Bir Psikiyatristin Günlüğü

Psych-Istanbul, Cinema-Philia, Tiyatroseverler ve Hayata Dair Ayrıntılar…

"Fuat BEŞKARDEŞ" tarafından yazılmış yazıları görüntülüyorsunuz

Dünya genelinde en önemli sağlık sorunları arasında yer alan ve hızla artış gösteren obezitenin en önemli nedeninin, sanılanın aksine hareketsizlik değil, gerektiğinden fazla tüketime yol açan büyük porsiyonlar olduğu belirtildi.

Dünya Sağlık Örgütü’nün obezitenin önlenmesi konusunda Avustralya’nın Deaken Üniversitesi ile açtığı Ortak Çalışma Merkezi’nde, Prof. Boyd Swinburn başkanlığındaki heyet tarafından yürütülen, sonuçları geçen hafta Hollanda’da yapılan Avrupa Obezite Kongresi’nde açıklanan ve internette yayınlanan araştırma, obezite sorununun başlamasında en öncelikli nedenin, kişinin vücudunun ihtiyacı olandan fazla kalori alması olduğunu gösteriyor.

Swinburn ve ekibi, bin 399 yetişkin ile 963 çocuk üzerinde sürdürdükleri araştırmada, kişilerin günlük kalori tüketimleriyle aldıkları kiloyu karşılaştırdıklarında, çocuklarda alınan kiloyla tüketilen gıdanın birebir örtüştüğünü, yetişkinlerde ise arada ufak bir fark olduğunu tespit etti.

Araştırmayı değerlendiren Prof. Swinburn, çocuklarda 1970’lerden bu yana artan obezitesinin birinci nedeninin gıda tüketimi olduğunu, artan fiziksel aktivitenin ise ancak obezitenin daha da endişe verici noktalara gelmesini bir ölçüde engelleyebildiğini kaydetti.

Prof Swinburn, obeziteyle mücadele konusunda gerek ulusal, gerekse uluslararası alanda yürütülmesi planlanan kampanyalarda, ağırlığın fiziksel aktivitenin artırılmasıyla birlikte, hatta fiziksel aktivitenin artırılmasından daha yoğun şekilde ”doğru porsiyonlarda ve içerikte” yiyecek tüketimine verilmesi gerektiğini belirtti.

Çocuk ve yetişkinlerdeki ortalama vücut ağırlığının 1970’lerin başındaki düzeye ulaşması için, çocukların günde 350 kalori (bir küçük porsiyon patates kızartması), yetişkinlerin 500 kalori (bir büyük boy hamburger) daha az tüketmeleri gerektiğine işaret eden Swinburn, aradaki farkı fiziksel aktiviteyle kapatabilmek için ise normal aktivitelere ek olarak çocukların günde 150, büyüklerin 110 dakika yürümeleri gerektiğini kaydetti. Prof. Swinburn, değerlendirmesinde, ”Elbette ideal olan gıdayı kısıp hareketi artırmak, ancak odak noktası her zaman kalori alımını kontrol olmalı” ifadelerine yer verdi.

Tencere yemeklerinden hazır gıdaya geçiş

Kilo kontrolü ve sağlıklı beslenme uzmanı Dr. Dilek Polat, söz konusu araştırmanın 1970’lerden bu yana değişen yeme alışkanlıklarının ”acı sonuçlarını” ortaya koyduğunu söyledi.

Dr. Polat, 1970’lerden 2000’li yıllara gelinirken, insanların da toplumsal yaşamdan bireysel yaşama geçtiklerini, bu değişimin en büyük etkisinin de yeme alışkanlıklarında görüldüğünü bildirdi.

”Tencere yemekleri giderek kayboluyor” diyen Polat, doymamış yağ oranı yüksek, yüksek karbonhidrat içeren ve yüksek kalorili hazır ya da kolay hazırlanan yemeklerin tercih edildiğini, bu yemeklere bir de yüksek kalori içeren gazlı içecekler eklenince, obezitenin kaçınılmaz olduğunu belirtti.

Fazla fiziksel aktivite gerektirmeyen bir işte çalışan yetişkin erkeğin günde 2 bin 500, kadının ise 2 bin kaloriyi aşmaması gerektiğine işaret eden Polat, çocuklarda giderek daha büyük tehlike haline gelen obezitenin önüne geçilebilmesi için anne babalara büyük görev düştüğünü söyledi.

Çocukların günde bir porsiyon ”kaçamak” hakkı bulunması gerektiğini ifade eden Polat, ”Çocuklara olabildiğince normal yemek yedirmek gerekiyor. Hazır yiyeceklerden uzak tutmaya çalışalım ve sağlıklarını korumak adına zaman zaman ‘hayır’ demeyi öğrenelim” dedi.

İlk insanın yeryüzünde görüldüğü zaman ortalama ömrü 18-20 yılken, özellikle çevresel faktörlerin etkisiyle bugün insanların 80’li yaşların üzerine çıktığı bildirildi.Cumhuriyet Üniversitesinde çok sayıda bilim adamının katılımıyla 7 Mayıs’ta düzenlenen ”5. Ulusal Yaşlılık Kongresi”ne katılan Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Antropoloji Bölümü Fizik Antropoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Galip Akın, ilk insan yeryüzünde görüldüğünde ortalama ömrünün 18-20 yıl olduğunu söyledi.

Ancak, 18. yüzyılın sonunda başlayan sanayi devriminden sonra ve özellikle 1950’den itibaren dünyada ortalama ömrün hızla uzadığını ifade eden Prof. Dr. Akın, 2000’li yıllara gelindikçe ömür uzunluğunun giderek arttığını, örneğin Japonya’da ortalama ömrün 82-83 yıla ulaştığını bildirdi. Bunun nedeninin insanın genetik yapısının değişmesinden kaynaklanmadığını anlatan Prof. Dr. Akın, şöyle konuştu:

”İnsanın yeryüzünde görüldüğü andan günümüze kadarki süreçte, genetik yapısının büyük çapta değişmesini beklemek mümkün değildir. Küçük çapta değişmeler olabilir, ama ömür uzunluğunu etkileyecek bir değişme için çok uzun süre gereklidir. Burada en önemli faktör, çevre faktörüdür. Dolayısıyla çevresel koşullarda giderek iyileşme söz konusu olmuştur, onun için ömür uzunluğu artarak 80’li yaşların üzerine çıkabilmiştir. Beslenmeden tutun nefes aldığımız hava, yaşadığımız toprak, yaşanılan yerin jeolojik ve topografik yapısı, iklimi, insanın sosyoekonomik durumu, bilgi düzeyi gibi faktörlerin tamamı onun çevresini oluşturmaktadır.”

İnsanların özellikle 18. yüzyılın son çeyreğinde başlayan sanayi devrimi ile sahip olduğu teknolojik düzeyin hızla artmasına paralel olarak çevresindeki doğa koşullarından en iyi şekilde yararlanmaya başladığını anlatan Prof. Dr. Akın, ”İnsan çevresel koşulları kendi lehine çevirebildiği oranda yaşam standardı yükselmiştir. Böylece başlangıçta ortalama ömür uzunluğu 18-20 yılken, günümüzde 4 kattan fazla artarak 82-83 yıla kadar ulaşmıştır” dedi.

