Bir Psikiyatristin Günlüğü

Psych-Istanbul, Cinema-Philia, Tiyatroseverler ve Hayata Dair Ayrıntılar…

Prof. Özata; brokoli, zeytin, ceviz, kuru fasulye, balkabağını süper gıdalar arasında göstererek genç kalmanın yollarını anlatıyor

Prof. Özata’nın zayıflama, sağlıklı yaşam, gıdalar, antioksidanlar hakkında toplumu aydınlatmak amacıyla kaleme aldığı ve geçen günlerde yayımlanan “Vitamin, Mineral ve Bitkisel Ürün Rehberi” adlı kitabı, 100’den fazla renkli fotoğraf ve tabloyla desteklenmiş olarak raflardaki yerini aldı. okumaya devam edin…

TÜBİTAK’ın desteklediği araştırma, internetin her yaş grubunda genellikle oyun ve sohbet amaçlı kullanıldığını ortaya koydu..

Bağımlılık tehlikesi Türkiye’nin kapısına dayandı

Yapılan araştırmalar dünyada da giderek artan bilgisayar bağımlılığı tehlikesinin Türkiye’nin de kapısına dayandığını ortaya koydu. Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim elemanları Doç. Dr. Mutlu Binark ve Günseli Bayraktutan Sütçü tarafından bu yıl hazırlanan ve TÜBİTAK tarafından da desteklenen Ankara Mikroölçeğinde İnternet Kafeler Kullanım Biçimleri başlıklı araştırma Ankara’daki 38 internet kafede, 10 yaşından başlayarak 24 yaş ve üstüne kadar toplam 206 kişi üzerinde yapıldı. okumaya devam edin…

Başlığa sığmayan cümleyi birkez daha yazmak istiyorum; faizin bu kadar yüksek olduğu bir ülkede kira “yıllık peşin” ödenmez… Bu cümle ne anlama geliyor? Bir örnek ile arz edeyim; bir ev kiralamak istiyorsunuz. Bulduğunuz ev için sizden 3.000 YTL aylık kira üzerinden yıllık peşin istiyorlar.

Sevgili dostlar, mutlaka sizin de yukarıdaki teklif veya anlaşma gibi her gün karşılaştığınız olaylar var. Bu noktada, bu teklifi alan herkese sorduğum gibi sizlere de sormak istiyorum; yukarıdaki örnekteki ev “3.000 YTL’ye mi kiralandı?” Birlikte hesaplayalım. 3.000 YTL çarpı peşin ödenen 14 ay eşittir 42 bin YTL. Bu ilk anda yani birinci günde elden çıkan para. Neden 14 ay derseniz, 12 aylık kira ve 2 aylık depozito. Genelde istenen bu.

Peki bu paranın fırsat getirisi ne olacak? Onu da birlikte hesaplayalım; 42 bin YTL peşin paranın aylık 400-600 YTL arasında değişebilecek bir faiz getirisi var. Anlamı: Sizden bu parayı ilk anda alan ev sahibi için ve tabi ödeyen sizler için artık o kira 3.000 YTL değil.

Nasıl mı? Arz edeyim; Birinci ayın sonunda aldığı 42 bin YTL için ortalama 500 YTL getiri elde edecek ve daha ilk aydan kira 3 bin 500 YTL olacak. İkinci ay için faizli bakiyeden de faiz alacak ve 42 bin 500 YTL için alacağı faizle birlikte aylık kira 3 bin 500 YTL’yi de geçecek. Bu böyle uzayıp faizin de faizini kazanarak devam edecek. Birinci yılın sonunda sizden aldığı para 48-50 bin arasında bir seviyeye gelecek, faiz düşük kalsa bile. Şimdi soralım kira gerçekte ne kadar? Olaya bir de tersten bakın. Aylık ödeme yapsanız 3.000 YTL ödeyeceksiniz ve o ayı kapatacaksınız. Ama peşin ödediğiniz için yukarıda normalde alacağınız faizi siz ev sahibine devredeceğiniz için maliyetiniz günden güne artacak. Yaptığınız peşin transferi ev sahibine kesilmeyecek ve normalde sizin hanenize eksi yazan bir döngüyü başlatacak.

Peki bunun adil olması için ne yapılabilir? Çok zor değil. Yukarıdaki örnekte depozitoları da aldım. Normalde ayrı tutup, adil bir formül bulabiliriz. 12 aylık kira X tutuyorsa ve peşin isteniyorsa, bunun aylık faiz getirisi kadar bir meblağ aylık kiradan düşülmeli ve peşin rakam yeniden hesaplanmalı.

