Bağımlı kişilik bozukluğu, gerginlik ve korku hisleriyle karakterize olan, anksiyöz kişilik bozuklukları adındaki grup içinde yer alan bir rahatsızlıktır. Bağımlı kişilik bozukluğu karakteristikleri içinde umutsuzluk, başkalarına bağlı kalma, bakım ve ilgiye ihtiyaç duyma ve kendi başına kararlar alamama da yer almaktadır.
Bağımlı kişilik bozukluğu en sık rastlanan kişilik bozukluklarından biridir. Kadınlarda ve erkeklerde eşit olarak ortaya çıktığı gözlemlenmekte ve genellikle erken ya da orta yetişkinlik dönemlerinde kendisini belli etmektedir
Bu örüntü genç erişkinlik döneminde başlar ve değişik koşullar altında ortaya çıkar. Bağımlı davranışlar bakım almayı sağlamak üzere tasarlanır ve kişinin başkalarının yardımı olmadan kendi başına yeterince işlev göremeyeceğiyle ilgili benlik algısından kaynaklanır.
Bağımlı kişilik bozukluğu olan kişiler başkalarına aşırı güvenme, dayanma ve teslimiyetçi bir davranış sergilerler. Bu kişilerin teslimiyetçi ve bağımlı olmalarının sebebi, başkalarının yardımı olmadan hiçbir şey yapamayacaklarına inanmalarıdır. Yalnız kalamazlar.
Bu kişilerde, depresyon, alkol veya madde kullanımı riski yüksektir, çünkü bağımlı oldukları kişi/kişiler hayatlarından çıktığında ya da bu kişiler eleştirel yaklaştıklarında tamamen reddedilmiş gibi hissettiklerinden boşluğa düşerler.
Birilerine bağımlı olmaya eğilimli olduklarından ve bağımlı oldukları kişi ile olan ilişkisinde en önemli faktör o kişinin kendisini bırakmaması olduğundan fiziksel, duygusal ve cinsel istismara maruz kalma riskleri çok fazladır. Bağımlı olduğu kşi tarafından terk edilmemek için her türlü acıya, aşağılanmaya katlanırlar. Kendilerine olan öz güvenleri düşük olduğundan bunu karşısındaki kişininki ile telafi etmeye çalışırlar. Bütün bunlardan dolayı her çeşit tavizi verebilirler. Bu kişiler bağımsız çalışacakları iş ortamlarında rahatsızlık yaşarlar ve başarısız olurlar. Sorumluluklardan kaçınırlar, ciddi karar vermeleri gereken durumlarda aşırı endişeli olurlar.
Bağımlı kişilik bozukluğu olan kişiler, başkalarından bol miktarda öğüt ve destek almazlarsa gündelik kararlarını kendileri vermekte büyük güçlük çekerler. Bu kişiler edilgen olma eğilimindedirler ve yaşamlarının çoğu önemli alanında girişimde bulunmak ve sorumluluk almak için başkalarının ön ayak olmasını isterler.
Böyle bir bozukluğu olan kişiler nerede yaşayacakları, ne gibi bir işlerinin olması gerektiği hangi komşularıyla yakınlaşacakları gibi konularda karar vermede anne ya da babalarına ya da eşlerine bağımlıdırlar. Böyle bir bozukluğu olan ergenler ne giymeleri gerektiği kimlerle arkadaşlık etmeleri gerektiği boş zamanlarını nasıl değerlendirmeleri gerektiği ve hangi okula gidecekleri gibi konularda ana babalarının karar vermesini isterler. Sorumluluğu başkalarının alması gereksinmeleri, yaşlarına ya da durumlarına uygun olarak başkalarından yardım isteme isteğinin çok ötesindedir.
