Bir Psikiyatristin Günlüğü

Psych-Istanbul, Cinema-Philia, Tiyatroseverler ve Hayata Dair Ayrıntılar…

"Fuat BEŞKARDEŞ" tarafından yazılmış yazıları görüntülüyorsunuz

Alışkanlık yapan, sevdiğiniz her şey vücudunuza zararlı değil, bazıları sağlığınıza iyi bile geliyor… İşte ömrü uzatan gıdalardan birkaçı…

Kahve, tarçın, patates, zeytinyağı ve çay… Bunlar ömrünüzü uzatan besinler. Nereden mi biliyoruz? Amerikan Kanser Araştırmaları Enstitüsü (AICR), vücudu kanser, kalp krizi, Alzheimer ve diyabet gibi ciddi rahatsızlıklara karşı koruyan besinlerin listesini açıkladı. ekolay’ın haberine göre; Uzun ve sağlıklı bir yaşamın yolu bu gıdalardan geçiyor.

Badem: Her gün, bir çay fincanın yarısını dolduracak miktarda, yani 30 gram badem yemeyi ihmal etmeyin. Omega-3 asitli yağları açısından oldukça zengin bir besin olan badem, kandaki kötü kolesterol oranını yüzde 4.4 oranında düşürüyor. Badem böylece damar tıkanıklıklarını önleyerek, dolaşım sisteminin düzenli olarak çalışmasını sağlıyor; kalbi koruyor.

Kahve: Günde iki fincan kahve, özellikle orta yaşlardan sonra görülen Parkinson ve Tip-2 diyabete karşı vücudu koruyor. Kahvede bulunan kafein maddesi, diyabete yakalanma riskini yüzde 35 azaltıyor. Ayrıca ağrı kesici özelliği de bulunuyor. Ancak kahveyi mutlaka kalsiyum deposu olan sütle için. Böylece kafeinin kemikleri zayıflatmasını engellemiş olursunuz.

Tarçın: Her yemekten sonra içinde bir miktar tarçın bulunan bir tatlı yemeyi unutmayın. Tatlı yemek istemiyorsanız, küçük bir çay kaşığı dolusu tarçını doğrudan suya ekleyerek içebilirsiniz. Tarçın kan şekerini düzenliyor, ayrıca sinir sistemini rahatlatıyor. Öte yandan köri baharatının içinde bulunan Tumerik adlı maddenin eklem iltihabını ve romatizmayı önlediğini unutmayın.

Patates: Antioksidanlar yönünden çok zengin. Amerikan Tarım Dairesi’ne göre en yararlı 100 besin arasında 17. sırada yer alıyor. Akciğer kanseri, diyabet ve kalp krizine karşı koruyor. Ancak patatesi kızartmak yerine, yağsız bir şekilde haşladıktan veya fırında pişirdikten sonra yemeyi tercih edin.

Sebze çorbası: Doyurucu ancak kalorisiz bir yiyecek olduğu için özellikle kilo vermek isteyenlerin bir numaralı tercihi. Ayrıca, özellikle sebze çorbası sodyum bakımından zengin. Bir kase sebze çorbasında 500 miligram sodyum bulunuyor. Sodyum, sinir sistemi ve kasların düzenli olarak çalışmasını sağlıyor. Ayrıca vücuttaki sıvı miktarının dengesini düzenliyor. Ancak günde 1500 miligramdan fazla sodyum tansiyon ve kalp rahatsızlıkları konusunda tam bir ters etki yaratıyor.

Zeytinyağı: Zeytinyağı kanser riskini azaltıyor. Günde 25 ml. zeytinyağı alanların idrarlarında, hücrelere zarar veren “8oxodG” adlı maddenin seviyesinin azaldığını ortaya çıkardı. Zeytinyağı kanserin yanı sıra iyi kolesterol (HDL) oranın artmasını sağlayarak kalbi koruyor, 1 çorba kaşığı zeytinyağında 120 kalori bulunuyor. Bu nedenle günde 6 çorba kaşığını geçmeyin.

Çay: Siyah veya yeşil olsun, çayın her türü kanser riskinin azaltılmasında etkili bir rol oynuyor. Çay, kadınlarda rahim kanserine yakalanma riskini yüzde 50 azaltıyor. Göğüs kanseri içinse bu oran yüzde 60’a kadar çıkıyor. Çay ayrıca Alzheimer ve kalp krizine karşı vücudu koruyor.

Trakya topraklarının Ege denizindeki kıyısı Saros Körfezi, su altı zenginlikleri, tertemiz kumsalları ile amatör ve profesyonel dalgıçları bölgeye çekiyor.

