Bir Psikiyatristin Günlüğü

Psych-Istanbul, Cinema-Philia, Tiyatroseverler ve Hayata Dair Ayrıntılar…

"Fuat BEŞKARDEŞ" tarafından yazılmış yazıları görüntülüyorsunuz

Can Dündar’ın yönettiği “Mustafa” belgesinin Türkiye’de yarattığı tartışmalar, yabancı basının ilgisini çekti. İngiliz The İndependent gazetesi, “Mustafa” belgesine ilişkin polemiğe dikkat çektiği haberinde “Mustafa filmi, “reel’ Atatürk portresiyle Türkiye’yi böldü” başlığını kullandı.

The İndependent, “Mustafa filmi, “reel’ Atatürk portresiyle Türkiye’yi böldü” başlıklı haberinde Türklerin, “cumhuriyetin kurucusu ve 20. yüzyılının en başarılı sosyal modernizasyon programının mimarı” olarak Atatürk’e büyük bir saygı gösterdiği belirtilerek, “Ancak, yeni bir belgesel geçen hafta gösterime girmesinden sonra patlak veren öfkeye bakılırsa onun hakkında gerçekten bilgi sahibi olmak istedikleri kuşkulu” yorumu yapıldı.

İstanbul kaynaklı Nicholas Birch imzalı haberinde belgeselin “Şimdiye kadar lekesiz bir laik sicili” olan Can Dündar tarafından yönetildiğine işaret eden The İndependent, “Mustafa”nın, Atatürk’ün “özel yönlerine vurgu yapan” ilk Türk filmi olduğunu kaydetti. Buna karşın belgeselin Atatürk’e ilişkin herhangi bir “tabu”yu kırmadığını belirten gazete, Can Dündar’ın açıklamalarına da yer verildi.

Can Dündar, gazeteyle ile konuşmasında, “Mustafa Kemal’ı daha samimi, şefkatli bir ışığın altında sunmak istedim. Tüm bu heykeller, büstler, bayraklar insani niteliklerden yoksun bir şef yarattı” dedi.

Belgeseli eleştirilenin esas noktayı kaçırdığını ifade eden Dündar, “Oğlum, benim ve babamın okulda iken Atatürk konusunda söylediğimiz şiirlerin aynılarını söylüyor” dedi.

Gazete de, belgeselin gösterime girmesinden sonra ilk beş günde 470 bin kişi tarafından izlendiğini belirterek galasında yönetmen ve ekibinin ayakta alkışlandığını, ancak aynı zamanda “öfkeli eleştiriler”e maruz kaldığını kaydetti.

Eleştirilerin bir kısmını da aktaran gazete, “saldırıların” etkisini gösterdiğini belirtirken bunun örneği olarak bir okulun öğrencilerini belgesele götürmekten vazgeçmesini gösterdi.

The İndependent, “Mustafa”nın etkisinin ne olacağı konusunda farklı görüşleri olduğunu belirtirken de Dündar gibi bazılarının askeri ve sivil arşivlerde bulunan ve henüz halka açılmayan, Atatürk’ün günlükleri ve mektuplarının yayınlanması zamanının geldiğini düşündüğünü de yazdı.