”İnsan 120 yıl yaşayabilme özelliğine sahiptir”

İnsanın genetik yapısı gereği 120 yıl yaşayabilme özelliğine sahip olduğunu bildiren Prof. Dr. Akın, şöyle devam etti:

”Bu çevresel koşulları biz ne kadar olumlu hale getirebilirsek, genetik yapısı gereği, yani maksimum ömür potansiyeli gereği her insan ortalama 120 yıl yaşayabilir. Onun için bu kadar bilgi, teknik ve teknolojik düzeyi yükselmiş insanın çevresini olumlu şekilde düzenlemeye çalışması gerekir. Bütün çaba, insanın sosyoekonomik düzeyini, yaşam koşullarını uygun hale getirmeye çalışmak olmalıdır.”

İnsan Genom Projesi

Genetik yapıyı kısa sürede değiştirmenin mümkün olmadığını belirten Prof. Dr. Akın, şunları kaydetti:

”Ancak bugünkü teknolojiyle insanın genetik yapısı değiştirilebilir. Çünkü 2003 mart ayı sonunda çözümlenen insan genom projesi gereği, insanda ne kadar gen var, her genin kromozom üzerindeki yeri, dolayısıyla her birinin görevi, birbirlerine göre oransal uzaklıkları tespit edilebilmiştir.”

ABD başta olmak üzere 17 ülkenin yaptığı bu projenin bittiği gün, 350 kalıtsal hastalığın ya tedavisi ya aşısı ya da teşhis yönteminin belirlenebileceğini ifade eden Prof. Dr. Akın, şöyle konuştu:

”Bundan sonra insanın genetik yapısını bile değiştirebilmek mümkün hale gelecektir. Ama önemli olan insanın olumlu yönde genetik yapısını değiştirilebilmesidir. Aksi yönde, yani nükleer enerjiyle temasta olması, aşırı sıcak ve aşırı zor iklim koşulları devreye girerse olumlu yönde değişmesini beklemek mümkün değildir. Hele hele çevre kirlenmesi dediğimiz su, toprak, hava kirlenirse bu 80-82 olan ortalama ömre gelecekte ulaşmak bile mümkün olmayacaktır.”

Bugün yapılan araştırmalara göre, mevcut içilebilir temiz suların üçte ikisinin kirlenmiş olduğunu bildiren Prof. Dr. Galip Akın, ”Her gün bu kirlenmiş suyu içen insanın sağlıklı kalmasını beklemek bir hayal olur. Bu nedenle önce çevrenin temiz tutulması ve doğanın korunması gereklidir” dedi.

Sağlıklı ve dinç kalmak için öneriler

Sağlıklı ve dinç kalmak için önerilerde bulunan Prof. Dr. Akın, uygun çevre koşullarının yanı sıra yeterli ve dengeli beslenilmesi gerektiğini ifade etti.

Prof. Dr. Akın, ”Yeterli ve dengeli beslenmenin ilk koşulu kesinlikle hijyen ve besinlerin taze olmasıdır. Çalışma şeklimize, yaşımıza ve aktivite düzeyine bağlı olarak diyet uygulanması şarttır” diye konuştu.

Ruhsal yapının da korunması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Akın, insanoğlunun diğer canlılardan önemli farklılıklarından birinin onun kendine özgü ruhsal yapısının bulunması olduğunu belirtti.

Ruhsal yapısı sağlıklı değilse o insandan bazı iyi davranışları beklemenin mümkün olmadığına dikkati çeken Prof. Dr. Akın, sağlığın korunmasında ruhsal sağlığın son derece önemli olduğunu bildirdi.

”Nefes alıp vermek yaşamak değildir”

İnsanı insan yapan niteliklerden birinin sosyallik olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Akın, ”Çevresi ve çevresindekilerle ilişki kuramayan insan yalnızdır. İnsana yalnızlık kadar zarar verebilen başka bir durum yoktur diyebiliriz. Kendisiyle, çevresiyle barışık ve ilişki kurabilen insan sağlıklıdır ve sağlıklı kalır” dedi.

Sağlıklı ve dinç kalmak için zihinsel aktivite yapılması, düzenli egzersiz yapmak ve bağışıklık sistemini güçlü tutmanın da büyük önem taşıdığını bildiren Prof. Dr. Akın, şunları kaydetti:

”Sağlıklı ve dinç kalarak uzun bir ömür sürebilmek insanın yapacağı çabalara bağlıdır. Sadece nefes alıp vermek yaşamak değildir. Aldığımız her nefesin anlamını, değerini ve önemini bilerek ona göre hareket etmeliyiz.”

İstanbul – Tiyatrocular ”Türkiye’de yargının siyasallaşması, bilimin ışığının karartılması, aydın onurunun çiğnenmesi, laik Cumhuriyetin tehlikeye girmesi, çağdaş eğitimin darbe yemesi” gerekçeleriyle ve ”yaşanan son gelişmelere duyarsız kalınmadığını göstermek” amacıyla Galatasaray Lisesi önünde buluşarak Taksim’e yürüyecek.

Özel tiyatro sahipleri, eleştirmenler, tiyatro yazarları, yönetmenler, sahne tasarımcıları, dramaturglar ve sahne emekçilerinin de aralarında bulunduğu tiyatrocular, Taksim Cumhuriyet Anıtı’na çelenk bırakarak, Ulu Önder Atatürk’e saygı duruşunda bulunacaklar.
Yürüyüşe katılacağı bildirilen şanatçılar şunlar:

”Haldun Dormen, Yıldız Kenter, Gülriz Sururi, Genco Erkal, Ferhan Şensoy, Engin Cezzar, Müjdat Gezen, Tilbe Saran, Zuhal Olcay, Füsun Akatlı, Zeliha Berksoy, Macide Tanır, Rutkay Aziz, Erol Günaydın, Hakan Altıner, Üstün Akmen, Tamer Levent, Emre Kınay, Dolunay Soysert, Sinan Tuzcuoğlu, Bennu Yıldırımlar, Işık Yenersu, Ali Poyrazoğlu, Demet Evgar, Tuncer Cücenoğlu, Osman Şengezer, Hülya Karakaş, Barış Dinçel, Hüseyin Köroğlu, Asuman Dabak, Eftal Gülbudak, Metin Serezli, Oya İnci, Suna Keskin, Seçkin Selvi, Metin Boran, Arif Akkaya, Orhan Kurtuldu, Üstün Akmen, Yılmaz Onay, Özen Yula, Ahmet Leventoğlu, Tuncay Özinel, Levent Üzümcü, Bülent Emin Yarar, Metin Belgin, Murat Karasu, Erol Keskin, Naşit Özcan, Nedret Güvenç, Hakan Gerçek, Hale Akınlı, Günay Karacaoğlu, Çolpan İlhan, Defne Halman, Dikmen Gürün, Nedim Saban ve Doğa Rutkay.”