Sonuç: Benden uyarması. “Peşin tuttum, şu kadara tuttum” diye sevinmeyin. Yukarıdaki mantığa göre bir kez daha hesaplayın, göreceksiniz size maliyeti ne kadar ve her geçen gün yaptığınız peşin transfer yüzünden nasıl artıyor!

Not 1: Birinci yıl ödediğiniz peşinatı muhtemelen ikinci yılda yüzde 10 zamla (tefe-tüfe ortalaması veya yüzde 10 alt sınır) isteyecekler. Genelde kontratlar bu şekilde yapılıyor. Bu denklem içinde ödediğiniz ilk yıl peşinatını yatırıp, gerisini mortgage yaparsanız, 20 yıllık bir vade ile orayı satın dahi alabilirsiniz. Benden uyarması…

Not 2: Aşağıdaki faiz grafiğine dikkatli bakın lütfen. Tam olarak 23.30 sınırına çok yakın duruyor ve böyle bir dinamik içinde bence en önemli kavram “paranın fırsat getirisi”…

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Yalçınkaya, sözlü açıklamasında yeni örnekler sundu

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı 16 sayfalık sözlü açıklamasında yeni örnekler sundu. Başsavcının mahkemeye sunduğu açıklamalardan bazıları şöyle:

Danıştay davası

Başbakan Erdoğan’ın Danıştay olayından sonraki sözlerine yer veren Başsavcı, sanık Alparslan Aslan’ın, “Genelkurmay, şeriatın önüne geçmeye çalışmasın” sözlerini delil olarak anlattı. okumaya devam edin…

Tesadüf işte..

Recep Tayyip Erdoğan’ın damadının çalıştığı şirket tarafından satın alınan Sabah gazetesi, yazıyor

7 Temmuz kaos planı.
Buhran ortamı yaratılacaktı.
Kalkışma başlatılacaktı.
İzinsiz mitingler yapılacaktı.
Polisle çatışmaya girişilecekti.
Halka ateş açılacaktı.
30 tetikçi suikastlar yapacaktı.
Tetikçi, albayla bağlantılı…
Bombacı, generalin ekibinde…
Sinan Aygün aktif rol aldı.
Yüksek Askeri Şûra ertelenecekti.
Darbe için düğmeye basılacaktı.

Recep Tayyip Erdoğan’ın damadının çalıştığı şirket tarafından satın alınan Sabah Gazetesi’nin bunları yazdığı gün, kadere bakın ki, Sabah logosunun üzerinde dokuz sütuna şu reklam var:

“Recep’in tavuğu diyo ki…”

E inanmak lazım.
Folluktan bildiriyor çünkü.

Hazine düzenli olarak tahvil, bono, ihale vb. araçlarla piyasadan para çeker ve borçlanır. Bu borçlanmalarda geri ödemeyi de düzenli olarak aylık 5 Milyar YTL ile 9 Milyar YTL arasında yapar. Yani her ay 5 ile 9 Milyar YTL arası geri ödeme yapar. 2-3 yıldır yapılan borçlanmalarda Temmuz ve Ağustos 2008’e öyle bir yük oluşturuldu ki. Cumhuriyet tarihinde görülmemiş büyüklükte. Hazine’nin borç ödemelerinin 43 Milyar YTL’si Temmuz 2008 ve Ağustos 2008’de.

Yani 5 ile 9 Milyar YTL’yi öderken güçlük çeken, hatta ödeyemeyen, tekrar borçlanan hazine, Temmuz ve Ağustos’ta 43 Milyar YTL ödeyecek. Bu rakam (43 Milyar YTL) yaklaşık 6 aylık ödemeye denk geliyor. Hazine bu parayı bulabilmek için yine borç alma yoluna gidecek ve bulamayacak. Nereden bulsun piyasada para yok. Para bulamayınca ne olacak ekonomik kriz.

YTL olarak para kimde, 2001 krizinden beri bizlere 1.70’lerden dolar satan yabancı fonlarda. Bu krizin tarihini önceden hazırladılar. Bilinçli bir şekilde hazırladılar. Öyle bir tarihe denk getirdiler ki, sorumlusu AKP olmasın istediler. Yani Temmuz, Ağustos 2008’de kim ne yaparsa yapsın kriz kaçınılmazdı.

En önemlisi; Bu krizin sorumlusu kim olacak biliyor musunuz? AKP’nin kapatılmasını isteyen Yargıtay Başsavcısı, belki de (kapatılırsa) Cumhuriyetin Anayasa Mahkemesi ve AKP’ye hayır diyen yurtsever muhalefet. Kapatma davası, tesadüf bu ya Temmuz, Ağustos aylarında görülecek. Belki de kapatma kararı çıkacak.

