Bir Psikiyatristin Günlüğü

Psych-Istanbul, Cinema-Philia, Tiyatroseverler ve Hayata Dair Ayrıntılar…

"Fuat BEŞKARDEŞ" tarafından yazılmış yazıları görüntülüyorsunuz

Pop müziğin kraliçesi, yaşayan efsane Madonna 5 Eylül’de İstanbul’da hayranlarıyla buluşacak. İşte konserin dudak uçuklatan bilet fiyatları…

Daha önce Shakira, Michael Jackson, Kevin Costner, Adriana Lima gibi starları Türkiye’ye getiren Efsane Danışmanlık, şimdi de pop müziğin kraliçesi Maddona için kolları sıvadı. Madonna en son 1993 yılında Türkiye gelmiş ve  İnönü Stadı’nda konser vermişti.

Atatürk Olimpiyat Stadı’nda gerçekleştirilecek olan konser 5 Eylül’de 22.00’de başlayacak. 80 bin kişinin katılması beklenen konserin bilet filatları ise 100 TL ile 1250 TL arasında değişecek. Konserin tahmini maliyeti ise 10 milyon TL.

Dört günlük program için Türkiye’ye gelmesi beklenen Madonna’nın Anıtkabiri ziyaret etmesi, bir TV programına katılması ve konser sonrasında Reina’da bir ‘after party’e katılması bekleniyor.

Madonna’ya İstanbul konseri için 3 milyon 250 bin dolar ödenecek. Konser boyunca bir haftada 2500 kişiye geçici istihdam sağlanacak.

RUSSEL GOUGH,   “Karakteriniz Kaderinizdir” adlı kitabında diyor ki:

“Doğru ve iyi olanı bilmek ile doğru ve iyi olanı yapmak arasındaki en önemli bağlantı; doğru ve iyi olanı yapacak bir karaktere sahip olmaktır.

Eğer karakter gelişmemişse tahsil ise yaramıyor. Unutmayalım; banka hortumlayanlar, devleti soyanlar, rüşvet alanlar, vatanı çıkar uğruna satanlar, maç satanlar, şike yapanlar, teşvik verenler; birilerini hakir görüp aşağılamakla yükseleceklerini zannedenler hep tahsilli bireylerdir. ..”

O yüzden Roosevelt demiş ki:

Bir insanı ahlaken eğitmeden sadece zihnen eğitmek topluma bir bela kazandırmaktır


Hakkâri’ye atanan psikiyatr Dilek Yeþilbaþ 26 yýl sonra sinemayý açtýrdý,
ÖSS tercihi için rehber öðretmen saðladý. ‘Taþ atan’ çocuklar futbol takýmý
da yolda…

Hakkâri’ye dokuz ay önce ‘doktor’ geldi, kentin çehresi deðiþti.
Psikiyatri uzmaný Dilek Yeþilbaþ mecburi hizmet kapsamýnda geldiði
Hakkâri’de mesai saatleri içinde hastalarýyla ilgilenirken mesai saatleri
dýþýnda sosyal, kültürel ve sportif etkinliklerle þehre hareket kattý.
Hakkârililerle kýsa sürede kaynaþan Samsunlu psikiyatr önce Baran Yetenek
Avcýlarý Derneði’ni kurdu.
Derneðin ilk hamlesi Hakkâri’yi 26 yýl aradan sonra sinemaya kavuþturmak
oldu. Vizyondaki filmler Hakkâri’de de gösterilmeye baþlandý.
Hakkâri yýllardýr Türkiye genelinde ÖSS’de en baþarýsýz iller arasýnda yer
alýyor. Önce öðrencilerin sýnav öncesi motivasyonlarý ný saðlamaya yönelik
bazý çalýþmalar yapan Yeþilbaþ, sonra il dýþýndan getirdiði dört gönüllü
öðretmenle öðrencilerin puanlarýna uygun tercih yapmalarýna yardýmcý olmaya
baþladý. Yeþilbaþ, “Derneðimizin ilk faaliyeti sinemaydý. Kentte 26 yýldýr
sinema yoktu. Böyle bir talep vardý ve bunu baþardýk. Bunun yaný sýra
polikliniðe gelen öðrenciler, ÖSS puanlarýyla tercih yapmakta
zorlandýklarýný belirtmiþlerdi. Yol gösterecek rehber öðretmen
bulamadýklarýný söylemiþlerdi. Biz de bu sorunun çözümü için il dýþýndan
bazý öðretmen arkadaþlarýmýzý buraya davet ettik. Tercihlerde yardýmcý
oluyorlar” dedi.
Esnafla selamlaþmadan, sohbet etmeden evine gitmeyen Dilekbaþ sabahlarý
erken saatte kalkýp hasta kabul saatine kadar derneðin projeleri üzerinde
çalýþýyor, mesai bitiminde ise zamanýnýn büyük bölümünü projeleri hayata
geçirmeye ayýrýyor. Saðlýktan eðitime, iþsizlikten çöp sorununa, kültürden
sanata birçok proje hazýrlayarak uygulamaya geçiren Yeþilbaþ, son olarak
Hakkâri Üniversitesi tarafýndan organize edilen ‘Kürt Kadýnlarý Konferasý
Komitesi’nde gönüllü olarak yer aldý.
Konferans öncesi Hakkâri’nin birçok mahallesine giden Yeþilbaþ, kadýnlarla
görüþüp sorunlarýný dinlerken, sýkýntýlarý rapor edip kadýnlarý konferansa
davet ediyor.
Psikiyatr Yeþilbaþ, sýk sýk meydana gelen olaylarda taþ atan çocuklara
yönelik çalýþmalar da yapýyor. Proje kapsamýnda bir futbol takýmý kurulacak.
Gerekli çalýþmalar yapýldý. Çocuklarýn forma sipariþleri verildi bile.