MEHMET ALİ KIŞLALI-Radikal

Yaşar Büyükanıt ‘Mustafa’ filmini, açılış gecesinde seyrettikten sonra, çıkarken beğendiğini söylemiş. Sonra çeşitli yazardan, çeşitli değerlendirmeler geldi.
***
Nazlı Ilıcak, Sabah’ta ‘Tapınmayalım… Atatürk’ü sevelim’ başlıklı yazısında, ‘Yıllardır Atatürk’ü putlaştırmayın, tabuları kırın’ dedik durduk. Demokratik bir ülkede gerçeklerin bilinmesinin memlekete hizmet eden büyük adamların değerini aşındırmayacağını, birçokları gibi biz de söyledik. Aksine aziz bir hatırayı ideolojik kalıba sokup ‘dokunulmaz’ ilan ederseniz, daha fazla düşman üretirsiniz, insanları kutuplaştırırsınız” dedi.
‘Mustafa’ filminin ‘putu’ değil, ama bazı tabuları yıktığını yazdı.
‘Can Dündar şahane bir eser ortaya çıkarmış’ ise genel değerlendirmesiydi.
***
‘Mustafa’ya gittim…’ başlıklı köşesinde Yılmaz Özdil’in değerlendirmesi farklıydı.
“Sarhoş/Kafayı bulunca ağlayan/Hoyrat/Soğuk/Kalpsiz/Çevresine eziyet eden/İtiraz edeni asan/Arkadaşlarını satan/Goygoycuların dolduruşuna gelen/Milletten bihaber/Hatta milleti küçümseyen/Alay eden/Hesabını kitabını bilmeyen/Batı hayranı/Sefa düşkünü/O balo
senin/Bu balo benim, gezen/ Zampara/Cephede bile karı-kız düşünen/Savaşmadığı için sıkılan/Ordu varken, çete kurmaya kalkan/Devrimleri intikam için yapan/Dinsiz/Kendi heykellerini diktiren/Megaloman/Bencil/Günde üç paket sigara içen/Usul usul intihar eden/Psikolojik bunalımda/Yalnız/Çaresiz/Basiretsiz/Zavallı bir adam…/ Mustafa’daki Mustafa bu/…Anafartalar bir saniye/İşgal 2 saniye/Tası tarağı toplayıp kaçmak için, sığır
sürüsünün çıkardığı toz bulutundan bile tırsan/Sığır sürüsüyle düşman ordusunu ayırt etmekten aciz biri/Başkomutanlık meydan muharebesi desen/Taktiğini falan başkasından araklamış zaten…/Hak edilmiş bence Oscar…/En azından Nobel” dedi.
***
Hıncal Uluç ise Sabah’taki ‘Mustafa’ başlıklı notunda, “Boşuna beklemeyin. Mustafa’ya gitmeyeceğim, Görmeyeceğim, yazmayacağım. Yazılanları okudum. Daha önemlisi filmi kimlerin sevip alkışladığını ve de nasıl kullandıklarını gördüm. Bana yeter! Filmin sponsorluğundan çekilen Turkcell’i alkışlıyorum. En doğru kararı vermişler. Adlarına yakışanı yapmışlar” diye yazdı.
***

Hadise – Hadise
Pasaj Müzik – 2008

Sözleri Sezen Aksu’ya bestesi kendisine ait “Deli Oğlan” şarkısı ile bu yaz radyolarda ve gece klüplerinde en çok çalınan parçalarından birinin sahibi Hadise’nin albümü, 24 Eylül’de müzik marketlerde yerini aldı.

Prodüktörlüğünü Yves Gaillard’ın üstlendiği “Hadise” albümünde, Deli Oğlan ve Aşkkolik dışındaki şarkıların söz ve besteleri Hadise ye ait. 17 şarkının yer aldığı albümün kayıtları Brüksel,mMilano ve İstanbul’da tamamlandı.

Müziğini “şehir müziği” olarak tanımlayan Hadise dünyadaki dans müzik trendlerini gündelik konuşma dilini kullandığı şarkı sözleri ile buluşturuyor.

Deli Oğlan’ın da içinde bulunduğu “Hadise” albümünün ikinci hiti “Aşkkolik” sonbaharda yine listelerde 1 numara olmaya aday… Sözleri Deniz Erten, bestesi Özgür Buldum’a ait Aşkkolik; enerjisi ve akılda kalıcı sözleri ile öne çıkıyor.

BİYOGRAFİ:
1985 yılında Belçika’da Anvers yakınlarındaki Mol kasabasında doğan Hadise, Ekonomi ve Çağdaş Diller eğitimi aldıktan sonra, en büyük tutkusu olan müziğe yönelmeye karar verdi. Müzik yapımcıları ve müzikseverler tarafından ilk olarak, Belçika’nın pop idol yarışması ‘‘Idool 2003’’te fark edildi.

Yarışmayı birincilikle bitirmiş olmasa da albüm teklifleri alan Hadise, ilk single’ı “Sweat”i 2004 yılında yayınladı ve single’ın hit olmasıyla müzik kanallarında klipleri sık sık gösterilmeye başlandı. Yurtdışında çıkardığı ikinci single’ı Stir Me Up (Kışkırt Beni-6 Mayıs 2005) ile tüm Avrupa’da farkedildi ve çıkış parçası “Stir Me Up”, pek çok Summer Hits albümüne girdi. Üçüncü single’ının adı olan Milk Chocolate Girl (Sütlü Çikolata Kız-9 Ekim 2005), daha sonra Hadise’nin lakabı haline geldi. Dördüncü single’ı Ain’t No Love Lost (13 Ocak 2006) albümündeki Ain’t No Love Lost adlı şarkının Burdayım adıyla Türkçe bir versiyonu oluşturuldu. Hadise’nin beşinci single’ı Bad Boy (Kötü Çocuk – 4 Ağustos 2006), yazın piyasaya sürüldü ve diğer albümler gibi o da dinleyici kitlesinden olumlu tepkiler aldı. 3 Ekim 2007 tarihinde yeni single çalışması olan “A Good Kiss” adlı single ‘ı piyasaya çıkardı ve şarkının klibini İstanbul’da çekti.

