Bir Psikiyatristin Günlüğü

Psych-Istanbul, Cinema-Philia, Tiyatroseverler ve Hayata Dair Ayrıntılar…

"Fuat BEŞKARDEŞ" tarafından yazılmış yazıları görüntülüyorsunuz

KEDİLER, günlük hayatlarının yüzde 85’ini hiçbir şey yapmadan geçirirlermiş.

Yani sadece oturarak veya uyuyarak…

Yemeye, içmeye, avlanmaya ve çiftleşmeye ayırdıkları zaman sadece yüzde 4’müş.

Geriye kalan yüzde 11’i de volta atarak geçirirlermiş.

Bir bilgi daha.

Kediler bundan 3500 yıl önce, Mısırlılar tarafından evcilleştirilen son hayvanmış.

Ama başka bir iddiaya göre, insan kediyi değil, kedi insanı evcilleştirmiş.

Amerika Birleşik Devletleri’nde, kedi sahiplerinin sadece yüzde 25’i, bir petshop’a gidip kedisini alırmış.

Geriye kalan yüzde 75’inde ise kedi gelip sahibini bulurmuş. okumaya devam edin…

Alzheimer'a karşı büyük umutBilim adamları, domatesi Alzheimer hastalığına karşı aşı olarak kullanmayı planlıyor.

İngiliz Daily Mail gazetesinin internet sitesindeki habere göre, hastalığı önlemek için bağışıklık sistemini güçlendirecek “yenebilen” bir aşı üretilmek üzere domates genetik değişikliğe uğratıldı.

Aşı, beyin hücreleri arasındaki hayati bağlantıları tahrip eden zehirli “beta amiloid” proteininin hedef alınmasını sağlıyor. Bu proteinin güçlenmesini engellemenin, hastalığı önleyebileceği veya geciktirebileceği belirtiliyor.

Bilim adamları, aşıyı geliştirmek için “beta amiloid” proteinin ardındaki geni domatesin genetik koduyla birleştirdi. Böylece ortaya çıkan domates üç hafta boyunca haftada bir kez olmak üzere farelere yedirildi.

Farelerden alınan kan örneklerine bakıldığında, domatesin bağışıklık sistemini, hastalıkla savaşacak antikorları açığa çıkaracak şekilde harekete geçirdiği görüldü.

Kore Biyobilim ve Biyolteknoloji Araştırma Enstitüsünden bilim adamları, bu çalışmanın ardından, bağışıklık sisteminin verdiği cevabı daha fazla güçlendirmek için aşının etkisini artırmaya çalışacak.

Domatesin bir aşı olarak hayli kullanışlı olduğunu, çünkü sevilen bir sebze olduğunu belirten bilim adamları, bununla birlikte domates pişirilirse aşı etkisinin ortadan kalkacağını belirtti.

Alzheimer Derneğinden Prof. Clive Ballard, bu araştırmanın bitkilerden aşı elde etmenin mümkün olduğunu gösterdiğini söyledi.

Mevcut ilaçlar hastalığı tamamıyla iyileştiremiyor, sadece ilerlemesini yavaşlatıyor.

Compliance with antipsychotic medications can reduce violent behavior in schizophrenic patients without a history of childhood antisocial conduct, according to a report in The British Journal of Psychiatry for July. In those with this history, other medications and interventions are likely to be required.

The findings also suggest that the newer, more expensive atypical antipsychotics are no better at reducing violence than perphenazine, an antipsychotic agent that has been used for decades.

“There are some (schizophrenic) patients with acute psychotic symptoms — hallucination and delusions — who become violent. In those patients, treating the symptoms should reduce the risk of violence. This study suggests that is the case,” lead author Dr. Jeffrey W. Swanson, from Duke University School of Medicine in Durham, North Carolina, told Reuters Health. okumaya devam edin…

Üniversite sınavlarına bir buçuk milyondan fazla öğrenci katılmış.

Önemli bir sayı bu.

Ve gençlerin bilgi düzeyleri ve öğrenme yetenekleri açısından dev bir araştırma yerine de geçebilir.

Sonuçlara baktığımız zaman görüyoruz ki kız öğrenciler, erkeklerden daha başarılı.