Destek veren tiyatrolar ise şöyle:

”Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu, Altıdan Sonra Tiyatro, Anatole Sokak Oyuncuları22, Antalya Akdeniz Sanat Merkezi, Arama Tiyatrosu, Asuman Dabak Tiyatrosu, Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu, Bahariye Sanat Merkezi, Bartın Bölge Tiyatrosu, Bartın Sanat Tiyatrosu, Bizim Tiyatro, Dostlar Tiyatro, Duru Tiyatro, ESEK, Hayalbaz Oyun Atölyesi, Herkese Tiyatro, İstanbul Halk Tiyatrosu, Kartal İstanbul Tiyatra Kumpanyası, Levent Kırca Tiyatrosu, Moda Sanat Tiyatrosu, Müjdat Gezen Tiyatrosu, Nazım Hikmet Kültür Merkezi, Oda Tiyatrosu, Ortaoyuncuları Tiyatrosu, Sadri Alışık Tiyatrosu, Semaver Kumpanya, Su Gösteri Sanatları Merkezi, Tiyatro Açıkça, Tiyatro Adam, Tiyatro Gerçek, Tiyatro İstanbul, Tiyatrokare, Tiyatrokedi, Tiyatro Liman, Tiyatro Mahsülleri Ofisi, Tiyatro Pera, Tiyatro Z, Tuncay Özinel Tiyatrosu, Vizyon Sanat Kolektif.”

Yürüyüşe ayrıca, Eleştirmenler Birliği, Devlet Tiyatrosu Opera ve Balesi Çalışanları Derneği, Kültür Sanat Sendikası, Tiyatro Yapımcıları Derneği, Sapanca Kültür ve Tiyatro Topluluğu, Sinema Emekçileri Sendikası, Çağdaş Drama Derneği, Türkiye PEN Yazarlar Birliği gibi sivil toplum örgütlerinin de destek verdiği bildirildi.

Eurovision’da iki kez sonuncu olan Türkiye, dört kez de yarışmaya katılmadı. Yarışmayı uzun yıllar çift rakamlı sıralarda tamamlayan Türkiye, ilk defa 1986 yılında tek haneli sonuca ulaştı ve nihayet 2003’te Sertab Erener’in ”Every Way That I Can” parçasıyla birinciliği aldı.

Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında düzenlenen dünyanın en ünlü ve uzun soluklu şarkı yarışmasında 1975 yılından bu yana ter döküyor. Kimi zaman siyasi yaklaşımların etkili olduğu düşünülerek önemini yitiren, kimi zaman da alınan başarılar nedeniyle merakla beklenen Eurovision, 34 yıldır her Mayıs ayı yaklaştığında Türkiye’nin gündemine girmeyi başarıyor.

İlk olarak 1997’de Şebnem Paker&Grup Etnik’in ”Dinle” parçasının üçüncü, ardından 2003’te Sertab Erener’in ”Every Way That I Can” şarkısının birinci olmasının ardından Türkiye, artık her yıl zirveye oynamaya çalışıyor.

Erener’den, sonra Kenan Doğulu ile Athena’nın dördüncülüğü dışında henüz bu umut gerçekleşmezken, şimdi de gözler bu yıl ”Düm Tek Tek” şarkısıyla Hadise’ye çevrilmiş durumda…

Türkiye, kıyafeti, dansı ve şarkı kliplerini tartıştığı Hadise’den yeni bir birincilik duygusu yaşatmasını bekliyor.

İKİ KEZ SONUNCULUK

Eurovision’la ”yatıp kalkmaya” başlayan Türkiye’nin 34 yıllık başarı ve hüzün hikayesi ise şöyle.

Türkiye, Eurovision’da iki kez sonuncu oldu. Bunlardan biri ilk katıldığı 1975 yılında gerçekleşti. Semiha Yankı’nın ”Seninle Bir Dakika” parçası, 19 şarkı arasında sonuncu olarak büyük hüsran yarattı. Ardından, sonraki yıllardaki sanatçıların da yaşadığı gibi şarkıcının saç modelinden elbisesine, politik nedenlerden şarkının seçimine, birçok tartışma yapıldı. Tüm bunlara rağmen, yıllarca dilden düşmeyen şarkı, 2003 yılında Eurovision Komitesince yapılan bir değerlendirmede ”Eurovision’un gelmiş geçmiş en iyi 20 parçası” arasında yer aldı.

Türkiye, ikinci olarak 1987’de Seyyal Taner ve Grup Lokomotif’in ”Şarkım Sevgi Üstüne” parçasıyla, 22 ülke arasında sonuncu oldu. O yıl da alınan sonuç nedeniyle büyük üzüntü yaşandı.

Bunun yanında, Türkiye, iki defa da sondan bir önceki ülke olarak yarışmadan döndü. 1983’te Çetin Alp ve The Short Waves’ın ”Opera” şarkısı, 20 parça arasından 19’uncu, 1989’da Pan’ın ”Bana Bana” şarkısı, 22 ülkenin parçaları arasında 21’inci sırada kaldı.

4 KEZ YARIŞMAYA KATILINMADI

Türkiye, 4 kez de yarışmaya katılmadı. Bu durum ilk olarak, 1975’te alınan üzücü sonucun hemen arkasındaki yıllarda, 1976 ve 1977’de gerçekleşti.

Türkiye’nin 1979’daki parçası ”Seviyorum” da yarışmaya katılmazken, 1994 yılında Eurovision’a girilmedi.

Bunun yanında Türkiye, yarışmayı uzun yıllar, çift rakamlı sıralarda tamamlandı. Örneğin, 1978 yılındaki yarışmaya Türkiye’nin önemli seslerinden Nilüfer ve Grup Nazar ”Sevince” parçasıyla katıldı. Ancak, şarkı, 20 parçanın arasından 18. olabildi. 1980’de pop star Ajda Pekkan ”Pet’r oil” parçasıyla 19 şarkı arasından 15., 1981’de Modern Folk Üçlüsü ve Ayşegül Aldinç ”Dönme Dolap” şarkısıyla 20 parça arasında 18., 1982’de Neco ”Hani” şarkısıyla 19 parça arasında 15. oldu. Şarkılar, Eurovision’dan eli boş dönse de halkın sevdiği ve yıllarca dinlediği parçalar arasında yerini aldı.

Eurovision’da 1984 yılından itibaren Türkiye’nin sıralamadaki yeri değişmeye başladı. O yıl, Beş Yıl Önce, On Yıl Sonra ”Halay” parçasıyla 12., 1985’te MFÖ ”Didai Didai Dai” ile 14. oldu.

Türkiye ilk defa 1986 yılında yarışmadan tek haneli bir sonuçla geri döndü. Klips ve Onlar’ın ”Halley” adlı parçası 20 şarkı arasından 9. oldu.