İstanbul’a yakınlığı dolayısıyla dalıcıların gözdesi olan Saros, özel firmalar tarafından düzenlenen dalgıçlık kursları sayesinde her hafta onlarca dalış meraklısını ağırlıyor.

Özel firmaların düzenlediği dalgıç kurslarına katılarak teorik eğitimin ardından, dalış yapan kursiyerler, Saros Körfezi’nin mavi derinliklerinde harika bir dünyayı keşfediyor.

Saros Körfezi’nde dalış kursu düzenleyen Tayfun Karataş Dalıcılık Okulu eğitmeni Tayfun Karataş, yaptığı açıklamada, Saros Körfezi’nin önemli dalış merkezlerinden biri olduğunu belirtti.

Saros Körfezi’nde 35 yıldır dalış yaptığını ifade eden Karataş, körfezin 144 çeşit balık, 78 tür deniz bitkisi ve 34 tür süngere ev sahipliği yaptığını söyledi.

Bu özellikleri ile Saros’un, deniz biyologları ve dalış meraklıları arasında büyük ve doğal bir akvaryum olarak nitelendirildiğini vurgulayan Karataş, şöyle devam etti:

”Kaptan Cousteu 1970’li yıllarda gemisi ‘Calipso’ ile Türkiye’yi ziyareti sırasında bu körfezde dalış yapmış ‘kızıl denizin kuzey versiyonu olarak’ nitelendirmiştir. Körfezde yapılan araştırmalarda 243 çeşit deniz canlısının yaşadığı tespit edilmiştir.
Ben 35 yıldır İbrice Limanı’nda dalıyorum. Çünkü İbrice, Saros Körfezi’nde en çok tercih edilen yerdir. İbrice Limanı etrafında ve daha açıktaki kayalıklarda, birçok dalış noktası bulunuyor. Eğitimleri burada veriyoruz. Bunun dışında Minnoş Kayalıkları, Harmankaya ve Toplar Burnu önemli dalış noktalarıdır. Kısaca, Saros Körfezi dünyadaki nadir koylardan bir tanesi. Körfez, kendi kendini temizleme özelliğine sahip.”

Bilinçsiz avlanma önlenmeli

Karataş, Saros Körfezi’nde bilinçsiz avlanma ve kıyılara yeteri kadar önem verilmemesi nedeniyle gün geçtikçe canlı sayısının azalmasına neden olduğunu ifade etti.
Karataş, şöyle devam etti:

”Saros’ta gün geçtikçe canlı sayısı azalmakta, çünkü bilinçsiz avlanma yapılmakta. Bu mutlaka önlenmeli. Burada dalış turizmini geliştirmek için bir takım aktiviteler yapmak gerekli. Bunlardan bir tanesi bize göre yapay resif ve batıklar. Batıkları valilik kanalıyla temin edip burada batırabiliriz. Bodrum ve Kaş’ta uygulanıyor. Hurdaya çıkmış kargo uçaklarını ya da gemileri alıp burada batırabiliriz.

Bu konuda bölgedeki yerel yönetimler ve sivil toplum örgütleri destek olmalı. Ayrıca, federasyonumuzun bu konuya sahip çıkması gerekir. Edirne Valisi Mustafa Büyük bu konuda bizlerle toplantılar yapıyor. Yakında bir batığımız olacak.”

Dalgıç Eğitmeni Ahmet Us da Saros bölgesinde birçok dalış noktası olduğunu ifade etti. Bunlardan bir tanesinin Kiremitlik olduğunu anlatan Us, ”onun haricinde Asker Taşı, Cennet Cehennem gibi pek çok dalış noktası var. Buraları genellikle plankton bakımından çok zengin olduğu için canlı barındıran noktalar. Saros Körfezi dünyadaki nadir koylardan bir tanesi ” dedi.

Saros’ta ilk dalış

Kursiyerlerden Bahar Akyüz de, ilk dalışını gerçekleştirdiği Saros’tan çok keyif aldığını söyledi.

Dalmanın hiçbir zorluğu bulunmadığını vurgulayan Akyüz, ama buna rağmen ilk dalışın heyecanını yaşadığını kaydetti.

Su altının çok güzel olduğunu da anlatan Akyüz, ”burası bambaşka bir dünya. Dalgıçlığı herkese tavsiye ediyorum” diye konuştu.

Günde 5 porsiyon meyve tüketin

Sağlık Bakanlığı, yaz aylarında dengeli beslenmeye daha fazla önem verilmesi gerektiğine dikkat çekerek, günde en az 5 porsiyon meyve tüketilmesi tavsiyesinde bulundu.

