dolar olduğu belirtiliyor.

Dördüncü sırada ise yazılım şirketi ”Microsoft” yer alıyor. Geçen yıl listenin ikinci sırasında bulunan şirketin marka değeri bu yıl da değişmedi ve 76,3 milyar dolar düzeyinde kaldı.

Listenin beşinci sırasında alkolsüz içecek devi ”Coca Cola” bulunuyor. 2009’da listenin üçüncü sırasında yer alan şirketin marka değeri yüzde 1 oranında değer kazanarak, 67,9 milyar dolara yükseldi.

”Top 10”da yer alan diğer markalar ve değerleri şöyle:

-6. sırada McDonald’s (66 milyar dolar)
-7. sırada Marlboro (57 milyar dolar)
-8. sırada China Mobile (52,6 milyar dolar)
-9. sırada General Electric (45 milyar dolar)
-10. sırada Vodafone (44,4 milyar dolar)
 

Daha zayıf bir vücut yapısına sahip olabilmek adına kısa sürede hızlı kilo vermenin ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği uyarısında bulunuldu.

 Birkaç bitkinin karışımından oluşan ve beyindeki sinir hücrelerini etkileyen bitkisel ürünlerin kimyasallar içerebildiği için riskli olduğunu, bitkisel ürünlerin kullanılmasıyla vücudun sadece gıdalardan edinebileceği mikro besleyiciler alamadığını belirten uzmanlar, sık kilo alıp verme sonucunda da kişinin metabolizma hızının yavaşladığını, vücudun yağ dokusunun artarak kas, su ve yağsız doku oranının azaldığını ve bağışıklık sisteminin zayıfladığını bildirdi.

Gazi Üniversitesi (GÜ) Medikal Farmakoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Çimen Karasu, gıda bütünleyici ya da zayıflamaya yardımcı bitkisel ürünlerin içeriklerinin tam olarak bilinmediğini, aksine zararlı olabileceğini belirterek, bu ürünlerin içerisine bazı kimyasal bileşiklerin yüksek dozlarda katılabildiği uyarısında bulundu. Özellikle bitkisel ürünlerin çoğunun hekim önerisi olmadan kullanıldığını ve bunların bilinçsiz tüketildiğinde sağlığı ciddi şekilde bozabileceğini ifade eden Karasu, ”Doğadan elde edilen çeşitli bitkiler, kökler, yapraklar, çiçekler ile bunların karışımları, aktarlar tarafından hazırlanarak vatandaşa sunulabiliyor. Eczane ve marketlerde satılan ilaç olmayan ürünler de Tarım ve Köyişleri Bakanlığından ruhsatlıdır. Oysa bu ürünler Sağlık Bakanlığından ruhsat almalıdır” dedi.

Karasu, bitkisel destekleyicilerin herkes için uygun olup olmadığının bilimsel olarak tespit edilmiş ve güvenilirliklerinin ispatlanmış olması gerektiğini vurgulayarak, özellikle zayıflatma amacıyla kullanılan ürünlerin iştah kesici ilaç olarak kullanılan çok sayıda etkili maddeyi içerebildiğini ve bunun çok tehlikeli olduğunu söyledi. Zayıflama amaçlı kullanılan ürünlerin ”bitkisel kökenli ilaç” olmadığına işaret eden Karasu, ”Sentetik, bitkisel, hayvansal ya da mantarlardan elde edilen etken maddenin ilaç olabilmesi için belli standartlar gerekir. Belli miktardaki bitkisel ekstreyi içeren herhangi karışımın ilaç olabilmesi için faz deneylerinin tamamlanmış olması şarttır” diye konuştu.

‘Bitkisel destekleyiciler ölümcül olabilir’

Bitkisel destekleyicilerin doğru kullanılmadığında en az ilaç kadar ölümcül olabileceğine dikkati çeken Karasu, şunları kaydetti: ”Aşırı şişmanlık tedavisinde kullanılan anti-obezite ilaçlarının bir kısmında santral sinir sistemini etkiyerek iştah kesen ‘sibutramin’ maddesi bulunmaktadır ve ‘doğal’ olarak tanıtılan ürünlerde de bu madde bulunabilmektedir. Santral sinir sistemini etkileyen bu tür ilaçlarda ‘ephedra’ bitkisinden elde edilmiş ‘efedrin’ adlı etkili bir madde kullanılmaktadır. Doz aşımında oldukça tehlikeli olabilecek bu etkili madde ya da benzerleri, zayıflama amacıyla satılan bitkisel ürünlerde bulunmaktadır. Günümüzde ayrıca yağ emilimini engelleyen ve kolayca dışkı yoluyla atılımını sağlayan anti-obezite ilaçları da mevcuttur. Bunlardan bazıları da kontrolsüz ve uzun süre kullanıldığında, mikrobesleyiciler ve yağda çözünen antioksidanların emilimini dolaylı yolla engellemektedir ve buna bağlı ciddi metabolik ve kardiyak bozukluklar oluşturmaktadır.”

Karasu, doygunluk hissi veren lifli bitkiler ile reçinelerin de zayıflama amaçlı bitkisel ürünlerin içeriğinde yer aldığını belirterek, lifli besinlerin midede şişerek doygunluk hissi sağladığını anlattı. Reçinelerin ise bağırsakta özellikle yağları tuttuğunu ve emilmeden atılımını sağladığını dile getiren Karasu, şöyle devam etti: ”Bu ürünler kullanıldığında vücutta kilo kaybı olmakta ama temel gıdalar ve yaşamsal öneme sahip esansiyel yağ asitleri, eser elementler, aminoasitler, bazı antioksidanlar, vitaminler, ko-enzimler, ko-faktörler yeterince alınamamaktadır. Bunlar emilemeden atılmakta ve zamanla ciddi sağlık problemleri doğabilmektedir. Bu nedenle, bu tür ürünler mutlaka hekim kontrolünde kullanılmalıdır. Bu ürünlerin kullanımı yerine kalori kısıtlaması yapılmalı, ılımlı egzersiz ile zayıflamaya çalışılmalıdır. Her şeyin aşırısından kaçınılmalıdır.”

