Öfke deyince, hepimizin aklına bir görüntü düşüyor. Bu kimi zaman tanık olduÄŸumuz olaylar, ama çoÄŸu zaman yaÅŸadığımız ÅŸeylerden bir parça oluyor. Trafikte cinnet getirenler, ufak sorunların büyümesi sonucunda çekilen silahlar, kimi zaman intiharlar, aile içi ÅŸiddet, hastanede sonlanan sebepsiz çatışmalar… Sadece bu kadar mı? Futbolda holiganizm, polisin “orantılı†güç kullanımı, hatta “Öfke bir hitabet sanatıdır†diyen baÅŸbakan. Bu örneklere bakıp “Ben o kadar da öfkeli deÄŸilim†demeyin. Günümüzde öfke o kadar yaygın bir halde etrafımızı sarmış durumda ki. Yeni bir aleti aldınız, fiÅŸe taktınız ve çalışmadığını fark ettiniz. Bir yere yetiÅŸmek zorundayken 90 kilometre hızla gidebileceÄŸi yerde önünüzdeki araç ısrarla 30 km. hızla gidiyor. Ya da yolda giderken bir sakızın üzerine bastınız. Ne kadar da basit ve hayatın içinden örnekler deÄŸil mi? Peki bu durumlarla nasıl baÅŸa çıkıyoruz? Öfkesiz kliniÄŸi, tüm bu dertlerden yola çıkarak kurulan, Türkiye’nin yalnızca öfke üzerine çalışan ilk birimi. Aydın Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü son sınıf öğrencisi Kayhan Gürbüz’ün projesi olarak Bakırköy’deki Performans Psikiyatri KliniÄŸi’nce uygulamaya konan bu klinik son yıllarda yaÅŸanan öfke patlamalarının neticesinde, ihtiyaçtan doÄŸmuÅŸ. Zaten Türkiye İstatistik Kurumu’nun verileri de ihtiyaçları çok net bir ÅŸekilde önümüze koyuyor. Verilere göre boÅŸanmaların yaklaşık yüzde 97’si geçimsizlik ve cana-kast, fena muamele nedeniyle gerçekleÅŸiyor. 2008 yılı verilerine göre toplam 3 bin 447 kiÅŸi öldürme, 7 bin 802 kiÅŸi yaralama, 1296 kiÅŸi hakaret, 192 kiÅŸi kötü muamele, 3 bin 517 kiÅŸi de ateÅŸli silahlar ve bıçaklarla ilgili suçlardan cezaevine girmiÅŸ. Gürbüz, bunların çok büyük bir bölümünün kontrol edilmeyen öfkenin etkisiyle yaÅŸandığının yadsınamayacağını söylüyor. Tüm bu verileri önümüze alıp Gürbüz ile Öfkesiz kliniÄŸinden çocuk ve ergen psikiyatrı Hülya Bingöl, psikologlar Nuray GergerlioÄŸlu, Gizem Pekcan ve Yetkin KuÅŸan’ın kapısını çaldık.
Gürbüz, aslında doÄŸal bir duygu olan ve doÄŸru yaÅŸandığı zaman baÅŸkalarına karşı olumsuz duygularımızın ifadesini kolaylaÅŸtıran öfkenin, kontrol edilemediÄŸi durumlarda aile, iÅŸ ve sosyal iliÅŸkilerde ciddi sorunlara yol açtığını söylüyor. Bu da boÅŸanma, iÅŸ kaybı ve adli suçların yanı sıra bireyin saÄŸlığında da hasar bırakıyor. Tüm bunları anlamlandırabilmek için öncelikle öfkeyi tanımakta yarar var. Psikolog Gizem Pekcan, öfkeyi kiÅŸilerde engellenme karşısında ortaya çıkan bir duygu olarak tanımlıyor. Öfke, saf bir duygu deÄŸil. DiÄŸer pek çok duyguyla etkileÅŸim halinde. Kin ya da kızgınlık bunlardan bazıları. Kızgınlıktan da ince bir çizgiyle ayrılıyor. Zaten önemli olan o noktayı yakalayabilmek. Gündelik hayatımıza öfke nasıl mı yansıyor? Pekcan anlatıyor: “Haksızlığa uÄŸradığını düşünen bireyler, bir çeÅŸit hak arama tepkisi olarak gösteriyor bunu. Hakların aranmasında baÅŸka bir yol olmadığı düşüncesi yaygın. Toplumdaki oturmuÅŸ kanı da öfke kontrol altına alındığında haksızlığın devam edeceÄŸi yönünde. Bu ÅŸekilde insanlar, güç saÄŸlamayı ve öfkeyi bir problem çözme stratejisi olarak kullanmayı tercih ediyor.â€