Sağlık Bakanlığı, yaptığı bilgilendirme açıklamasında, yaz aylarında vücut direncini artırmak ve vücuda yeterli miktarda vitamin ve mineral alınmasını sağlamak için sebze ve meyve çeşitlerinden yararlanılması gerektiğinin önemini vurguladı, “Günde en az 5 porsiyon sebze ve meyve tüketilmesi ve her gün 2-2.5 litre (12-14 su bardağı) su içilmesi gerekir. Kahvaltıda az yağlı peynirler, zeytin ve taze sebzeler tüketilmeli,kafein içeren içecekler yerine süt, meyve suyu, ıhlamur ve kuşburnu gibi bitki çayları tercih edilmeli” denildi.

Açıklamada, yaz aylarında besinlerin daha kolay bozulduğu ve bunları yiyenler arasında zehirlenme vakalarının görüldüğü de hatırlatıldı, çabuk bozulan et, yumurta, süt ve balık gibi besinlerin saklanmasına özen gösterilmesi istendi.

Kirazla gelen sağlık

Bu yıl bol miktarda ve kaliteli rekolte elde edilen kirazın, B ve C vitaminleri açısından zengin olduğu, antioksidan etkisiyle bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve kanı sulandırdığı, kaynatılan sapının ise idrar söktürücü özelliği bulunduğu bildirildi.

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Diyetisyeni Özgen Arı, yaz meyvesi olan kirazın, hasadının başlamasıyla son günlerde manavlarda ve sofralardaki yerini aldığı söyledi.

Kirazın meyve ve sapının ayrı ayrı yararlı olduğunu belirten Arı, ”B ve C vitaminleri ile magnezyum ve kalsiyum açısından zengin olan meyvesi, bu vitaminler ve antioksidan etkisiyle soğuk algınlığına iyi geliyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Tüm kanser türlerine karşı direnç sağlıyor. Ayrıca kanı sulandırıcı etkisi var” dedi.

Kirazın sapının kurutulduktan sonra kaynatılmasıyla elde edilen çayın da içildiğini ifade eden Arı, şu bilgileri verdi:

”30 gram kiraz sapını 1 litre suda 10 dakika kaynatarak hazırlanabilecek bu çayın, yani idrar söktürücü ve bağırsak düzenleyici özelliği bulunuyor. Böbrekleri çalıştırarak, ürik asit ve ürat tuzlarının vücuttan atılmasını kolaylaştırıyor. Böylece romatizma ve gut hastalıkları, eklem kireçlenmesi ve damar sertliğine karşı olumlu etki yapıyor.”

Bitkilerin ilaçların ham maddesi olduğuna dikkati çeken Arı, ”Bu nedenle her meyve ve bitki ile bunlardan yapılan çay gibi ürünlerin, ilaçlarda olduğu gibi uygun dozlarda tüketilmesi gerekli. Aksi halde fayda yerine zarar getirebilir. Kirazı ve çayını da böbrek hastalarının dikkatli tüketmesi önemli” diye konuştu.

 

İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen “16. Uluslararası İstanbul Caz Festivali” yarın The Marmara Esma Sultan’da gerçekleştirilecek açılış töreni ve konseri ile başlıyor. Festival 15 Temmuz’a kadar sürecek.

İstanbul’da caz festivali başlıyor. 15 Temmuz’a kadar devam edecek Frstival, 30’un üzerinde konserle cazın coşkusunu İstanbul sokaklarından Boğaz’ın sularına ve değişik semtlere taşıyarak İstanbul’u bir “caz kenti”ne dönüştürecek.

Festival kapsamında 3 Temmuz Cuma günü, New Orleans’ın köklü caz bandolarından New Wave Brass Band, İstiklal Caddesi’nde Galatasaray Lisesi’nin önünde vereceği sokak konseriyle kenti renklendirecek. Grup, canlı ve eğlenceli müzikleri ile önümüzdeki hafta boyunca Kadıköy ve Nişantaşı’nda cazseverlerin karşısına çıkacak.
 

Festival’de ilk hafta

Amerika’yı İngiliz punk’ıyla tanıştıran üç büyük isimden biri, new wave, pop-cazın usta yorumcusu Joe Jackson, 4 Temmuz Cumartesi akşamı saat 21.00’de, İstanbul Modern’de ilk kez İstanbullu hayranlarıyla buluşacak. Elvis Costello ve Graham Parker ile 1970’lere damgasını vuran Jackson, 2000 yılında “En İyi Enstrümantal Pop Kaydı” dalında Grammy kazandı. Bir stilden, bir diğerine geçişler yaparak ve hepsinde de başarılı olarak hayranlarını şaşırtan Jackson için eleştirmenler, sıklıkla “bukalemun” tabirini kullanırken o kendini “eklektik” olarak tanımlamayı tercih ediyor.