Haziran 2008’de yurtdışında yayınlanan Hadise albümü ile müzik serüvenine devam eden sanatçı Sezen Aksu’nun sözlerini yazdığı Deli Oğlan şarkısı ve klibi ile 2008 yazında Türk radyolarında ve müzik televizyonlarında 1 numaraya kadar yükseldi.

1. Intro
2. Deli Oğlan
3. Aşkkolik
4. My man and the devil on his shoulder
5. My body
6. Prisoner
7. A good kiss
8. All together
9. Men chase women
10. Creep
11. Good morning baby
12. Don’t ask
13. Intimate
14. Busy bee
15. Comfort zone
16. Who am I ?
17. A song for my mother

BİCE İSTANBUL

Bice, 1926 yılında Milano’da “il Ristorante Da Gino e Bice” ismiyle bir küçük aile restoranı olarak Beatrice Ruggeri tarafından kuruldu. Misafirperverliği ve sıcakkanlılığı ile tanınan Beatrice Ruggeri, o dönemde misafirlerin kendilerini evinde hissedebilecekleri bir mekan yaratmıştı. Sonraki yıllarda oğulları Remo ve Roberto Ruggeri annelerinin vizyonunu dünyaya yaymayı başardılar.

Bugün dünyanın değişik şehirlerinde 40’ı aşkın restoranıyla hizmet veren Bice, başlıca Milano, New York, Chicago, Los Angeles, Dubai, Miami, Tokyo, Buenos Aires, Singapur, Seoul, Sao Paulo şubelerinde gerçek İtalyan lezzetleri sunuyor.

Bice’nin Milano’da başlayan hikayesi İstanbul’da devam ediyor. İstanbul’un merkezinde bulunan Süzer Plaza’nın giriş katında yer alan Bice, yemek zevkini en üst seviyede yaşamak isteyenlerin buluşma noktası. İtalyan mutfağı dendiğinde akla ilk gelen Bice, keyifli bir öğle yemeği ile iş arasında tatlı bir mola vermek isteyenlerin, sevdikleriyle unutulmayacak bir akşam yemeği planlayanların, şarap tutkunlarının, gerçek İtalyan tatlarını deneyimlemek isteyenlerin ilk adresi.

80 yıllık deneyimini ambiyansa olduğu kadar, kaliteli servis anlayışına ve tabii ki eşsiz yemeklerine en iyi şekilde yansıtan Bice, sıcak mutfağı, özel mönüsü ve İtalyan, İspanya, Şili şaraplarından oluşan seçkin bir şarap koleksiyonu ile misafirlerini bekliyor. Bice’nin hem yönetim ekibinde, hem de mutfağında, konularında çok deneyimli İtalyan yöneticiler ve şefler hizmet veriyor.

Hızlı ve lezzetli bir yemek için öğle saatlerinde servis edilen “Express Lunch” ve hafta içi 16:00-19:00 saatleri arasında yapılan “Happy Hour ve Coffee Break” ise İstanbul Bice’nin misafirlerine sunduğu ayrıcalıklardan yalnızca birkaçı.

Bice’nin İtalyan şeflerinin tavsiye ettiği tatlar; başlangıç olarak deniz mahsülleri salatası, ana yemekte Istakozlu Linguini, tatlı olarak ise ise kekin içinden akan erimiş çikolatanın en lezzetli halini yansıtan Volcano…

Dünyadan Al Pacino, Robert De Niro, Madonna, John Travolta, Jennifer Lopez, Brad Pitt, Penelope Cruz, Sean Connery, Mel Gibson, Frank Sinatra, Michael Jordan, Sting, Sophia Loren, Kevin Costner, ve Cameron Diaz gibi birçok tanınmış simanın uğrak yeri olan Bice, Istanbul’da da bu geleneğini bozmuyor, ünlülerin buluşma noktası oluyor.

