Her bireyin, evliliğin ne olduğu, eşlerin birbirlerinden neler bekleyecekleri, ideal bir ilişkinin nasıl olması gerektiği yönünde, bir takım düşünceleri vardır. Bu düşünceler, bazen bireysel deneyimlerden, bazen toplumsal yaşamdaki gözlemlerden, bazen konuyla ilgili okunmuş kitaplardan edinilmiştir. Bu edinilen bilgilerin doğruluğu zaman zaman tartışmalı olabilmektedir.
Öncelikle, ilişkilere ait mitler dediğimizde ne kastettiğimiz önemlidir. Burada kastedilen, kanıtlanabilir yani bilimsel olarak bir temele dayanmayan, geleneksel düşünceler olarak yayılan veya yayılmış olan, popüler sayılacak, masalsı anlatımlardır. Çünkü mitlerin olayları doğru bir şekilde anlamlandırma amacı yoktur. Daha çok olaya özel bir anlam yüklemeye yönelik bir hedefi vardır. Bu nedenle terapilerde mitler, hem terapisti, hem de evlilik terapisi alan çifti, bu konularda gerçekleri anlayarak çözümlemeye yönelik davranıştan uzaklaştırma, buna yönelik baş etme becerileri geliştirmekten alıkoyma riskine sokabilirler.
Evlilik terapisine gelen her çift, sorunlarını çözümleme amacıyla gelirler. Ancak, daha önceden bir şekilde öğrenmiş oldukları mitler, terapötik çalışma esnasında engelleyici birer unsura dönüşebilirler. Hatta bunun ötesinde, zaman zaman çatışmanın kaynakları da olabildiği durumlara rastlanabilmektedir. Terapistlerin böyle durumlarda, bu durumun en kısa zamanda farkına vararak, terapiyi etkilemelerine, hatta yön değişimime neden olmalarına engel olması gerekmektedir.
Bu mitlerin bazılarını sıralayarak bu konuyu daha iyi anlamlandırabiliriz;
- “Eşim beni gerçekten sevseydi, beni memnun edecek şeyleri yapmaya istekli olurdu.”
- “Eşim bana hak ettiğim değeri vermiyor”
- “Haklı tarafı belirleyecek kişi evlilik terapistidir.”
- “Terapist benim haklı olduğumu anlayacak ve eşimi düzeltecek, tedavi edecek.”
- Terapist bizim tüm sorunlarımızı çözecek ve iletişim kurmayı öğretecek.
Bu mitlerden de anlaşılacağı üzere, terapilerde gerçekçi olmayan mitler, bireylerin ilişkilerinde çatışmaya yansırlar. Hatta denebilir ki, evlilik terapilerinde, bireylerin seanslardaki çalışmalarını e engelleyebilirler. Çünkü kişiler bu inançlarını korudukları sürece terapide objektif olarak çalışamayacaktır.
Şimdi sıraladığımız bu mitlerin açılımlarına bakarak biraz daha konuyu derinleştirelim;
- “Eşim beni gerçekten sevseydi, beni memnun edecek şeyleri yapmaya istekli olurdu.”
Bazı bireyler, kadın veya erkek olabilir, eşlerinin bu şekilde davranarak kendilerini koşulsuz sevdiklerini kanıtlayacaklarını düşünürler, üstelik bunu hem kendilerine hem de çevrelerine kanıtlamak istercesine talepkar davranabilirler. Bu mite olan inancı, “Eğer sevgisi gerçek ve koşulsuz olsaydı …………” ifadelerinde rahatlıkla görebiliriz. Böyle bir durumda eşten beklenen, tabiî ki, “akıl okuyucu” olmasıdır ve diğer eşi mutlu etmeye her zaman “istekli-hazır” olmasıdır. Burada mitin etkisi, duygu ve davranışın ayrıştırılamamasıdır.
