Cumhuriyet gazetesinin değerli yazarlarından Hikmet Çetinkaya’nın, gazetenin İmtiyaz Sahibi ve başyazarı İlhan Selçuk ile yaptığı son görüşmesi bugünkü Cumhuriyet’te…

Hikmet Çetinkaya

Cumhuriyet– Hava buz kesiyor…
Kördüğüm olmuş dallar, üşüyen ağaçlar arasından geçiyorum… Uyku dolu bir zamanın değil, sıcak bir dostluğun izini sürüyorum…
Böyle havalarda ben uzun yolculuklara çıkarım.
Karanlığı taşıyan rüzgârları değil, aydınlığı getiren meltemi severim.
Öğle saatleri ve aydınlanmanın yılmaz savunucusu İlhan Selçuk’la birlikteyim. Koltuğunda oturuyor İlhan Ağabey…
Kız kardeşi Ülfet Ertel çoktan gelmiş ağabeyinin yanına. Ülfet Hanım kahvesini yudumlarken soruyor:
“Çay mı, kahve mi?”
Midem ağrıyor…
Ne çay içebiliyorum ne de kahve…
İlhan Ağabey televizyonu kapattı o sırada ve sordu:
“Nasıl gidiyor gazete?”
Ardından devam etti:
“Çok iyi gidiyor… İbrahim Yıldız’ın çevresinde kilitlendiniz. Yakından izliyorum hepinizi…”
Sohbetimiz böyle başladı…
İlhan Ağabey’in keyfi yerindeydi, doğrudan siyasete girdi:
“Türkiye’ye şeriat-meriat gelmez… Yılbaşında televizyonları izleyince gördüm. Şeriatçılar artık sermaye ve medya sahibi oldu.”
İlhan Selçuk, “Erken seçim olabilir mi?” dedi ve ekledi hemen:
“Bence olabilir. 2010 sonbaharında bekliyorum ben. IMF ile anlaşma imzalayacaklarını açıkladıklarına göre, erken seçime gidebilirler. Yaz aylarında üreticiye para dağıtırlar, iyi ürün fiyatı verirler. İşçiye ve memura ücret artışı yaparlar. Peki, sen diyorsun bu konuda?”
Yanıt verdim:
“Öyle bir hava var gibi… 2010’da erken seçim olur… Ama bekleyebilirler de 2011’i…”

***

İlhan Selçuk konuşmamız boyunca sık sık “demokrasi ve insan hakları” kavramlarına değindi.
Dedi ki:
“1923 Devrimi, 1789’un yansımasıyla Anadolu’da yaşanan aydınlanmadır ve bir uygarlık devrimidir. 1923 Devrimi, dünyanın karmaşık bir döneminde, emperyalizme karşı bir direniş sürecinde gerçekleştiğinden, kavranması güç boyutları da içeriyor.
Ne var ki, düşmanız ‘Aydınlanma’ya!..
Aydınlanmanın lideri Mustafa Kemal Atatürk’e!
Devrim tartışması, felsefe ve tarihin kapsamında yerli yerine oturtulursa yüzeysellikten kurtulur.
Gerçekte bugüne değin ne demokrasiyi benimsemişiz ne de insan haklarını!
Şeriatçıysak Arabistan ya da İran’daki yaşamın karanlığını yeğleriz; PKK’ciysek köy basar, öğretmeni öldürür, kan içeriz; İstanbul’da yan gelip yatıyorsak beş yıldızlı otellerde keyif çatar, sözde demokrat taklidi yaparak ve medyada üçkâğıt açarak ‘İstiklal Mahkemeleri’ni temcit pilavı gibi gündeme taşırız.
Sabah akşam ‘asker darbe yapacak’ diye ahkâm keser, demokrasi nutukları atarız.”
Dedim ya İlhan Ağabey’in keyfi yerindeydi…
Devam etti:
“Bak sana geçmişten bir örnek vereyim:
1980’de Evren-Özal ikilisi, ordu-sermaye ittifakını vurgulayan ikiliydi. 1990’a değin tam on yıl özel sektör devlet eliyle pompalandı.
Özel sektör o dönemde kendi özeleştirisini yapmadı…
Eğer hem özel sektör, hem medya patronları o özeleştiriyi yapabilselerdi, bugün AKP iktidarına boyun eğmezlerdi.
Mutlu azınlık, devleti hep tokatladı…
İşin böyle olacağını sanıyorlardı AKP iktidar olduktan sonra da. Tam tersi oldu. Erdoğan, kendi medyasını ve sermaye gücünü yaratmak için harekete geçti. Bunu başardı.
Bizde mutlu azınlık hem devleti tokatlar, hem de devleti şikâyet eder.
Devlet ne?
Bir dudağı yerde bir dudağı gökte masal devi mi?
Mutlu azınlık hem devletin olanaklarından yararlanıyor, hem de ikide bir devlete karşı çıkıyor.”

***

İlhan Ağabey, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlarının aynı zamanda kadın hakları düşmanı olduğunu, demokrasi ve özgürlükleri içine sindiremediklerini söylüyor, Türkiye’de sınıfsal temele dayalı sol partilerin olmadığından yakınıyor:
“Türkiye’nin kurtuluşu emekçilerin iktidar olmasından geçer. Artık askeri darbeler dönemi kapanmıştır. Kimse darbecilik üzerinden siyaset yapmasın.
Sandıkla gelen sandıkla gidecektir. Umudumuzu yitirmemek gerekir.
Türkiye’de yeni bir yarış başladı. Tıpkı ortaçağ toplumlarında olduğu gibi:
– Kim daha Müslüman.
Herkesin Müslümanlığı kendisine…
Türkiye, çağa ayak uydurmak zorunda. Türkiye, ileriye gidip aydınlık günleri elbet yakalayacak. Ben tüm okurlarımızın, Cumhuriyetçilerin, arkadaşlarımın yeni yılını kutluyorum.
Türkiye’de barışın Türkçülükle, Kürtçülükle yani şovenizmle  gerçekleşmeyeceğinin bir kez daha altını çiziyorum.
Demokrasi… Demokrasi… Demokrasi…
Çağdaş ve uygar bir toplum, olaylara sınıfsal açıdan bakmak, sorunun çözümünün reçetesidir. Bu da laik demokratik cumhuriyete sahip çıkmakla gerçekleşir.”
Dışarıya çıktım…
Sanki göğün derinliklerinde yürüyordum.
Kirpikleri çiçeklenmiş çocukların arasından geçip otomobilime bindim.
İlhan Ağabey giderek iyileşiyordu.