Diyecekler ki, AKP’ye açılan dava siyasi belirsizlik yarattı, piyasa tedirgin oldu, krizin nedeni budur. Diyecekler ki, AKP’ye açılan dava nedeniyle siz esnaflar, siz çiftçiler, siz memurlar, siz işçiler battınız. Diyecekler ki, AKP’ye açılan dava nedeniyle sizler borçlarınızı ödeyemediniz, işleriniz durdu, 10 yıllardır çalıştırdığınız işyerleri kapanmak zorunda kaldı.

Halbuki öyle değil. Her şey ne kadar güzel olursa olsun, 43 Milyar YTL gibi ödeyemeyeceğiniz bir borcu 2 aya özellikle toplarsanız kriz gelir. Temmuz, Ağustos 2008’i hazırlayan AKP’dir. Kapanma davasını da özellikle hızlandırmak isteyen AKP’dir. Neden başbakan çırpınıp duruyor bir an önce bitsin şu dava diye.

Çünkü dava olmasa kriz kendi kafalarında patlayacak. Bu durumda sorumlunun AKP olduğunu dağdaki koyun bile anlayacak. Bakın bu yazının tarihi 30 Haziran. Türkiye; Ağustos, Eylül, Ekim…. aylarında ekonomik kriz çıkaran Cumhuriyet Başsavcısını, krizi büyüten Anayasa Mahkemesini ve AKP’nin kapatılmasını destekleyen muhalif yurtsever kişi ve kuruluşları konuşacak.

Yazıyı Temmuz’a 1 kala, önceden gönderiyorum ki belki 3-5 kişinin uyanmasına neden olur. Özellikle de AKP destekçilerine, küçük işletme sahibi esnaf, çiftçi, işçi, memur dostlarımıza gönderelim.

Obezite, erkek cinselliğini öldürüyor

Uzmanlar, obezitenin erkek cinselliğini öldürürken kadınların cinsel isteğini arttırdığını ancak yumurtalık kisti, kısırlık, prematüre doğum, düşük gibi hastalıklara yol açtığını söyledi. İstanbul Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıklar Klinik Şefi Doç. Dr. Mustafa Küçük, obezitenin östrojen ve testosteron salınımını düzensizleştirerek kadın vücudu ile erkek vücudu arasındaki farkları ortadan kaldırdığını söyledi.

Uzmanlar, obezitenin kalp krizi, damar tıkanıklığı, koroner kalp hastalığı, depresyon, alzheimer, osteoporoz, omatizmal hastalıklar, astım, ülser, tansiyon gibi yalnızca fiziksel sorunlara yol açmakla kalmadığını, kişinin cinsel yaşamını da olumsuz yönde etkilediğini kaydetti.

Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Leon Saporta, vücuttaki yağ dokusunun arttıkça erkekteki testosteron salınımının azaldığını, karaciğer yağlanmasının ise erkekteki testosteron hormonunun östrojene dönüşmesine yol açtığını kaydetti.

Saporta, erkek cinselliği için gerekli olan testosteronun azalmasının, cinsel yaşam fonksiyonlarını gerilettiğini belirtti. Kadınlarda ise obezitenin östrojen salınımını artırdığına, böylelikle cinsel isteği yükseltme etkisi olduğuna dikkat çeken Jinekolog Op. Dr. Füsun Tosun Çataklı şöyle konuştu:

Obez kadınlar daha fazla östrojen salgıladığı için onlarda cinsellik isteğinin daha fazla olduğunu söylemeyebiliriz. Ancak obez kadınlarda yumurtalık kisti, kadın kısırlığı, prematüre doğum, düşük gibi sonuçlar daha sık görülüyor. okumaya devam edin…

İşadamı Rahmi Koç’un, işyerlerinde bıyıklı ve sakallı olanları çalıştırmayacağına ilişkin sözlerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın verdiği “bu ayrımcılık” yanıtı yeni bir polemik başlattı. Ancak Yargıtay’ın Başbakan Erdoğan’a yanıt gibi bir karar verdiği ve “Bıyık ve sakal istememek ayrımcılığa girmez. Bıyık ve sakal istememek işverenin yönetim hakkı içine girer” dediği belirlendi.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi üyeleri, işverenin işyerinde bıyıklı ve sakallı olanları çalıştırmama hakkı olduğunu ve bunun ‘ayrımcılık’ olarak değerlendirilmemesi gerektiğini belirterek, “İşle uyuşmadığı zaman bıyık ve sakalı haklı fesih nedeni yapıyoruz. Bıyık ve sakal istememek ayrımcılığa girmez. Bıyık ve sakal istememek işverenin yönetim hakkı içine girer” dedi. okumaya devam edin…

Bolu - DüzceTabip Odası

Piyasacı anlayış, hekimleri “maliyet unsuru” olarak algılıyor

Tabip odalarını tanıttığımız sayfamızın bu haftaki konuğu Bolu-Düzce Tabip Odası Başkanı Uzm. Dr. Hatice Sedef Akdoğan

Odanız ne zaman kuruldu?