Hepimizin bildiği gibi bu ülkenin kızları erkeklere göre çok daha fazla baskı altında.

Evden dışarı çıkarılmayanı da var, erkeklerin yanında konuşmaması isteneni de, erkenden başgöz edileni de…

Kız çocuklarının küçük yaştan itibaren ev işlerinde çalıştığı, ağabeylerine babalarına hizmet ettiği de bir gerçek.

Buna rağmen genel bilgi sınavında kızlar oğlanlardan daha başarılı çıkıyorsa, bu sonucu çok önemsememiz gerekir. okumaya devam edin…

Sahnelerde 16 yıldır romantik zamanların şarkılarını söyleyen Saro, geniş Türk pop müziği arşivi yapmış. Saro, “Eskiye düşkün bir insan olduğum için çocukluğumda dinlediğim şarkıları bugüne taşımayı seviyorum. Benim zamanımın da şarkıları bunlar” diyor.

Müzik dünyasının adı çok duyulmayan emektarlarından biri olan Saronun ilk albümüO GeceTMC Müzik tarafından yayımlandı. Saro, ilk albümünde 17 yıllık sahne deneyimini aktarırken 1960’lar tadında şarkılar söylüyor.

Müzik yaşamında soyadını kullanmayan Saro Secikyan, henüz 5-6 yaşlarında duyduğu şarkıları çalmaya başlayarak müzik yeteneğini ortaya koymuş. Özel Pan-galtı Lisesi’nde okuyan Saro, bu yıllarda hobi olarak akerdeon ve piyano çalmış. Piyanist olan ancak halen baba mesleği tekstil işini sürdüren ağabeyi dışında müzisyen bulunmayan ailesi, Saro’nun müziği meslek edinmesini sıcak karşılamamış: Rahmetli babam tekstil ile uğraşıyordu. Annem 50 yıl özel terzilik yaptı. Ülkenin genel şartlarının getirdiği kaygılarından dolayı her aile çocuğunun belli bir maddi geliri, masa başında iyi bir işi olsun ister. Ailemin de böyle kaygıları vardı ama benim ciddiyetimi, müziğe sarılışımı gördükçe zaman içinde en büyük destekçim haline geldiler. okumaya devam edin…

Hava sıcaklıklarının Türkiye’nin batı kesimlerinden başlayarak 3-5 derece daha artacağı bildirildi.

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğ’nden yapılan açıklamada, Türkiye’nin yarından itibaren sıcak havanın etkisine gireceği belirtildi. Hava sıcaklıklarının gölgede, Marmara Bölgesi’nde 33-38, Ege Bölgesi’nde 38-42, Akdeniz Bölgesi’nde 38-40, İç Anadolu Bölgesi’nde 36-37 ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 39-40 derecelerde olacağı tahmin ediliyor.

Sıcaklardan bunalan yurttaşlar ise plaj ve havuzlara giderek serinlemeye çalışıyor.

Regina (Fernanda Montenegro), altmış beş yaşında, kocasından boşanmış, oğlunu da pek seyrek gören bir kadındır. Regina, Copacabana polisi için gönüllü muhbirlik yaparak boş vaktini değerlendirir. Elinde dürbünü ile komşuların pencerelerini gözler, bulunduğu her yerde çevreyi kollar, onun üçte bir yaşındakilerin gittiği kulüplerde oturur. Bayağı da başarılı bir meslek hayatı vardır. Hırsızları yakalatmış, kadın satanları kanunun eline teslim etmiştir. Özellikle, kısa süre önce bir fuhuş çetesini çökerterek elde ettiği büyük başarıyla iftihar eder. Kahramanımız bir akşam, bir evdeki olaylar dikkatini çeker. Yaşlı bir adam karısına bir ilaç zerk etmiştir, kadın da ölmüşe benzer. Regina derhal bu adamın karısına öldürücü bir doz zerk ettiğini düşünerek polisi haberdar eder. Ama polis ihtiyar yargıç Camargo’yu tutuklamaz. Hem kızan, hem hayalkırıklığına uğrayan Regina da, bu soruşturmayı tek başına sürdürme kararı verir.

