Bir Psikiyatristin Günlüğü

Psych-Istanbul, Cinema-Philia, Tiyatroseverler ve Hayata Dair Ayrıntılar…

"Site varsayılanı" tarafından yazılmış yazıları görüntülüyorsunuz

Bu hafta ikisi yerli beş film gösterime girecek. Louis Leterrier’in yönettiği ve Sam Worthington, Liam Neeson, Ralph Fiennes ile Gemma Arterton’un oynadığı ”Titanların Savaşı/Clash of the Titans” haftanın iddialı filmleri arasında yer alıyor.

Kamil Aydın‘ın yönettiği ve Ragıp Savaş, Mine Tugay, Metin Zakoğlu ile Fatma Toptaş‘ın oynadığı ”Herkes mi Aldatır?”, kadın ve erkek ilişkilerine farklı bir bakış açısı getiriyor.
Mizahi bir anlatıma sahip olan filmin konusu özetle şöyle:

”Evli ama çapkın bir adam, zengin kocası tarafından aldatılan mutsuz bir kadın… İkisinin yolları bir gece aynı otelde kesişir ve kendilerini yatağa zor atarlar. Sabah uyandıklarında kadındaki öfke yerini şaşkınlığa bırakmış, adam ise evine ve karısına dönmek için hazırlanmaktadır. Fakat her ikisini de büyük bir sürpriz beklemektedir. Adamın karısı ve kadının kocası aynı otelde burunlarının dibinde kalmaktadır.”

Miraz Bezar‘ın yönettiği ve Şenay Orak, Muhammed Al, Hakan Karsak ile Berivan Ayaz‘ın oynadığı ”Min Dit”, bir aile dramını anlatıyor.
Filmin konusu şöyle:

”Diyarbakır-Batman yolunda, karanlık bir Mayıs gecesinde, 10 yaşındaki Gülistan ve kardeşi Fırat’ın hayatı acı bir şekilde değişir. Gazeteci olarak çalışan baba ve anneleri çocukların gözleri önünde öldürülür. Geriye sadece 6 aylık kız kardeşleri Dilovan kalır. Kısa bir süre sonra teyzeleri de kaybolunca Gülistan ve Fırat kendi başlarına kalır, Diyarbakır’ın sokaklarında yaşamaya başlar.”

Şeytanla Pazarlık

Terry Gilliam‘ın yönettiği ve Heath Ledger, Christopher Plummer, Verne Troyer ile Andrew Garfield‘ın oynadığı ‘‘Dr. Parnassus/The Imaginarium Of Doctor Parnassus”, şeytanla bir anlaşma yapan doktorun hikayesini anlatıyor.

Bu anlaşma sonucu doktorun kızını şeytana vermek zorunda kaldığı filmin konusu özetle şöyle:

”İnsanların düş gücünü etkileme yeteneğine sahip olan Dr. Parnassus, karanlık bir sır ile lanetlenmiştir. Parnassus, şeytan Bay Nick ile bir iddiaya girer ve ölümsüzlüğü kazanır. Yüzyıllar sonra, tek gerçek aşkıyla karşılaşınca Dr. Parnassus şeytanla bir başka anlaşma yapar, kızının 16 yaşına ulaştığı gün Bay Nick’in mülkiyetine geçmesi şartıyla ölümsüz gençliğe ulaşır.”

Tanrılar Savaşı

Louis Leterrier’in yönettiği ve Sam Worthington, Liam Neeson, Ralph Fiennes ile Gemma Arterton’un oynadığı ”Titanların Savaşı/Clash of the Titans”, tanrılar savaşını beyaz perdeye aktarıyor.

Filmin konusu şöyle:

”Bir tanrı olarak doğmuş ancak insan gibi yetiştirilmiş olan Perseus, ailesini kinci tanrı Hades’e karşı koruma konusunda çaresizdir. Kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan Perseus, Zeus’un güçlerini ele geçirebilecek ve dünyaya cehennemi yaşatabilecek Hades’e karşı, çok tehlikeli bir görevi yönetmeye gönüllü olur. Korkunç canavarlarla olan savaşı kazanmanın tek yolu kendi kaderini çizmektir.”

Bilim-kurgu ve aksiyon

Shane Acker’ın yönettiği ve ”En İyi Kısa Canlandırma Film” dalında Oscar’a aday gösterilen ”9-Dokuz/9-Nine”, canlandırma bir bilim-kurgu ve aksiyon filmi özelliği taşıyor.

Yapımcılığını yaratıcılıkta sınır tanımayan yönetmen Tim Burton ve ”Gece Nöbeti”, ”Gündüz Nöbeti” ve ”Wanted”la bütün dünyada tanınan Timur Bekmambetov’un üstlendiği film, yakın bir gelecekte makinelerin isyan edip insan ırkını yok etmelerinden sonra ”can verilen” 9 bez bebeğin mücadelesini anlatıyor.

Uluslararası İstanbul Film Festivali, bu yıl sinemaseverlere 2009 ve 2010’un yeni yapımlarının yanı sıra sinemanın unutulmaz klasikleri ve usta yönetmenlerinin başyapıtlarından seçmeler içeren 22 bölümde, 57 ülkeden 243 yönetmenin 200’ün üzerinde filminden oluşan zengin bir program sunacak.

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından bu yıl altıncı kez Akbank sponsorluğunda düzenlenen 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali 3-18 Nisan tarihlerinde yapılacak. Festivallere yıllardır ev sahipliği yapan Emek Sineması bu yıl kapalı olduğu için 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali, Emek Sineması’nı hem etkinlikler hem de gösterimler için mekân olarak kullanamayacak.  Festival bu yıl da dünya sinemalarından bir dizi yönetmen ve ünlü yıldızı da İstanbul’da ağırlarken, bu isimler arasında kendisine yaşam boyu ödülü verilecek olan ünlü İtalyan sinemacı Marco Bellocchio yanı sıra, ünlü yıldız Jane Birkin de bulunuyor.

