Tunceli bağımsız milletvekili Kamer Genç, TBMM’de her kürsüye çıkışında olay oluyor.

Hazırlayan:Ayşe Sayın

 Dertleşecek bir arkadaşı kalmasa bile millete vefa ve vicdan borcunu ödeyebilmek için her fırsatta kürsüye çıkmaya devam edeceğini söylüyor. “Ben bu dönem Meclis’te olmasaydım AKP her şeyi sessiz sedasız geçirecekti” diyecek kadar da kendine güveniyor. Milletvekilliğinde final dönemini yaşıyor ama hedefi büyük; cumhurbaşkanlığı.

– Meclis’in “tek kişilik muhalefet partisi” diye anılıyorsunuz, bundan memnun musunuz?

– Muhalefette kendime özgü hitabet tarzım var, karşımdaki insanların ülkeye yaptığı kötülüğü açık net söylüyorum. Başbakan, cumhurbaşkanı, bakan da olsa, bunu kibarlık sınırları içinde söyleyerek, kırılır mı kırılmaz mı diye bir sınırlamam yok. Birisi bir suiistimal yapmışsa, onu en yalın dilde, en açık şekilde söylüyorum. Siyasi hayata atıldığımdan beri hep sağ iktidarlar baştaydı ve bunların hepsi devleti talan ettiler. Ve işte Tayyip (Erdoğan) ekibi bunlara rahmet okuttu. Türkiye ekonomisi çöktü, kamunun elinde mal mülk kalmadı, KİT’lerin malları yok pahasına satıldı. Bunları söyleyince, AKP’nin, Tayyip’in bekçileri bana hakaretler ediyorlar. Ama Meclis’te bana söz verilmeyince onların söylemi gündemde kalıyor. Bu beni son derece rahatsız ediyor, adam geliyor, “yalan iftira çamur ağzından akıyor” diyor ama Meclis’i yöneten meclis başkankanvekilleri söz vermiyorlar. Hele Mehmet Ali Şahin, TBMM Başkanlığı makamına gelebilecek en son adam. Yani tamamen talimata göre hareket eden, yönetimde kişilik göstermeyen bir kişi. Zaman zaman bana hakaret ediyor. İşte kürsüde bana hakaret etmiş, tutanağı gösterdim, “Bak hakaret etmişsin” dedim. Sonra bana “Özür dilerim” diye mektup göndermiş. “Niye hakaret ediyorsun o zaman” diyorum, “ağzımdan kaçmış” diyor. Televizyonlara da intikal etti, “kafayı çekmiş gelmiş demişsin” diyorum, “tutanakta yok” diyor. Yani tutanakları silmişler. TBMM Başkanı sahtekârlık yapıyor, tutanaklarda yer alması gereken ifadeleri, koydurmuyor…

– “Kafayı çekip” geldiğiniz oluyor mu peki?

– Şimdi bakın, AKP’nin meşru zeminlerde benimle mücadele gücü yok o nedenle, iftiraya dayalı, halkın nezdinde küçümseyen iftiralar atıyorlar. Yandaş basın da hep aleyhime iftiralar atıyor. Kendimizi savunacak bir durumumuz, fırsatımız da yok, çünkü söz istiyoruz vermiyorlar. Tabii AKP’nin çok üzerine gidince, medyada da tartışmalara çağırmıyorlar. Bir zamanlar “Teke Tek”, “32. Gün”, “Siyaset Meydanı” gibi programların en büyük müşterisi bendim. Ama şimdi çağırmıyorlar. Çünkü Tayyip Erdoğan bunların üzerinde büyük korku yaratmış. Tek amaçları beni her ne pahasına olursa olsun, siyasette yok etmeye çalışmak. Ama benim de millete karşı vicdani borcum var, diyet borcum var, bu devletin yatılı okullarını okuyarak büyüdük. Vefa borcumuz var, ben de görevimi en iyi şekilde yaparak bu vefa borcumu ödemek istiyorum.

– Bu sivri sözler, bunlar size tazminat davası olarak dönüyor mu?

Benim kullandığım laflar onlara hakaret içermiyor. Benim yaptığım, yaptıkları suiistimalleri söylemek. Tayyip, 2 bankadan 750 milyon dolar almış, damadının şirketlerine vermiş. İşte Manisa’da Bülent Arınç’ın seçim bölgesinde, KİT’e ait bir arazi, bir kuruma 3 milyon dolara verilmiş, 6 ay sonra arazinin yarısı 15 milyon dolara verilmiş. Yani bu kadar büyük suiistimaller var. TÜPRAŞ, TELEKOM satışları belli. İstanbul Belediyesi’nde yapılan suiistimaller belli, ihalelerde yapılan yolsuzluklar belli.

AKP iktidarı demek, soyguna bulaşmış bir iktidar demek. Ben de bu memlekette yaşıyorum. Her gün yüzlerce binlerce insan bize telefon açıyor, “işsiziz, işimiz yok, açız, yol paramız yok” diyorlar. Çıkarıyoruz yol parasını veriyoruz, ekmek parası veriyoruz. Gerçekten öyle acı olaylarla karşılaşıyorum ki…

– En faal milletvekillerindesiniz, hemen her konuda bir şekilde kürsüye çıkıp konuşmayı başarıyorsunuz… Nasıl hazırlanıyorsunuz, önceden hazırlık yapıyor musunuz?