Sigara tiryakisi misiniz? Peki ya sigarayı haz aldığınız için mi içiyosunuz? İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, sigara tiryakilerinin yarısı sigara içerken haz almıyor. Bakalım siz hangi kategoriye giriyorsunuz?

İngiltere’de yapılan bir araştırma, sigara tiryakilerinin sadece yarısının, haz aldığı için sigara içtiğini ortaya koydu.
İngiliz Independent gazetesinde yayımlanan ve Cancer Research UK tarafından yapılan araştırma, katılımcıların yarısının sigara içmekten haz aldığını, yüzde 47’sinin ise stresle başa çıkmak için sigara içtiğini söylediğini gösterdi.
Araştırmada, sigara içmeye gerekçe olarak ayrıca, kilo verdirmesi, sosyal yaşama faydası olması ve acıları hafifletmesi sayıldı.
Yine İngiltere’de Ulusal İstatistik Bürosu’nun yaptığı araştırma, barlarda sigara yasağını doğru bulanların sayısının, restoranlarda yasaklanmasını onaylayanlardan daha az olduğunu ortaya koydu.
Araştırmaya katılanların yüzde 75’i, barlarda sigara yasağını doğru bulurken, restoranlardaki sigara yasağını onaylayanları n oranı yüzde 93 çıktı.
Büronun araştırmasında, sigara tiryakilerinin neredeyse üçte birinin, sigarayı, sağlık nedenlerinden değil sigaraya harcanan para nedeniyle bırakmak istediği de görüldü.
Araştırmada ayrıca, katılımcıların neredeyse yarısının, ülkede 65 yaşından önce ölümlerin başlıca sebebinin trafik kazaları olduğuna inandığı ortaya çıktı.
Ülkede her yıl trafik kazalarında 3 binden fazla kişi ölürken, sigarayla bağlantılı rahatsızlıklardan ölenlerin sayısı 33 bin.

3G ile artık cepten konuşurken birbirimizi de görebileceğiz.


Kulak”tan sonra bir de “göz”ümüz oldu, ne mutlu…


Bunun ekonominin canlanmasına da katkısı olacaktır bilirim ben. Her sabah 3G’yi açmadan önce bir koşu kuaföre gidecektir Nebahat…
24 saat makyaj, gece konuşmaları için yeni gecelikler, sabah konuşmaları için çiçekli sabahlıklar, renkli bluzlar, arka dekor için duvar kâğıdı-çerçeve derken…
Nasıl değişiyor insanın hayatı.
*
Diyelim ki yalan söylemek artık daha zordur.
Karısına “Toplantıdayım” diyenler, ayakları havada pozisyondan çıkıp bir toplantı dekoru bulmak zorundalar.
Üstü kravatlı-ceketli, alt tarafı bir kaçamak yatağının içinde donlu sahneler geliyor gözümün önüne.
“Madem toplantıdasın, müdürü göster o zaman…” diyor diyelim ki karısı…
“Göz” orada çünkü…
*
“Kulak”a “göz” eklendi…
Ufaklıklar için “Okuldayım anne” yok artık…
Keza “Hastayım, üşütme geldi şefim” olmayacak. Şef “O zaman kumsalda mayo ile oturmak iyi gelmez Nuri” diyecektir.. .
Âşıkların işi daha da zor…
Tuvalette oturup “Şu anda balkonda sallanan koltuğumda, bulutlara bakıp seni düşünüyorum sevgilim” olamayacak.. . Çünkü “sallanan koltuğun” klozet olduğunu görecek duygulanan sevgilinin “göz”ü…
Ya da iş hayatında; “Dairenizin her şeyi mükemmel oldu, şu an hazır” diyen müteahhide soracaktır “göz” sahibi müşteri:
“Hani duvarları yok mu?..”
*
Tamam, iyi yönleri vardır…
Ama yaşamın en değerli şeyi özgürlüğümüzü biraz daha aldılar elimizden…
Kendi dünyamıza her gün biraz daha el koyuyorlar, bize bir şey kalmıyor…
Özel anlarımız, gizli dünyamız, yalanlarımız, günahlarımız, yüzümüz, gözlerimiz, saçımız-başımız, sevinçlerimiz, kahkahalarımız, ağlayışlarımız, pazara sürüldü…
Güçlü küresel sermaye, bizi bize satıyor…
Anlamıyor musunuz?..

Sigarayı bırakırken insanları en çok tedirgin eden konu ise kilo artışı… Kilo almadan da sigarayı bırakabilirsiniz. İşte ipuçları…

Sigarayı bırakanlar neden kilo alırlar?