İstanbul Film Festivali bu yıl sinemaseverlere 2009 ve 2010’un yeni yapımlarının yanı sıra sinemanın unutulmaz klasikleri ve usta yönetmenlerinin başyapıtlarından seçmeler içeren 22 bölümde, 57 ülkeden 243 yönetmenin 200’ün üzerinde filminden oluşan zengin bir program sunacak. 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin İKSV’nin yeni binasında yapılan basın toplantısında, İKSV Genel Müdürü Görgün Taner, Uluslararası İstanbul Film Festivali Yönetmeni Azize Tan ve Festival Sponsoru Akbank’ın Kurumsal İletişim Bölüm Başkanı Murat Göllü festivale ilişkin değerlendirmelerde bulundular. Uluslararası İstanbul Film Festivali Yönetmeni Azize Tan, Festivalin sinemaseverlere, bu yıla özel yeni bölümler, ünlü konuklar, usta sinemacıların katılacağı söyleşi ve atölye çalışmaları, sinema dersleri ve partilerin de olduğu dopdolu bir iki hafta vaat ettiğini söyledi.
 

Festivalin ana mekanı Emek Sineması bu yıl kapalı

Azize Tan konuşmasında, Festivalin bu yıl kapanan sinemaların yarattığı olumsuz bir ortamda yapılacağını ifade ederek, “Festivalin ana mekanı olan Emek Sineması maalesef kapalı durumda. Bu yıl Emek Sineması’nı kullanamayacağız. Beyoğlu Sineması ise festival filmleriyle ayakta durma çabası veriyor. Sinepop’un da festival sonrasında kapanma ihtimali var. Sinema, Beyoğlu ile var ve biz bu özelliğinin devamını istiyoruz. 2011 yılı için de Emek Sineması’nın yine Festivalin ana mekanı olması için girişimlerimizi sürdürüyoruz ve bu yöndeki tüm çabaların da takipçisi olacağız” dedi.
 

Akbank 3 yıl daha sponsor olacak

Akbank adına konuşan Kurumsal İletişim Bölüm Başkanı Murat Göllü, kültür ve sanatın Akbank için en önemli sosyal sorumluluk alanlarından biri olduğuna dikkat çekerek, “29 yıldır hayatı hayalle buluşturan İstanbul Film Festivali Avrupa’nın önde gelen sanat etkinlikleri arasında yer alıyor. Bu başarısından dolayı İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nı kutluyoruz. Bu önemli festivale Akbank olarak önümüzdeki 3 yıl daha destek verme kararı aldığımızı sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz” dedi.

29. Uluslararası İstanbul Film Festivali; Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Beyoğlu Belediyesi tarafından da destekleniyor. Ayrıca, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın 2010 yılında gerçekleştireceği tüm İstanbul Festivalleri’ne destek veriyor. 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali, 2 Nisan Cuma akşamı Lütfü Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda yapılacak açılış töreniyle başlayacak.
 

Festival biletleri ne zaman, nerede?

Uluslararası İstanbul Film Festivali biletleri 20 Mart Cumartesi günü satışa çıkıyor. Sinemaseverler biletlerini Beyoğlu’nda Atlas ve Yeni Rüya, Kadıköy’de Kadıköy sinemalarında açılacak gişelerden, İKSV binası ve Biletix’ten satın alabilecekler.
Azize Tan, sinemaseverlerin, bu yıl da İstanbul Film Festivali’nde filmleri yine çok uygun fiyatlara izleme şansına sahip olacaklarını, biletlerde düşük fiyat uygulamasının, iki yıldır olduğu gibi bu yıl da süreceğini ve bilet fiyatlarında bir değişikliğe gidilmediğini söyledi. Festivalde biletler tam 10 TL, öğrenci ile 65 yaş ve üstü için 7 TL olacak. Hafta içi gündüz seansları ise 3,50 TL. Akbank Galaları’nın bilet fiyatları 15 TL. Festivalin Türk Sineması bölümünde yer alan filmler için de bilet fiyatı tüm seanslarda yine 3,50 TL olacak. Lale Kart sahipleri her zaman olduğu gibi yine biletlerini öncelikli ve indirimli almaya devam edecek. Üniversite ve lise öğrencileri için bu sene özel olarak çıkarılan PasoFilm! Kartı ise festival boyunca özel avantajlar sağlayacak. Festival Sponsoru Akbank’ın Axess kart sahipleri ise (hafta içi gündüz seansları ve Türk filmleri hariç) Festival boyunca satın alacakları biletlerde yüzde 20 özel indirimden yararlanacak.
 

Festival’de Sinema Onur Ödülleri

Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin bu yılki Sinema Onur Ödülleri, Türk sinemasına yıllar boyu emek vermiş üç değerli sanatçıya, Kadir İnanır‘a, Mevlüt Koçak‘a ve Feyzi Tuna‘ya verilecek. 2 Nisan Cuma akşamı Lütfi Kırdar Sergi ve Kongre Sarayı’nda gerçekleştirilecek İstanbul Film Festivali açılış töreninde ödülleri verilecek bu üç büyük sanatçıdan Kadir İnanır’ın başrolünü üstlendiği Atıf Yılmaz‘ın unutulmaz filmi Selvi Boylum Al Yazmalım, Groupama’nın sponsorluğunu üslendiği “Türk Klasikleri Yeniden” özel gösterimiyle 7 Nisan Çarşamba akşamı sinemaseverlerle buluşacak. Feyzi Tuna‘nın Kuyucaklı Yusuf adlı filmi de festival kapsamında gösterilecek.
 

Festival’de Yaşam Boyu Başarı Ödülleri

Bu yıl festivalin yaşam boyu başarı ödüllerinden ilki İtalyan sinemasının önde gelen isimlerinden, yönetmen, senaryo yazarı ve oyuncu Marco Bellocchio‘ya sunulacak. “Yıllara Meydan Okuyanlar” bölümünde Vincere / Yenmek adlı son filmi de gösterilecek olan Bellocchio’ya ödülü 2 Nisan Cuma akşamı Lütfi Kırdar Sergi ve Kongre Sarayı’nda gerçekleştirilecek açılış töreninde verilecek. Festivalin ikinci yaşam boyu başarı ödülü, aynı zamanda Uluslararası Altın Lale jürisinin başkanlığını da üstlenen Klaus Maria Brandauer‘e verilecek. Özellikle Istvan Szabo‘nun Mephisto adlı filmindeki rolüyle hafızalarımıza kazınan Avusturyalı oyuncuya ödülü 17 Nisan Cumartesi akşamı Lütfi Kırdar Sergi ve Kongre Sarayı’nda düzenlenecek kapanış töreninde sunulacak.
 