– Yok yok, spontane gelişiyor. Ben 13-14 sene Danıştay’da yargıçlık, savcılık yaptım. Bir bilgi birikimim var, bir Maliye okulu dönemim var, vergi denetmenliği yaptım. Birçok konuda bilgimiz var. Meclis açıldığı saatten, kapanana kadar buradayım. Benim konuşmamam için AKP grup başkanvekilleri, özellikle Mustafa Elitaş çok engellemeye çalışıyor, grubu benim aleyhine tahrik ediyor. İki kez saldırıya maruz kaldım, başrolde Elitaş var. Bir noktada bakıp fırsat yakalayınca çıkıp konuşuyoruz. AKP’liler sürekli laf atıyorlar. Kamuoyunda, “daldan dala konuyor” gibi bir izlenim doğuyor ama işte fiili imkânsızlıklar nedeniyle, böyle olmak durumunda kalıyor.

– AKP’nin canını acıtan konuşmalar yapıyorsunuz. Hatta AKP kulislerinde “Genç’i biz alsak da sustursak mı” diye espriler de yapılıyor. Böyle bir talep gelse tavrınız ne olur?

– Hiçbir güç hiçbir makam ve mevki, hiçbir servet beni AKP’li yapamaz. Çünkü onlar laik Türkiye Cumhuriyeti devletine düşman, bu ülkenin dostu olmadığına inanıyorum. Benim varlığım ise laik cumhuriyetin yaşaması için gerekli olan mücadelenin emrindedir. O bakımdan onları iyi tanıyorum. Tayyip Erdoğan’ın İsmet Paşa’yı Hitler’e benzetmesi de çok maksatlı. Tayyip Erdoğan bazı şeyleri en kritik zamanda getiriyor. Mesela şimdi anayasa değişikliğinin geçmesi için her türlü tavizi veriyor. Taksim’in 1 Mayıs’a açılmasının altında bile bu yatıyor, böylece bir sempati yaratmaya çalışıyor. Aslında Tayyip Erdoğan, tam köprüyü geçiyor, köprüyü geçerken de kime ne taviz isterse veriyor.

Hırsızsan hazmedeceksin

– Meclis’teki konuşmalarınız nedeniyle, kendinizi hiç “yaşamsal tehlike” içinde hissettiniz mi?

– Tabii burada, Meclis’te 2 kere çok ciddi saldırıya uğradım AKP’liler tarafından. Birincisinde eski AKP’li TBMM Başkanvekili Eyüp Cenap Gülpınar kürsüdeydi, sanırım geçen seneydi. Bir anda AKP’liler etrafımı sardı, en az 20 kişi. Diğer partiden arkadaşlar devreye girdi. AKP’liler küfürler etti, saldırdılar, garaja kadar takip ettiler. Bir de geçen Anayasa görüşmelerinde oldu. Tabii, AKP’liler bir yandan suiistimal yapıyorlar, söylendiği zaman da hazmedemiyorlar. Yani, ya dürüst olacaksın ya da hırsızsan eleştirileri hazmedeceksin. Biz kimseye iftira atmıyoruz, Deniz Feneri faciası ortada, bunu söyleyince kızıyorlar. l

DYP’de vicdanen sıkıntı çektim

– Diğer partilerden size teklif geliyor mu? Ya da gelse geçmeyi düşünür müsünüz?

– Ben sosyal demokratım, yani sağ partilerden teklif gelmez. Ben tabii DYP’den milletvekili olunca, hakikaten büyük sıkıntı çektim. Yani vicdanen sıkıntı çektim. Gerçek olan şudur, orada bir ya da iki arkadaşım olmuştur. Onun dışında gönül rahatlığıyla gidip, kaynaşabildiğim insan olmamıştır. Sağ partilerin bakış açısı belli, devletin kamu mallarını çok seven zihniyet yerleşmiştir. Bunu düzeltmek için ciddi bir sosyal demokrat partinin iktidara gelmesi lazım. Tabii şimdi tek sosyal demokrat parti var, o da CHP. Oradan da bir teklif gelmedi. Gelse de halkıma sorarım. Benim için söz sahibi, Tunceli halkıdır, halkıma gider sorar, ona göre karar veririm. Ben bu dönem Meclis’te olmasaydım, AKP her şeyi sessiz sedasız Meclis’ten geçirecekti. Ben kapılarına çıkınca, muhalefet partilerinde hareket oluyor. Tabii muhalefet partileri de muhalefet yapıyor, ama ben ateşi yakıyorum… l

Arkadaşım yok

– Bağımsız milletvekili olmaktan memnun musunuz? Avantajı, dezavantajı ne sizce?