Çünkü sigara içen kişide ağız ve burundaki tat ve koku alma hücreleri daha iyi çalışmaya başladıkları için yemeklerin lezzeti daha da artmaktadır.

Bunun yanında sigara aynı zamanda bir el alışkanlığı olduğu için onun yerini dolduracak atıştırmalar başlar. Dikkatli ve düzenli yemek yendiği sürece kilo artışını önleyebilirsiniz.
 

Az kalorili atıştırmalıklar

Sigarayı bırakırken nelere dikkat etmeliyiz?

Sık ve düzenli öğün yapın, öğünleri atlamadığınız zaman ve öğün sayınızı 5-6 öğüne çıkardığınız zaman hem metabolizmanız daha hızlı çalışır hem de gün içinde sizi oyalayacak atıştırmalar yapmış olursunuz. Ama bu atıştırmalara dikkat edin

Az kalorili ve sağlıklı atıştırmalıklar, yemeğin üstüne içeceğiniz sigaranın yerini meyveyle tamamlayabilirsiniz. Bunun yanı sıra gün içinde de öğün aralarında meyve yiyebilirsiniz.

Kuruyemişte lebleli

Fındık, fıstık, badem gibi yağlı ve kalorisi yüksek kuruyemişlere dikkat edin, bunların yerine daha düşük kalorili leblebiyi tercih edin.

Havuç, salatalık gibi çiğ sebzeleri ince ince dilimleyip limonlu suyla birlikte gece otururken atıştırabilirsiniz.

Unutmayın sehpanızın üzerinde çikolata veya cips paketi bulunursa çikolata veya cips yersiniz ama havuç olursa havuç yersiniz.

Düşük kalorili kraker, galeta, bisküvi veya müsli barlar karbonhidrat miktarı yüksek sizi daha iyi tok tutacak ve ara öğün olarak atıştırabileceğiniz yiyeceklerdir. Tabi bunların de miktarını abartmamaya çalışın.
 

Fesleğen, nane, zencefil…

İştahı baskılamak için çeşitli baharatlar kullanın, fesleğen, nane, kişniş, kekik, tarçın, zencefil, dereotu, maydanoz gibi hoş kokulu baharat ve otlar tokluk hissinizi arttırır hem de yemeğe lezzet verirler. Yemeklerinizde farklı baharatlar deneyin.

Bodrum yarımadasındaki Türkbükü kasabası, “Avrupa’nın en eğlenceli 10 plajı” arasında ilk sırada yer aldı. The Sunday Times gazetesi, yayımladığı “Avrupa’nın En İyi 10 Plaj Partisi” listesi başında Türkbükü’ye yer verdi. Gazete, Türkbükü için “Küçüktür, pek iyi bilinmez, çok hareketli de değil ancak büyüleyicidir. Diğer bir deyimle, koş Türkbükü’ye, St Tropez’e fazla benzemeden” diye yazdı.

Pazar günlerinde İngiltere’de çıkan prestijli The Sunday Times gazetesi, “Avrupa’nın En İyi 10 Plaj Partisi” listesi yayımladı. Okuyucularına “Bütün yaz tembellik etme. Plaj partileri sezonu başlarken Avrupa’da insanın eğlenebileceği birçok yer var” diyen Gazete, listenin başına da Türkbükü’ye yer verdi. Gazete, Türkbükü için şöyle dedi:
“Küçüktür, pek iyi bilinmez, çok hareketli de değil ancak büyüleyicidir. Diğer bir deyişle, koş Türkbükü’ye, bir St Tropez’e fazla benzemeden. Bodrum yarımadasının küzey sahillerindeki küçük balıkçı köyü, mini bir St. Trop: limanda yatlar, barlarda beyaza bürünmüş çalışanlar ve bakmadığın gibi yapacağın bol bol güzel insanlar (Uma Thurman bir hayranıdır).”

The Sunday Times’deki listeye Türkbükü’nün yanısıra Rimini (İtalya), Playa d’en Bossa (İspanya), Bloemendaal aan Zee (Hollanda), Hossegor (Fransa), Portixol (İspanya), Croyde (Britanya), La Malvarrossa (İspanya), Tylosand (İsveç) ve Llangennith (Britanya) de girdi.

Çek Cumhuriyeti’nin tur operatörlerinden Cedok’un Türkiye temsilciliğini yapan Ahoy Uluslararası Seyahat ve Turizm firması tarafından seyahat acentaları ve bazı basın mensuplarına yönelik ”Çek Cumhuriyeti Tanıtım Gezisi” düzenlendi.

Ülkenin başkenti Prag, Rönesans, Gotik ve Barok mimarisindeki binaların sıralandığı şirin sokakları, eski şehir meydanının ihtişamlı havası, her yanı süsleyen heykelleri ve akşam kaleden yansıyan ışıkların altında tekne gezintisi yapılabilen Vltava nehriyle, Avrupa’nın en romantik ve güzel şehirlerinden biri…

Özellikle, bir yandan tarihe yolculuk yapıp bir yandan da her dakika rotantizmi yaşamak isteyen aşıklara hitap eden bu şehir, dans, müzik, eğlence, tarih ve doğal güzelliği bir arada sunmasıyla da dünyanın her tarafından turist çekiyor. Öyle ki Prag sokaklarını dolaşırken Çek’lerden çok turistlere rastlanıyor. Şehrin sakinleri kenti turistlerin gezintisine bırakmış gibi her taraf fotoğraf çektiren, kafelerde oturup kenti izleyen, müzelere girmek için sırada bekleyen turistlerle dolu. Nitekim 1 milyonluk kente yılda 4 milyon turist geldiği düşünüldüğünde, bu manzaranın normal olduğu görülüyor.