Festival’de Altın Lale heyecanı

29. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin Uluslararası Yarışma bölümünden bir filme verilen Altın Lale ödülü bu yıldan itibaren Şakir Eczacıbaşı anısına verilmeye başlanıyor. Uluslararası Yarışma filmleri, Altın Lale ödülü için festivalin ikinci haftasında izleyicilerle uluslararası jürinin huzuruna çıkıyor. 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali Altın Lale Uluslararası Yarışma Jürisinin başkanlığını, bu yıl ünlü oyuncu Klaus Maria Brandauer üstleniyor. Sinema çevrelerinde ses getiren, birbirinden etkileyici 11 filmin yarışacağı Uluslararası Yarışma’ya yalnızca sanat ve sanatçı üzerine olan filmler ya da edebiyat uyarlamaları katılabiliyor. İstanbul Film Festivali’nde “Türk Sineması” sponsorluğunu geçen 21 yıldır olduğu gibi bu yıl da Efes Pilsen üstleniyor. 2009-2010 sezonunda yapımı tamamlanan Türk filmlerinin bir araya geldiği Türk Sineması bölümünde, Ulusal Yarışma, Yarışma Dışı, Yeni Türk Sineması ve Belgeseller başlıkları altında 50’ye yakın kurmaca ve belgesel film yer alıyor. İstanbul’un 2010 Avrupa Kültür Başkenti olması dolayısıyla İstanbul Film Festivali de İstanbul’da geçen, İstanbul’u konu eden Türk ve yabancı filmlerden oluşan özel bir seçkiyi programına dâhil ediyor.

Festival’de her gece bir Akbank galası

İstanbul Film Festivali, sinemaseverleri festivalin ilk dokuz gecesi 21.30 seanslarında Atlas Sineması’ndaki Akbank Galaları’nda ağırlayacak. Bu kapsamda 9 film gösterilecek.
İstanbul Film Festival bu yıl, en yaygın, en zor ve en keyifli sinema türü komediye özel bir bölüm ayırıyor. Comedymax sponsorluğunda gerçekleştirilen Antidepresan başlıklı bölümde, hayatı hafife alan, eğlendirirken düşündüren, mizaha ve dünyaya farklı açılardan bakan 10 film izleyiciyle buluşacak. Festivalin yeni bölümlerinden “Büyüleyici İsyancılar: Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan Bağımsız Sinemacılar Seçkisi”, Ortadoğu ülkelerinin çağdaş ve bağımsız sinemalarını bir araya getiriyor. Bu bölümde 11 film yer alıyor.
 

Festival’in vazgeçilmez bölümleri

İstanbul Film Festivali’nin Sabah Gazetesi sponsorluğundaki bölümü Dünya Festivallerinden, festival izleyicisine tanınmış yönetmenlerin saygın festivallerde gösterilen çoğu ödüllü son yapıtlarından 23 film sunuyor. NTV’nin sponsorluğunu üstlendiği NTV Belgesel Kuşağı’nda bu yıl çevre kirliliği, müzik, plastik sanatlar, komplolar, din, sinema, bilim, moda, dans ve siyaset gibi farklı konuları işleyen 18 belgesel yer alıyor.  Colin’s sponsorluğunda gerçekleştirilen Genç Ustalar bölümünde, ilk ya da ikinci filmleriyle dünya sinema endüstrisinin dikkatlerini üzerine çekmiş 13 başarılı genç yönetmenin filmi yer alıyor. Sponsorluğunu Dole’nin üstlendiği Yıllara Meydan Okuyanlar bölümünde sinemaseverler yıllara meydan okuyan beş usta yönetmenin en son filmlerini izleme fırsatı bulacaklar.

İstanbul Film Festivali’nin uyarıcı, sarsıcı, kışkırtıcı filmleri uykuya tercih edenlerin dört gözle beklediği geleneksel geceyarısı sineması bölümünün sponsorluğunu bu yıl LG üstleniyor. LG ile Geceyarısı Çılgınlığı bölümünde yer alan 3 film, Cuma geceleri Beyoğlu ve Cumartesi geceleri Atlas sinemasında saat 24.00’te gösterilecek. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin Malaysia Airlines sponsorluğunda gerçekleşen Mayınlı Bölge’sinde bu yıl farklı tür ve anlatım teknikleriyle sınırları zorlayan, yaklaşımları ve teknik özellikleriyle sıra dışı 10 film yer alıyor.
 

Çocuk mönüsü

Son dört yıldır festival programında yer alan ve çocuklar kadar büyüklerin de takipçisi olduğu Çocuk Mönüsü, JOJO’nun sponsorluğunda bu yıl da devam ediyor. Çocuk filmleri festivallerinde izleyicilerden tam not alan 3 film, festival boyunca hafta sonları öğlen 13.30 seanslarında Nişantaşı Citylife City’s ve Kadıköy Kadıköy sinemalarında gösterilecek. Filmlere simültane Türkçe seslendirme yapılacak.
 

Festival sinemaları

Festivalin gösterimleri Beyoğlu’nda Atlas, Yeni Rüya, Beyoğlu, Sinepop, Pera Müzesi sinemaları, Kadıköy’de Kadıköy sineması ve hafta içi 16.00-19.00-21.30 seanslarıyla hafta sonları Nişantaşı CityLife Cinema (City’s) olmak üzere toplam 7 sinema salonunda gerçekleştirilecek.

Bu hafta dördü yerli yedi yeni film gösterime girecek.

Zülfü Livaneli’nin yönettiği ve Sinan Tuzcu, Serhat Mustafa Kılıç, Dolunay Soysert ile Özge Özpirinçci’nin oynadığı ”Veda” bir dönem filmi olarak dikkatleri üzerine çekiyor.