Ancak sonraki yıllar tekrar iki haneli rakamlara dönüldü. 1988’de MFÖ bu kez ”Sufi” parçasıyla 15., 1990’da Kayahan ”Gözlerinin Hapsindeyim” ile 17., 1991’de İzel, Reyhan Karaca ve Can Uğurluer üçlüsü ”İki Dakika” ile 12., 1992’de Aylin Vatankoş ”Yaz Bitti” ile 19., 1993’te Burak Aydos ”Esmer Yarim” ile 21. oldu. Bunun yanında, 1995’te Arzu Ece ”Sev” parçasıyla 16., 1996’de Şebnem Paker ”Beşinci Mevsim” ile 12. sırada yer aldı.

Türkiye, ilk kez zirveye 1997’de yaklaştı. O yıl Şebnem Paker ve Grup Etnik, yerel ezgilerin de kullanıldığı ”Dinle” parçasıyla 25 şarkı arasından 3.lüğe yükselebildi. Ancak 2003’e kadar yarışmada yine beklenen sonuçlara ulaşılamadı. Buna göre, 1998’de Tüzmen ”Unutamazsın” ile 14., 1999’da Tuba Önal ve Grup Mistik ”Dön Artık” ile 16., 2000’de Pınar Ayhan ve The SOS ”Yorgunum Anla” ile 10., 2001’de Sedat Yüce ”Sevgiliye Son” ile 11., 2002’de Buket Bengisu ve Grup Safir ”Leylaklar Soldu Kalbinde” ile 16. sırada kaldı.

EUROVISION’DA HADİSE UMUDU…

Türkiye ilk kez, 2003’te Sertab Erener’in ”Every Way That I Can” parçasıyla zirveye ulaştı. O yıl TRT, radikal bir kararla herhangi bir eleme yapmadan, Sertab Erener’i yarışmaya gönderdi. Sertab Erener de Demir Demirkan’ın sözlerini yazıp bestelediği bu İngilizce parçayı, muhteşem sesi ve sahne şovuyla tamamladı. Bu ödül, Avrupa Birliği için müzakerelerin başlaması yönünde girişimlerde bulunun Türkiye için bir moral kaynağı da oldu.

Sertab Erener’den sonra her yıl birincilik için yarışan Türkiye, ünlü sanatçılarla sahne alma yoluna gitti. Bir yıl sonra, 2004’te Athena grubu ”For Real” parçasıyla 24 parça arasından 4. oldu. Ancak, 2005’te Gülseren&Grup Shaman, çok tartışılan şarkıları ”Rimi Rimi Ley” ile 13. sırada, 2006’da Sibel Tüzün ”Super Star” ile 11. sırada yer alabildi.

Türkiye, 2007 yılında tekrar ilk 5’in arasına girdi. Kenan Doğulu İngilizce hazırladığı ritmik parçası ”Shake It Up Şekerim” ile 4. sıraya yükseldi. Geçen yıl ise Mor ve Ötesi grubu, şarkıları ”Deli” ile Türkiye’ye 7.’lik getirdi.

Bu yıl da gözler ”Düm Tek Tek” parçası ile Hadise’ye çevrildi. Belçika’da düzenlenen ”Pop Idol” yarışmasındaki performansıyla tanınmaya başlayan ve yaptığı albümleriyle dikkatleri üzerine çeken Hadise, daha yarışma yapılmadan gazetelerde çeşitli vesilelerle yer almaya, kıyafeti, dansları ve şarkı klipleriyle şimdiden tartışma konusu olmaya başladı. Bu yıl zorlu rakiplerle de karşılaşacak Hadise, 12 Mayıs’taki 1. yarı finalde 9. olarak sahneye çıkacak. Yarı final 12 Mayıs’ta.

KİMLER KATILDI?

  • 1975 – Semiha Yankı – ‘Seninle Bir Dakika’
  • 1978 – Nilüfer ve Grup Nazar – ‘Sevince’
  • 1980 – Ajda Pekkan – ‘Petrol’
  • 1981 – Modern Folk Üçlüsü ve Ayşegül Aldinç – ‘Dönme Dolap’
  • 1982 – Neco – ‘Hani’
  • 1983 – Çetin Alp – ‘Opera’
  • 1984 – Beş Yıl Önce On Yıl Sonra – ‘Halay’
  • 1985 – MFÖ – ‘Aşık Oldum’
  • 1986 – Klips ve Onlar – ‘Halley’
  • 1987 – Seyyal Taner ve Lokomotif – ‘Şarkım Sevgi Üstüne’
  • 1988 – MFÖ – ‘Sufi’
  • 1989 – Grup Pan – ‘Bana Bana’
  • 1990 – Kayahan – ‘Gözlerinin Hapsindeyim’
  • 1991 – İzel Çeliköz, Reyhan Soykarcı, Can Uğurluer – ‘İki Dakika’
  • 1992 – Aylin Vatankoş – ‘Yaz Bitti’
  • 1993 – Burak Aydos ‘Esmer Yarim’
  • 1995 – Arzu Ece – ‘Sev’
  • 1996 – Şebnem Paker – ‘Beşinci Mevsim’
  • 1997 – Şebnem Paker – ‘Dinle’
  • 1998 – Tüzmen – ‘Unutamazsın’
  • 1999 – Tuğba Önal ve Grup Mistik – ‘Dön Artık’
  • 2000 – Pınar Ayhan ve Grup SOS – ‘Yorgunum Anla’
  • 2001 – Sedat Yüce – ‘Sevgiliye Son’
  • 2002 – Grup Safir ve Buket Bengisu – ‘Leylaklar Soldu Kalbimde’
  • 2003 – Sertab Erener – ‘Everyway That I Can’
  • 2004 – Athena – ”For Real”
  • 2005 – Gülseren&Grup Shaman – ”Rimi Rimi Ley”
  • 2006 – Sibel Tüzün – ”Super Star”
  • 2007 – Kenan Doğulu – ”Shake It Up Şekerim”
  • 2008 – Mor ve Ötesi – ”Deli”
  • 2009 – Hadise – ”Düm Tek Tek”

Sağlık yönünden birçok faydası bulunduğu belirtilen ve ”gelecek yüzyılın meyvesi” olarak nitelendirilen cevizin özellikle çocuk beslenmesinde zeka gelişimi için aranan bir ürün olduğu bildirildi.

Cevizle ilgili çok sayıda araştırması ve ceviz yetiştiriciliğiyle ilgili kitabı bulunan Gaziosmanpaşa Üniversitesi (GOPÜ) Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Akça, cevizin kanın pıhtılaşmasını önlediğini, koroner kalp hastalık riskini azalttığını, trigliserid ve kolesterol düzeyini düşürdüğünü söyledi.

Cevizin sinir iletimini sağladığını, yüksek enerji verdiğini, iyi bir protein kaynağı olduğunu belirten Prof. Dr. Akça, ”Ceviz içerdiği vitaminler, mineraller ve eser elementler nedeniyle metabolizmada önemli görevler üstlenir” dedi.