Günün her dakikası devinimin devam ettiği şehirde, gezilmek için birçok mekan bulunuyor, ancak her noktasını görebilmek ve ruhunu hissedebilmek için Prag’ın yürüyerek gezilmesi gerekiyor.
Şehrin simgesi tarihi kale

Şehir turuna başlamak için en uygun nokta Prag’ın simgesi olan tepedeki Prag Kalesi… Buraya çıkmak için fayton tarzında ya da 1950’li yıllara ait arabalar tercih edilebilir. Ancak özellikle zilini çalarak ilerleyen eski tramvayın tekerleklerinin tıkırtıları arasında caddeler arasından tepeye tırmanmak ayrı keyif veriyor.

Tepeye çıkıldığında konukları ilk olarak kaleni önündeki kraliyet bahçesi karşılıyor. Kalenin büyük giriş kapısında ise Çek askerler ile dev heykeller bekliyor. Kale, içindeki saray ile mimarisi ve büyüklüğüyle göz kamaştıran katedral, müzeler, Romanesk manastır, Altın sokak ve çeşitli galerilerin olduğu binalardan oluşuyor. Turistlerin içeri girmek için uzun kuyruklar oluşturduğu kalede, her mekanı ayrıntılarıyla görmek isteyen birinin en az yarım gününü harcaması gerekiyor.

Kalede en dikkat çeken yapı, uzun yıllar inşaatı tamamlanamayan, Çek Cumhuriyeti’nin en büyük katedrali Aziz Vitus… Yapımına kral 4. Charles’in ‘‘dinde daha güçlü olma” isteğiyle 1344 yılında başlanan ancak inşaatı 1929’da tamamlanan Gotik ve neogotik tarzdaki katedral, 124 metre uzunluğu ve 33 metre yüksekliğiyle de dünyanın 5. büyük katedrali. Çevresindeki çirkin suratlı ejderha heykellerinin de yapıyı kötü ruhlardan koruduğuna inanılan katedralde, yağmur oluğu görevini de üstlenen bu heykellerin çirkinliğinin, bunları yapan heykeltraşın çok çektiği kayınvalidesini resmetmesinden kaynaklandığı belirtiliyor.

Şato izlenimi de veren kalede, Orta Avrupa’nın en eski kilisesi St. George ile savaşta kocası ölen kadınların kullanımına açılan huzurevi de ilgi görüyor. Bir zamanlar ünlü yazar Kafka’nın da çalıştığı Altın Sokak ise kalenin en popüler yeri. Surların üstüne yapılmış küçük odalardan oluşan sokakta, bir dönem simyacılar gezermiş.

Saat kulesini Osmanlı gösterişi temsil ediyor

Köprüden geçtikten sonra biraz yüründüğünde artık Prag’ın şehir hayatı ve ünlü astronomik saat kulesinin de bulunduğu eski şehir meydanı karşımıza çıkıyor.

Her saat başı birçok turistin önünde toplandığı saat kulesinde yelkovan her 12’yi gösterdiğinde ilginç bir gösteri başlıyor.

Üzerinde 12 burcun da temsil edildiği saatin üst kısmında, her saat başı çanlar çaldığında iki küçük pencere açılıyor ve içinden 12 havariyi temsil eden heykeller çıkıp izleyenlere selam veriyor. Aynı anda saatin sağ yanındaki yaşam ve ölümü temsil eden iskelet figürü elindeki asayı yere vurup, ”topraktan gelip toprağa gitmeyi” hatırlatırken, hemen yanındaki ”şatafat ve gösterişi” simgeleyen elindeki sazıyla bir Osmanlı ile saatin öbür ucundaki ”cimriliği” anlatan Yahudi, ”Hayır” dercesine kafasını sağa-sola sallıyor. Bu dünyaca tanınmış 1400’lü yıllardan kalma saat kulesinde de tıpkı Charles Köprüsü’nde olduğu gibi o dönemdeki Osmanlı’ya karşı ön yargıların izleri görülüyor.

 

Orta Çağ’da yaşıyor ve hayaletli şatosu var

Çek Cumhuriyeti’nde Prag’dan sonra en fazla ilgi çeken yerlerden biri de tüm yapılarıyla UNESCO Dünya Miras Listesi’ne giren 700 yıllık Chesky Krumlov şehri…

Tepesindeki şatosu ve tamamı bozulmamış Orta Çağ yapımı evleriyle şirin kasaba görüntüsü veren Chesky Krumlov’da eskiden yerleşim bulunmasına rağmen, artık şehir tamamen otel ve restoranların bulunduğu turistik bir mekan.