7 Temmuz Salı akşamı The Marmara Esma Sultan’da saat 22.00’de sıcak ve yalın yorumuyla Melody Gardot, festival dinleyicilerine Boğaz’a karşı caz keyfi yaşatacak. Müzisyen ve besteci Festival kapsamında blues’dan caza, akustik folktan Latin tınılarına zarafetle ustalığı buluşturan yorumuyla sahne alacak.

European jazz club geceleri başlıyor

Festival kapsamında Avrupalı solistlerle Türkiye’den virtüözleri özel projelerde buluşturan “European Jazz Club” geceleri, Nardis’te saat 22.30’da başlayacak konserlerde Türkiye’nin caz ustaları Avrupalı solistlerle aynı sahnede buluşacak. European Jazz Club’ın ilk konserinde, farklı gitar türlerini çalmadaki ustalığı ile tanınan, genç ve yetenekli müzisyen Cenk Erdoğan Trio’ya, Avrupa’nın en başarılı kadın saksafoncularından Hollandalı Tineke Postma eşlik edecek. Konser 3 Temmuz Cuma akşamı saat 22.30’da başlayacak.

Genç müzik dahisi, kompozitör, aranjör ve piyanist Genco Arı’ya, güçlü doğaçlama teknikleri ve besteciliğiyle dikkatleri çeken genç saksofoncu İtalyan Ada Rovatti eşlik ediyor. Konser, 4 Temmuz Cumartesi akşamı, saat 22.30’da izleyenleri ile buluşacak.
Caz müziğinin dünyaca ünlü sesi Yıldız İbrahimova, 6 Temmuz Pazartesi akşamı, Hollandalı piyanist, besteci ve aranjör Mike Del Ferro eşliğinde, eşsiz vokal teknikleri ve müzikal yetkinliğiyle dinleyenleri büyüleyecek.

European Jazz Club konserleri kapsamında, Müzik kariyeri boyunca caz ve emprovize müziğin farklı türlerinde birçok projeye öncülük eden bas ustası Kâmil Erdem ve grubuna, 7 Temmuz Salı gecesi akordeon ustalarının yanı sıra Santana ve Chick Cora’dan da ilham alan Fransız akordeoncu Renê Sopa eşlik edecek.

 

 

Popun kralı Michael Jackson’ın yazdığı belirtilen vasiyetnamenin bilgisine sahip, adının açıklanmasını istemeyen bir kişi, belgeyi ünlü şarkıcının ailesi ve avukatlarının incelediğini söyledi.

ABD’nin Los Angeles kentinde 25 Haziran’da ölen pop kralı Michael Jackson’ın çocuklarının velayetini annesine verdiği ve tüm malvarlığını bir vakıf fonuna bıraktığı iddia edildi. Jackson’un 7 Temmuz 2002 tarihinde yazdığı belirtilen vasiyetnamenin bilgisine sahip, adının açıklanmasını istemeyen bir kişi, Associated Press ajansına yaptığı açıklamada, ünlü şarkıcının ailesi ve avukatlarının belgeyi incelediğini söyledi. Söz konusu kişi, vasiyetnamede, vasiyeti yerine getirecek kişilerin Jackson’ın uzun süre avukatlığını yapan John Branca ve müzik piyasasından aile dostu John McClain olduğunu kaydetti. Wall Street Journal gazetesinin haberinde, Michael Jackson’ın 2002’de bir vasiyetname taslağı hazırladığı ve buna göre mirasının annesi, 3 çocuğu ve bir ya da birkaç hayır kurumuna verilmesini öngördüğü bildirilmişti. Güçlü müsekkin Bu arada, Jackson’ın evinde çok güçlü bir müsekkin bulunduğu bildirildi. Pop kralının ölümünü ilk duyuran internet sitesi TMZ.com’un haberine göre, şarkıcının evinde anestezistlerin ameliyatlarda kullandığı “propofol” adlı çok güçlü sakinleştirici ilaç bulundu. İnternet sitesinin dayandığı kaynaklardan biri, “Bu tür ilaçlar evde kullanılmaz” dedi ve ilacın en önemli yan etkisinin, ağrı kesicilerle birlikte alınırsa kalbin durmasına yol açması olduğunu belirtti. Aynı kaynak, “İlaç öyle güçlüdür ki, tek başına alındığında bile kalbi durdurabilir” dedi. Provalar kaydedilmiş ABD’de 25 Haziran’da ölen popun kralı Michael Jackson’ın İngiltere’nin başkenti Londra’da vermeye hazırlandığı konserler öncesi yaptığı provaların filme kaydedildiği ortaya çıktı. AEG Live Başkanı Randy Phillips, İngiliz televizyon kanalı Sky News’taki röportajında, bir soru üzerine, Michael Jackson’ın ölmeden önce yoğun bir tempoyla hazırlandığı konserlerin provalarının filme alındığını ve sanatçının provalarda sağlığının gayet yerinde olduğunu halka gösterebileceğini ima etti. Phillips, Jacskon’ın ölmeden önceki sağlık durumuyla ilgili olarak bu kayıtları gösterebileceklerini kaydetti. 50 yaşında ölen Jackson, müzik yaşamı boyunca hiç canlı albüm çıkarmamıştı, dolayısıyla Londra konserleri için yaptığı provalar sırasındaki bu kayıtların inanılmaz bir ticari değeri olacağı belirtiliyor. Phillips, ölmeseydi Jackson’ın Londra’da vereceği konserlerin kayıtlarının gelecekte Jackson ailesi ve sanatçıya yakın başka yıldızlarla birlikte sahnede kullanılabileceğinin de işaretini verdi. Konserlerin organizasyonunu üstlenen AEG Live, satışa çıkar çıkmaz tükenen konser biletlerinin paralarının eksiksiz olarak iade edileceğini açıklamıştı.