İnsan beslenmesinde önemli yeri olan ve eksikliğinde ciddi fizyolojik hastalıklara yol açan kalsiyum, demir, magnezyum, fosfor, bakır, mangan, selenyum ve özellikle de çinko minerallerinin cevizde domates ve elmaya göre daha fazla bulunduğunu bildiren Akça, günde 50 gram iç ceviz tüketiminin sağlıklı yaşam için önemli etkileri olduğunun artık herkes tarafından kabul edildiğini kaydetti.

Cevizin, içerdiği gümüş ve selenyum ile özellikle çocukların zeka gelişimlerine fevkalade olumlu etkide bulunduğunu, ”gelecek yüzyılın meyvesi” olduğunu belirten Prof. Dr. Akça, ”Protein yağ içeriği çok yüksek. Özellikle selenyum ve gümüş içermesi ile çocuk beslenmesinde zeka gelişimi için aranan kritik bir ürün. Kan biyokimyamızda kolesterol ve trigliserid düşüren enerji kaynağı bir ürün. Gelişmiş ülkelerde ceviz tüketimi çok yüksek” dedi.

Destek bekledikleri önemli bir konunun ülkede cevizin tüketim miktarını artırmanın yollarını bulmak olduğunu ifade eden Akça, özellikle beslenme sorunu yaşanan bölgelerde ilköğretim çağındaki çocuklara her gün 5 ceviz yedirmeyi hedeflediklerini söyledi.

Türkiye’nin 10 farklı bölgesinde kırsaldan seçilen yörelerde toplam bin çocuğa 12 ay süreyle düzenli olarak günde 25 gram ceviz yedirip çocukların zeka başta olmak üzere sağlık değişimlerini takip etmek istediklerini ifade eden Akça, ”Ayrıca kalp hastası, kolesterol ve trigliserid oranı yüksek yaşlı nüfus için de benzer bir projemiz var. Ancak bu projelerin yürümesi için maddi kaynak sorunu yaşıyoruz. Bu bağlamda sponsorlar arıyoruz” diye konuştu.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), H1N1 virüsünün 29 ülkede 4 bin 379 kişiye bulaştığını ve 49 kişinin ölümüne yol açtığını duyurdu.

DSÖ’dyapılan açıklamada, dünya genelinde tespit edilen vakanın 4 bin 379’a ulaştığı, Meksika’da 45, ABD’de 2, Kanada’da 1 ve Kosta Rika’da 1 kişinin öldüğü kaydedildi.
Örgüte göre 29 ülkede kesinleşen vaka sayıları şöyle:

Meksika 1626, ABD 2254 Kanada 280, İspanya 93, İngiltere 39, Almanya 11, İtalya 9, Fransa 12, Portekiz 1, Polonyo 1, İrlanda 1, Hollanda 3, Avusturya 1, Danimarka 1, İsveç 1, İsviçre 1, Yeni Zelenda 7, İsrail 7, Güney Kore 3, El Salvador 2, Honk Kong ve Çin 1,Guatemala 1, Kolombiya 1, Kosta Rika 1, Brezilya 6, Japonya 4, Panama 3, Arjantin 1

Değerli Hocalarım,

Sevgili Meslektaşlarım ve

Ruh Sağlığında Değişik Dallarda Hizmet Veren Sayın Uzmanlar:

Bir zaman var ki, filmlerin ve sahnelerinin tedavi konumlarında kullanılmaları ile ilgili çalışmaları çoğunuz ile paylaşmaktan uzak kalmış bulunuyorum.

Bu açığı kapatmak ve sizleri ilerde de periyodik olarak bilgi sahibi etmek için, senenin her mevsiminde, yılda dört defa, bir “quarterly newsletter – mevsimlik haber bülteni ” şeklinde derlenmiş elektronik haberleşmeyi bilginize sunmaya karar verdiğimi bildirmek isterim.

İki seneye yakın bir zamandır tam-gün’den yarım-gün çalışmaya geçtiğim, kendimi artık yarı-emekli olarak algıladığım bir devrede, ailece yaşadığımız yörede yer alan Özel Tıp Koleji, Lake Erie College of Osteopathic Medicine (LECOM), www.lecom.edu bağlantılı Stairways Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim Polikliniğinden, www.stairwaysbh.org yine tam-gün çalişma teklifi aldım. Bu teklifi kabul etmemin en önemli etkenlerinden biri, kurumun bana, aynı bölgede bulunan ve daha önce çalıştığım St. Vincent Hastanesindeki Grup Film Terapi Programını bu sefer de Stairways konumunda kurup geliştirmem için istekte bulunmaları olmuştur. İki hafta önce yine yeni bir heyecan ile tam-gün statüsüne geçip, çalışmalarımı başlatmış bulunmaktayım.

Psiko-eğitim, açık sonlu ve kapalı sonlu grup oluşumları geliştikçe sizleri çalışmalarımızdan bilgi sahibi edeceğim.

Bu bültende ise aşağıdaki haberleri paylaşmak istemekteyim:

I – Filmlerin ve sahnelerinin tedavide kullanımı düzeyinde uzmanların devamlı sorduğu “kanıta dayalı olup-olmama” konusuna karşılık verme boyutunda çalışma ve araştırmalara girişen akademik çevreler ortaya enteresan bulgular sergilemeye başlamışlardır.

Bunlardan belki de en ilginçi, New York Üniversitesinin Nöral Bilim Merkezi ve Psikoloji Anabilim Dalınca beraber yürütülmüş olanıdır. “Nörosinematik: Film Nörobilimi” adı altında, benim de üyesi olduğum “Forum for Film and Mind – Film ve Bellek Oturumu” grubunun, senede iki defa yayınlanan “Projections: The Journal for Movies and Mind” dergisinde geçen sene yayınlanan makalede yansıtılmıştır http://cyberpsych.org/filmforum .

Çalışma, araştırmada yer alanların, belgesel, heyecanlı, müzikal ve şiddet odaklı çeşitli gruplara ayrılmış filmleri seyretmeleri esnasında merkez sinir sistemlerindeki dinamiği, işlem ve işlevleri, fonksiyonel manyetik rezonans imajlaması (fMRI) ile kayıtlanan ve konu içi korrelasyon analiziyle (ISC) değerlendirilen spatio-temporal etki-tepkiyi gözden geçirmektedir.

Aralarında benim de “Top 10 – En Güzel 10 Film” listemde yer alan “The Good, the Bad and the Ugly – İyi, Kötü ve Çirkin” in de bulunduğu filmlerin, beynin hiperaktif-aktif-hipoaktif bölgelerinin analizinde bilhassa “cognitive-behavioral,” bilişsel davranışçı terapilerde kullanımının fayda sağlayacağı yorumlanmaktadır www.journals.berghahnbooks.com/proj.