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün hayat hikayesinin, çocukluk arkadaşı ve yaveri Salih Bozok’un gözünden anlatıldığı filmde, Atatürk ve Salih Bozok’un Selanik’te çocukluktan başlayan ve Cumhuriyet ile birlikte aynı ideallerin peşinde yürüyerek devam eden yarım asırlık dostluğu sergileniyor. Bu dostluğun, Atatürk’ün hayatının dönüm noktalarının, vatanı kurtarmak için ölüme meydan okuyan bir kuşağın komutanının hikayesinin aktarıldığı filmin senaryo çalışması üç yıl sürdü, 27 Ekimde başlayan çekimleri ise 7 haftada tamamlandı. Ayvalık, İzmir, Antalya ve Seferihisar’da yapılan ve Atatürk’ün arabasının da kullanıldığı çekimlerde yaklaşık 2 bin figüran görev aldı. Projede, 13 kişilik İtalyan ve Alman teknik ekip de görev yaptı. Ünlü Alman görüntü yönetmeni Peter Steguer’in yanı sıra saç tasarımını İtalyan Signoretti, set makyajını Vittorio Sodano’nun yaptığı filmin kostümleri de Baran Uğurlu tarafından döneme uygun olarak eskitilerek renklendirildi.

Oğul yönetti baba oynadı

Oğulcan Kırca’nın yönettiği ve babası Levent Kırca ile Başak Daşman, Korel Cezayirli ve Suna Selen’in oynadığı ”Son İstasyon” küçük bir Anadolu kasabasında geçiyor. Çekimleri İstanbul ve Uşak’ta gerçekleştirilen film, taşrada küçük bir istasyonda emeklilik için gün sayan bir memur olan Ruhi’nin hikayesini anlatıyor. Ruhi’nin en büyük hayali, emekli ikramiyesiyle bir ev alıp hayatının son demlerini huzurlu bir şekilde geçirmek ancak kızı Esra ve küçük oğlu Önder’in daha iyi yaşamak gibi hayalleri var. Onların bu hayalleri bütün aileyi bir anda İstanbul’a sürüklerken, Ruhi’nin eşi ve annesiyle birlikte İstanbul’a gelmesiyle gelişen olaylar kontrolden çıkar. ‘

Gülmeye hazır olun

Hakan Algül’ün yönettiği ve Ata Demirer, Demet Akbağ Özge Şakrak Borak ile Salih Kalyon’un oynadığı ”Eyyvah Eyvah”, Trakyalı, klarnet çalan bir genci ve bir bar şarkıcısının hikayesini anlatıyor. Çekimleri yaz aylarında Çanakkale ve İstanbul’da gerçekleşen komedi filminin konusu şöyle: ”Hüseyin, Trakya’nın bir köyünde ninesi ve dedesiyle büyüyen bir delikanlıdır. İki büyük aşkı klarnet çalmak ve Müjgan ile mutlu bir hayattır. Ancak, hiç beklemediği bir olay onu köyünden ayırır. İstanbul’a gelen Hüseyin’e önce klarneti, sonra da şarkıcı Firuzan destek olacaktır. İstanbul’un gece kulüplerinde çalışan Firuzan’ın hayatı rengarenk ve bir o kadar da karışıktır. Hüseyin’le tanışınca hayatına kahkaha ve macera dahil olur.

Bir başka deli dumrul hikayesi

Oğuz Yalçın’ın yönettiği ve Emir Benderlioğlu, Sema Öztürk, Mustafa Üstündağ ile Arzu Yanardağ’ın oynadığı ”Deli Dumrul Kurtlar Kuşlar Aleminde”, 12 yıl suçsuz yere hapis yatan Durul’un çıktıktan sonra ”Deli Dumrul” oluşunun trajikomik hikayesini anlatıyor. Filmin kahramanı Durul, özü sağlam, mert ve yiğit bir delikanlıdır ama yıllar önce sokak arasında tanımadığı, ağır yaralı birine yardım etmek isterken, suç üstüne kalır. Cezasını doldurduğunda eğitim çağı geçmiş, ”hayatı ıskalamış” biridir artık. İçeride tek öğrendiği şey ”delikanlılık raconu”dur. Durul için hayatta var olabilmek için bu sermayeyi kullanmak farz olmuştur.

Gudi’nin maceraları

Rob Marshall’ın yönettiği ve Nicole Kidman, Penelope Cruz, Judi Dench ile Daniel Day Lewis’ın oynadığı ”Nine” çevresi dudak uçuklatan kadınlarla dolu bir yönetmenin hayatını beyazperdeye taşıyor. Senaryosunu Michael Tolkin ve Anthony Minghella’nın yazdığı filmin konusu özetle şöyle: ”Yetenekleri ve aşk hayatı çöküntüye uğrayan yönetmen Guido, son filminin yapımından vazgeçmek üzeredir. Sıkıntılardan kurtulmaya çalışırken, bir sürü güzel kadınla kurduğu çalkantılı ilişkiler içinde kaybolur. Metresi, karısı, ilham perisi, sırdaşı, cilveli bir muhabir, öğretici bir hayat kadını ve annesi ile yaşamını paylaşan Guido, dibe yaklaşırken bir kurtuluşun peşindedir.

Mandela’nın hikayesi

Clint Eastwood’un yönettiği ve Morgan Freeman, Matt Damon, Scott Eastwood ile Langley Kirkwood’un oynadığı ”Yenilmez/Invictus”, Nelson Mandela’nın ülkesini bir araya getirmek için Güney Afrika ragbi takımının kaptanıyla güçlerini birleştirmesinin ilham veren gerçek öyküsünü anlatıyor. Senaryosu Anthony Peckham tarafından, John Carlin’in ”Playing the Enemy” adlı kitabından uyarlanan filmin konusu şöyle: ”Yeni seçilen Mandela, milletinin ırk ve ekonomik nedenlerden dolayı ayrımcılığa uğradığını bilmektedir. Mandela sporun uluslararası dili sayesinde insanları birleştireceğine inandığı için, 1995 Dünya Kupası’nda Güney Afrika Futbol Takımını destekler.

Salomon öldü mü?

