Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Hikmet Çetinkaya, gazetenin İmtiyaz Sahibi ve yazarı İlhan Selçuk ile son yaptığı görüşmeyi okuyucularıyla paylaştı…

Hikmet Çetinkaya

Yağmur ve ılık bir İstanbul sabahı…

Gazeteleri okuyup televizyonlarda haberleri izledim.

Günlerdir Balyoz, darbe üzerine konuşuluyor, tartışılıyor. Televizyon ekranlarında 12 Eylül’de Kenan Evren’i alkışlayanlar, darbeci paşalara “imam bayıldı nasıl yapılır” tarifi yapanlar, bugünlerde sapına kadar demokrat ve özgürlükçü.

Her neyse!

Giyinip yola çıktım ve İlhan Selçuk’a uğradım…

Kız kardeşi Ülfet Ertel, İlhan Ağabey ve ben, “Türkiye nereye gidiyor” sorusuna yanıt aradık…

İlhan Ağabey, bir ara “Bu hafta gazeteye geleyim, çünkü çocuklarımı çok özledim” dedi. Ülfet Hanım, “Ağabey doktoruna soralım, izin verirse gidersin” deyip ekledi:
“Yeni bir ilaç veriliyor, fizik tedavinin de hiç aksatmadan yapılması gerekiyor.”
İlhan Ağabey, “fizik tedavi denilince” konuyu hemen değiştiriyor. Gözlerini bakıyorum, hınzırca bir gülümseme.
İlhan Ağabey bir ara şöyle dedi:
“İşin şakası bir yana… Bir iktidar ordunun üzerine bu kadar gitmez. Bu ordu, asker, yani Türk Silahlı Kuvvetleri bizim, işgalci bir yabancı ordu değil. Elbet eleştirelim ama saldırmayalım. Benim gördüğüm, hükümet, askeri ‘darbe yapacak’ gibi gösteriyor kamuoyuna. Bazı çevreler de Türk ordusunu karşı düşmanca davranıyorlar.
Daha önce söyledim, bir kez daha altını çizeyim. Darbeler dönemi artık bitti. Ali Baransel’in söylediği gibi, ABD’siz ve NATO’suz darbe yapılmaz. Darbe geliyor diyerek siyaset yapanlar, önce şu demokratik açılımı yapsınlar, görelim.
Neredeyse 8 aydır bir açılımdır gidiyor. Ortada hiçbir şey yok. 12 Eylül askeri faşist döneminde çıkarılan Siyasi Partiler ve Seçim Yasası neden değiştirilmiyor? Sen de bu konuyu yazıyorsun sık sık. Önce bu yasalar değiştirilsin ve ilk adım atılsın…”
 

***
 

İlhan Ağabey’in keyfi yerindeydi dün pazar günü…
Anlatmaya devam etti:
“Yeryüzünde üç görkemli devrim, insanlık tarihini değiştiren üç büyük olgudur:
1789… 1917… 1923…
1789, içeriğinde aydınlanmayı, laikliği, cumhuriyeti, uluslaşmayı, demokrasiyi, insan haklarını taşıyor; bu kavramlar birbirleriyle hısım akrabadır ve bütün dünyanın gündemini oluşturuyorlar.

1917, kapitalizmin sömürüsüne karşı bir sosyalist deneyimdi; başarı kazanamadı ama sosyalist fikirlerin ve sosyal adalet bilincinin yeryüzüne yayılmasında işlevi azımsanamaz. Ayrıca her sosyalist devrim, yapısında aydınlanmayı da taşıdığından 1917, Orta Asya İslam toplumuna çağ atlatmıştır.”

İlhan Selçuk, “1923’e gelince” dedikten sonra ekliyor:
“1923, aydınlanma felsefesinin tarihte ilk kez bir İslam toplumunda devrime dönüşmesidir. Elbet bir sanayi devrimi değildir. Bugün bir milyarı aşkın Müslüman dünyasında aydınlamacılarla karanlıkçılar çatışmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti, bu dünyanın önüne laik demokratik Atatürk Cumhuriyetiyle bir model koydu.
Orta Asya Türklüğü bu modeli benimsiyor.”

İlhan Ağabey, kökü dışarıdan kaynaklanan saldırganlara gönderilen paraların çok büyük olduğunu söyledikten sonra bir saptama yapıyor:
“Kökü dışarıda ‘petrodolar’ların desteğinde palazlanan Cumhuriyet düşmanlığı, ekonomik toplumsal temellerini ülkemizde gün geçtikçe genişletiyor.
1980’lerde devlet ideolojisi Türk-İslam sentezinin faşist odakları, sola karşı İslamcıları beslediğinden, 1990’larda şeriatçılık cumhuriyet tarihimizde görülmemiş biçimde hortladı.
2000’lerde ABD Irak’ı işgal etti, Müslümanları öldürdü. Bizim Müslümanlar ise bu işgali ‘Irak’a demokrasi geliyor’ diyerek destekledi. ABD güdümüne giren bir siyasal iktidar var  bugün karşımızda.”
 

***
 

İlhan Ağabey, “1923 devrimi gülsuyuyla yapılmadı; bir Lavoisier olayı da yaşanmadı” diyor.
İlhan Selçuk, 1789’u benimseyip 1923’ü dışlamanın, çağdaş bir insan için tutarsız ve olanaksız olduğunu söyledikten sonra şöyle diyor:
“2010 yılına girdik. Biz hâlâ demokrasiyi,  temel hak ve özgürlükleri arıyoruz. Faili meçhul cinayetler bu ülkede sürüyor. Nerede Hrant Dink’i öldürenler. Üç-beş tetikçi mi yoksa, devlet içinde yuvalanmış silahlı güçler mi?

Hablemitoğlu cinayetinin arkasındaki güçler kimler? Bakın hâlâ tetikçileri bile bulunamadı.

Lafta demokrasi ve özgürlük olmaz. Demokrasi bir yaşam biçimidir, hayatım boyunca bunu savundum.

Bugün AKP’nin karşısında güçlü, halkla tümleşmiş bir muhalefet olsa AKP ilk seçimde, iktidardan geldiği gibi gider.

Şimdi bir darbedir diye tutturmuşlar. Ekonomi ne âlemde? İşadamları ve sanayiciler suspus olmuş, sesleri solukları çıkmıyor.

Çünkü korkuyorlar. Konuşursak başımıza bir şey gelir mi, diye susuyorlar!

Hani ülkede demokrasi ve özgürlükler olacaktı?”

İlhan Ağabey’le sohbetimiz uzun sürdü…

Bu haftalık bu kadar!