Ben tesadüflere inanmam

Sertab Erener’in yeni albümünün adı ‘Rengârenk’. Bu albüm yeninin peşinden gidiyor. Çünkü Erener bildiğini yapmanın kolay ve güvenilirliğine sığınmıyor. Sürekli değişmenin açlığını dindirdiğini düşünüyor. Bunlar da Rengârenk’i berrak, asude ve ona inat canlı albüm yapmaya yetiyor.

Sertab Erener “Bu Böyle” ve “Açık Adres” parçalarıyla ilkbaharı karşılamıştı. Şimdi yeni albümü “Rengârenk” yayımlandı. Prodüktör Sertab Erener, düzenlemeler ise Mustafa Ceceli’nin. Oscar ödüllü “Slumdog Millionaire” filminin müziği Ringa Ringa şarkısı da Nil Karaibrahimgil’in Türkçe yazdığı sözlerle albüme adını veriyor. Şarkılarda Soner Sarıkabadayı ve Erener’in imzası var. Erener’in derdi kendini tekrar etmenin verdiği sıkıcılıktan kurtulmak. Bunu da başarıyor, zira 20 yıllık bir döneme yayılan şarkılarına baktığımızda akıllarda kalanlar hep farklı tarzlarda. Bu albüm de adı gibi “Rengârenk”

– Sertab Erener şarkılarını hayatımızın her döneminde dinledik. Dile kolay, neredeyse yirmi yılı geride bıraktınız. Ama son dönemde daha farklı biri var sanki karşımızda. Artık zamanı gelmiş miydi değişimin?

– Müziğin içindeki yolculuğumu hiç planlamadım. Çünkü yaşamın onu yönlendireceğini düşündüm. Belki de sağlığını böyle koruyacağına inandım. Hayata bakışım, algılayışım neyse o yansıyor müziğe. Bir kadının hayatı bu, aynı zamanda da bir ayna.

Hayatla didişiyorum

– Müziğin dinlenebilirliği derinin altına geçebilmesiyle orantılı. Müziğinizde bu hep vardı. Nedir derdiniz?

– Sihir, içinden geleni vermekte. Zaten cesaret isteyen de bu. Oluş halin ne kadar gerçek ve berraksa insanlar seni o kadar dinler.

– Sürekli hayatla didişir gibi bir izlenim yaratıyorsunuz bende. Var mı böyle bir kavganız?

– Hayatla didişmek evet, aynen tanımım bu. Oluruna bırakmam, kaderci değilim. İnsan gerçekten kendi kurgusunu yaşıyor, buna eminim. Korkularla yüzleşmek de buna dahil. O yüzdendir ki tesadüflere de pek inanmam. Varoluş dinamiğinde tüm bunların anlamı olduğunu düşünürüm. Çoğu zaman hayatın sağlamasını yaptığım fikrine kapılırım.

– Umutsuzluk size uzak olmalı o zaman.

– Umutsuzluk hissettiğim bir ruh hali değil, zaten kötümser de olamadım hiç. Çok analitik olduğum yerler var, ama az. Çaresiz kaldığım zamanlar en kötüleri. Çünkü benim dışımda ve müdahalemden uzak olaylar beni yoruyor.

– Müziğe dönersek “Rengârenk” albümü ses rengi ve duyum açısından farklı bir yerde.

– İnsan kendini tekrar eden bir yaratık. Çünkü bildiğini yapmak kolay ve güvenli. Yeniyi aramak belirsizlik demek. O da korku veriyor. Sürekli yenilemek, farklılaşmak. Her şey burada gizli. Kimyayı sürekli değiştirmek gerekli. Benim açlığım bu. Aynı olmaktan sıkılıyorum. Mesela, Madonna sürekli değişti. Müziği, sözleri, çalıştığı ekibi, hatta görünüşü… Dinleyiciyi şaşırtmak önemli, elbette onları kaybetmeden.

– “Rengârenk”te “İkimiz Bir Fidanın” gibi bir klasiği yorumluyorsunuz. Var mı hikâyesi?

– Pek çok insanın onunla duygusal bir bağı var. Anlatısı direkt ve net sözünü söylüyor. Zamanının en popüler şarkısı. Bu şarkı bizim evimize de girmişti. Ben de yıllardır konserlerde söylüyordum, Özge Fışkın’la düet yapıyorduk. Baktım ki hissediyorum, bu akış benim gerçeğim oldu ve yola devam ettik.

– Arabesk kanımızda var ama bunu kabullenmekten çekiniyoruz. Nasıl iş bu?

– Arabesk bu toprakların müziği. Sahiplenilmesi ve kabul edilmesi gereken bir olgu. Saçma sapan idealist yaklaşımlarla ona uzak durmayı marifet sayıyoruz. Sonuçta insanlar aidiyet noktasında çok istekliler; popçular, rockçılar, arabeskçiler… Bu da sınırları çok kesin gruplaşmalara neden oluyor. Siyasette, politikada, hayatın her alanında bunu yaşıyoruz.

Çılgın bir konser geliyor

– Demir Demirkan ile uzun yıllardır birliktesiniz. Dışarıdan da her şey yolunda görünüyor. Nedir bu ilişkiyi bu kadar dengede tutan?

– Birbirimizi değiştirmemek. Evet, buna epey çalıştık. Çünkü herkes karşısındakini mükemmel yapmak ister. Bunu bir kenara atmak gerekli. Biri seni ilk nasıl etkilerse onu öyle bırakmak gerektiğini unutuyoruz. Âşık olduğumuz kişinin, âşık olduğumuz haliyle oynuyoruz. Burada izin veren de suçlu diğeri de. İlişkilerde karşında kendini görürsün ve yansımalardan ibarettir ilişkiler. Benim ilişkimde öğrendiğim bunlardı. Bunları başardığımız için bugün buradayız. En önemlisi de değişmek gerekiyorsa gerekiyor diye değil, gerçekten doğru olduğuna inanıldığı için adım atılması gerektiği. Bir de Demir’in dürüstlüğü bu ilişkinin temeli. Yalan söylemez, “miş” gibi yapmaz. En çok âşık olduğum tarafı da dürüstlüğü. Kendine, yaşadığına saygılı. Hesapla, kitapla yürümez, yalnızca yapar, isteyerek yapar. O yüzden müziğinde de samimi ve çoksesli.

– Peki, son olarak “Rengârenk”i ne zaman canlı dinleme fırsatımız olacak?

– Rengârenk’in ilk konseri 30 Haziran’da Kuruçeşme Arena’da. Konsere kadar dinleyiciler de şarkılara alışmış olur diye umuyorum, çünkü müzik iletişimini sağlamak için seyircinin melodiye, sözlere aşina olması çok önemli. Hoş bir de fikrimiz var! Dinleyicilerin konsere rengârenk gelmelerini istiyoruz. Yani bir parti havası yaratmak derdimiz, tüm çılgınlıklara hazırız.