Peter Jackson’ın yönettiği ve Mark Wahlberg, Rachel Weisz, Susan Sarandon ile Stanley Tucci’nin oynadığı ”Cennetimden Bakarken/The Lovely Bones” bir cinayete kurban giden 14 yaşındaki Susie Salmon üzerinde odaklanıyor. Alice Sebold’un çok satan kitabından uyarlanan film, 14 yaşında öldürülen Susie’nin hikayesini anlatıyor. Ölümünden sonra dünyada onsuz sürüp giden yaşamı, ortadan kayboluşuyla ilgili yorumları, ailesinin sevgili kızlarının canlı bulunması umuduna sarılmasını ve katilinin cinayetten kalan ip uçlarını yok etmeye çalışmasını takip eden Susie’nin istediği her şey, düşündüğü an yerine gelmektedir. Dünyada hayat sürerken Susie de bir şekilde o hayata dahildir.

İngiltere’deki iki büyük sinema zinciri, ünlü yönetmen Tim Burton’ın “Alice Harikalar Diyarında” filmini göstermeyerek boykot edeceğini duyurdu.

Odeon ve Vue sinemalarının, Johnny Depp‘in oynadığı Tim Burton‘ın son filminin DVD’sini 17 hafta yerine 12 haftada piyasaya çıkarmaya karar veren Disney’e kızdıkları ve bu kararı protesto ettikleri için filmi göstermeyecekleri belirtildi.

Disney’in ise düşen DVD satışlarını artırmak için filmin DVD’sini daha erken piyasaya sürmeye karar verdiğine dikkat çekildi.

Boykot, İngiltere genelinde filmin sinema salonlarının yüzde 40’ında gösterilmeyeceği anlamına gelirken, filmin galası, protestoya rağmen önceden ayarlandığı gerekçesiyle Londra’nın merkezindeki Leicester Square’de Odeon sinemasında perşembe günü yapılacak.

Odeon sinemasının sözcüsü Sky kanalına yaptığı açıklamada, galanın bir hayır kurumu yararına yapılacak olması, galaya İngiltere Kraliyet ailesinin üyelerinin katılacak olması ve filmin yapımında emeği geçenlere duyulan saygıdan dolayı galanın iptal edilmediğini, ancak galanın ardından filmin sinemada gösterilmeyeceğini söyledi.

Daha önce televizyona ve tiyatroya da uyarlanan, sinema tarihinde birçok filmin esinlendiği Lewis Carroll’ın ünlü romanı “Alice Harikalar Diyarında“yı son kez sinemaya uyarlayan ve “sıradışı” tarzıyla bilinen Amerikalı yönetmen Tim Burton’ın filmi merakla bekleniyordu.

İngiliz Film ve Televizyon Sanatları Akademisi’nin (BAFTA) bu yılki ödülleri sahiplerini buldu.

Londra’nın merkezindeki Royal Opera House’da düzenlenen ödül töreninin başlangıcında kırmızı halı, soğuk ve yağmurlu havaya rağmen yıldızlar geçidine dönüştü. İngiltere kraliyet tahtının ikinci sıradaki varisi Prens William‘ın da katıldığı törende, aralarında Dustin Hoffman, Quentin Tarantino, Kate Winslet ve Audrey Tautou‘nun da aralarında bulunduğu çok sayıda oyuncu, yönetmen ve film endüstrisi yetkilisi hazır bulundu.

Geceye damgasını, En İyi Film, En İyi Yönetmen, En Orijinal Senaryo, En İyi Montaj, Ses ve Sinematografi dallarında aldığı 6 ödülle “The Hurt Locker” filmi damgasını vurdu.

Yönetmeni Kathryn Bigelow’a da “En iyi yönetmen” ödülünü kazandıran “The Hurt Locker”, Irak’ta savaşın ortasındaki bir bomba imha ekibinin yaşadıklarını konu alıyor.

Birçok ülkede gişe rekorları kıran James Cameron’ın “Avatar” filmi ise BAFTA töreninde sadece iki ödül alabildi.

Oscar ödül törenine iki hafta kala verilen BAFTA ödülleri, Oscar ödüllerinin olası sahipleriyle ilgili ipucu niteliği de taşıyor.

BAFTA ödüllerinin kategorileri ve kazananlar şöyle:
En İyi Film: The Hurt Locker
En İyi Kadın Oyuncu: Carey Mulligan- An Education
En İyi Erkek Oyuncu: Colin Firth- A Single Man
En İyi Yönetmen: Kathryn Bigelow- The Hurt Locker
En İyi Yabancı Film: A Prophet
En İyi Animasyon Filmi: Up
En İyi Uyarlanmış Senaryo: Up in the Air
En İyi Prodüksiyon Tasarımı: Avatar
En İyi Görsel Efekt: Avatar
En Orijinal Senaryo: Mark Boal- The Hurt Locker
En İyi İngiliz Filmi: Fish Tank
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Mo’nique- Precious
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Christoph Waltz- Inglorious Basterds
En İyi Makyaj ve Saç: The Young Victoria
En İyi Kostüm Tasarımı: The Young Victoria
En İyi Sinematografi: The Hurt Locker
En İyi Montaj: The Hurt Locker
En İyi Ses: The Hurt Locker
En İyi Müzik: Up
En İyi Kısa Animasyon: Mother of Many
En İyi Kısa Film: I Do Air

1947 yılında, dönemin İngiliz film endüstrisinin önde gelenleri tarafından kurulan BAFTA, “İngiliz Film Akademisi Ödülleri” ve “İngiltere’nin Oscar‘ı” olarak bilinen sinema dalındaki ödüllerini, 2000 yılından bu yana veriyor. BAFTA ayrıca, televizyon, bilgisayar oyunu, çocuk televizyon programcılığı gibi alanlarda da ödüller dağıtıyor.

Beyazperdenin en büyük rekorlarına imza atmasıyla tanınan yönetmen James Cameron’ın iki filmi, sinema tarihine geçmek için birbiriyle yarışıyor. Kuzey Amerika sinemaları dışındaki yurtdışı hasılatının hafta sonunda 1 milyar dolara ulaşması beklenen ”Avatar” adlı yapım, ”Titanic”in rekoruna bir adım daha yaklaştı.