Bağımlı kişilik bozukluğu olan kişiler desteklerini yitirecekleri ya da kabul görmeyecekleri korkusuyla bağımlı oldukları kişiler başta olmak üzere başkalarıyla aynı görüşü paylaşmadıklarını söylemekte çoğu zaman zorluk çekerler. Bu kişiler tek başlarına işlev göremeyeceklerine öylesine inanmışlardır ki yol göstericiliklerine gereksindikleri kişilerin yardımlarını yitirmektense yanlış olduğuna inandıkları şeylere katılmayı yeğlerler. Kendilerinden uzaklaştıracakları korkusuyla, desteklerine ve bakım vermelerine gereksindikleri kişilere yeterince kızgınlık gösteremezler. Kişinin katılmadığını ifade etmesinin sonuçlarıyla ilgili kaygıları gerçekçiyse (istismar eden eşin kötü bir biçimde karşılık vereceğine ilişkin gerçekçi korkular gibi ) bu davranış bağımlı kişilik bozukluğunun bir kanıtı olarak düşünülmemelidir.
Böyle bozukluğu olan kişilerin tasarıları başlatma ya da kendi başlarına iş yapma zorlukları vardır. Kendileri güvenleri yoktur ve işleri başlatmaları ya da sürdürmeleri için yardıma gereksinmelerinin olduğuna inanırlar. İşleri başlatmak için başkalarını beklerler çünkü bir kural olarak başkalarının kendilerinden daha iyi yapacağına inanırlar. Bu kişiler kendi başlarına işlev göremeyeceklerine inanırlar ve kendilerini beceriksiz olarak sunarlar ve sürekli yardıma gereksinirler. Bununla birlikte başka birinin denetim verdiğine ve başka biri tarafından kabul gördüklerine ilişkin güvence alırlarsa yeterince işlev görebilirler. Daha yeterli biri olmak ya da daha yeterli biri gibi görünmekten de korkarlar. Sorunlarının ele alınmasıyla ilgili olarak başkalarına güvendikleri için bağımsız yaşama becerilerini geliştiremezler kalmamak için önemli buldukları kişilerin peşlerine takılırlar.
Bağımlı kişilik bozukluğu olan kişiler yakın bir ilişkileri sonlandığında( sevgiliden ayrılma, bakım verenin ölümü gibi ) bir bakım ve destek kaynağı olarak derhal başka bir ilişki arayışı içine girerler. Yakın bir ilişkileri olmadığında işlev göremeyeceklerine ilişkin inançları bu kişilerin çok kısa bir süre içinde başka birine gelişi güzel bağlanmalarına yol açar. Kendi kendilerine bakma durumunda bırakılacakları korkuları üzerine gerçekçi olmayan bir biçimde kafa yorarlar. Kendilerini, önemli diğer kişinin öğütlerine ve yardımına öylesine bağımlı olarak görürler ki bu korkularını haklı çıkaracak bir zemin olmasa bile bu kişi tarafından terkedilecek olma ile ilgili olarak kaygı duyarlar. Bu ölçütün karşılanabildiğini düşünebilmek olabilirler.için bu korkular aşırı ve gerçekdışı olmalıdır.
Psikoterapi bu hastalar için tercih edilen tedavi yöntemidir ve Psikoterapi ile hastanın yavaş yavaş kendi yaşamlarını etkileyen kararlar almaları sağlanabilir. Sonuçlar genelde uzun süreli tedavi sonucunda gerçekleşir. Başlangıçta bu hastalar tedavisi kolay gibi görünebilirler çünkü bu kişiler ilgili, işbirliği yapan ve minnettar davranan kişilerdir. Tedaviye harfi harfine uyarlar ve doktorun söylediği her şeyi yaparlar. Fakat bir süre sonra hastanın sadece terapiste yada tedaviye bağımlılık geliştirdiği ve her hangi bir şekilde sorumluluk almaya yanaşmadığı görülür. Bu nedenle kişinin tedavi sırasında daha aktif olması gerekir. Bu değişim oldukça zordur ve bağımsız olmanın getireceği tehlikeler ile ilgili fantaziler geliştirmesine yol açabilir.
Bağımlı kişilik bozukluğunun tedavisi genellikle başarılıdır. İç-görü oryante terapi, davranışlarının geçmişini anlamasını sağlar ve terapistin desteği ile hastalar terapi öncesinden daha fazla bağımsız, güçlü ve kendine güvenli hale gelirler.