Sezen Aksu’nun başka sanatçılarca yorumlanan eserlerini yeni düzenlemeleriyle yeniden seslendirdiği eserlerden oluşan “Yürüyorum Düş Bahçeleri’nde…” isimli albümü dinleyicilerin beğenisine sunuldu.

1996 yılında benzer bir konsept ile yayınlanan “Düş Bahçeleri” albümünün devamı niteliğindeki albüm akustik ve elektronik altyapılardaki 29 şarkının yer aldığı 2 CD’den oluşuyor. Albümdeki Aykut Gürel, Aytuğ Yargıç, Fahir Atakoğlu, Kıvanch K, Mithat Can Özer, Mustafa Ceceli gibi müzisyenlerin düzenlemeleri, daha önce dinleyici ile buluşmuş eserlerin taze bir sound ile müzik severlere sunulmasını sağlıyor.

“Kaçak”, “Kurşuni Renkler”, “Elveda”, “Sorma”, “Unutamam” ve “Lale Devri” gibi bilinen ve sevilen eserler Sezen Aksu’nun sesinden akustik versiyonlarıyla yer alırken, “Kibir”, “Çakkıdı”, “Yok ki” ve “Büklüm Büklüm” gibi eserler yepyeni elektronik altyapılarıyla dinleyicilerin beğenisine sunuluyor.

Albümde, daha önce yayınlanmamış “Itirafçı Olma”, “Pardon” ve “Tören” isimli 3 eser de yer alıyor.

Çağdaş Sanat performanscılarından Cevdet Erek’in “Katkısız” isimli “yerleştirme” çalışmasının DVD olarak albümle birlikte müzik severlerler paylaşılıyor olması albümdeki diğer bir yenilik olarak dikkat çekiyor. Sezen Aksu, hayatın içindeki farklı anların video görüntülerinden oluşan bu çalışmaya albümünde yer vermesinin nedenini, popüler sanatın büyük kitlelere daha kolay ulaşabilmesi nedeniyle, daha az bilinen sanat dallarının gün ışığına çıkmasına aracılık etmek olarak açıklıyor. Aksu ayrıca, “Günlük hayatın rutin telaşları içinde yuvarlanırken, farkına bile varmadan dikkatimizden kaçan anlara, seslere ve karelere odaklanmak çok kolay değil doğal olarak. Oysa, bütün bunları parantez içine alıp üzerine fazladan hiçbir söz söylemeden, büyük resimden küçük kareleri “olduğu gibi” çekip, çekiştirmeden bize sunan, bunu yaparken de mucizevi bir şekilde ama yine doğallıkla bizi bambaşka bahçelere götürebilen, bize hiç beklenmedik yeni pencereler açıveren gizli gözler var…” şeklinde yorumladığı ve heyecanlandığı bu türden çalışmaları, “bir ömür paylaştık” dediği dinleyicileri ile paylaşmak istediğini söylüyor.

Albümün kapak tasarımında ise, daha önce Aksu’nun “Eksik Şiir” isimli kitabının kapağını da tasarlayan ve ülkemizde ve dünyada birçok önemli filmin afişlerinde imzası bulunan tasarımcı Emrah Yücel’in imzası yer alıyor.

CD 1:
1. İzmir Yanıyor
2. Unutamam
3. Kaybedenler
4. Uslanmadım
5. Elveda
6. Tutunamadım
7. Kurşuni Renkler
8. Uçurtma Bayramları
9. Pardon
10. Lâl
11. Sorma
12. Kaçak
13. Lale Devri
14. Takvim
15. Muhabbet Kuşları

CD 2:
1. Tören
2. Kibir
3. Yok Ki
4. Çakkıdı
5. Anadilim Aşk
6. Bile Bile
7. Gidemem
8. Gelsin Hayat Bildiği Gibi
9. İtirafçı Olma
10. Bekleyelim De Görelim
11. Büklüm Büklüm
12. Söz Bitti
13. Tören
14. İtirafçı Olma

Göksel’in mektubunu buldunuz mu?