Böylece kendini tehlikeye atıp atmadığını da düşünmez.

Ancak bir süre sonra yargıç Camargo, Regina’yı fark eder, ona ilgi duyar ve bir yere çıkmalarını teklif eder. Yaşlı kadın, bu teklifi kabul eder. Yargıç ona, karısının ölümünün farklı bir versiyonunu anlatır. Kadın kanser hastasıdır. İkisi birbirlerine ilgi duyarlar. Marcos Bernstein‘in filmi, bir anda bir kedi-fare kovalamacasından, bir ikinci bahar aşkı hikâyesine dönüşür.

İki yaşlı karakterin birbirine ilgi duymasıyla birlikte, ender rastlanan bir durumla da karşılaşıyoruz. Fernanda Montenegro ile Raul Cortez‘in aşk sahneleri, her ikisinin de yaşı 70’i geçmiş olan iki oyuncu için gerçekten de fevkalade inandırıcı. Filmin kovalamaca ve sevgi unsurlarını bir arada tutan, onlara bir bütünlük veren, kadın oyuncusunun varlığı, filme farklı bir renk katıyor.

Kaçırmayın!

Karşı Daire / The Other Side Of Street
Yönetmen: Marcos Bernstein
Oyn: Fernanda Montenegro, Raul Cortez, Laura Cardoso, Miguel Lunardi
2005 Brezilya-Fransa yapımı, 1.20 dakika.

A number of sessions at the annual meeting featured presentations pertaining to the early detection and intervention paradigm for psychotic disorders and research findings were discussed from around the world that may inform future prevention approaches. While the primary prevention of schizophrenia on a population level may remain a somewhat distant goal, early detection and intervention strategies are promising in terms of the secondary prevention of schizophrenia and related psychotic disorders.

In an industry-sponsored symposium entitled “Treating Patients Early: Updates on the Controversy,” [1] Patrick D. McGorry, MD, PhD, Professor of Youth Mental Health at the University of Melbourne and Director of ORYGEN Youth Health and the ORYGEN Research Centre in Victoria, Australia, spoke on “The ‘Prodromal’ or Ultra-high Risk Stage of Schizophrenia and Related Psychoses: A Window for Understanding and Intervention.” Dr. McGorry noted that interest in this area was stimulated in part by the 1994 Institute of Medicine (IOM) report entitled “Reducing Risks for Mental Disorders: Frontiers for Preventive Intervention Research.”[2] Dr. McGorry stated that the “entrenched level of disability” often associated with schizophrenia (eg, social withdrawal, dropping out of school, substance use, and other social collateral damage) often occurs prior to the initial psychotic episode, during the prodromal period. However, a significant portion of patients who have the same clinical phenotype as the prodrome do not go on to develop a psychotic illness. Symptoms may resolve or patients may develop another illness, such as major depression. Thus, for researchers attempting to identify potentially prodromal adolescents and young adults for prospective research, these individuals would be considered false positives.[1] Dr. McGorry also described a “false false positive” concept in which patients receive treatment or other protective factors during the prodrome that avert a psychotic episode, thus creating the appearance that the patient had been false positive for the prodrome, but actually the illness had been delayed or prevented.[1] Also of relevance, Dr. McGorry noted, is the recent work suggesting that the phenotype of psychotic symptoms extends to subclinical features in the general population. For example, the work of Dr. Jim van Os in the Netherlands has shown that up to nearly 20% of individuals in the general population endorse some level of minor psychotic experiences.[3-5] okumaya devam edin…

Tonguç Görker’le Birlikte…

Uzun mücadele yıllarının arkadaşlığını yaşadık.

Sosyal Sigortalar Kurumu Hekim ve Eczacıları Derneği’nde buluştuk.

Sonra aynı adı taşıyan sendikada.

Sonra Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi’nde.

Uzun mücadele yıllarıydı.

Birçok arkadaşla buluştuk, ayrıldık.

Sosyal haklarda bilinçlenme yılları.

Sosyal mücadelelerin çeşitli evreleri.

Karakterlerin sınandığı geçitler.

Dayanıklılık testleri.

İnsanları mücadele içinde tanırsınız.