SERVIS GÜNLERİ VE SAATLERİ :
Hafta içi hergün 12:00-23:00; Cuma-Cumartesi 12:00-24:00; Pazar 17:00-23:00

Yemek Türü : Bar-Cafe-Pub, İtalya Mutfağı
Adres : Süzer Plaza, Elmadağ
Tel : 0212 – 334 40 40
Açılış/Kapanış : 12:00 – 24:00
Web Sitesi : www.bice.com.tr
CC : Visa / Master / Amex

Bu hafta vizyona giren filmler arasında Çağan Irmak’ın “Issız adam” filmi göze çarpanlar arasında.

Quantum of Solace

Gösterim tarihi : 07 Kasım 2008
Yönetmen : Marc Forster
Oyuncular : Daniel Craig , Judi Dench , Mathieu Amalric , Jeffrey Wright
Senaryo : Neal Purvis, Robert Wade, Paul Haggis, Ian Fleming
Müzik : David Arnold
Görüntü yön. : Roberto Schaefer
Tür : Aksiyon-Macera-Dram
Süre :
Yapım yılı : 2008
Ülke : ABD / İngiltere
Dağıtıcı :

Sevdiği kadın Vesper tarafından ihanete uğrayan 007, içinden gelen dürtüye karşı koyarak son görevini kişiselleştirmemeye çalışır. Kararlılıkla doğruyu ortaya çıkarmaya çalışırken Bond ve M , Mr White’ı sorguya çekerek, Vesper’a şantaj yapan, kimsenin tahmin edemeyeceği kadar karmaşık ve tehlikeli bir şebekeyi ortaya çıkarırlar. Adli bilgiler Mi6 ’ya ihanet eden bir kişi ve Haiti’de bir banka hesabı arasında bir ilişkiyi ortaya koyar ve başkasıyla karışan kimliği, Bond’un burada kendi kan davası için çalışan güzel fakat alıngan kadın Camille ile tanışmasını sağlar. Camille, Bond’u doğruca gizemli bir organizasyonun başındaki nereden geldiği belirsiz iş adamı Dominic Greene’e götürür. Görevi nedeniyle Avusturya, İtalya ve Güney Amerika’ya giden Bond, Greene’in dünyanın en önemli doğal kaynaklarından birinin tüm kontrolünü ele geçirmek için sürgündeki General Medrano ile anlaşma yaptığını öne sürerek komplo düzenlediğini ortaya çıkarır. Greene, organizasyondaki ortaklarını, CIA ve İngiliz hükümetindeki güçlü kontaklarını kullanarak, General’e görünürde verimsiz olan bir bölgeyi almak karşılığında Latin Amerika’daki rejimi yıkacağına ve kontrolü ona vereceğine dair söz verir. İhanet ve yalan ortamında Bond gerçeği ortaya çıkarmak için eski dostları ile güçlerini birleştirir. 007, Vesper’ın ihanetinden sorumlu olan kişiyi bulmaya yaklaştıkça Greene’nin tehditkar planını ortaya çıkarmak ve organizasyonunu durdurmak için, CIA’in, teröristlerin ve hatta M’in bir adım önünde olmak zorundadır.

Güneşin Oğlu

Gösterim tarihi : 07 Kasım 2008
Yönetmen : Onur Ünlü
Oyuncular : Haluk Bilginer , Özgü Namal , Hümeyra Akbay , Ferit Kaya
Senaryo : Onur Ünlü
Müzik :
Görüntü yön. : Aras Demiray
Tür : Komedi
Süre :
Yapım yılı : 2008
Ülke : Türkiye
Dağıtıcı : Tiglon

Bütün hayatını bir mucize bekleyerek geçiren Fikri Şemsigil, sonunda bu mucizeyi yaşar ve ‘Güneşin Oğlu’ olduğunu öğrenir. Fakat yaşadığı mucize, düşündüğünün aksine Fikri Bey’in hayatını alt üst eder. Fikri Bey’in ruhu artık, çevresindeki insanların bedenlerine girip çıkmaktadır.

Ve sonunda Fikri Bey, bu kez, yıllarca beklediği mucizeden kurtulmak için, gerçeklerin peşine düşmek zorunda olduğunu anlar. Olaylar çığırından çıkmıştır. Peki, karşı apartmandaki komşusu dünyalar güzeli kız ne olacaktır?