Etrafını çevreleyen nehir ve arkasındaki ormanla dünyadan bağlarını koparmış olan bu kent, gelenleri Orta Çağ’a götürüyor. Tipik Orta Çağ görüntüsü veren şehrin şatosunun bahçesinde de kurulduğu günden bu yana süren geleneğe uygun olarak ayı besleniyor. Şatonun içini gezerken, beslenen bu ayıların öldükten sonra postlarının halı olarak kullanıldığı görülüyor.
Birinci katında Rönesans, ikinci katı Barok ve Rokoko tarzında yapılan şatonun hayaleti bile var. Söylentiye göre, burada yaşayan beylerden birinin karısının hayaleti şatoda bazı geceler beyaz giysilerle dolaşıyormuş. Şatonun genellikle karanlık olan odalarından geçerken bu bilgileri dinlemek, ilginç bir ortam yaratıyor.

Şatoda bir diğer dikkat çeken özellik ise yataklar… 1,60 metre uzunluğundaki yatakların bu boyutu, o dönem ki insanların boylarının kısa olmasından değil, boylu boyunca uzanınca öldüklerini sanıp korkmalarından ve kadınların saçlarının bozulmaması için oturarak uyumalarından kaynaklanıyor.

Şatoda dolaşırken bir odada altın kaplama at arabası ile büyük boyuttaki tavlanın bulunması da dikkat çekiyor. Bunun yanında bir dönem şatoda yaşayan Schwarzen ailesinin ambleminde, rehberlerce Türk olarak anlatılan ama Moğol görünümünde olan bir insanın gözünü karga oyarken resmedildiği görülüyor.

Değerleriyle koruma altında olan Chesky Krumlov’da, nehirde rafting veya teknelerle gezinti yapmak da mümkün. Burada bir zamanlar manastır olan, Komünist rejim döneminde otele çevrilen yapı da konaklamak ve yöresel yemek için uygun mekanlardan. Oteldeki duvarların tamamında asılı dini tablolar ile rahiplerin balmumu heykelleri de ilginç atmosfer sunuyor. Bu küçük şehre en fazla Avrupa ülkeleri ile Çin, Japonya ve Güney Kore’den turist geldiği belirtiliyor.

Türkiye Psikiyatri Derneği Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Doğan Yeşilbursa, ekonomik krizin insanların ruh sağlığı üzerinde ağır bir tahribat yaptığını söyledi.

Yeşilbursa, “İşini kaybeden bireylerin, işini koruyan kişilere göre depresyon oranları 2 kat fazladır. İşsizlik aynı zamanda riskli alkol kullanımını, madde kullanımını ve suç davranışını artırıyor. En önemlisi de işsizliğin intihar riskini 2-3 kat arttırmasıdır. İşsizlik gibi kayıt dışı çalışma da hem kadınların hem erkeklerin ruh sağlığını olumsuz yönde etkiliyor” dedi.

Yeşilbursa, bu tablo karşısında neler yapılması gerektiğini de şöyle açıkladı:
“İşsizlik yardımının miktarı, kapsamı ve süresi arttırılmalı. Sağlık hizmetleri ücretsiz ve kolay ulaşılır olmalı. İşsiz kalan kesimlere yönelik ruhsal destek üniteleri kurulmalı. Sağlık hizmetlerinden alınan katkı payları ve ilaç yüzdeleri kaldırılmalı. Her düzeyde eğitim kurumunda ruhsal ve bedensel rahatsızlıklara karşı eğitim programları hazırlanmalı. En önemlisi de işsizlik ve yoksullukla mücadelede ciddi politikalar geliştirilmelidir.”

 

“Sağlığı ayrılan pay azalıyor”

Türkiye Psikiyatri Derneği Başkanı Dr. Şeref Özer ise, ekonomik krizden en çok sağlık sisteminin etkilendiğini savundu, “Çünkü kriz sürecinde tasarruf tedbirleri kapsamında sağlığa ayrılan pay azalıyor. Aynı zamanda işsizlikle birlikte sağlık güvencesi de kesilmiş oluyor. Sağlık sistemi ağır bir darbe alıyor” diye konuştu.

Özer, ekonomik kriz döneminde insanların en çok ruh sağlığının bozulduğunu vurguladı, “Vakalar, 2-3 kat artıyor. İşsiz kalan kişi, kendini suçluyor, kendini beceriksiz, yetersiz görüyor. Saldırgan davranışlar ve şiddete başvurma da artıyor. Bu yüzden önlem alınmalı” değerlendirmesinde bulundu.

Günde bir bardak vişne suyu vücudun günlük antioksidan ihtiyacını karşılamaya yetiyor…

Yakut kırmızı rengi ile reçelini yemeğe alıştığımız vişne, içerdiği mineral ve vitaminler sayesinde, birçok hastalığa karşı koruma kalkanı yerine geçiyor. İçeriğinde bulunan ve meyveye kırmızı rengini veren “antosiyanin” ise vişneye hücre yenileme yani antioksidan özelliğini kazandırıyor. Günde bir bardak vişne suyu tüketimi ile vücut günlük antioksidan ihtiyacını karşılıyor.