Gişe hasılatı hesaplamaları yapan ”box office” sitelerinin verilerine göre, ”Avatar” adlı yapımın 979 bin dolar olan yurt dışı hasılatını (Kuzey Amerika sinemaları dışındaki tüm dünya hasılatı) hafta sonu itibarıyle 1 milyar dolara çıkarmasına kesin gözüyle bakılıyor. ”Titanic” adlı filmin 1 milyar 242 milyon dolarlık yurt dışı hasılat rekoruna yaklaşan ”Avatar”, gösterime girdiği tarihten bu yana dünya çapında günlük ortalama 20 milyon dolarlık gişe hasılatı elde ediyor.

İki film arasındaki yarış, dünya çapındaki gişede de (Kuzey Amerika sinemaları ile yurt dışı hasılatı toplamı) soluk soluğa devam ediyor. ”Avatar”, gösterime girdiği 4 hafta içerisinde Kuzey Amerika sinemalarında 445 milyon 768 bin dolar, yurt dışı hasılatında (Kuzey Amerika dışındaki tüm dünya hasılatı) 979 milyon dolar olmak üzere toplam 1 milyar 424 milyon dolar gişe hasılatı elde etti.

James Cameron’ın 1997 tarihli Oscarlı filmi ”Titanic” ise Kuzey Amerika sinemalarında 600 milyon 788 bin, yurt dışı hasılatında 1 milyar 242 milyon dolar olmak üzere dünya çapında 1 milyar 842 milyon 879 bin dolarlık hasılatıyla tüm zamanların en yüksek gişe rekorunu elinde bulunduruyor.

”Titanic”, ”Aliens” ve ”Terminator” filmlerinin yönetmeni James Cameron’ın çığır açan ”Avatar” isimli filminde, sinema tekniklerinde son teknolojiden hiçbir masraftan kaçınılmadan faydalanıldı. Üç boyutlu olarak ta izlenebilen film, Na’vi adlı bir halkın yaşadığı Pandora adlı gezegende geçiyor.

Yarıştaki diğer filmlerde son durum

”Avatar” adlı yapım, tüm rakiplerini gişe yarışında geride bırakırken, bazı iddialı yapımlar arasındaki rekabet de sürüyor.

Warner Bros Pictures International’ın filmi ”Sherlock Holmes”, son olarak İspanya’da gösterime girdi. Film, yurt dışı hasılatında 142, dünya çapında ise toplam 300 milyon dolarlık gişe hasılatına ulaştı.

Walt Disney Stüdyolarının animasyon filmi ”Prenses ve Kurbağa-The Princess And The Frog”, son olarak Polonya’da izleyiciyle buluştu. Film, dünya çapında 93 milyon dolarlık gişe hasılatı yaptı.

Başrolünü Meryl Streep, Alec Baldwin ile Steve Martin’in paylaştığı, Universal/UPI yapımı ”It’s Complicated” adlı yapım da aralarında Rusya ile Singapur’un da bulunduğu 8 ülkede daha vizyona girdi. Film, şu ana kadar dünya çapında toplam 103 milyon dolarlık gişe hasılatına sahip bulunuyor.

Gişe rekorları kıran ve tüm zamanların en çok kazanan ikinci filmi haline gelen “Avatar”da filmin kahramanının Na’vi halkını kurtarması ve liderleri olması, ırkçılık tartışmalarına yol açtı.

 

Washington– Vizyona girdiği günden bu yana yüksek bütçesi, konusu, sahneleri ve kullandığı teknikle sürekli gündemde kalan “Avatar“ın şimdi de kullandığı sinematografik metaforları konuşuluyor.

Filmde, genetik mühendislik sonucu oluşturulan “yerli bedeni”yle Na’vi kabilesinin içine misyoner olarak giren, Sam Worthington’un oynadığı Jake Sully adlı karakterin, gezegeni ve yerli halkı insan ırkına karşı koruması ve “kurtarıcı-lider” olması akıllara, Hollywood’un kalıp “kahraman beyaz adam” figürünü getiriyor.

Bazı film yorumcuları, “Avatar”ın eski Hollywood kalıplarını kullandığını ve “beyaz mesih masalı”nı sürdürdüğü görüşünü ifade ederken, bazı eleştirmenler, filmin, Avrupalı göçmenlerin Amerika Kızılderililerini yerinden etmesi metaforunu kullandığını öne sürüyor.

“Yedi Yaşam”, “Köpek Oteli” gibi filmlerde rol alan oyuncu Robinne Lee de “Avatar”ın “Kızılderili kadının vahşi doğada ‘beyaz adama’ yol göstermesi ve sonunda ‘beyaz adam’ın bu insanların kurtarıcı olmasını içeren Pocahontas öyküleri”ni anımsattığını belirtiyor.

Yönetmen James Cameron ise bu tartışmalara filmin “ırkçı” mesajlar taşımadığını belirterek karşılık verdi. Cameron, filmin gerçek temasının diğerlerinin farklılıklarına saygı duymak olduğuna dikkati çekti.

Öte yandan, Box Office’ın verilerine göre, dünya genelinde geniş hayran kitleleri de oluşturmaya başlayan bilim kurgu filmi “Avatar“, ABD geneli ve Kanada’da dördüncü haftasında da birinciliğini sürdürdü.

Geçen hafta da büyük ilgi gören ve sinema salonlarının dolmasını sağlayan film, 50,3 milyon dolar gelir elde etti. “Avatar“ın, 4 hafta boyunca ABD ve Kanada’daki toplam hasılatı ise 430,8 milyon dolara ulaştı.

Bunun yanında, yönetmeni James Cameron’un ününe ün katan yapım, “Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü“nün de hasılatını geçerek, dünya genelinde tüm zamanların en çok kazanan ikinci filmi oldu.

Tüm zamanların en iyi hasılatını yapan film ise hala, yine Cameron’un elinden çıkan “Titanik” filmi.

“Sherlock Holmes” da beğenildi

Geçen hafta ABD ve Kanada’da “Avatar“dan sonra en fazla “Sherlock Holmes” ilgiyle izlendi. Söz konusu hafta 16,5 milyon dolar kazanan film, vizyona girmesinin üzerinden geçen üç haftada da 85,3 milyon dolar hasılat elde etti.