Issız Adam
Gösterim tarihi : 07 Kasım 2008
Yönetmen : Çağan Irmak
Oyuncular : Melis Birkan , Yıldız Kültür , Goncagül Sunar , Gözde Kansu
Senaryo : Çağan Irmak
Müzik : Aria
Görüntü yön. : Gökhan Tiryaki
Tür : Dram-Romantik
Süre :
Yapım yılı : 2008
Ülke : Türkiye
Dağıtıcı : Most Production

Alper 30lu yaşlarda, gurme sayılacak düzeyde yemek kültürü olan kendi restoranının sahibi iyi bir aşçıdır. Lüks yaşamayı seven, işinde başarılı ama özel yaşantısını her gün farklı kadınlarla birlikte olarak düzene koyamamış, hayatını; yaptığı yemekler, günübirlik ilişkiler, paralı kadınlar üçgeninde yaşayan birisi iken; Hayatının akışı, bir gün Beyoğlu’ nun arka sokaklarında, aradığı eski plak için bir kitapçıya girmesiyle değişir.

Ada 20′ li yaşlarının sonlarında, güzel, çocuk kostümleri tasarlayıp diken, Alper’ in modern yaşamının aksine çok mütevazı, hayatta fazla inişleri çıkışları olmayan genç bir kadındır. Bir gün eski bir kitabi bulabilmek için Beyoğlu’ nda dolaşırken Alper ile ayni kitapçıya girer. Çapkın bir adam olan Alper, Ada’ nın güzelliğinden etkilenir ve Ada’ yı takip etmeye başlar. Ada’ nın aradığı kitabi bulmuştur. ilk sayfasına telefon numarasını yazar. Ada’ nın işyerine kadar devam eden takip, Alper’ in tanışma bahanesiyle aldığı kitabı Ada’ ya vermesiyle son bulur. Ada ve Alper’ in yaşamlarında ilk defa karşılaştıkları tutkulu aşkın ilk sinyalleri bu kitapla başlar. Alper kopamadığı özgür hayatinin içersinde Ada’ ya yer açmaya çalıştıkça, yaşamının daraldığını fark eder. Aşkı ve özgürlüğü arasında kalan Alper’ in sessiz çığlıklarını duyamayan Ada, kendini aşkın rüzgârına kaptırmıştır bir kere; Ve yaşam bir kere daha aşk oyununun perdelerini Ada ve Alper için açacaktır.

Issız Adam, modern hayatın yalnızlaştırdığı insanları anlatan, yemekler, anneler, eski şarkılar ve aşk üzerine bir film.

Son Cellat

Gösterim tarihi : 07 Kasım 2008
Yönetmen : Şahin Gök
Oyuncular : Kadir İnanır , Sırrı Elitaş , Mazlum Çimen , Erol Demiröz , İskender Bağcılar
Senaryo : Macit Koper, Hülya İniş
Müzik : Mazlum Çimen
Görüntü yön. : Ali Utku
Tür : Dram
Süre :
Yapım yılı : 2008
Ülke : Türkiye
Dağıtıcı : Medyavizyon

Son Cellat, 12 Eylül sonrası askeri cunta yönetimi sırasında, savcı Yusuf ile arabacı Yusuf’un, dönemin eylemci gençlerinin de tutuklu bulunduğu hapishanede gelişen dostluklarını anlatıyor. Bu, onların dostlukla başlayan ve ibretlik bir acıya dönüşen yaşamlarından bir kesitin öyküsü…

Filmde, ülkenin askeri cunta ile yönetildiği bir dönemde hapse atılan savcı Yusuf (Atilla Saral) ile cinayetle yargılanan cahil bir köylünün, arabacı Cabbar’ın (Kadir İnanır) arasında kurulan dostluğun çerçevesinde karanlık bir dönemde geçen insanlık acıları, idam edenlerle idam edilenlerin dramı anlatılıyor.

Mustafa

Gösterim tarihi : 29 Ekim 2008
Yönetmen : Can Dündar
Oyuncular : Bahadır Yazıcı , Gökhan Akyüz , Burak Onaran , Ediz Mehmedali
Senaryo : Can Dündar
Müzik : Goran Bregovic
Görüntü yön. : Candan Murat Özcan
Tür : Belgesel
Süre :
Yapım yılı : 2008
Ülke : Türkiye
Dağıtıcı : Warner Bros.

10 Kasım 2008, Atatürk’ün ölümünün 70. yıldönümü. Türkiye 70 yılda Ata’sı için dört başı mamur bir film yapamadı. Yapılan belgeseller, Türkiye ölçeğiyle sınırlı, belli bir dönemle kısıtlı ve resmi bir dilde tutsak kaldı.