Ekolay’ın haberine göre; Kalp ve damar hastalıklarından kansere hastalık riskini azaltmaya yardımcı olan vişne, kas ağrılarının hafifletilmesi, hafıza gelişimi ve kilo dengeleme gibi konularda da etkin rol oynuyor. Hemen her iklim koşulunda yetişebilen vişne meyvesi, Türkiye’nin her bölgesinde yetiştiriliyor. Dünyanın ikinci büyük vişne üreticisi koltuğuna yerleşen Türkiye’de, dünya vişne üretiminin % 16sı gerçekleştiriliyor.

Canlı kırmızı rengi ve tatlı ekşi tadından dolayı, yıllar boyu özellikle reçel ve turta yapımında kullanılan ve daha çok suyu ile karşımıza çıkan vişne, içeriğinde bulunan doğal bileşikler sayesinde birçok hastalığa karşı koruyucu kalkan görevi görüyor.

Tam bir vitamin ve mineral deposu olan vişne meyvesinde bulunan A ve C vitamini ile sodyum, potasyum, kalsiyum ve fosfor mineralleri, özellikle ateşli hastalıklara karşı güçlü bir silah.
 

Yakut kırmızısı vişnenin “ekşi” artıları saymakla bitmiyor…

Ferahlatıcı etkisi yüksek bir meyve olan vişnenin şeker oranı kirazdan düşük olduğu için daha az kalori içeriyor. Diareyi kesmesi ve idrar söktürücü özellikleri, mide ve karaciğerin düzenli olarak çalışmasına yardımcı olmasının yanı sıra, vücutta biriken fazla suyun dışarı atılmasında etkin rol oynuyor.

Sindirim sisteminin dengeli ve düzenli fonksiyonu için önemli bir meyve olan vişne ile ilgili yapılan ön araştırmalar gösteriyor ki; vişnedeki “antosiyanin”ler, kolon kanseri riskini de önemli ölçüde azaltıyor.

Kırmızının Gücü: “Vişneye can alıcı kırmızısını veren ‘Antosiyanin’ neye yarıyor?”

Kırmızı ve mor renkli meyve ve sebzelerde, çiçeklerde, morumsu yapraklı ağaçlarda bulunan renk verici bir madde olan antosiyanin, içinde bulunduğu meyvede çok güçlü bir antioksidan yani hücre yaşlanmasını önleyici bir etki yaratıyor. Antosiyanin yardımıyla sağlıklı dokuları ve hücreleri koruyan vişne böylelikle, anti-aging özelliği de taşıyor ve kanser ile kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riskini azaltıyor. Antosiyanin oranının yükseldiği koyu renkli olan vişnelerde, aynı zamanda daha fazla miktarda minerale rastlanıyor.

Japon beslenme uzmanları tarafından, Tsuda Üniversitesi’nde 2003 yılında gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, hipoinsülinemi ve hipoglisemiye yol açabilen yüksek yağ içeren besinlerin verdiği söz konusu zararlar, antosiyanin sayesinde dengelenebiliyor.

Diğer bir deyişle, şeker düzeyi düşük olan vişne, kilo kontrolünde önemli bir görev üstleniyor. Michigan Üniversitesi’nde yapılan çalışmalar, antosiyanin maddesinin kolesterolün, kan şekerinin düşürülmesi ve karaciğerde daha az yağ birikimi konusunda çok etkili olduğunu ortaya çıkarıyor. Vişne ise, antosiyanin açısından en zengin meyveler arasında yer alıyor.
 
 
Günde bir bardak vişne suyu, vücudun günlük antioksidan ihtiyacını karşılıyor…

Beslenme uzmanları, günlük antioksidan ihtiyacının karşılanması adına günde 3,000 – 5,000 ORAC (Oksijen Radikalleri Emilme Kapasitesi) ünite alınmasını öneriyor. Yaklaşık 100 gram vişne suyu konsantresinde ise, 12,800 ORAC ünite bulunuyor. Bu da gösteriyor ki, günde bir bardak olarak tüketilecek vişne suyu, vücudun antioksidan ihtiyacını ciddi ölçüde karşılıyor. American Journal of Clinical Nutrition (Amerikan Klinik Beslenme Yayını) tarafından 2006 yılında yapılan açıklamaya göre vişne, kırmızı şarap, bitter çikolata ve portakal suyunu geride bırakarak, en yüksek antioksidan içeriğe sahip 50 besin arasında 14üncü sırada yer aldı.
 

Doğal bir ağrı kesici: Vişne Suyu !

Michigan Eyalet Üniversitesi tarafından yürütülen bir araştırmaya göre, “antosiyanin” olarak bilinen kırmızı kimyasalların aynı zamanda kas ağrılarını hafifletebileceği belirtiliyor. Spor egzersizleri ve ağırlık çalışmalarının hemen sonrasında oluşan geçici kas zedelenmelerinde, içeriğindeki antosiyanin sayesinde vişne etkin rol oynuyor. Yaklaşık olarak 100 – 120 vişnenin antosiyanin içeriğine sahip olan bir şişe vişne suyu, ağrı kesici yerine doğal ve keyifli bir alternatif sunuyor.
 

Zihin açıklığı için vişne suyu!

Damar sertleşmesini önleyen, kan basıncını düzenleyen ve iltihaplanmaları durdurucu özelliğe sahip olan vişne, aynı zamanda halk arasında “zihin açıklığı” olarak tabir edilen zeka açıklığı ve hafıza gelişimi için de son derece faydalı.