Peki ya tetikleyicileri neler? Sabırsızlık, kaygı, korku, çaresizlik ve kendini ifade edememe bunlardan yalnızca birkaçı. Çünkü tetikleyiciler hayata bakış ve dünyayı anlamlandırma biçimine göre kiÅŸiden kiÅŸiye deÄŸiÅŸebiliyor. Pekcan, aslında tüm bunların temelinde yatan kilit noktanın kanunlar olduÄŸunu söylüyor. Adalete duyulan güvensizlik, kendi adaletini saÄŸlama olarak kendini gösteriyor. Pekcan, bu noktada özellikle vurguluyor: “Sorunların çözüm yolu öfke, saldırı ya da ÅŸiddet deÄŸildir. EÄŸitimsizlik ve korkudan kaynaklanan bu durum, aslında konuÅŸarak da aşılabilecek kadar basit olabilir.â€
DeÄŸiÅŸen yaÅŸam ÅŸartlarının yarattığı stres de ayrı bir öfke nedeni. GergerlioÄŸlu, günümüzde öfke dozunun gittikçe arttığını vurguluyor: “Öfke, bir anlamda bulaşıcı bir hastalık gibidir. Domino etkisi gibi insanlar birbirini etkileyebilir. Medyanın ve televizyonun da bu anlamda etkisi olduÄŸunu düşünüyorum. Otorite olarak kabul edilen insanların olaylara öfkeyle yaklaÅŸması tehlikeli.†Toplumdaki öfke modelleri de bu anlamda kimi zaman siyasiler, kimi zaman güvenlik birimleri, kimi zaman sanatçılar ya da bir filmin kahramanları olabiliyor. “Öfke bir hitabet sanatıdır†diyen bir ülkenin baÅŸbakanı ya da “Ben bir sanatçıyım, arabamı buraya park ederim†diyen bir sanatçı veya tıpkı filmlerindeki gibi bir ÅŸiddet sahnesini yaratan bir oyuncu da bu modellere örnek olarak verilebilir. Gürbüz, “Ananı da al git†çıkışını hatırlatıyor bu noktada ve ekliyor: “Sadece baÅŸbakan deÄŸil, halkı temsil edenlerin ve belli bir mevkide olan insanların öfkelerini milletin menfaatine kullanıyor olmaları gerekli. Kendi insanına cephe aldırmak için deÄŸil. â€
Ayrıca öfke, bir durumun çözümü deÄŸil, yeni ve baÅŸka bir büyük sorunun baÅŸlangıcı olabilir. Gürbüz, “Öfkeye yönelik verilen her tepki insanı yine öfkeye yöneltiyor. Maçlara gidip, bağırıp küfretmekle öfke geçmediÄŸi gibi, yapılan araÅŸtırmaların gösterdiÄŸi üzere ÅŸiddeti daha da pekiÅŸtirerek gündelik hayata taşıyor†diyor. Zaten tek başına da sadece dışarıya etki etmiyor. YiÄŸit KuÅŸan, öfkenin ifade ediliÅŸ biçiminin kiÅŸinin dünyayı nasıl algıladığına göre ÅŸekil deÄŸiÅŸtirdiÄŸini özellikle vurguluyor. “Kendini ifadede yetersizlik, dünyanın kendisine karşı haksızlık yaptığı düşüncesi ile biriken öfkenin, kiÅŸinin kendisine dönmesi kaçınılmaz oluyor. Bu da patolojik durumları beraberinde getiriyor. Bu durum da alkol bağımlılığı, depresyon ve intiharlar olarak kendini gösteriyor. İntihar vakaları, ülkemizde de dünyada da artış gösteriyor. Bunun önlenmesi için öncelikle öfkenin doÄŸru ÅŸekilde ifade edilmesi, biriktirilmemesi ve farkındalık kazanılması ile profesyonel yardım almak gerekir.â€
Bir reklam sloganı “Kontrolsüz güç, güç değildir†der. Bu noktada kontrolsüz öfkenin de öfke olmaktan çıkıp şiddete ve saldırganlığa dönüştüğü bir gerçek. Fark etmek ve önüne geçmek de toplumsal şiddetin büyümemesi adına ciddi ve önemli bir adım olarak görünüyor.