II – Belki de gelirinin Türk Silahlı Kuvvetlerine gideceğini önerdiğimiz için kendilerine bir kazanç sağlamayacağından hiç bir kitap evinin basım-yayınına yanaşmadığı “Psikiyatride Filmler, Filmlerde Psikiyatri” tedavi kitabımıza Değerli Mustafa Bilici Hocam sahip çıkmış, editörlüğünü de üstlenerek bizleri ihya etmiştir. Baş Hekimi olduğu Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinin www.erenkoyruhsinir.gov.tr varlığı ile basımı yürütülmekte bulunan eser, bildiğiniz üzere hepimizin ürünüdür. Eski filmlerle terapi liste gruplarındaki tartışmalardan tutun da üyelerimizin bireysel olarak filmlerin tedavi potansiyelleriyle ilgili eleştirmelerini sergileyen kitabımız bir gelir gözetilmeden meslektaşlarımızın faydalanması için zamanı geldiğinde Mustafa Hocamın direktiflerine paralel olarak dağıtılacaktır.

III – Söz kitaptan açılmışken, şu anda İngilizce olarak mesleksel ve kurumsal danışmanlıkta ve liderlik konularında kullanılmak üzere Transaksiyonel Analiz ekolü değerlendirilmeleri yapılan yüz kadar filmden alınan sahnenin sunulduğu bir kitabı düzenlemekteyim. Trafford Basım & Yayın eviyle yaptığım anlaşmada “print on demand” sistemiyle dağıtımı kararlanmış durumdadır. Herşey yolunda giderse altı ay sonra bitmesi beklenmektedir.

III – Adana Ekrem Tok Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Değerli Bülent Demirbek Hocam www.arsh.gov.tr sitesinde filmlerin eğitim ve tedavide kullanımı ile ilgili yorumlarımı “Psikiyatri ve Sinema” köşesinde düzenlemektedir. Kritiği zaman zaman gözden geçirmenizden hoşlanacağınızı ve çalışmalarınızda uygulayacağınızı umutlamaktayım.

IV – T.C. Bolu İzzet Baysal Ruh Hastalıkları Devlet Hastanesi www.boluruhsagligi.gov.tr Başhekimi Değerli Hülya Ensari Hocam’ın başkanlığında ve sevgili Meslektaşım Dr. Fuat Beşkardeş’in moderatörlüğünde Bolu Ruh Sağlığı Ekibi haftalık film seyrini sürdürmekte ve filmlerin tedavide kullanımını devamlı tartışmaktadır.

Bültenimizin üç ay sonraki “yaz” mevsimi sayısında buluşmak üzere sağlıklar, mutluluklar ve başarılar dilemekteyim.

Dr. Fuat Ulus

2910 State Street

Erie, PA 16508, ABD

Erkekler Ne Söyler Kadınlar Ne Anlar
Erkekler Ne Söyler Kadınlar Ne Anlar Filminin Konusu
Greg Behrendt ve Liz Tuccillo’nun çok satan kitabına dayanan film, 20’li 30’lu yaşlarında Baltimore’lu bir grup insanı konu alıyor. Söz konusu insanlar ilişki havuzunun sığ kısmından evlilik hayatının derin ve bulanık sularına doğru ilerlerken bir yandan karşı cinsin işaretlerini okumaya bir yandan da “istisna yoktur” kuralına istisna oluşturmaya çalışıyorlar.
Yönetmen : Ken Kwapis
Senaryo : Abby Kohn, Marc Silverstein
Oyuncular : Ben Affleck, Jennifer Aniston, Scarlett Johansson, Michelle Carmichael, Morgan Lily
Filmin Türü : Romantik, Komedi
Orijinal Adı : He’s Just Not That Into You
Yapımcı Firma : Flower Films (II)
Yapım Yılı : 2009
Yapım Ülkesi : ABD, Almanya, Hollanda
Orijinal Dili : İngilizce
Filmin Süresi : 129 dakika
Resmi Sitesi : http://www.hesjustnotthatintoy..
Dağıtıcı Firma : Warner Bros
Vizyon Tarihi : 24.04.2009

2009 Eurovision Şarkı Yarışması
Fantastik Kuş
Yarışma afişi
Final 16 Mayıs 2009
1. Yarı-final 12 Mayıs 2009
2. Yarı-final 14 Mayıs 2009
Sunucu(lar) Yarı Final:Alsou
Andrey Malahov

Final:

Milla Jovovich

Yönetmen Andrey Boltenko
Ev sahibi yayıncı Pervıy Kanal
Yapıldığı yer Olimpiyskiy, Moskova, Rusya
Kazanan şarkı
Katılan şarkı sayısı 42
İlk kez katılan ülkeler
Yeniden katılan ülkeler Slovakya
Katılmaktan vazgeçen ülkeler Gürcistan
San Marino
Eurovision Şarkı Yarışması
◄2008 2010►

2009 Eurovision Şarkı Yarışması,12-14-16 Mayıs 2009 tarihlerinde Rusya’nın başkenti Moskova’da düzenlenmesi planlanan 54. Eurovision Şarkı Yarışması. Yarışmanın iki yarı finali 12 ve 14 Mayıs tarihlerinde düzenlenecektir.[1] 42 ülkenin katılacağı kesinleşmiştir. Slovakya da yarışmaya yeniden katılacağını bildirmiştir. San Marino ise ekonomik sorunlardan dolayı katılamayacağını açıklamıştır. 2009’da tele oylamalarının yanında jüri oylarının da kullanılacağını açıklanmıştır. “Büyük Dörtlü” olarak adlandırılan Fransa, Almanya, İspanya ve Birleşik Krallık yarışmaya direkt katılma haklarını yine kaybetmeyecektir.[2] Yarışmayı, şarkıcı Alsou ve televizyon yıldızı Andrey Malahov sunacaktır[3].

Konu başlıkları

[gizle]

Önemli Bilgiler [değiştir]

