Bekir Coşkun
Tıkır tıkır…

ÜNLÜ işadamlarını-işkadınlarını reklamlarda izliyorsanız, nasıl çalışıyormuş Türkiye’nin makineleri:
Tıkır tıkır…
Makineler tamam da, Türkiye nasıl?..
Fokur fokur…
Görüyorsunuz, sokakta insanlar birbirlerini boğazlamaya, vurmaya, öldürmeye, doğramaya başladılar..
Kıtır kıtır…

Kaç senedir Türkiye’nin hangi maceraya sürüklendiğini bildikleri halde, (sırf zenginler ekonomisi iyi gidiyor diye) sermaye kesiminin dilinde her şey yolundaydı…
Pırıl pırıl…
Paranın sesi her zaman güzeldir çünkü…
Şıngır şıngır…
Bir yandan yok edilme sırası gelen patronlar borsa tahtalarından dökülürken patır patır… Geri kalanların tepkisi sadece kulaktan kulağaydı…
Fısır fısır…
Kimisi gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında öyle bir yandaşlık sergilediler ki, tam yedi sene uyudu koca toplum…
Mışıl mışıl…

Oysa devlet ekonomiden çekildikçe onun yerini dolduran patronlara, (eğitimsağlık-ulaşım-haberleşme gibi) devletin daha birçok sorumluluğunu yükler liberal sistem:
Ülkenin geleceği, bölünmez bütünlüğü, aydınlığı, çağdaşlığı, güvenliği, huzuru…
Gerçekten de o tıkır tıkır çalışan makineleri yapmaya başlayan, uluslararası kendini kanıtlayan, Türkiye’nin yüzünü güldüren tek yanı özel girişimcilik; laik cumhuriyetle kavgalı bir iktidarla nereye varılacağını görmek istemedi…
Ama bugünler çoktan geliyorum demişti…
Bangır bangır…
Makineler tıkır tıkır iyi de…
Ancak bu ülke başına geleni geç de olsa anladı… Nasıl ağlaşıyor ulusal yazgı, duyuyor musunuz?..
Zırıl zırıl…