Göksel yeni albümüyle bizi 70’li yıllara götürdü. Mektubumu Buldun Mu? ismini taşıyan albümde o yıllara ait 12 aşk şarkısı yer alıyor

goksel

Göksel’in yeni albümü ‘Mektubumu Buldun mu?’ geçtiğimiz hafta müzik marketlerdeki yerini aldı. 1970’lerin unutulmayan klasiklerinin yer aldığı bu albümün en önemli özelliği, şarkıların eski aranjelerine sadık kalınarak, 20 yıl önceki teknolojik imkanlarla kaydedilmiş olması. Albüm fotoğrafları için de farklı bir imajla objektif karşısına geçen Göksel, 70’li yılların bol paça, yüksek bel pantolonuyla poz verdi. Göksel’in nostalji tadındaki albümünde Baksana Talihe, Ağlamak Güzeldir, İnanmam, Çaresizim, Dudaklarında Arzu, Gülmek İçin Yaratılmış, Mektubumu Buldun mu?, Bilemedim, Senden Başka, Güle Güle Sana, Şimdi Sen Varsın ve Sen Bensiz Ben Sensiz adlı parçalar bulunuyor.

Alýntýdýr:

Ey Sesiz Turk Doktoru

Sen ki egitim hayatýn boyunca en iyi ögrenci olmak zorunda kaldýn….

Hayatýn boyunca herkesten fazla egitim aldýn…..

Týbbiyeyi bitirdin, uzmanlýðýný bitirdin ama diplomaný alamadýn….. Mecburi hizmete gittin……

Sen ki emeðinle, zor þartlarda hastalara þifa vermeðe çalýþtýn…..

AMA sistemin sorunlarýnda öne sen sürüldün…..Tartaklan dýn….Hakarete uðradýn……

‘Zorunlu meslek sigortasý’ adý altýnda avukatlarýn önüne atýldýn……

Davalarda yalnýz kaldýn……

Riskleri ve sorumluluðu sen aldýn AMA emeðine birçok ortak çýktý…..

Emeðin üzerinden siyaset yapýldý….

TAM GÜN YASASI ADI ALTINDA

ELÝNDEKÝ EN ÖNEMLÝ HAKKINI KAYBETMEK ÜZERESÝN.

Yalnýz emeðinle, eðitiminle yaptýðýn iþi artýk baþkalarý adýna yapmak zorunda kalacaksýn.

SUSACAKMISIN ? DAHA NE KADAR ?

Sen Kamuda Çalýþan Doktor!!!!

Emekliliðine yansýmayan, hergün deðiþen,

neye göre yapýldýðý belirsiz performansa göre verilen döner sermaye sana yetiyor mu?

Bunun böyle devam edeceðini mi zannediyorsun?

Unutma !!!!!!! Bugün iyi bir döner sermaye alabiliyorsan,

Kamu dýþýnda daha iyi paraya çalýþma olanaðýn OLDUÐUNDANDIR.

Farkýndamýsýn!! !! Bu elinden gidiyor….. …..

Sonra mý? Ömür boyu DEVLET in veya PATRONUN istediði ücrete çalýþan bir memur olacaksýn.

Bugün kaybedeceðimiz haklarýmýzý yýllarca geri alamayacaðýz.

Geleceði þimdiden görmemiz lazýmdýr.

Baþbakanýmýz doktorlarýn `performans` adý altýnda “ülke gerçekleri ile baðdaþmayan” ücretler aldýðýný ve tam gün yasasýndan sonra ikinci aþama olarak bu ücretleri normale çekeceðini 2 yýl önce söylemiþtir.

SAÐCISI, SOLCUSU, DEMOKRATI …..MUHALEFETÝ , HÜKÜMETE YAKIN OLANI…..

EY DOKTOR

BU YASAYI DURDURMAK ZORUNDASIN.. ….

YOKSA ÇOK GEÇ OLACAK!!!

Bu yasayý hazýrladýðýný ve Bakanlýk danýþmaný olduðunu TV kanallarýnda söyleyen kiþi özel bir hastane grubunun Genel Direktörüdür. Yasayý bu gözle tekrar okuyunuz.

Tam gün yasa tasarýsýnda sorun sanki para sorunu gibi yansýtýlmaktadý r.

Ama gerçek bu deðildir.

Bir hekim bugün kamuda çalýþmýyor bile olsa istediði bir özel saðlýk kuruluþunda çalýþamayacaktýr !!