  • Avusturya Bayrağı Avusturya siyasî sebeplerden dolayı bu senede yarışmaya katılmayacağını bildirmiştir[4].
  • Vlag van San Marino San Marino ekonomik nedenlerden dolayı yarışmaya katılmayacağını bildirmiştir.
  • Slovakya Bayrağı Slovakya 11 yıl aradan sonra tekrar Eurovision Şarkı Yarışması’na katılacaktır[5].
  • Arnavutluk Bayrağı Arnavutluk’u 2008 yılında olduğu gibi 2009 yılında da 16 yaşında bir şarkıcı temsil edecektir. Daha önce 2008 Eurovision Şarkı Yarışması’na 16 yaşındaki Olta Boka’yı gönderen Arnavutluk, 2009 Eurovision Şarkı Yarışması‘nda Arnavutluk’u temsil etmek üzere 16 yaşındaki şarkıcı Kejsi Tola’yı gönderecektir.
  • Gürcistan Bayrağı Gürcistan, 2008 Güney Osetya Savaşı’ndan dolayı bu yıl katılmayacağını bildirmişti. Ancak 2008 Eurovision Çocuk Şarkı Yarışması’nda Rusya’nın Gürcistan’a 12 puan vererek 1. olmasına yardım ettiği için yarışmaya katılma kararı aldı. Gürcistan’ı Stephane & 3G adlı pop grubu temsil edecekti. Fakat “We Don’t Wanna Put In” adlı şarkının anlamı Putin’i İstemiyoruz anlamına da geliyordu. Bu şarkı Rusya tarafından tepkiyle karşılandı. EBU’da bu şarkını siyasi içerikli olmasından dolayı bu şarkıyı diskalifiye etti. Gürcistan televizyonundan ya şarkıyı tamamen değiştirmek, ya da sözlerinin düzeltilmesi istenildi. Ama Gürcistan yarışmadan çekilme kararı aldı.[6]
  • Malta Bayrağı Malta 3’ncü kez şarkıcı Chiara ile yarışmaya katılacak. Chiara daha önce, 1998’de 3’ncü , 2005’te 2’nci olmuştu.
  • Macaristan Bayrağı Macaristan’ın bu yılkı ilk yarışmacısı Márk Zentai’nin yerine seçilen Kátya Tompos da Eurovision’a gitmekten vazgeçmişti. Bu yıl 2009 Eurovision Şarkı Yarışması için seçtiği 3’ncü temsilci Ádok Zoli oldu. Macaristan bir daha temsilci değiştirirse 5 yıl Eurovision Şarkı Yarışması’dan uzaklaştıracak.
  • Kıbrıs Bayrağı Kıbrıs’taki elemelere Zeliş Şenol ve Zeliş Sururi adlı iki Kıbrıslı Türk şarkıcı katılmıştır. Ancak elemeleri geçemediler. Kıbrıs’ı Christina Metaxas temsil edecektir.
  • İtalya Bayrağı İtalya ise siyasî oylamaları sebep gösterdiğinden 1997 yılından beri katılmamaktadır.
  • Vlag van Kazachstan Kazakistan[7] ve Kosova Bayrağı Kosova yarışmaya ancak 2010’da katılabileceğini duyurmuştur.[kaynak belirtilmeli] Ayrıca Kosova şarkılarını 30 Nisan 2009 tarihinde tanıttı.[kaynak belirtilmeli]
  • Vlag van Kirgizië Kırgızistan ise EBU’ya üyelik başvurusu yapmıştır.[kaynak belirtilmeli]
  • Bazı EBU üyesi ülkeler Eurovision’un Worldvisiona çevrilmesini istemiştir. Ancak talep reddedilmiştir. Onun yerine Asya’da Asiavision adlı bir şarkı yarışması yapılacaktır[8].
  • Bu yıl yarışmaya ilk kez katılacak ülke olmayacaktır.

Sunucular [değiştir]

2009 Eurovision Şarkı Yarışması’nın yarı final gruplarını Yana Çurikova sunmuştur. Aslında Yana Çurikova, 2009 Eurovision Şarkı Yarışması’nın sunuculuğunu da yapacaktı fakat çekilmiştir.Onun yerine Alsou ve Andrey Malahov yarışmayı sunacaktır. Finalin ise Milla Yovoviç’in sunması beklenmektedir.

Görsel tasarım [değiştir]

Rusya’nın ana yayın kuruluşu Pervıy Kanal Eurovision 2009 için alt logo ve tema sundu. En alt logosu ise bir “Fantastik Kuş” olarak belirlenmiştir. Önceki yıllarda olduğu gibi, alt logosu genel logosu ile yanyana sunulacaktır[9]. Bu yıldaki yarışmanın logosunda slogan olmayacaktır.

Sahne, tasarımcı John Casey tarafından tasarlanmıştır. Casey daha önce 1997 yılında Dublin’de yapılan 1997 Eurovision Şarkı Yarışması’nın sahnesini de tasarlamış ve 1994 – 1995 yıllarında da sahne tasarımı işinin içinde yer almıştı. Hemen hemen tamamen LED ekranlarının farklı türleri ile oluşan çağdaş bir ayar, bir Rus Avangard sanatı ile ilişkilendirmektedir. Yarışma için bir tiyatro tasarımı da olacaktır. Ayrıca, sahnenin büyük bölümündeki kavisli LED ekranlar her yönde hareket edebilir ve her bir şarkı için farklı hissettirmek için sağlanan dairesel orta kısmı da dahil olmak üzere bir çok değişiklik göze çarpmaktadır.

Biletler [değiştir]

2009 Eurovision Şarkı Yarışmasının biletlerinin fiyatı 300 rubleden 30 bin ruble kadardır. En ucuz biletler (300-1800 ruble) yarışma çerçevesinde yapılacak olan sabah ve akşam konserleri için olan biletlerdir. Yarı finalı izlemek isteyenler 800-20 bin arası ruble ödemelidirler. Final için en ucuz bilet 1000 ruble, en pahalısı ise 30 bin rubledir. Yarışmanın her konserine 20 bine yakın seyircinin katılması beklenmektedir.[10]

Yarı Final Çekiliş Grupları [değiştir]

30 Ocak 2009’da bu yılki Eurovision Şarkı Yarışması’na katılacak ülkeler yarı finallere bölündü. Yarı final çekiliş gruplarını Yana Churikova sundu. Büyük 4’lü Almanya, Birleşik Krallık, Fransa, İspanya ve ev sahibi Rusya doğrudan finale katılacaktır. Diğer 38 ülke 7, kalan beşinde ise 6 ülke olmakla 6 gruba bölünmüştü. Çekilişten sonra ise kalan 38 ülkenin ise yarı finallerde çıkış edeceği belli oldu. Ama ülkelerin (hem doğrudan finale və hem de yarı finallere katılacak ülkelerin) çıkış tarihi 30 Ocak tarihinde yapılan çekilişte olmayacağı, 16 Mart’ta yapılan çekilişte belirlendi.
16 Mart 2009 tarihinde 2009 Eurovision Şarkı Yarışması‘na katılacak ülkelerin temsilcileri bir toplantı yaptı. Bu toplantıda ülkeler temsil edecekleri şarkıları tanıttılar. Bu toplantıda Gürcistan’ın yarışmaya katılmayacağı açıklandı. Toplantıda hem de 38 ülkenin yarı finallerde, 5 ülkenin (Büyük dörtlü ve ev sahibi Rusya) ise finale çıkış numaraları belli oldu. [11]

Moscow’s Olympic Indoor Arena 2009 Eurovision Şarkı Yarışması’nın yapılacağı yerdir.

