Özellikle Türk’lüğünden utananlar veya Ata’mıza farklı genler atfetmeye kalkışanlar şu yazıyı okuyup şöyle bir silkinsin derim:

ATATÜRK’ÜN KENDİSİNİ TANIMLAMASI:

(1) ‘Benim hayatta yegane fahrim (onurum), servetim, Türklükten başka bir şey değildir.’
‘Bana, insanlar üstünde bir doğuş atfetmeye kalkışmayınız. Doğuşumdaki tek fevkaladelik, Türk olarak dünyaya gelmemdir.’

(Bozkurt, Mahmut Esat; Yakınlarından Hatıralar, Sel Yayınları, İst., 1955, s.95)

(2) Bir İngiliz’in ‘siz hangi asil ailedensiniz?’ sorusuna verdiği yanıt:

‘Anasının ve babasının asilliğiyle iftihar eden Teodoz, İtalya Yarımadasına inmek isteyen Türk Atilla’ya barış görüşmesinden önce sormuş: ‘Siz hangi asil ailedensiniz?’ Atilla’da ona cevap vermiş: ‘Ben asil bir milletin evladıyım!’ işte benim cevabımda size budur!’

(Egeli, Münir Hayri; Atatürk’ten Bilinmeyen Hatıralar, İst., 1959, s.15)

(3)’ Türk, Türk olduğu için asildir… çoğumuz, büyük babamızın babasını hatırlamayız. Bütün soy gururumuzu, Türk olmanın içinde buluruz.’

(Ünaydın, Ruşen Eşref; Atatürk Tarih ve Dil Kurumları (Hatıralar), TDK. Yayını. Ank., 1954, s.549)

(4)’… Türklük, benim en derin güven kaynağım, en engin övünç dayanağım (dır)’ (Egeli, Münir Hayri, s.699

(5)’Millî mevcudiyetimize düşman olanlarla dost olmayalım. Böylelerine karşı…’Türk’üm ve düşmanım sana, kalsam da bir kişi!’ diyelim’

(Faik Reşit Unat’ın ‘Ne Mutlu Türk’üm Diyene’ Türk Dili Dergisi, Sayı 146, 1963 makalesinden aktaran Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Ank., 1984, s.171-173)

(6)’ Mensup olduğum Türk milletinin şan ve şerefi varsa, benim de bir ferdi olmak sıfatıyla şanım ve şerefim vardır…’

(Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. II. derleyen Nimet Unan, Türk İnk. Tarihi Ens.yayını, Ank.,1959,s.143)

(7) Zübeyde Hanım’ın soyu Yörük’tür. Fatih döneminde Karamanoğlu Beyliği’nin yıkılmasından sonra (1466), Balkanlar’da fethedilen yerlerin Türkleştirilmesi için göç ettirilen ailelerdendir. Konya bölgesinden geldikleri için bunlar, ‘Konyarlar’ ismi ile resmi kayıtlara geçmiş ve böyle anılmıştır.

Aile, Vodina sancağının Sarıgöl nahiyesine yerleştirilir. Zübeyde’nin babası Sofi-zade Seyfullah Ağa, Selanik yakınlarındaki Lankaza’ya göçer ve bir çiftlik sahibi olur. Ve Zübeyde Hanım 1857′de burada doğar. Annesi, babasının üçüncü eşi Ayşe Hanım’dır. (Güler, Ali; Atatürk Soyu, Ailesi ve Öğrenim Hayatı, Ank.1999, s.40-46 – Göksel, Burhan; Atatürk’ün Soykütüğü Üzerine Bir Çalışma, Kültür Bak. Yay., Ank.1994, s.7)

(8) M. Kemal’in kız kardeşi Makbule Hanım (1885-1956):

‘Annemden sık sık şunları dinlemişimdir. Bizim esas soyumuz Yörük’tür. Buralara Konya-Karaman çevrelerinden gelmişiz’ diyor ve atalarından bazılarının da sonradan tekrar Konya’ya geri döndüğünü de şöyle açıklıyor: ‘Dedem Feyzullah Efendi’nin büyük amcası Konya’ya gitmiş, Mevlevi dergahına girmiş, orada kalmış. Yörüklüğü tutmuş olacak.’

(Güler, Ali; Atatürk Soyu, Ailesi ve Öğrenim Hayatı, Ank.1999, s.46)

(9) Makbule Hanım Yörüklük için şunları söylüyor:

‘…Annem her zaman Yörük olmakla iftihar ederdi. Bir gün Atatürk’e ‘Yörük nedir?’ diye sordum. Ağabeyim de bana ‘Yürüyen Türkler’ dedi.’