‘Sık kilo alıp verme bağışıklık sistemini zayıflatıyor’

Beslenme ve diyet uzmanı Lale Sağlık da sık kilo alıp vermenin bağışıklık sistemini zayıflattığı ve metabolizmayı yavaşlattığını söyledi. Sık kilo alıp vermeye bağlı metabolizmanın yavaşlamasının ”Yoyo Sendromu” olarak isimlendirildiğini belirten Sağlık, sık kilo alıp verilmesinin diyet programlarında hedeflenen düzenli ve kalıcı kilo kaybını olumsuz etkilediğini ifade etti. Sağlık, ”Önceleri masummuş gibi gözüken bu durum zaman içerisinde bir kısır döngüye dönüşmekte ve diyetle hedeflenen başarı oranını düşürebilmektedir” uyarısında bulundu.

Kısa sürede hedef kiloya yanlış diyetlerle kavuşulup, sonrasında ulaşılan kiloyu koruyamama ile sık karşılaşıldığını anlatan Sağlık, şunları kaydetti: ”Uzman kontrolünde sağlıklı bir şekilde hedeflenen ağırlığa ulaştıktan sonra, sağlıklı beslenme önerileri alışkanlık haline getirilmediği ve aniden eski beslenme alışkanlıklarına dönüş yapıldığı için kilolar tekrar geri alınabiliyor. Bilinçsizce kullanılan zayıflama ilaçları, bireyin kilo verdikten sonra yaşadığı psikolojik durum değişiklikleri de dengesizliğe yol açabiliyor. Sık kilo alıp verme ile kişinin metabolizma hızı yavaşlayor, vücudun yağ dokusu artarak kas, su ve yağsız doku oranı azalıyor, bağışıklık sistemi zayıflıyor ve hastalıklara karşı vücut direnci zayıflayabiliyor. Bilinçsiz ilaç kullanımı sonucunda kalpte ritm bozuklukları, sindirim sistemi bozuklukları, kan basıncının yükselmesi, menstruasyon düzensizliği, psikolojik durum bozukluklarının (sinirlilik, gerginlik, anksiyete gibi) oluşumu, kişinin kilo verdikten sonra kazandığı özgüven duygusunu yitirmesi gibi fiziksel ve psikolojik etkilerin de görülebiliyor.”

Bedelli başka bahara kaldı

Başbakan Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ arasındaki görüşme sona erdi. Başbakanlıktan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ arasındaki haftalık olağan görüşmede “bedelli askerlik sistemi için uygun şartların oluşmadığı” sonucunun çıktığını bildirildi.

Başbakanlık Basın Merkezi’nden yapılan yazılı açıklamada, Başbakan Erdoğan’ın Genelkurmay Başkanı Başbuğ ile yaptığı haftalık olağan görüşmede, başta terörle mücadele olmak üzere, çeşitli güvenlik sorunları ve son günlerde kamuoyunda tartışılan bedelli askerlik konusunun ele alındığı ifade edildi. Açıklamada şunlar kaydedildi:

“Sayın Genelkurmay Başkanı’nın verdiği bilgiler doğrultusunda, yıl içinde askere gelen yükümlü sayısının Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyacını karşılamaması ve terörle mücadele üzerinde olumsuz etkilere neden olacağı gerekçesiyle, bedelli askerlik sistemi için uygun şartların oluşmadığı değerlendirilmiştir.

Ancak, bu konuda oluşan toplumsal beklentileri karşılamak üzere, orta vadede, mevcut askerlik sistemindeki farklı uygulamaları ortadan kaldıracak, askerlik sistemine ilişkin yeni yapısal düzenlemeler yapılmasının önemi ve gerekliliği üzerinde durulmuştur.”

Bilim adamları, Akdeniz tarzı beslenmenin sağlığa iyi gelmesinin altında yatan nedeni buldu.

Ankara– Daily Telegraph’ın haberine göre, bilim adamları zeytinyağının kullanıldığı yemeklerle beslenmenin, vücutta iltihap oluşumuna yol açan genlerin bastırılmasını sağladığını ve böylece kalp hastalıkları gibi sorunları azalttığını saptadı.

BMC Genomics dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, iltihaba yol açan genleri bastırmada, zeytinyağında bulunan karbolik asit (fenol) rol oynuyor.

Akdeniz mutfağı başta zeytinyağı olmak üzere balık, sebze ve meyveden oluşuyor. Akdenizliler kırmızı et ve mandıra ürünleriniyse az tüketiyor.

Araştırmanın başkanı İspanya’daki Cordoba Üniversitesinden Francisco Perez-Jimenez, “Bu bulgular, iltihapla beslenme biçimi arasındaki ilişkiyi güçlendiriyor ve sağlık üzerindeki en temel etkinin, sızma zeytinyağı kullanımından geldiği yolunda delil sağlıyor” dedi.

Perez-Jimenez, bu beslenme biçiminin bağışıklık sistemi hücrelerinin faaliyetlerini daha az zararlı bir duruma getirebileceğini söyledi.

İltihap, damar sertliği ve tıkanıklığı gibi durumları tetikleyebiliyor. Damar sertliği de tansiyon ve kalp hastalıklarına yol açabiliyor.

Akdeniz diyeti kalp hastalıklarından korumanın yanı sıra 2. tip şeker hastalığı, Alzheimer ve depresyon riskini önleyebiliyor.