Sınır(Borderline) kişilik bozukluklarından bahsederken, uzun bir zaman sürecine yayılan, esnek olmayan davranış örüntüleri sergileyen kişilerden bahsedilmektedir.

     Sınır Kişilik Bozukluklarında Tanı Konması 

DSM IV-TR’de, Kişilik bozuklukları Eksen II’de yer almaktadır. Bu sorunun, tipik olarak ergenlik çağında başladığı bilinmektedir. Kişilik bozukluklarına tanı koymak, güvenilirlik anlamında zordur. Kişilik bozukluklarının değerlendirilmesinde, kişi ile özel olarak yapılandırılmış bir görüşmeye gereksinim vardır. Tanı koymada, çoğunlukla saf bir “kişilik bozukluğu” ndan çok, farklı kişilerde bulunan özellikleri, farklı bir renklilikle gözlemlemek mümkündür. Sınır(Borderline) Kişilik Bozukluğu tanısı konulurken, kişilik bozukluğu ile ilgili kriterlerin, bu sorunu uç noktada yaşayan kişilerin baz alınarak tanımlandığı ve bu sorunun, farklı derecelerle kişilerde bulunma olasılığının yüksek olduğu, her zaman göz önünde tutulmalıdır.

 

                  Sınır(Borderline) Kişilik Bozukluklarında Belirgin Özellikleri

Sınır Kişilik Bozuklukları’nda dürtüsel öfke patlamaları karakteristik bir haldir. Sınır Kişilik Bozukluğu yaşayanlar dönem dönem öfkelerini kontrol edemezler. Öfkelerini, sık sık ve orantısız ve oldukça yoğun sayılabilecek şekilde ifade ederler. Öfkelerini daha sonra pişman olacakları şekilde, aşırı bir tarzla dışa vururlar. Bu aşırı davranışlardan daha sonra suçluluk ve pişmanlık duyarlar.

Sınır(Borderline) Kişilik Bozukluğu yaşayan kişilerde sıklıkla madde ve ilaç kötüye kullanımı vardır.

Bu kişilerin, yaşamlarındaki olayları algılamaları ve değerlendirmeleri farklı olabilir. Yaşam olaylarını çevrelerindeki yakınları ile paylaşmakta isteksiz davranabilirler. Sorunları ile ilgili olarak çözümleme yoluna gitmektense, savunma amaçlı inkar mekanizmalarını çalıştırarak, sorunlarından kaçma eğilimi gösterirler.

Sınır(Borderline) Kişilik Bozukluğu yaşayan kişiler daha sonrasında suçluluk hissetseler de,  ayırım gözetmeden ve içinde duygusallığın bulunmadığı cinselliği yaşayabilirler. 

Bu insanlar için, kişiler arası ilişkilerde, arkadaşlıklarında sınır koyamama, olumsuz davranışlar gösterseler bile onlardan uzak duramama, kaçınamama söz konusudur.

Depresyon ve boşluk duyguları ile öfke patlamaları arasında gelgitler yaşayabilirler. Öfke yaşantıları esnasında, eşyaları kırıp dökme, çevrelerindeki kişilere küfür etme veya kendine zarar verme şeklinde açığa çıkabilmektedir. 

Bu kişilerde intihar(cuicide) girişimi tehdidi ve kendine zarar verme davranışlarına da sıklıkla rastlanabilir.

DSM IV-TR’ ye göre, Sınır kişiliklerin ilişkilerinde, duygu-durum ve kendilik imgelerinde kişilik sınırları bağlamında, hareketlilik ve geçirgenlik vardır. Duygulanımları kararsızlık gösterir ve beklenmedik şekilde oynayabilir. Duygulanımlarındaki bu oynamalar genellikle öfkeye dönüşme eğilimi gösterir. Sınır(Borderline) Kişilik Bozukluğu yaşayanlar, tartışmacı ve huzursuz bir yapıya sahiptir. Çevrelerindeki insanlara karşı iğneleyici davranırlar.  Her türlü dürtüsel davranışa yatkınlıkları vardır. Bunlara örnek olarak, kumar, kontrolsüz cinsel yaşam, aşırı para harcama, aşırı yeme davranışları verilebilir. 

Sınır(Borderline) Kişilik Bozukluğu yaşayan bireyler, uyumlu davranabilen, çevrelerindeki yakınlarına açık bir benlik davranışı geliştirememişlerdir.  Bireysel değerleri (örneğin, sadakat, toplumsal bilinç gibi) netleşmemiştir ve belirsizlik içerir. 

Sorunu Sınır(Borderline) Kişilik Bozukluğu olan kişiler, yalnızlığa katlanamazlar ve yalnız kaldıklarında kendilerini reddedilmiş olarak algılarlar. Yaşamlarına giren bazı kişileri, bir süre idealize ederken, bir süre sonra yerden yere vurabilirler. Çevrelerindeki kişilere karşı saplantılı duygulanımlar edinerek, onları idealize etmişlerdir. Onlarla ilgili geleceğe dönük planlamalara girişebilirler. Ancak bir süre sonra, idealize etme durumu ortadan kalkarak, kişiden uzaklaşırlar. Bu sırada o kişileri yoğun bir şekilde suçlama eğilimi gösterirler. İçlerinde hissettikleri ise yoğun bir aldatılmışlık duygusudur.

Bu sorunu yaşayan kişilerin, depresyon yaşantısı nedeniyle, intihara kalkışabildikleri veya kendilerine zarar verebildikleri bilinmektedir. Bu durum, stresle başa çıkamadıkları için, yoğun stres altında oldukları dönemlerde açığa çıkar.