- “Eşim bana hak ettiğim değeri vermiyor”
Bu mitin destek aldığı duygu özellikle ilişkilerde “adaletli bir paylaşım” içeriğine dayanmasıdır. Bireyin hak etme, kandırılma kaygısı, aldatılma kaygısı gibi duyguları açığa vurulur. Birey sürekli olarak bir mahrumiyet durumu hissettiğini vurgular. Bireyin bu hissini destekleyen de, bazen kıskançlık duygusu, bazen de hırstır. Taraflardan birinin özellikle karşı tarafta suçluluk uyandırma ve boyun eğdirmeye yönelik bir manevrasıdır. Bu mitin çiftler arasında çok kullanıldığı gerçeği göz önünde tutulmalıdır.
Bu miti yaşantısına dahil eden kişi, genellikle, çaresiz, kısık bir sesle, adeta inildeyerek, belirsiz bir talep olarak ifade etme eğilimi gösterir. Diğer konularda son derece makul ve mantıklı bir yetişkin tavrı içerisindedir.
Son zamanlarda farklı bir formda, cinsiyet eşitliği şeklinde de açığa çıkmaktadır. Bu olumsuz formlar, kimin, kim için, neler yapıldığının muhasebesi şeklinde cereyan eder. Burada özellikle dikkati çeken durum, hemen eşler arasındaki dengelerin sağlanmasının gerekliliğidir.
- “Haklı tarafı belirleyecek kişi terapisttir.”
Çiftlerin ilişkilerinde hata bulmaya yönelik, birbirlerinin hatasını bulmaya çalışan, kimin daha çok yanlışı olduğunu araştıracak şekilde davranan bireylerin ilişkilerini anlatan bir mittir. Çiftler bu nedenle terapisti yargıç rolünde görme eğilimi gösterirler. Bu konuda son derece içtenlikli bir inanca da sahip olabilirler. Kişiler, çatışmalarındaki kişisel rollerini görmek istemezler. Bireysel anlamda kendilerini geliştirmeye yönelik çabaları yoktur.
- “Terapist benim haklı olduğumu anlayacak ve eşimi düzeltecek, tedavi edecek.”
Bu mite inanan bireyler, ilişkilerinde, kendilerini problemin bir parçası olarak algılamaz ve kabul etmez. Birey evlilik terapisinde, eşinin probleminin çözümüne yardımcı eleman olarak algılar kendini.
- Terapist bizim tüm sorunlarımızı çözecek ve iletişim kurmayı öğretecek.
Bu miti kullanan çiftlerde dikkat çeken şey, her iki eşin de ilişkilerindeki problemlerin farkında olduğu ve sorumluluğunu aldığı izlenimi yaratmalarıdır. Buradaki mekanizma, “ben kendimi daha iyi ifade edersem, eşim benim isteklerime olumlu cevap verir” veya “eşim beni dikkatli dinlerse, istediklerimi yapar” şeklinde özetlenebilir. Bu çiftler, evlilik terapisine, evliliklerine ait iletişimlerindeki pürüzlerin temizleneceği beklentisi ile gelirler.
Bireyler olarak hepimiz, mit karakteri taşıyan bazı inançlara sığınma ve bazı beklentilerimizi bu mitlere yükleme eğilimi göstermeye yatkınızdır. Bu durum özellikle toplumun kültürel değerlerinin değişiminin yoğun olduğu dönemlerde daha çok ve açık olarak gözlemlenebilir, yaygınlaşabilir.
Yukarıda örnek olarak bahsedilen ve daha pek çok mit, bireylere karmaşık görünen, bir çok soruna basit ve kolay anlaşılabilen cevap, sorun çözücü gibi görünürler. Bu sayede kişiler üzerinde daha büyük ve yoğun bir etki oluştururlar. Bahsedilen mitlerin bir başka özelliği olarak ayartıcı, kafa karıştırıcı bir çekicilikleri vardır.
Mitlerin birey olarak davranışlarımıza yansımasında bir etken de, bizim karşımızdaki kişiye vermek istediğimiz mesajı güçlendirme eğilimimizi tetikleyici özelliğe sahip olmalarıdır.
Normal şartlarda baktığımızda, bir çok mit, ortak yaşama zarar vermeyecek içeriğe sahip olabilirler. Evlilik terapisinde önemli olan, bireysel sorunların çözümüne engel olan veya terapötik çalışmayı engelleyecek güçte inançlar oluşturmamasıdır.