ABD ve Kanada’da geçen haftanın üçüncüsü ise hem çocukların hem de büyüklerin beğenisini kazanan “Alvin ve Sincaplar-2 (Alvin and the Chipmunks: The Squeakquel)” oldu. Üçüncü haftasına giren film, şimdiye kadar toplamda 178,4 milyon dolar gelir elde etti.

Haftanın en fazla izlenen diğer filmleri ise sırasıyla şöyle:
“Daybreakers”, “İlişki Durumu: Karmaşık (It’s Complicated)”, “Aşka Yolculuk (Leap Year)”, “The Blind Side”, “Aklı Havada (Up in the Air)”, “İsyankar Gençlik (Youth in Revolt)”, “Prenses ve Kurbağa (The Princess and the Frog)”

5 yeni film vizyona giriyor

Bu hafta 5 yeni film sinemaseverlerle buluşacak. Mira Nair’in yönettiği ‘Amelia’ güçlü oyuncu kadrosuyla dikkat çekiyor. Thomas Alfredson’un yönettiği, ”Gir Kanıma/Lat Den Ratte Komma In-Let The Right One In” vampir filmlerine yeni bir soluk getiriyor.

 Mira Nair’in yönettiği ve Hilary Swank, Richard Gere, Ewan McGregor ile Christopher Ecceleston‘un rol aldığı ”Amelia” güçlü oyuncu kadrosu ile haftanın öne çıkan filmleri arasında yer alıyor.

Amelia Earhart’ın yayıncı George Putnam ile yaptığı fırtınalı ortaklık ve bu ortaklıktan doğan nihai evliliği, Earhart’ın havacılıkta elde ettiği erken başarı, şöhret ve servete kavuşmasının da arkasındaki güç oluyor.

Birbirlerine karşılıklı ihtiras, hayranlık ve büyük bir aşkla bağlı olan çiftin aralarındaki bağı, Earhart’ın Gene Vidal ile yaşadığı kısa tutkulu ilişki bile sarsamıyor.
 

Vampirler geri geldi

Thomas Alfredson‘un yönettiği ve Kare Hedebrant, Lina Leandersson, Per Ragnar ile Henrik Dahl‘ın oynadığı ”Gir Kanıma/Lat Den Ratte Komma In-Let The Right One In”, vampir filmlerine yeni bir soluk getiriyor.

John Ajvide Lindqvist’in çok satan romanından uyarlanan ve 1982 yılında Stockholm’de geçen bir hikayenin anlatıldığı filmin konusu şöyle:

”Oskar’ın hayatı, kendi yaşlarında bir çocuğun mahalleye taşınmasıyla değişir. Soğuktan pek etkilenmeyen bu beyaz yüzlü ve gizemli yeni komşu Eli ile Oskar arasında bir arkadaşlık gelişir. Fakat Eli’nin gelişiyle eş zamanlı olarak civarda cinayetler işlenmeye başlanır. Yeni arkadaşının bir vampir olduğunu öğrenen Oskar için arkadaşlığı, korkusundan daha önemlidir.”

Çeşitli festivallerde büyük ilgi gören film, Saturn Awards, Boston Society of Film Critics Awards, British Independent Film Awards gibi birçok ödüle de layık görüldü.
 

Aşkın hikayesi

Pedro Almodovar’ın yönettiği ve Penelope Cruz, Lluis Homar, Blanca Portillo ile Jose Luis Gomez’in oynadığı ”Kırık Kucaklaşmalar/Los Abrazos Rotos-Broken Embraces” karanlıkta yazan, yaşayan ve seven bir adamın hikayesini anlatıyor.

Kader, kıskançlık, güç, trajedi, suçluluk duygusu tarafından yönetilen çılgın ve mantıksız bir aşkı anlatan filimin konusu şöyle:

”Mateo Blanco, geçirdiği korkunç trafik kazasında sadece görme yeteneğini değil, Lena’yı, yani hayatının kadınını da kaybetmiştir. İki isim kullanır: ‘Harry Caine’, senaryo, hikaye ve edebi yazılarını yazarken kullandığı takma adıdır. ‘Mateo Blanco’ da yönetmenlikte kullandığı gerçek adıdır. Kazadan sonra gerçek kimliğini reddeder ve takma adı ‘Harry Caine’ ismini kullanır. Hayatta tutunabilmesi için Mateo Blanco’nun, sevgilisi Lena ile öldüğü fikrini kabullenir.

Senaryoları sayesinde yaşayan Harry Caine’e, eski sadık yapımcısı Judit Garcia ve Judit’in oğlu ve yazılarını kağıda döken Diego yardım eder. Yaşamaya ve yazmaya karar verdiğinden beri, Harry acıyla alay eden ve bilinçli olarak geçmişini unutan, hayattan zevk almak için diğer duygularını geliştiren çekici bir adamdır. Gerçek kimliği olan Mateo Blanco’nun tüm izlerini hayatından siler. Bir gece Diego bir kaza geçirir ve Harry o gece onun başından ayrılmaz ve ona bakar. Diego ona, Mateo Blanco’ya birkaç şey sormak istediğini söyler, Harry şaşkınlığının ardından kabul eder ve 14 yıl önce olanları, bir babanın uykuya dalan oğluna masal anlatması gibi anlatmaya başlar.”

İntikam peşinde

James Mc Teigue‘nin yönettiği, Rain, Naomie Harris, Ben Miles ile Rick Yune‘ın oynadığı ”Ninja’nın İntikamı/Ninja Assassin” dünyanın en ölümcül suikastçılarından olan ”Raizo”nun hayatını konu alıyor.

Aksiyon sahneleriyle dikkat çeken filmin konusu şöyle:

”Raizo, dünyanın en ölümcül suikastçısıdır. Daha çok küçük bir çocukken sokaklardan alınıp, varlığı efsaneye dönüşmüş ‘Ozunu Klanı’ adlı gizli bir örgüt tarafından, eğitimli bir katil olarak yetiştirilmiştir. Ama arkadaşının klan tarafından merhametsizce öldürülmesi üzerine kaçar ve ortadan kaybolur. Şimdi intikamı için hazırlanarak, beklemektedir.”
 

