Türkiye’nin ilk ve tek biyosfer rezerv alanı Artvin’in Borçka ilçesindeki 6 köyden oluşan Camili havzası, tatillerini doğayla iç içe doya doya geçirmek isteyenlere bu fırsatı sunuyor.
Artvin– Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) İnsan ve Biyoküre Programı Ulusal Koordinasyon Konseyi kararı ile 29 Haziran 2005’de biyosfer rezervi ilan edilerek, dünya biyosfer rezervleri ağına dahil edilen Camili havzası, Düzenli, Efeler, Kayalar, Camili, Uğurlu ve Maral köylerinden oluşuyor. 25 bin 395 hektar alandan oluşan havzada, tarım ve arıcılıkla geçimlerini sağlayan bin 112 kişi yaşıyor.
Camili Biyosfer Rezerv alanı sahip olduğu doğal yaşlı ormanlar, Kafkas ırkı arı, endemik gibi doğal özellikleri yanında kültürel kaynakları ile de alanında Türkiye için uluslararası bir saygınlığa sahip.
Camili havzasında, her biri anıt özelliğine sahip ağaçlardan oluşan, dünya doğa koruma kriterlerinde son derece önemli bir parametre olarak kabul edilen doğal yaşlı ormanların yer aldığı Gorgit Tabiatı Koruma Alanı da bulunuyor.
Aynı havzada bulunan Efeler Tabiatı Koruma Alanı’ndaki ormanlar ise sadece Türkiye’nin değil neredeyse bütün Avrupa’nın tek insan eli değmemiş orman ekosistemi. Bu alan, yağış ve sürekli yüksek nemin egemenliği altında derin vadiler boyunca yükselen bakir bitki örtüsü ile yağmur ormanı ekoksistemi özelliğine sahip.
Pansiyonculuğun geliştirilmesine çalışılıyor
Camili Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği Başkanı Hasan Yavuz, havzada, kendisi de dahil 12 ailenin evlerini pansiyon olarak kullanıp ekonomik girdi sağlamaya çalıştıklarını söyledi.
Dernek olarak havzadaki 6 köyde 10’ar adet pansiyon yapılması için proje hazırladıklarını belirten Yavuz, ”Camili’yi gezmeye gelen misafirlerimizi ağırlamak amacıyla pansiyonculuğu geliştirmeye çalışıyoruz. Şu anda evlerimizi pansiyon olarak kullanıyoruz, fakat evlerimiz bu işe çok da uygun değil. Geliştirdiğimiz projeyle havzanın bu ihtiyacını karşılamayı ve tarım dışında yeni bir gelir kapısı oluşturmayı planlıyoruz” diye konuştu.
Proje için kredi başvurusunun kabul edilmesi durumunda doğaya uyumlu, altı taş, üstü ahşap evler yapacaklarını belirten Yavuz, ”Bu pansiyonlar aileler tarafından işletilecek. Pansiyonculukta aile modelini geliştirmek istiyoruz. Ekoturizmi teşvik etmeyi amaçlıyoruz” dedi.
“Otel, HES kadar tehlikeli”
Havzada otel yapılmasının mantıklı olmayacağını, bu durumun çevreye büyük zarar verebileceğini savunan Yavuz, şöyle devam etti:
”Zaten Camili’ye 17 yıldır yapımı devam eden yol yeterince zarar verdi. Yol gerekli ve yapılmalı, ancak yol yapımı öncesinde biyosfer alanı olan bu havzada biyoçeşitlilik açısından bir araştırma yapılmalıydı. Acaba bu yol bazı çeşitleri yok etti mi? Bu soruların cevabını bilmiyoruz. Ayrıca bence yol yöreye uygun ve estetik unsurlar dikkate alınarak planlanmalıydı. Maalesef yapımı devam eden yol da bu özelliklerin hiçbiri yok.”
Yavuz, Camili havzasında yapımına izin verilen 8 HES bulunduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
”Camili dünyanın sayılı biyosfer rezerv alanlarından biri. Buna rağmen burada HES’ere diğer yerlerdekilere verilenler gibi izin verildi. HES’lerin yapımının durdurulması için mahkemeye müracaat ettik. Şu an için mahkeme yürütmeyi durdurma kararı aldı. Biz havzaya otel yapılması da istemiyoruz, çünkü otel de HES kadar tehlikeli. Camili ülkemizde, dünyada tanınsın, ancak yanlış uygulamalar ve yönetimle 10 yıl sonra elimizin altından kayıp gitmesin.”
Turistlerin ilgi odağı
Gürcistan sınırındaki Camili havzası, özellikle doğa ve ekoturizm açısından Türkiye’nin önemli noktalarından biri. Gökyüzünün mavisinden ve derelerin berraklığından hariç dört bir yanında yeşilin binbir tonunun görüldüğü Camili’yi yılda 3 binin üzerinde yerli ve yabancı turist ziyaret ediyor.
Havzayı ziyaret eden turistler 17 yıl önce yapımı ihale edilen ve çalışmaları halen devam eden 48 kilometrelik yolu takip ederek havzanın ilk köyü olan Düzenli’ye ulaşıyorlar. Burada bulunan noktada ziyaretçilere havzada üretilen kestane ve ıhlamur balı, fındık ile fasulye gibi çeşitli tarım ürünleri ve el işleri satılıyor.
Düzenli Köyü Muhtarı İrfan Öztürk ise havza nüfusunun il dışında yaşayan yöre insanının da yaz aylarında geri gelmesiyle birlikte 2-3 katına çıktığını söyledi.
Havzada yılda 200-350 ton arasında fındık üretimi yapıldığını belirten Öztürk, ”Fındığın yanında önemli geçim kaynaklarımızdan biri de bal. Özellikle yöremizin kestane balı meşhur. Üretim yapmak kolay. Biz her şeyi üretiriz ama pazar yok. Ürünlerimizi satmakta zorlanıyoruz” dedi.
Öztürk, Camili’de yaşamın çok güzel olduğunu, ancak ekim ayından itibaren şartların zorlaştığını ifade ederek, kaydetti:
”Kış aylarında yolumuz kapanıyor. Gerçi eskiden 6 ay kapalı kalırdı, son yıllarda sadece 3-4 ay kapanıyor. Hastalarımızı Gürcistan tarafından götürüyoruz. Sağlık ocağımız var, ama doktorumuz, hemşiremiz yok. Sağlık konusundaki sıkıntılarımızın giderilmesini istiyoruz.”