   Â
Temel çatışma iletişimsizlik
İliÅŸkiler üzerine çalışan Gizem Pekcan, biriken öfkenin en çok yakınımızdakilere yansıdığını söylüyor. Direkt olarak iliÅŸkinin kendisinden kaynaklanan sorunların yanı sıra öfke nedeniyle de çatışmalara girildiÄŸini özellikle vurguluyor. Karşı cinsin farklı bir yapıda olduÄŸunu kabul etmek bu anlamda önemli. KiÅŸinin kendi düşüncelerini karşı tarafa empoze etmemeye çalışması da. “İletiÅŸimsizlik temel bir sorun. Haksızlığa uÄŸradığınızı düşünüp karşı tarafa sen dilini kullanarak bir çıkış yaparsanız, karşı taraf da savunmaya geçer. Bu kez sorun tartışılmadan öfke savaşına dönüşür iliÅŸki†diyor Pekcan, “Problem çözümü bir haklı çıkma savaşına dönüşmemeli. Bunu fark etmek bile bir adım.â€
Öfke ailede öğreniliyor
Öfke kontrolü aile içinde başlıyor. Çünkü model öğrenme, bebekler için ilk aşama. Kimlik oturuncaya kadar da önünde rol model olarak anne baba ve birinci dereceden akrabaları görüyor. Hal böyle olunca çocuk ve ergen psikiyatrı Hülya Bingöl, ailede gördüğü şiddet bazlı yapının çocuğun kişilik yapısının bir parçası haline geldiğini söylüyor. “Televizyon programları, internet ve bilgisayar oyunları da çocuğun içinde potansiyel bir öfke yatkınlığı varsa daha da tetikler hale geliyor. O yüzden de ailelerin kontrolü dahilinde takip edilmesini savunuyoruz. Dürtü bebeklikte öğreniliyor. Öfke hepimizin içinde var. Ama kontrol etmeyi de öğrenmemiz gerek†diyor Bingöl. Çocuk ergen terapisinin esası da aileye dayanıyor, terapiye mutlaka aile de dahil ediliyor.
İşyerinde hak arama ile öfkeyle çıkış arasındaki çizgiye dikkat!
Öfke kontrolünün gerekliliğinden yola çıkılarak açılan Öfkesiz kliniğinde çalışmalar birtakım başlıklar altında yürütülecek. Bunlardan biri de kurumsal öfke. Nuray Gergerlioğlu, iş dünyasında yaşananların öfke duygusuna, öfkenin de şirket içi çatışmalara nasıl yansıdığından söz ediyor. “Ast üst ilişkilerinde ya da çalışma arkadaşlarıyla birtakım çatışmalar olması muhtemel. İnsanlar bir yandan kendini göstermeye, kariyerinde ilerlemeye, ideallerini gerçekleştirmeye çalışırken diğer yandan engellenmişlik ve haksızlık durumu yaşayabiliyor. Ancak bu noktada hak arama ve kendini ifade etme ile öfkeyle çatışma arasında ince bir ayrım olduğunu bilmek gerek.†Kliniğin kurumsal öfke kontrolü başlığı altında yapacağı çalışmalar hem kurumsal, hem de sıkıntıdan rahatsızlık duyanlar için bireysel olacak.
Ya hayatınızı kontrol eden öfkenizse?
Öfkesiz kliniğinin hedefi 10-15 seansta öfkeyi kontrol altına alabilmek. Önce görüşmeler yapılıyor. Bireylerin durumuna göre grup ya da bireysel terapi yapılıp yapılmayacağına bakılıyor. Öfke analizi yapıldıktan sonra, pilates ya da yoga desteği ve beslenme, diyet uzmanlarıyla çalışmalar geliyor. Kuşan, besinlerle alınan toksitlerin dahi insanı öfkeli yapabileceğini söylüyor. Keza alkol ya da sigara da öfkeyi bastırıyor gibi görünse de tetikleyici özelliğe sahip. Tüm bu bilgilendirmelerin ve terapinin ardından interaktif çalışmalar yapılıyor. Bu süreçte de sosyal ortamda o davranışı sergileyen insanların kendileriyle yüzleşmesi sağlanıyor. Son analizle de kişinin tedavinin başından sonuna dek nasıl bir süreç izlediğini görmek mümkün hale geliyor.