Kitapların 20 yıl öncesine kadar yakıldığı bir ülkede yaşıyorsanız, bilincinizin sizi kitap okumaya zorlaması pek de beklenen bir şey olmamalı. Bilgi Üniversitesi’ndeki Toplum Gönüllüleri Vakfı üyeleri de bunun farkında. Bu yüzden farkındalığı arttırmak için iki haftadır her Cuma günü Üniversitenin Eyüp’teki kampüsünde bir eylem düzenliyorlar. Kitap okuma eylemi.

Her gün meydanlarda karşılaştığınız pankartlı, yürüyüşlü, sloganlı eylemlere pek benzemiyor. Öğlen saatlerinde kampüsün bahçesinde, kantinde toplu ya da dağınık halde kitap okuyan beyaz tişörtlü çocuklar görüyorsunuz. İlk bakışta çok rahatsız edici ya da farkındalık yaratıcı bir ylem gibi görünmüyor ama hiç de öyle değil. Çevreden geçenlerin alaycı bakışları ya da konuşmaları dikkatlerden kaçmıyor.

Eylemcilerden Kerim Arslan benzer tavırlara küçüklüğünden beri yabancı değil. “Oha kitap mı okuyorsun?” veya “entel misin?” soru cümleleri bir meraktan çok önyargıyı vurgulamak için kullanılmış. Ancak onlar bu durumdan bir hayli hoşnut. Çünkü farkındalık yaratmanın tepki çekmekle başladığını biliyorlar. Volkan Ağır üniversitedeki kişisel gözlemlerini aktarıyor, “İnsanların yüzde yetmişi kitap okumak yerine farklı şeyler yapmayı tercih diyor. Kitap okumanın kendilerine çok farklı özellikler katacağından habersizler. Sürekli batak oynanan kampüslerimiz var. Oynanmasın demiyorum ama sürekli olunca etrafın farkında olmak zorlaşıyor.”

Dilara Karşıdağlı’ysa kantinde batak oynamak yerine kitap okumayı tercih eden nadir isimlerden, hemen hemen boş bulduğu her anı kitap okuyarak değerlendiriyor. “Metroda, bir arkadaşımı beklerken, beş dakikalık ders aralarında bile kitap okuyorum” diyor. Medyanın ve eğlence teknolojilerinin on-onbeş yıldaki hızlı gelişimi kendisinden dokuz yaş küçük kardeşiyle arasında büyük bir fark oluşmasına sebep olmuş. Çünkü kardeşinin neredeyse hiç kitap okuma alışkanlığı yokmuş. Zamanının çoğunu çantasında bulundurduğu dvd ya da mp3 çalarla ilgilenerek geçiriyormuş. “Boş zamanlarda kitap okumak” denildiğinde aslında önemli bir yanlışın içinde olduğumuzu da atlamamak gerekiyor. Volkan da “boş zamanımız hiç olmuyor ki” diyor. Soru şu kitap boş zamanlarda mı okunması gerekn yoksa okumak için zaman yaratılması gereken bir şey mi?

Kerim için insanları kitaptan uzaklaştıran bir diğer etken de yanlış seçimler. Herkesin harcı olmayan uzun edebiyat klasiklerinin insanlarda farklı bir önyargı oluşturabileceğini söylüyor. Üçünün de birleştiği ortak fikir, kitap okumaya çocuk yaştan alışılması gerektiği. İlerleyen yaşlardaysa bu alışkanlığı edinmek çok zor. Bu yüzden eylemleri üniversiteyle sınırlı değil. Çocuk kitapları toplayarak bunları ilkokullara dağıtmak gibi bir hedefleri var. Üniversite içindeki eylemleriyse dönem sonuna kadar devam edecek.