Bakanlıklarla görüşmeler, istemler, tartışmalar, çatışmalar.

Tabip Odaları’nda çalışmalar.

Türkiye çapında yeni odaların kurulması, odalar arası koordinasyon.

Görüş ayrılıkları, düşünce farklılıkları.

Tartışmalar, ilkelerde buluşmalar.

Türk Tabipleri Birliği’ne yeni mücadeleci bir kimliğin kazandırılması.

Kimi arkadaşların mücadeleyi yetersiz bulup eleştirmesi.

Kimi üyelerin mücadele tarzını sert bulmaları.

Aramızdaki görüş ayrılıkları.

Bunlar her mücadelede olağan durumlardır.

Bunlar çalışmanın gücüdür, dinamizmidir.

Tonguç, yorulmak bilmeyen bir çalışma makinesiydi.

Dürüst, arkadaş canlısı, dayanışmayı bilen.

Onu yakından tanıyanlar da bu özelliklerini bilirler.

Onun kaybı ülkemiz için de önemli bir kayıptır.

Ödünsüz bir Atatürk Cumhuriyetçisi idi.

Mücahit Atmanoğlu ile eski günleri konuştuk.

Vahit Egeyi de andık. Mücadele arkadaşımızı.

Halim Dinçi de unutmadım.

O unutulmazdır. Bir karakter örneği. Bir düşünce namuslusu.

Güngör Turhanı andım. Dost insan. Bir beyefendi örneği.

Kazançlarımız da var. Hem de önemli kazançlarımız.

Bu mücadelelerin içinde yetişenler.

Kişilikleri mücadele içinde çelikleşenler.

Bıkmayanlar. Sapmayanlar. Davasını satmayanlar.

Onlar genç kuşaklarımız.

Hekimler, diş hekimleri, eczacılar, hemşireler, çalışanlar.

Cumhuriyet’e gönül verenler.

Akıllarını aydınlatmayla ışıklandıranlar.

Mücadele yolu uzun bir yoldur, sarp geçitler çıkar, tehlikeli dönemeçler vardır.

Şimdi dost Mustafa Balbay sarp bir geçitten geçiyor.

Geçecektir, o geçidi aşacaktır, maraton koşucusu imiş, bilmiyordum, sevindim.

Maraton koşucuları uzun mesafe koşularına alışıktır.

Hep söylerim.

Yaşadığınız sürenin hiç önemi yoktur.

Önemi olan o sürede ne yaptığınızdır.

Geriye dönüp baktığınız zaman,

İyi ki yaşamışımmı diyorsunuz,

Yaşadım mı bilmiyorummu diyorsunuz,

Yaşadım da ne oldu mu diyorsunuz,

Yaşayıp da ne yaptımmı diyorsunuz?

Önemi olan budur.

Yaşayan ölülerden olacağına, öldükten sonra da yaşayanlardan olmaktır marifet.

Tonguç Görkere selam.

İyi ki yaşadın…

erdalatak@gmail.com
erdalatak@superonline.com
www.erdalatabek.com

Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin, benim kişisel tarihimde çok özel bir yeri vardır. Babam orada doktordu, diş doktoru olan amcam ise akıl hastası olarak yıllarca orada yattı ve orada öldü. Babamın çalıştığı yıllarda oranın adı Bakırköy Akıl Hastanesi ya da kısaca “Bakırköy”dü; hatta halk arasında “tımarhane” denirdi. Hastalar ise “deli”ydi.

Babam, Bakırköy’ün “tanrısı” Ordinaryüs Profesör Doktor Mazhar Osman’ın öğrencisi ve yakın çalışma arkadaşıydı…

“Akıl hastalığı” denince bugün hâlâ akla gelen ilk mekân olan Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin, Cumhuriyet’le yaşıt 84 yıllık zengin geçmişi, artık bir müze ile karşımızda.

Fotoğraflar, belgeler, o dönemde hastaları sakinleştirmede kullanılan elektroşok aleti, ilaç şişeleri, mektuplar ve 60’lı-70’li yıllardaki Türk filmlerinden ‘Bakırköy’ sahneleri alınarak oluşturulmuş bir belgesel.. okumaya devam edin…