Özel saðlýk kuruluþlarýnýn DOKTOR kadrolarý saðlýk bakanlýðý tarafýndan kontrol edilmekte ve sýnýrlanmaktadý r.

Muayenehanesi olan ve devletle hiçbir iliþkisi olmayan bir hekimin çalýþabileceði hastanelere sýnýrlama getirilmektedir.

Hiçbir meslek grubuna uygulanmayan bu tür yasakcý bir yaklaþým kabul edilemez.

Doktorun kendi iþinin sahibi olmasý engellenmekte, emeði ucuzlatýlmakta ve böylece özel hastanelerin kar marjlarýnýn yükseltilmesi amaçlanmaktadý r.

Biz saðlýk sektörünün emekcileri ve asýl iþi yapan hekimler olarak muayenehanelerimizd e, aracýsýz olarak, özel sektörle ayný þartlarda devlete ve vatandaþlarýmýza hizmet vermeðe hazýrýz.

BU MESAJI TANIDIÐINIZ TÜM DOKTORLARA GÖNDEREREK SESSÝZLÝÐÝNÝZÝ BOZUNUZ!!!

Hastanemiz

Hastanemiz 90 yatak kapasitesine sahip; Bolu, Ankara, Düzce, Karabük, Zonguldak, Kırıkkale ve Bartın illerine de hitap eden Bölge Hastanesi olup; 2006 yılında hizmete girmiştir.

Hastanemizde kadrolu 7 psikiyatrist, 4 psikolog, 1 sosyal hizmet uzmanı ve 43 hemşire ve Sağlık Memuru ile ayaktan ve yatan hastalara psikiyatrik hizmet verilmektedir. Ayaktan tedavi yapılan polikliniklerimizde çoğunlukla Anksiyete Bozuklukları ( kaygı bozuklukları ) grubundan panik bozukluk, sosyal fobi, travma sonrası stres bozukluğu, obsessif kompulsif bozukluk ( saplantı-zorlantı bozukluğu ) gibi içimizden bir çoğunun yaşadığı ruhsal sıkıntılara; depresyon gibi çok sık rastlanan duygu durum bozukluklarına ağırlıklı olarak bakılmakta olup; çocuk ve ergenlerde sıklıkla rastlanan sınav kaygısı sorunu ile baş etme yöntemleri; evlilik içi problemlerde danışmanlık ve psikoterapi hizmeti de verilmektedir. Hafta içi mesai saatlerimiz 08.00-17.00 arası olup; 24 saat  kesintisiz acil poliklinik hizmeti verilmektedir.

Yatan hasta birimlerimizde daha çok psikotik hastalara yönelik tedavi uygulanmaktadır

1.Polikliniklerimiz: 

 7 psikiyatri uzmani,1 psikiyatri asistani,2 psikolog ve 1 sosyal hizmet uzmanindan olusan kadromuzla aktif olarak isleyen 8 poliklinigimiz mevcuttur.Haftanin her günü 8-17 saatleri arasinda poliklinik hizmeti sunmaktayız.Uzmanlarımız her  türlü psikiyatrik hastalık konusunda psikoterapi ve ilaç tedavisi uygulamaktadır. Sağlık kurulu polikliniğinde ise nöbetçi uzman hekim tarafından adli vakalar, mahkumlar muayene edilip, akli denge raporları düzenlenmektedir.

 

 2.Servislerimiz :

3 kapalı erkek, 1 kapalı  kadın servisimiz mevcut olup toplam 90 yatakla hizmet vermekteyiz. Bölge hastanesi olan hastanemiz Bolu, Ankara, Düzce, Karabük, Kırıkkale, Zonguldak ve Bartın illerine de hizmet vermektedir. Servislerimizde Şizofreni ve diğer psikotik bozukluklar, duygudurum bozuklukları ve alkol bağımlılığı ağırlıkta olmak üzere tüm psikiyatrik bozuklukların tedavisi yapılmaktadır.

 

3. Elektrokonvülzif Terapi (EKT) Ünitemiz

Pazartesi, Çarşamba ve Cuma günleri anestezi uzmanı eşliğinde anestezili EKT uygulamamız Mart 2008’den itibaren faaliyete geçmiştir.

4.Acil Poliklinik ve Enjeksiyon Polikliniğimiz:

Haftanin 7 günü ve 24 saat hizmet vermektedir.

 

 

Toplum Ruh Sağlığı Merkezi

Psikotik bozukluk tanısıyla izlenmekte olan hastaların rehabilitasyonu amacıyla el sanatları, resim ve müzik faaliyetleri yürüttükleri ve 3 hemşire, 1 sosyal hizmet uzmanı,1 psikolog ve haftalık psikiyatri uzmanlarının yürüttükleri poliklinik hizmetiyle faaliyetlerini sürdürmektedir.