Selânik’ten Dolmabahçe’ye kadar hayatını başından sonuna mercek altına alan, onu şablonlardan uzak olarak askeri, siyasi, insani boyutlarıyla anlatan bir filmin eksikliği hep hissedildi. Mustafa, işte bu ihtiyaca cevaben hazırlandı.
Seslendirenler : Yetkin Dikinciler, Beyhan Saran, Arif Soysalan

Düşes

Gösterim tarihi : 31 Ekim 2008
Yönetmen : Saul Dibb
Oyuncular : Keira Knightley , Charlotte Rampling , Dominic Cooper , Ralph Fiennes
Senaryo : Jeffrey Hatcher, Amanda Foreman (Kitap)
Müzik : Rachel Portman
Görüntü yön. : Gyula Pados
Tür : Dram-Tarih
Süre : 110 dk.
Yapım yılı : 2008
Ülke : Danimarka / ABD / İngiltere / İtalya / Fransa
Dağıtıcı :

On sekizinci yüzyıl sonlarında geçen filmde, dönemin en güzel ve karizmatik kadınlarından olan Düşes Georgiana Cavendish (Keira Knightley) yaşadığı aşk, müsrifliği ve politikaya el atması sonucunda itibarını kaybeder.

Devonshire Dükü ile evli olmasına rağmen Earl Grey ile yasak aşk yaşaması, en iyi arkadaşı Leydi Bess Foster, kocası ve kendisi arasında karmaşık bir ilişkiye dönüşür.

Can Dündar’ın çok tartışılan belgeseline en ağır eleştiri Müjdat Gezen’den geldi.

Can Dündar’ın yapım ve yönetmenliğini yaptığı “Mustafa” adlı belgesel ile ilgili tartışmalar sanal aleme de sıçradı. Facebook’ta Dündar için yabancı “John” benzetmesi yapıldı. Filmin gelirinin ise vakıflara bağışlanması istendi.

Gazeteci Can Dündar’ın yapım ve yönetmenliğini yaptığı ‘Mustafa” adlı belgesel bazı kitleler tarafından büyük tepki aldı. Günlerdir süren tartışmalara bir de internet eklendi. Dünyanın en büyük paylaşım sitelerinden ‘Facebook”ta Dündar fanlarının kurduğu ‘Can Dündar” sayfası, Mustafa belgeseli tartışma platformuna döndü.

Bazı protestocular Dündar için ‘John” benzetmesi yaparken, bazı üyeler ise, ‘Dündar’a kına yollayalım” linki oluşturdu. Sanal platformda Dündar’ın destekçileri de bulunuyor. Çocuklarını filme götüren velilerin ‘Korkmayın çocuklarınız izlesin, liderler de insandır” mesajları dikkat çekiyor. Dündar’a yapılan bir çağrı da belgeselin gelirinin vakıflara bağışlanması.

Tiyatro Dergisi tarafından bu yıl altıncısı düzenlenen “Tiyatro Ödülleri” sahiplerini buldu. Harbiye’deki Kenter Tiyatrosu’nda düzenlenen ödül töreninde, “Yılın Yapımı” ödülüne Dostlar Tiyatrosu “Sivas’93 adlı oyunuyla layık görüldü.

“Yılın Yönetmeni” ödülünü “Şeylerin Şekli” adlı oyunla Mehmet Ergen kazanırken, “Yılın Kadın Oyuncusu” ödülünü Ayça Bingöl, “Yılın Erkek Oyuncusu” ödülünü de Sezai Altekin aldı.

“Yılın Yazarı” ödülüne “444” adlı oyunla Yiğit Sertdemir’in değer görüldüğü gecede, “Yılın Çevirmeni” ödülünü “Bana Bir Picasso Gerek” adlı oyunun çevirisiyle Şükran Yücel aldı.

“Yılın Sahne Tasarımcısı” ödülü “Bir Şehnaz Oyun”da ki tasarımıyla Ali Cem Köroğlu ve “Mutlu Yıllar” oyunundaki tasarımıyla Barış Dinçel arasında, “Yılın Işık Tasarımcısı” ödülü ise “Savaş İkinci Perdede Çıkacak” adlı oyunla Yakup Çartık ve “Oyunu Bozuyorum” oyunuyla Yüksel Aymaz arasında paylaştırıldı.

“Yılın Giysi tasarımcısı” ödülünün “Bayazıt” adlı oyunla Canan Göknil’e verildiği gecede, “Yılın Oyun Müziği” ödülünü “Savaş İkinci Perdede Çıkacak” adlı oyunun müziğini yapan Çiğdem Erken kazandı.

BEKİR COŞKUN….