 Sınır kişiliklerde DSM IV-TR’ ye göre, kendi sorunlarının belirtilerinin yanı sıra, Eksen I’ de yer alan paranoid veya dissosiyatif belirtileri de gösterebildikleri saptanmıştır. Bunun haricinde, Sınır(Borderline) Kişilik Bozukluğu tanısı alan kişilerden yaklaşık yarısı da Travma Sonrası Stres Bozukluğu(TSSB) tanısı ölçütlerini göstermektedir.

 

                                     Sınır(Borderline) Kişilik Bozukluklarında Terapötik Yardım

Sınır(Borderline) Kişilik Bozukluğu, toplum içinde görülme sıklığı açısından, daha yoğun olarak kadınlarda görülmektedir.

Bu sorunu yaşayan kişilerin çocukluk dönemlerinde fiziksel ve cinsel istismar öykülerine sıklıkla rastlanır. 

Sınır(Borderline) Kişilik Bozukluklarında farmakolojik tedavilerin istatistik olarak belirgin bir yararı belirlenememiştir. Bu tür sorunların tedavisinde, kişilere gerçeklik yaşantısını test edebilmelerine yardımcı olunmasına ihtiyaç vardır. Pek çok Sınır(Borderline) Kişilik Bozukluğu tedavisinde, psikoterapiden çok yararlı sonuçlar alınmaktadır.

            Sınır(Borderline) Kişilik Bozukluklarının tedavilerinde, öncelikle kişinin kendine olan güvenini yükseltmek öncelikli bir durum olarak görülür. Bunu sağlanmasının yanı sıra kişinin yaşamını disipline bir şekilde planlayarak, kontrollü olarak devamını sağlaması desteklenmesi gereken bir unsurdur. Bu konuda “Bilişsel Terapötik Teknikler” in yararlı olacağı düşünülebilir.

            Madde ve ilaç kötüye kullanımının olduğu Sınır(Borderline) Kişilik Bozukluklarında, bu konuda profesyonel desteğin verilerek, eğer mümkünse, bağımlılık boyutuna gelmesi için profesyonel destek verilmelidir. Kişi eğer madde ve ilaç kötüye kullanımında bağımlılık boyutuna gelmişse zaten artık bu profesyonel anlamda çözümlenme zorunluluğundadır. Bu konuda destekleyici ve bağımlılığını tedavi etmeye yönelik  bir planlama yapılmalıdır.

            Madde ve ilaç kötüye kullanımında olduğu gibi, kişinin kendine zarar verme durumları içinde psikolojik destek gereksiniminin bulunduğu gözden kaçırılmamalıdır. 

Tedavide daha çok “Nesne İlişkileri Kuramı”ndan yola çıkılarak yapılandırılan “Nesne İlişkileri Psikoterapisi” etkili olmaktadır. Bunun nedeni de Otto Kernberg’ in Modifiye Analitik Tedavisi, kişinin yeterince gelişmemiş, veya güçlü olmayan egosunu güçlendirmeye yönelik planlanmasıdır. Bu kişilerin dünyayı siyah yada beyaz olarak algılamaları, yaşamın farklı tonlarını algılayamayışları ve anlamlandırmada güçlük yaşamaları nedeniyledir. Sınır(Borderline) Kişilik Bozukluğu yaşayan kişilerin nesne ilişkileri kötü niyetli biçiminde tanımlanmaktadır. Bu kişilerin Projektif Testlere verdikleri tepkilerin analizinde görülmüştür ki, bu sorunu yaşayan insanlar, diğer insanları nedensiz bir şekilde zararlı ve yıkıcı olarak değerlendirirler. Bu değerlendirmenin nedeni de basedilen kişilerin zayıf bir egoya sahip olmalarıdır. 

Sınır(Borderline) Kişilik Bozukluk yaşayan kişiler için yararlı olabilecek bir başka terapötik yardım çeşidi de “Diyalektik Davranış Tedavisi”dir. Bu tedavi, Marsha Linehan tarafından yapılandırılmıştır. Bu yaklaşımda, danışan merkezli bir planlama söz konusudur. Empati ve davranışçı yöntemlerin bir arada kullanılarak yöntem belirlemesi yapılır. 

Bu yöntemde, terapist, bu kişilerin işlevsel olmayan davranışlarında veya yanlış inançlarını empatik olarak anlamlandırmasına yardımcı olmaya çalışır. Kişinin kendini, bireysel uyuşmazlıklarını, öfke patlamalarını, önemseyerek kabullenmesi sağlanmaya çalışılır. Bu tedavi yönteminde, davranışçı yöntemlerle, terapist, kişinin sorunlarını çözmeyi öğrenmeleri, duygularını kontrol etmelerini sağlama çabasını öğretmeye çalışır. Özellikle, terapötik yardımda günlük yaşama ait sorunlarla başa çıkabilecek şekilde vasıf kazanmalarına yardımcı olunmaya çalışılır. Bu kişiler sosyal becerileri arttırılarak kabul edilebilir, toplumun ve yakın çevrelerinin kabul edeceği  yöntemleri kullanmaya yönlendirilir. Terapötik yardım esnasında, kişilerin kaygılarını kontrol edebilmeleri üzerinde çalışmalar yapılır. Bu tedavi uzun süreli bir tedavi planlaması olarak düşünülmelidir ancak önemli ölçüde verim alınabildiği görülebilmektedir. Özellikle dürtü kontrolünde verimli ve ciddi gelişmelerin sağlanabilmektedir.