– Bağımsız olmanın çok dezvantajları var. Mesela bir arkadaşın, dostun yok. Kulislerde tek başına oturuyorsun, nadiren biriyle oturuyorsun, dertleşeceğin arkadaşın yok. Ama benim için en önemlisi, parlamentoda söz hakkın yok ya da daha doğrusu çok sınırlı. Kanunlar üzerinde önerge veremiyorsun, gerçekten bağımsızlık zor bir olay. Ama ben tabii her fırsatı değerlendiriyorum, kürsüye çıkıyorum, her şeyi doğru dürüst söylüyorum, kimseden çekinmiyorum. Sadece Tanrı’ya ve millete karşı sorumluluğum var, onun dışında kimseye hesap vermek durumunda değilim, bu da tabii bağımsız olmanın avantajı. l

Meclis’te muhalif evde kuzu !

– Meclis’te bu kadar yoğun tempodan sonra, özel yaşantınızda nasıl rahatlıyorsunuz? Hobileriniz var mı? Spor yapıyor musunuz?

– Yani spor olarak, yürüyüş yapıyorum. Onun dışında da tüm zamanımı burası dolduruyor. Ayda 1 filan Tunceli’ye giderim mutlaka.

– Bu kadar göz önünde olmanız ve sert çıkışlarınız nedeniyle, eşiniz, çocuklarınız ne diyor? Evde de muhalif misinizdir örneğin?

– Tabii, eşim devamlı sıkıntı yaşıyor. “Yeter artık, niye hep sen çıkıp konuşuyorsun, her şeyi söylüyorsun. Başına bela alacaksın, seni perişan ederler” diyor. Ama tabii ben madem milletvekiliyim, hakkınca görevimi yapmalıyım diyorum. Çocuklarım pek bir şey söylemez. Tabii evde muhalif durum yok. Evde biliyorsunuz hanımlar daha söz sahibi, bizde de öyle. Hanım kendini ilgilendiren konularda kendisi kararlarını alır, ortaklaşa konularda da ortak karar alırız.

– Yani evde “kuzu gibi” misiniz?

– (Gülerek) Dur, Burhan Kuzu’ya benzetme beni… O kadar da değil.

Final cumhurbaşkanlığı seçiminde

– 5. dönemden sonra bir final düşünüyor musunuz?

– Bu dönem final olacak. Ciddi bir projem var, yeniden milletvekili seçilirsem, cumhurbaşkanlığına aday olmak istiyorum, kamuoyundan büyük itibar görüyorum. Günde o kadar çok telefon geliyor ki Türkiye’nin her yerinden. Sokakta bile “sen ülkenin birliğini bütünlüğünü savunan bir insansın, seni seviyoruz” diyorlar. Bu konuşmalardan büyük haz alıyorum. Üniversite gençleri her gittiğim yerde çevremi sarıyorlar. Fotoğraf çektirmeye çalışıyorlar. Çok büyük sempatimin olduğunu görüyorum. Seçimi kazanırsam, Tayyip Erdoğan, Gül’den de çok iyi cumhurbaşkanlığı yaparım, Türkiye’yi getirdikleri noktanın da hesabını sorarım.

– Halk, sevgisini gösteriyor ama bunu oya “tahvil” ederler mi sizce, siyasette geçmişte çok sevilen politikacıların sandıkta umduğunu bulamadığı da biliniyor…

– Tunceli halkı bunu gösteriyor, o kadar büyük güçlerle mücadele ediyorum, 6 bağımsız vardı 20 tane parti vardı ama Tunceli halkı beni seçti. AKP beni Tunceli’de kaybettirmek için her türlü gücü kullanacak, parasal gücü kullanacak, kamu olanaklarını aleyhime seferber edecek. Ben tavsiye ediyorum: Ne verirlerse alın, oyunuzu vicdanınıza göre kullanın diyorum. Bakalım seçime daha 1 sene var. Eğer seçilirsek, mücadele ederim, seçilmezsek teşekkür eder, yerime otururum. Ama kendi kendime “tezkereyi” vermek istemiyorum. 

130 çocuğa burs

– “Sivri diliniz” nedeniyle çok tazminat davasına maruz kalıyor musunuz? En çok kime kazminat ödediniz ya da siz dava açıp AKP’lilerden tazminat kazandınız mı?

– Henüz hiç tazminat kazanmadım, çünkü dava açmadım. Bir kere Erdoğan benden 4 bin 500 liralık bir dava kazandı. Onun dışında yok. Tabii ben kendimi özellikle kürsüde çok sıkıyorum, hakarete varmayan kelimeler kullanmamak için, kullanmıyorum da. Ben daha önce dava açmıyordum. Ama şimdi AKP’liler hakkında açmayı düşünüyorum, çünkü onlar bana çok ağır hakaretler ediyorlar. Eğer kazanırsam da, 130’a yakın çocuğa burs veriyorum, onlara dağıtacağım.

– Kendi olanaklarınızla mı burs veriyorsunuz?

– Evet, yani bunu söylemek de istemiyordum aslında. Ben dönem başında maaşımın 4’te birini burs vermek için ayırmıştım, 350 çocuk başvurdu. Ama tabii bu 2 bin 500 lira ediyor. Hepsini karşılayamadım, şimdi değiştirerek her ay 130 çocuğa veriyorum. Ama veremediklerimi de bazı firmalara havale ettim, onlar burs buluyor.