SİYAH Obama’nın kazanmasını, türbanın-tesettürün Çankaya’ya çıkışı ile birleştirip, bizdeki dincilerin iktidara gelmesine benzetmek istiyorlar.

Çok benziyorlar zaten(!)

Gerçi ben daha görür görmez, “Aaaaaa ne kadar da benziyorlar… Abdullah Gül mü desem, Tayyip Erdoğan mı desem?..” demişimdir.

*

Abdullah Gül desem:

Diyelim ki Obama’nın küçük kızı acele internette bir şirket kuruyor, haşlanmış mısır ithal edip Amerika’nın büyük marketlerinin önünde mısır sattırmaya başlıyor.

Karısı ABD’yi “yeterince insan hakları olmadığı” iddiasıyla uluslararası mahkemeye veriyor.

Seçimden önce bir trilyon dolar kaybolmuş, sanıklar mahkûm olmuşlar hapisteler, ama seçmenler Kayserili Obama’yı başkan seçtikleri için dokunulmazlığı var.

O da zaten öbür suçluları affediyor…

Ve babası New York Belediyesi’nin billboard ihalesine giriyor…

(………)

Benzemedi mi?…

Peki, o zaman Tayyip Erdoğan benziyordur:

Diyelim ki Columbia Üniversitesi’nde okudu, Harvard mezunu… “Uluslararası ilişkiler” ve “siyaset bilimi” üzerine üç kitap yazdı!..

Küçük kızından borç para alarak gıda dağıtım şirketi kurdu, büyük kızı da durup dururken “gemicik” sahibi oldu…

ABD merkez bankasından 700 milyon dolar kredi sağlayıp, damadına New York Times gazetesi ile ABC televizyonunu satın aldı…

Bakanlarının yarısı, senatörlerinin üçte biri, iki başkan yardımcısı, belediye başkanlarının beşte dördü “sanık” durumunda.

Ama tümünün dokunulmazlığı var, onlara yargı dokunamıyor…

“Atlantik feneri” adı altında Meksika’daki inançlı ve saf Hıristiyanlardan “Cennete gideceksiniz” diye para toplayıp bavullarla taşıdılar…

Hele hele bir mister Zahid var ki…

Ve Birleşik Devletler yargısı, partisinin “ABD anayasası karşıtlığının merkezi” olduğuna karar verdi…

*

Benzetemediniz?..

Olsun…

Artık benzediği kadar.

Herkesin Obama’sı kendine göre.

Hadise başarılı olur mu

Eurovision’a Hadise’nin gidecek olması yeni bir tartışmanın başlamasına neden oldu. Bazı müzik adamları Hadise’nin Belçika’da yaşaması ve çok genç olması nedeniyle tepki gösterirken, bazıları da genç şarkıcının yurtdışında yetişmesinin olumlu olacağını belirtiler.

HADİSE FOTOĞRAFLARI

TRT’de Genel Müdürü Şahin, Eurovision Şarkı Yarışması’nda Türkiye’yi temsil edecek olan Hadise ile ortak basın toplantısı yaptı.Şahin, “Hadise’nin hem şarkısına, hem kıyafetine, hem nasıl okuyacağına karışmayacağız. Böyle bir tarzımız yok” dedi.

Hadise Eurovision’da başarılı olur mu?
Çok başarılı olur

Başarısız olur

İlk 10’a girer

TRT’de düzenlenen basın toplantısında İbrahim Şahin, yoğun ilgilerinden dolayı basın mensuplarına teşekkür etti ve bu yıl Moskova’da yapılacak Eurovision Şarkı Yarışması’na Türkiye adına Hadise’nin katılacağını hatırlattı.

Türkçe’yi isterim ama karar onun

Hadise’nin 3 şarkı seçip TRT’ye teslim edeceğini anlatan Şahin, bunların hangi dilde olacağının kararını sanatçıya bıraktıklarını kaydetti. Şahin, şarkı dili olarak Türkçe’yi tercih ettiğini, ama şarkının İngilizce olmasında da hiçbir sakıncan bulunmadığını dile getirerek, “Bu konuda kendisini serbest bırakıyoruz” dedi. Şahin toplantıda şarkıda Türk enstrümanlarının kullanılması konusundaki hassasiyetinin altını çizdi. Bir gazetecinin “Hadise’nin kıyafetiyle ilgili iddialar olduğunu” belirtmesi üzerine Şahin, “Bugüne kadar uyguladıklarım bundan sonrası için de cevap olur herhalde. Herhangi bir müdahalede bulunmadık. Hem şarkısına, hem kıyafetine, hem nasıl okuyacağına karışmayacağız” dedi.