(Şapolyo, Enver Behnan, Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, İst.,1958, s.33,23- aktaran Güler, Ali s.45)

(10)Yörük ile Türkmen eş anlamlıdır. Atatürk, soyunu açıklarken bunu da vurgular:
‘…. Benim atalarım Anadolu’dan Rumeli’ye gelmiş Yörük Türkmenler’dendir.’

(E.B.Şapolyo, a.g.e.den aktaran Güler, Ali a.g.e. s.27, 28)

Mustafa Kemal Atatürk’ün Babası
Ali Rıza Efendi (1841–1888).

Ali Rıza Efendi 1841 yılında Selanik’te doğdu. Söke’den Selanik’e yerleşmiş Türkmenlerden ‘Kırmızı Hafız’ lakaplı Ahmet Efendinin oğludur.

İlkokulu Abdi Hafız Mahalle Mektebinde okudu. Selanik’te Evkaf İdaresinde katiplik, sonrada Gümrük Muhafaza Teşkilatında memurluk yaptı. Memurluğu sırasında, Hacı Sofi ailesinden Feyzullah Ağa’nın kızı Zübeyde Hanımla evlendi.

1876 yılında da Selanik Asakir-i Milliye taburunda subay olarak görev alan Ali Rıza Efendi, daha sonra da kereste ticareti yapmaya başladı. Zübeyde Hanım’dan beş çocuğu oldu.

Çocuklarından Naciye, Ömer ve Fatma fazla yaşamadı. Sadece Mustafa ve Makbule hayatlarına devam edebildi.

Ali Rıza Efendi, 1888 yılında, tek oğlu Mustafa Kemal ilkokulda okuduğu sırada, rahatsızlandı ve öldü.

Atatürk ve Ailesi

Zübeyde Hanım 1857 yılında Selanik’te doğdu. Orta Anadolu’dan göç ederek, Selanik’in batısında Arnavutluk sınırına yerleştirilen Yörüklerden, Hacı Sofi ailesinden Feyzullah Ağanın kızıdır. Selanik’te Gümrük Muhafaza Teşkilatında memur olan Ali Rıza Efendi ile evliliğinden beş çocuk sahibi oldu. Fatma ve Ömer’i daha küçükken kaybetti. 1888 yılında Mustafa ilkokuldayken kocasını da kaybeden Zübeyde Hanım, zaman zaman çocukları ile birlikte kardeşi Hüseyin Ağa’nın çiftliğine giderdi. Bu sırada, Atatürk’ün ifadesiyle; iyi kalpli bir insan olan Ragıp Bey’le evlendi. Kızlarından Naciye de çok yaşamadı.

Balkan harbinden sonra, birçok Türk ailesi gibi, kızı Makbule ile birlikte Selanik’ten göç etti ve İstanbul’a gelerek Beşiktaş-Akaretler’de bir eve yerleşti. Milli Mücadele yıllarında Ankara’ya gelen Zübeyde Hanım, 1919′da ayrılmak zorunda kaldığı oğlunu, yıllar sonra Ankara’da Devlet Başkanı olarak gördü. 14 Ocak 1923′te tedavi amacıyla gittiği İzmir’de 66 yaşında vefat etti.

Kızkardeşi Makbule Atadan

Mustafa Kemal Atatürk’ün kız kardeşi olan Makbule Atadan, 1887 yılında Selanik’te doğdu. Balkan Savaşlarından sonra, annesi Zübeyde Hanım’la birlikte Selanik’ten ayrılarak İstanbul’a yerleşti. Cumhuriyet’in ilanından sonra ağabeyinin isteği üzerine, annesiyle birlikte Ankara’ya geldi. Bir süre Atatürk’ün yanında kalan Makbule Atadan, daha sonra Çankaya Köşkü arazisi içinde kendisi için yaptırılan Çamlı Köşke yerleşti.

1930′da Atatürk’ün isteğiyle Fethi Okyar’ın kurduğu Serbest Cumhuriyet Fırkasına giren Makbule Hanım birkaç ay sonra parti kapatılınca siyasetten çekildi ve 1935′de milletvekili Mecdi Boysan ile evlendi. Makbule Atadan’ın ağabeyi Atatürk ile ilgili anıları ‘Büyük Kardeşim Atatürk (1952)’ ve ‘Ağabeyim Mustafa Kemal (1952)’ adlarıyla yayımlandı. 1956 yılında 69 yaşında öldü.