Dağdaki yaşam mücadelesi

Yönetmenliğini Philipp Stölzl’ün yaptığı, senaryosunu Christoph Silber, Philipp Stölzl, Benedikt Roeskau Johannes Naber ve Rupert Henning’in yazdığı ”Nordwand/ North Face” filminde, Benno Fürmann, Ulrich Tukur, Johanna Wokalek, Arnd Schimkat ve Florian Lukas rol aldı.

Almanya’da, 1936 yılında, dağda geçen bir hikayenin anlatıldığı filmin konusu şöyle:
”Çocukluk günlerinden beri arkadaş olan Toni ve Andi özellikle bir dağla, ‘ölü taraf’ olarak da bilinen kuzey tarafı daha fethedilmemiş Eiger Dağı’yla ilgilenmektedir. İki arkadaş hala yapabileceklerine ikna olmuştur ve eğer başarırlarsa yalnızca özlemini duydukları toplumsal takdiri kazanmakla kalmayacaklar, olimpiyat altın madalyasına da göz kırpacaklardır.

Kuzey tarafının yamacındaki hazırlıklar sırasında Toni’nin sevdiği ilk kadın Luise’le karşılaşırlar. Bir gazeteci olan Luise, Nazi muhabiri Arau’yla birlikte Toni ve Andi’nin denemelerini haber yapmak için buradadır. Aralarındaki ateş yeniden alevlenmiştir, ama Luise, Arau’ya karşı da bir çekim hissetmektedir. Toni, kuzey tarafına Andi’yle birlikte tırmanmaya başladığında umutsuzluk içindedir.

Başta her şey iyi gider ve hızlı bir ilerleme kaydederler. Ama bir süre sonra dağcılar için işler kontrolden çıkar, zamana ve doğanın güçlerine karşı bir yarış başlar.”
 

Yönetmenliğini James Cameron’un yaptığı bilim kurgu filmi ”Avatar”ın, gösterimde bulunduğu 17 günde, dünya genelinde bir milyar dolardan fazla gişe hasılatı elde ettiği bildirildi.

Exhibitor Relations şirketinden Chad Hartigan adlı uzman, filmin ABD ve Kanada’daki hasılatının 350 milyon dolardan fazla olduğunu, dünyanın geri kalanında ise yaklaşık 670 milyon dolar hasılat elde ettiğini belirtti.

Hartigan, hiçbir filmin bu kadar hızlı bir şekilde milyar dolar barajına ulaşmadığını kaydederek, tahminlere göre, filmin gişe hasılatının 4 milyar dolara kadar ulaşabileceğini söyledi.

”Titanic”, ”Aliens” ve ”Terminator” filmlerinin yönetmeni James Cameron’ın çığır açan filminde, sinema tekniklerinde son teknolojiden hiçbir masraftan kaçınılmadan faydalanıldı. Üç boyutlu olarak da izlenebilen film, Na’vi adlı bir halkın yaşadığı Pandora adlı gezegende geçiyor.

Komedyen Şahan Gökbakar’ın ”Recep İvedik” adlı karakterin maceralarını canlandırdığı ikinci film, 2009’un ”En çok izlenen filmi” oldu. Serinin ilk filmi de 2008’in ”En çok izlenen filmi” olarak sinema tarihine geçmişti.

 Türkiye’de 2009 yılında kimi filmler gişede hüsrana uğrarken, bazıları da yapımcılarının yüzünü güldürdü. Türkiye’de geçen yıl vizyonda kaldığı 24 hafta boyunca 4 milyon 333 bin 116 seyirci sayısına ulaşan ”Recep İvedik-2”, toplam 33 milyon 493 bin 187 lira hasılat elde etti. Serinin ilk filmi de 2008 yılında 4 milyon 301 bin 641 seyirci ile ”En çok izlenen film” olmuştu. Film, vizyonda kaldığı 33 haftada toplam 30 milyon 172 bin 270 lira hasılat elde etmişti.

Gişede, ”Recep İvedik-2”yi 2 milyon 491 bin 454 seyirci kitlesi ile Mahsun Kırmızıgül’ün yönettiği ”Güneşi Gördüm” adlı film izledi. ”Güneşi Gördüm” adlı filmini 2 milyon 418 bin 21 seyirci ile ”Nefes: Vatan Sağolsun”, 1 milyon 461 bin 587 seyirci ile ”2012”, 1 milyon 408 bin 313 seyirci ile ”Buz Devri 3: Dinozorların Şafağı”, 1 milyon 181 bin 930 seyirci ile ”Alacakaranlık Efsanesi: Yeni Ay”, 1 milyon 46 bin 908 seyirci ile ”Neşeli Hayat”, 861 bin 755 seyirci ile ”Kurtlar Vadisi: Gladio”, 705 bin 709 seyirci ile ”Melekler ve Şeytanlar”, 640 bin 98 ile seyirci ile ”Harry Potter ve Melez Prens” izledi.

‘Avatar’, 2. haftada 11. oldu

”Titanik”, ”Yaratıklar”
ve ”Terminator” filmlerinin yönetmeni James Cameron’ın, üç boyutlu sinema tekniklerinde son teknoloji ile üretilen ve en yüksek bütçeli film olarak akıllara kazınacak ”Avatar”, 2. haftasında toplam 597 bin 368 seyirci ile 2009’un en çok izlenen 11. filmi oldu. ”Güz Sancısı” adlı filmi 576 bin 339, ”Kadri’nin Götürdüğü Yere Git” adlı filmi 516 bin 18, ”Vali” adlı filmi 480 bin 808, ”Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayeleri” adlı filmi 465 bin 319, ”Kolpaçino” adlı filmi 455 bin 764, ”Hızlı ve Öfkeli” adlı filmi 379 bin 827, ”Transformers: Yenilenlerin İntikamı” adlı filmi 347 bin 65, ”Milyoner” adlı filmi 338 bin 209, ”Alacakaranlık” adlı filmi 328 bin 930 kişi seyretti