Bolu-Düzce Tabip Odası 1982 yılında kuruldu.

İlinizde kaç hekim var ve bunların kaçı size üye?

Bolu’da 406 hekim var ve bunların 229’u üyemiz. Düzce’de ise 349 hekimin 255’i odamıza üye. Toplam 484 üyemiz bulunuyor.

Merkez Konsey seçimlerinde kaç delege ile temsil ediliyorsunuz?

5 delege, 1 başkan olmak üzere toplam 6 delege ile temsil ediliyoruz. okumaya devam edin…

Psikiyatri

Kalıtımsal kökenli ya da sonradan gelişen beyin yapı ve biyokimyasındaki değişiklikler sonucu oluşan akıl hastalıkları ile aile düzeni, eğitim süreci, meslek ya da evlilik gibi çevresel etkenlerin etkisi ile gelişen psikolojik rahatsızlıkların tanısı ve tedavisi ile uğraşır.

Psikiyatrik rahatsızlık dendiğinde kişinin işlevselliğinin bozulması ve kişide belirgin bir sıkıntı ve beraberinde ruhi ve vücutsal belirtiler oluşturarak önemli derecede gerilime yol açar. Psikiyatri bu gibi durumlarda bireyin bu sorunlarla uygun bir biçimde baş edebilmesi, olgun ve başarılı bir çözümler üretebilmesini, kendisi ve çevresiyle barışık mutlu bir hayat sürdürmesini amaçlar. Psikiyatrinin inceleme alanları içerisinde cinsel bozukluklar, demans, depresyon, dissosiyatif bozukluklar, fobiler, intihar, karmaşık duygular, kendine zarar verme, travma sonrası bozukluklar, kişilik bozuklukları, mani, obsesif kompulsif, panikatak, psikomatik, şizofreni, paranoya, stres ve buna bağlı gelişen hastalıklar gibi kişinin ruhsal anlamda kendini farklı ve kötü hissetmesine neden olan bütün rahatsızlıkları inceler ve bunların tedavi yöntemleri hakkında araştırmalar yapar.

En iyi beş doktor

Psikiyatri alanında anket çalışmamıza toplam 22 doktor katıldı. Onların oylarıyla belirlenen en iyi beş doktor şunlar:

  1. Prof. Dr. Özcan Köknel,
  2. Doç. Dr. Oğuz Karamustafalıoğlu,
  3. Prof. Dr. Erdal Işık,
  4. Prof. Dr. Aysel Ekşi,
  5. Prof. Dr. Engin Eker…

En iyi beş hastane

Bu alanda doktorların seçtiği en iyi beş hastane ise şöyle:

  1. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Tel: (0212) 543 65 65,
  2. Hacettepe Tıp Fakültesi Tel: (0312) 305 15 20,
  3. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tel: (0312) 363 33 30,
  4. İÜ Tıp Fakültesi Tel: (0212) 534 00 00,
  5. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tel: (0232) 388 19 20.

Nöroloji

Sinir sistemi hastalıkları ile uğraşan tıp dalı. Başağrısı, baş dönmesi, merkezi sinir sistemi damar hastalıkları, hareket bozuklukları, parkinson gibi sinir sistemi hastalıkları, felçler, bunama, epilepsi, uyku
bozuklukları bu dalın inceleme alanına girer. Bu dalın yan dalı ise çocuk nörolojisi.

En iyi beş doktor

Nöroloji alanındaki anket çalışmamıza katılan toplam 15 doktorun oyuyla seçilen en iyi beş doktor şöyle sıralanıyor:

  1. Prof. Dr. Cumhur Ertekin,
  2. Prof. Dr. Aksel Siva,
  3. Prof. Dr. Turgay Dalkara,
  4. Prof. Dr. Yakup Sarıca,
  5. Prof. Dr. Kaynak Selekler…

En iyi beş hastane

Anket çalışmamıza katılan doktorların seçtiği en iyi beş hastane ise şöyle:

  1. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tel: (0232) 388 19 20,
  2. İÜ Tıp Fakültesi Tel: (0212) 534 00 00,
  3. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Tel: (0312) 305 15 20,
  4. İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tel: (0212) 588 48 00,
  5. Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Tel: (0242) 227 43 43.