 Toplum Ruh Sağlığı Merkezimiz;

Semerkant Mahallesi Aile Hekimliğinin olduğu binanın 1. katında hizmet vermektedir. (Eski 3 nolu Sağlık Ocağı)

Telefon No : 212 80 24

 

Gezici Ekip

1 psikolog,1 hemşire ,1 sağlık memuru ve lüzumlu hallerde konsültan hekimin de eşlik ettiği gezisi ekibimiz haftanın 3 günü evinden çıkmayan ve kontrollerine gelmeyen akut ya da kronik psikotik hastalara tedavi ulaştırmak ve takiplerinin sağlanması amacıyla hizmet vermektedir.Aile hekimleri ile koordineli bir şekilde çalısan ekibimiz Toplum Ruh Sağlığı Merkezine bağlı olarak da faaliyet göstermektedir.

 

 


Aşk
 
  Ya ortasındasındır AŞK’ın merkezinde; ya da dışındasındır, hasretinde.. Ella Rubinntain (40) Amerikalı bir ev kadınıdır. Tipik burjuva değerlerinin hâkim olduğu oldukça varlıklı bir ailesi, düzenli ve görünüşte “sorunsuz” bir evliliği vardır. Üç çocuğunu da büyüttükten sonra bir yayınevinde editör-asistanı olarak iş bulur; görevi A. Z. Zahara adlı tanınmamış bir yazarın tasavvuf felsefesini konu alan tarihi romanını değerlendirmektir. Ancak hayatının kritik bir döneminde eline aldığı bu kitap, hiç beklemediği bir şekilde Ella’yı derinden sarsacak, dünyevi aşkı keşfetmek adına zorlu ve tehlikeli bir yolculuğa çıkmasına neden olacaktır. Hayatlarımızın durgun gölünü dalgalandıran taş misali, yüzleşmek zorunda olduğumuz sıkıntılar, acılar… ve aşkın peşinde kat etmek zorunda olduğumuz zorlu yollar, ödediğimiz bedeller… Aşk… kitap içinde bir kitap, hayatın anlamı peşinde bir aşk macerası… Aşk… Elif Şafak’tan arayışa, gerçeğe ve keşfetmeye dair bir roman.    
 
Elif Şafak ´Aşk´ı anlattı
 

Yeni romanı ´Aşk´ ile hayran kitlesini daha da genişleten ünlü yazar Elif Şafak Saba Tümer´le Bu Gece programında kitabını anlattı.

 

´Aşk´ isimli romanında Mevlana ile Şems-i Tebrizi arasındaki ilahi aşkı merkeze alan Elif Şafak kitabın çıkış hikayesini şöyle anlattı: “Aşk kavramından yola çıktım. Böyle bir niyetle çıkınca yola, o zaman Mevlana´dan, Şems´den geçiyor yol. Haritada Konya´nın yerini bulamayanlar Rumi deyince toparlanıyorlar. Burada bahsettiğim bütün karakterler hayali, roman kahramanı. Ben asla gerçek Mevlana´yı ben anladım, ben anlatıyorum diyemem. Okurlar okurken ağladık diyorlar ben biliyorum nerlerde ağladıklarını çünkü ben de oraları yazarken ağladım.”

Bu romanının ardından yeni bir projeye başlamadığını söyleyen Şafak, romanın çıkışının ardından demlenmeye geçtiğini belirtti.

Saba Tümer´in ´Aşk´ romanının sinema filmi olmasına nasıl baktığını sorduğu Elif Şafak, “Aşk´ın film olması beni de heyecanladıran bir şey. Teklifler de var. Doğru ekiple çok iyi bir film olabilir. Ben de bilmiyorum şu anda.” dedi.

Kitabı yazarken en çok isim koymakta zorlandığını anlatan Şafak, “aşk o kadar basit, yalın görünüyor ama  asıl güç o yalınlığında” diyerek kendini şöyle değerlendirdi: “Ben kendi kalemimi hem yerel hem de çok evrensel buluyorum. Mevlana´nın benzetmesiyle bir ayağım bu topraklarda diğer ayağım ise çevreyi dolaşıyor.”

Elif Şafak Gazete Habertürk´teki yazılarıyla ilgili olarak şunları söyledi: “Gazete çok iyi gidiyor. Okurla ilişki çok iyi. Okurdan gelen her düşünceyi dinlerim ben, bana ilham verir o. İnsan kendi dünyasına gömüldüğü için dışarıdan nasıl görünüyor bilemiyor. Yazarlar için çok iyi izleyici olması gerekir deniyor ama bence çok iyi dinleyici olması gerekir.”