Tufts Üniversitesi tarafından yapılan açıklamaya göre antosiyanin, beyin hücre duvarlarına en etkili şekilde nüfuz ederek antioksidan koruması gerçekleştiriyor. Uzmanlar, sürekli olarak öğrenmeye koşullanmış öğrencilerin, günde bir bardak vişne suyu tüketmesini öneriyor..

Türkiye vişne üretiminde dünya ikincisi!

Hemen her türlü iklim koşulunda yetişebilen ve Türkiye’nin her bölgesinde üretimi yapılan vişne, meyve suyu üretimine oldukça uyumlu bir meyve olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’na göre, dünya vişne üretimi verilerine bakıldığında Türkiye, 186 bin ton ile Polonya’nın ardından, tüm dünyada ikinci sırada yer alıyor.

2008 verilerine göre, 2002 – 2008 yılları arasında % 86 oranında önemli bir artış gösteren ve dünyanın ikinci büyük vişne üreticisi koltuğuna yerleşen Türkiye’de, dünya vişne üretiminin % 16sı gerçekleşiyor. Türk tüketicisi tarafından en çok tercih edilen iki tat arasında yer alan vişne, bu defa şeftali nektarının ardından % 24 oranla yine ikinci sıraya yerleşiyor.
 

MEYED hakkında

1993 yılında kurulan MEYED (Meyve Suyu Endüstrisi Derneği) bünyesinde 35 üye firma bulunmaktadır. Sektördeki firmaların tümünü buluşturan MEYED, 1997 yılından bu yana IFU (ULUSLAR ARASI MEYVE SUYU ÜRETİCİLERİ FEDERASYONU) ve 2005 yılından bu yana AIJN (AVRUPA MEYVE SUYU BİRLİĞİ) nin üyesi.

Derneğin başlıca amaçları; meyve suyu kavramını kamuoyuna doğru tanıtmak, sektör içi işbirliğini geliştirmek, firmalar arasındaki bilgi değişimini hızlandırmak, konu ile ilgili araştırmaları desteklemek, kamuoyunu ve ilgili kuruluşları meyve suyu faydaları konusunda bilgilendirmektir.

Günde bir bardak vişne suyu vücudun günlük antioksidan ihtiyacını karşılamaya yetiyor…

Yakut kırmızı rengi ile reçelini yemeğe alıştığımız vişne, içerdiği mineral ve vitaminler sayesinde, birçok hastalığa karşı koruma kalkanı yerine geçiyor. İçeriğinde bulunan ve meyveye kırmızı rengini veren “antosiyanin” ise vişneye hücre yenileme yani antioksidan özelliğini kazandırıyor. Günde bir bardak vişne suyu tüketimi ile vücut günlük antioksidan ihtiyacını karşılıyor.

Ekolay’ın haberine göre; Kalp ve damar hastalıklarından kansere hastalık riskini azaltmaya yardımcı olan vişne, kas ağrılarının hafifletilmesi, hafıza gelişimi ve kilo dengeleme gibi konularda da etkin rol oynuyor. Hemen her iklim koşulunda yetişebilen vişne meyvesi, Türkiye’nin her bölgesinde yetiştiriliyor. Dünyanın ikinci büyük vişne üreticisi koltuğuna yerleşen Türkiye’de, dünya vişne üretiminin % 16sı gerçekleştiriliyor.

Canlı kırmızı rengi ve tatlı ekşi tadından dolayı, yıllar boyu özellikle reçel ve turta yapımında kullanılan ve daha çok suyu ile karşımıza çıkan vişne, içeriğinde bulunan doğal bileşikler sayesinde birçok hastalığa karşı koruyucu kalkan görevi görüyor.

Tam bir vitamin ve mineral deposu olan vişne meyvesinde bulunan A ve C vitamini ile sodyum, potasyum, kalsiyum ve fosfor mineralleri, özellikle ateşli hastalıklara karşı güçlü bir silah.
 

Yakut kırmızısı vişnenin “ekşi” artıları saymakla bitmiyor…

Ferahlatıcı etkisi yüksek bir meyve olan vişnenin şeker oranı kirazdan düşük olduğu için daha az kalori içeriyor. Diareyi kesmesi ve idrar söktürücü özellikleri, mide ve karaciğerin düzenli olarak çalışmasına yardımcı olmasının yanı sıra, vücutta biriken fazla suyun dışarı atılmasında etkin rol oynuyor.

Sindirim sisteminin dengeli ve düzenli fonksiyonu için önemli bir meyve olan vişne ile ilgili yapılan ön araştırmalar gösteriyor ki; vişnedeki “antosiyanin”ler, kolon kanseri riskini de önemli ölçüde azaltıyor.

Kırmızının Gücü: “Vişneye can alıcı kırmızısını veren ‘Antosiyanin’ neye yarıyor?”

Kırmızı ve mor renkli meyve ve sebzelerde, çiçeklerde, morumsu yapraklı ağaçlarda bulunan renk verici bir madde olan antosiyanin, içinde bulunduğu meyvede çok güçlü bir antioksidan yani hücre yaşlanmasını önleyici bir etki yaratıyor. Antosiyanin yardımıyla sağlıklı dokuları ve hücreleri koruyan vişne böylelikle, anti-aging özelliği de taşıyor ve kanser ile kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riskini azaltıyor. Antosiyanin oranının yükseldiği koyu renkli olan vişnelerde, aynı zamanda daha fazla miktarda minerale rastlanıyor.