Belçika kıskandı

Hadise ise, Belçika’dan henüz geldiğini belirterek, “Yorgunum ama aynı anda çok mutluyum. TRT gibi ben de çok heyecanlıyım. Ben Türkiye için çok güzel başarılar yakalamak istiyorum, bu bir gerçek ama tabii ki olmazsa da olmaz. O zaman da ’Aman Hadise hiç başaramadı’, ’Yok kıyafeti’ yorumları gelmesin hiçbirinizden” diye konuştu. Hadise, “Türkiye adına yarışıyorsunuz. Belçika’da bu anlamda bir kıskançlık var mı” sorusuna, “Evet var. Belçika basını her seferinde ’Neden Türkiye’ diye soruyor ve ’Maalesef seni kaçırdık’ diyorlar. Ama bu benim seçimim. Ben Türkiye adına yarışmak istiyorum” yanıtını verdi. Hadise, bir gazetenin İngilizce sorduğu soruya İngilizce yanıt verdi.

Zülfü Livaneli

Atatürk konusunda neyi anlatmalı? Gerçeği. Ama Bertrand Russel’ın dediği gibi, yağmurun yağışı da bir gerçektir, masanın dört ayak üstünde durduğu da.

Hangi gerçeği anlatacaksınız?

Bu bir seçme meselesidir ve ünlü Alman atasözünde söylenildiği gibi, “Seçmek işkencedir!”

Atatürk hakkında bir belgesel yapmak gazete hazırlamaya benziyor.

Haberlerde neyi büyük, neyi küçük göreceğiniz önemli.

Ben şu kadarını söyleyeyim: Atatürk’le ilgili bazı açıklamaları beğenmeyenlerin belgesele karşı çıkma hakları vardır ama Can Dündar’a gösterilen tepkiler çok aşırı.

Bugüne kadar bağrına bastıkları Dündar’ı neredeyse vatan hainliğiyle suçlayacaklar.

Beğenmeyen beğenmediğini söylesin ama ölçülü olsun.

***

Bu belgeselde Atatürk’le ilgili hiçbir bilinmeyen yok. Bazı kişiler belki bunları ilk kez duyuyorlardır ama bu konuda kitap okuyanlar, bütün bu detayları bilir.

Kaldı ki Atatürk’ün manevi oğlu gibi konular manşetlerde, gazete sayfalarında çarşaf çarşaf işlenmiştir.

Ne Zübeyde Hanım’ın ikinci evliliği sırdır ne de diğer konular.

Benim Can’a katılmadığım nokta, devlet kurucu dâhiyi bütün dünya ayakta alkışlamışken ille de kişisel zaaflar konusuna odaklanmaktır.

Bunlar teferruattır.

Onun bütün hayatını, savaşlarını, dünyanın hayranlığını çeken reformlarını ve büyük kişiliğini kapsamlı olarak anlatırsınız da ayrıntı olarak zaaflarına da eğilirsiniz.

Her şey gibi bu da bir ölçü meselesi.

Ama şu unutulmasın: Can en iyi Atatürk uzmanlarından birisidir ve onu karalamak gibi bir niyeti asla olamaz.

***

Bence bütün bunların sebebi ne biliyor musunuz?

Atatürk konusunda hâlâ aşamadığımız komplekslerimiz.

Yirmi yıldır kaç kere yazdım bilmiyorum: Türk toplumunun Atatürk’le ilişkisi, baba oğul ilişkisine benzer.

Her çocuk önce babasını gözünde büyütür, onun dünyanın en kahraman insanı olduğunu, herkesi dövebileceğini düşünür.

Biraz büyüyünce bakar ki babası öyle bir kişi değil bu kez aşırı bir tepkiyle babasını yerin dibine sokar, olmadığı kadar zayıf görür.

Ama üçüncü aşamada her şey yerli yerine oturur ve babasını anlar, kavrar, ona saygı duyar.

Türkiye şu anda ne yazık ki ikinci aşamayı yaşıyor.

Atatürk’e hiç yakışmayan askeri darbelerin resmi Atatürk baskıları sonrasında bu sefer de Atatürk’te kusur aranıp duruluyor.

Bu da geçecek ve biz yakında gerçek Atatürk’ü kavrayacağız.

Hiç şüpheniz olmasın.

Atatürk’ün büyük devrimciliği bu tartışmaları ezer geçer.