1.Grup 2.Grup 3.Grup
  • Arnavutluk Bayrağı Arnavutluk
  • Bosna-Hersek Bayrağı Bosna-Hersek
  • Hırvatistan Bayrağı Hırvatistan
  • Karadağ
  • Makedonya Bayrağı Makedonya
  • Sırbistan
  • Slovenya Bayrağı Slovenya
  • Danimarka Bayrağı Danimarka
  • Estonya Bayrağı Estonya
  • Finlandiya Bayrağı Finlandiya
  • İsveç Bayrağı İsveç
  • Vlag van IJsland İzlanda
  • Norveç Bayrağı Norveç
  • Azerbaycan Bayrağı Azerbaycan
  • Beyaz Rusya Bayrağı Beyaz Rusya
  • Ermenistan Bayrağı Ermenistan
  • Vlag van Israël İsrail
  • Vlag van Moldavië Moldova
  • Ukrayna Bayrağı Ukrayna
4.Grup 5.Grup 6.Grup
  • Türkiye Bayrağı Türkiye
  • Belçika Bayrağı Belçika
  • Bulgaristan Bayrağı Bulgaristan
  • Hollanda Bayrağı Hollanda
  • Kıbrıs Bayrağı Kıbrıs
  • Yunanistan Bayrağı Yunanistan
  • Vlag van Andorra Andorra
  • İrlanda Bayrağı İrlanda
  • Letonya Bayrağı Letonya
  • Litvanya Bayrağı Litvanya
  • Portekiz Bayrağı Portekiz
  • Romanya Bayrağı Romanya
  • Çek Cumhuriyeti Bayrağı Çek Cumhuriyeti
  • İsviçre Bayrağı İsviçre
  • Macaristan Bayrağı Macaristan
  • Malta Bayrağı Malta
  • Polonya Bayrağı Polonya
  • Slovakya Bayrağı Slovakya

Yarı Final 1 [değiştir]

18 tane şarkı 12 Mayıstaki 1. yarı finalde yarışacaklardır.

Sıra  ↓ Ülke  ↓ Dili  ↓ Şarkıcı  ↓ Şarkı  ↓ Türkçesi  ↓ Derece  ↓ Puan  ↓
01 Karadağ İngilizce Andrea Demirović[12] “Just Get Out Of My Life” Sadece Çık Hayatımdan !
02 Çek Cumhuriyeti İngilizce, Romanca Gipsy.cz[13] “Aven Romale” Çingeneler Gelin !
03 Belçika İngilizce Patrick Ouchène[14] “Copycat” Kopyacı
04 Beyaz Rusya İngilizce Petr Elfimov[15] “Eyes That Never Lie” Asla Yalan Söylemeyen Gözler
05 İsveç İngilizce, Fransızca Malena Ernman “La Voix” Ses
06 Ermenistan Ermenice, İngilizce Inga ve Anush Arshakyans [16] “Jan Jan” Can Can
07 Andorra İngilizce, Katalanca Susanne Georgi[17] “La Teva Decisio” Senin Kararın
08 İsviçre İsviçre İngilizce Lovebugs[18] “The Highest Heights” En Yüksek Yükseklikler
09 Türkiye İngilizce[19] Hadise[20] [21] “Düm Tek Tek” Düm Tek Tek
10 İsrail Arapça, İbranice, İngilizce Noa & Mira Awad[22] “There Must Be Another Way” Başka Bir Yolu Olmalı
11 Bulgaristan İngilizce Krassimir Avramov[23] “Illusion” Hayal
12 İzlanda İngilizce Jóhanna Guðrún Jónsdóttir[24] “Is It True?” Doğru mu?
13 Makedonya Makedonca Next Time “Nešto što kje ostane” Geri Dönen Bir Şey
14 Romanya İngilizce Elena Gheorghe[25] “The Balkan Girls” Balkan Kızları
15 Finlandiya İngilizce Waldo’s People[26] “Lose Control” Kontrol Dışı
16 Portekiz Portekizce Flor-de-lis “Todas as ruas do amor” Aşkın Bütün Caddeleri
17 Malta İngilizce Chiara[27] “What If We” Ya Biz
18 Bosna-Hersek Boşnakça Regina[28] “Bistra Voda” Berrak Su

Yarı final 2 [değiştir]

19 tane şarkı 14 Mayıstaki 2. yarı finalde yarışacaklardır.

Sıra  ↓ Ülke  ↓ Dili  ↓ Şarkıcı  ↓ Şarkı  ↓ Türkçesi  ↓ Derece  ↓ Puan  ↓
01 Hırvatistan Hırvatça Igor Cukrov & Andrea Šušnjara “Lijepa Tena” Güzel Tena
02 İrlanda İrlanda İngilizce Sinead Mulvey & Black Daisy “Et Cetera” Ve Benzeri
03 Letonya Rusça Intars Busulis “Probka” Trafik Işıkları
04 Sırbistan Sırpça Marko Kon & Milan Nikolić[29] “Cipela” Ayakkabı
05 Polonya İngilizce Lidia Kopania “I Don’t Wanna Leave” Ayrılmak İstemiyorum
06 Norveç İngilizce Alexander Rybak “Fairytale” Peri Masalı
07 Kıbrıs İngilizce Christina Metaxas [30] “Firefly” Ateş Böceği
08 Slovakya Slovakça Kamil Mikulčík & Nela Pocisková “Leť Tmou” Karanlığa Uç
09 Danimarka İngilizce Niels Brinck “Believe Again” Tekrar İnan
10 Slovenya İngilizce Quartissimo & Martina Majerle “Love Symphony” Aşk Senfonisi
11 Macaristan İngilizce Ádok Zoli “Dance with Me” Benimle Dans Et
12 Azerbaycan İngilizce AySel & Arash[31] “Always” Her Zaman
13 Yunanistan İngilizce Sakis Rouvas [32] “This Is Our Night” Bu Bizim Gecemiz
14 Litvanya İngilizce Sasha Son “Love” Aşk
15 Moldova İngilizce, Rumence Nelly Ciobanu “Hora din Moldova” Moldova Dansı
16 Arnavutluk İngilizce[33] Kejsi Tola[34] “Carry Me in Your Dreams” Beni Rüyalarına Götür
17 Ukrayna İngilizce Svetlana Loboda “Be My Valentine” Sevgilim Ol
18 Estonya Estonca Urban Symphony “Rändajad” Göçebeler
19 Hollanda İngilizce De Toppers[35] “Shine” Parla


Günde yarım kadeh şarap içmenin erkeklerde yaşam süresini 5 yıla kadar uzatabileceği bildirildi. Araştırmada şarabın özellikle kalp-damar ve beyin damarları hastalıkları riskini azaltabileceği vurgulandı.

Londra– Hollanda’daki Wageningen Üniversitesinden bilim adamları, günde 20 grama kadar alkolün yaşam süresini yaklaşık 2,5 yıl uzatabileceğini, bu miktarın üzerine çıkıldığındaysa yaşam süresinin kısaldığını vurguladı.

“Journal of Epidemiology and Community Health” dergisinde yayımlanan araştırmada, günde yarım kadehi geçmemek koşuluyla sadece şarap içen erkeklerin yaşam süresinin ise, hergün bira ya da başka alkollü içkileri tüketenlere göre 2,5 yıl uzun olabileceği belirtildi. 1960-2000’de yaklaşık 1400 erkeğin ne tür alkollü içki tükettiklerini, bunun miktarını, sigara kullanıp kullanmadıklarını, hayat tarzlarını, sosyal statülerini, beslenme alışkanlıklarını ve kilolarını inceleyen bilim adamları, günde sadece 20 gram şarap içenlerin ömrünün hiç alkollü içki tüketmeyenlere göre 5 yıl uzun olabiceğine dikkati çekti.

Araştırmada şarabın özellikle kalp-damar ve beyin damarları hastalıkları riskini azaltabileceği vurgulandı.