Japon beslenme uzmanları tarafından, Tsuda Üniversitesi’nde 2003 yılında gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, hipoinsülinemi ve hipoglisemiye yol açabilen yüksek yağ içeren besinlerin verdiği söz konusu zararlar, antosiyanin sayesinde dengelenebiliyor.

Diğer bir deyişle, şeker düzeyi düşük olan vişne, kilo kontrolünde önemli bir görev üstleniyor. Michigan Üniversitesi’nde yapılan çalışmalar, antosiyanin maddesinin kolesterolün, kan şekerinin düşürülmesi ve karaciğerde daha az yağ birikimi konusunda çok etkili olduğunu ortaya çıkarıyor. Vişne ise, antosiyanin açısından en zengin meyveler arasında yer alıyor.
 
 
Günde bir bardak vişne suyu, vücudun günlük antioksidan ihtiyacını karşılıyor…

Beslenme uzmanları, günlük antioksidan ihtiyacının karşılanması adına günde 3,000 – 5,000 ORAC (Oksijen Radikalleri Emilme Kapasitesi) ünite alınmasını öneriyor. Yaklaşık 100 gram vişne suyu konsantresinde ise, 12,800 ORAC ünite bulunuyor. Bu da gösteriyor ki, günde bir bardak olarak tüketilecek vişne suyu, vücudun antioksidan ihtiyacını ciddi ölçüde karşılıyor. American Journal of Clinical Nutrition (Amerikan Klinik Beslenme Yayını) tarafından 2006 yılında yapılan açıklamaya göre vişne, kırmızı şarap, bitter çikolata ve portakal suyunu geride bırakarak, en yüksek antioksidan içeriğe sahip 50 besin arasında 14üncü sırada yer aldı.
 

Doğal bir ağrı kesici: Vişne Suyu !

Michigan Eyalet Üniversitesi tarafından yürütülen bir araştırmaya göre, “antosiyanin” olarak bilinen kırmızı kimyasalların aynı zamanda kas ağrılarını hafifletebileceği belirtiliyor. Spor egzersizleri ve ağırlık çalışmalarının hemen sonrasında oluşan geçici kas zedelenmelerinde, içeriğindeki antosiyanin sayesinde vişne etkin rol oynuyor. Yaklaşık olarak 100 – 120 vişnenin antosiyanin içeriğine sahip olan bir şişe vişne suyu, ağrı kesici yerine doğal ve keyifli bir alternatif sunuyor.
 

Zihin açıklığı için vişne suyu!

Damar sertleşmesini önleyen, kan basıncını düzenleyen ve iltihaplanmaları durdurucu özelliğe sahip olan vişne, aynı zamanda halk arasında “zihin açıklığı” olarak tabir edilen zeka açıklığı ve hafıza gelişimi için de son derece faydalı.

Tufts Üniversitesi tarafından yapılan açıklamaya göre antosiyanin, beyin hücre duvarlarına en etkili şekilde nüfuz ederek antioksidan koruması gerçekleştiriyor. Uzmanlar, sürekli olarak öğrenmeye koşullanmış öğrencilerin, günde bir bardak vişne suyu tüketmesini öneriyor..

Türkiye vişne üretiminde dünya ikincisi!

Hemen her türlü iklim koşulunda yetişebilen ve Türkiye’nin her bölgesinde üretimi yapılan vişne, meyve suyu üretimine oldukça uyumlu bir meyve olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’na göre, dünya vişne üretimi verilerine bakıldığında Türkiye, 186 bin ton ile Polonya’nın ardından, tüm dünyada ikinci sırada yer alıyor.

2008 verilerine göre, 2002 – 2008 yılları arasında % 86 oranında önemli bir artış gösteren ve dünyanın ikinci büyük vişne üreticisi koltuğuna yerleşen Türkiye’de, dünya vişne üretiminin % 16sı gerçekleşiyor. Türk tüketicisi tarafından en çok tercih edilen iki tat arasında yer alan vişne, bu defa şeftali nektarının ardından % 24 oranla yine ikinci sıraya yerleşiyor.
 

MEYED hakkında

1993 yılında kurulan MEYED (Meyve Suyu Endüstrisi Derneği) bünyesinde 35 üye firma bulunmaktadır. Sektördeki firmaların tümünü buluşturan MEYED, 1997 yılından bu yana IFU (ULUSLAR ARASI MEYVE SUYU ÜRETİCİLERİ FEDERASYONU) ve 2005 yılından bu yana AIJN (AVRUPA MEYVE SUYU BİRLİĞİ) nin üyesi.

Derneğin başlıca amaçları; meyve suyu kavramını kamuoyuna doğru tanıtmak, sektör içi işbirliğini geliştirmek, firmalar arasındaki bilgi değişimini hızlandırmak, konu ile ilgili araştırmaları desteklemek, kamuoyunu ve ilgili kuruluşları meyve suyu faydaları konusunda bilgilendirmektir.