Yrd. Doç. Dr. Didem Behice Öztop, ”Yapılan çalışmalarda, obsesif-kompulsif bozukluğu bulunan erişkin hastaların 1/2 ile 1/3’ünde belirtilerin başlangıcının çocukluk yılları olduğu ileri sürülmektedir” dedi.
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Didem Behice Öztop, tekrarlayıcı biçimde zihni meşgul eden, kaygıyı artıran düşüncelere ”obsesyon”, bu kaygıyı gidermek için yapılan, tekrarlayıcı, durdurulması zor hareketlere de ”kompulsiyon” denildiğini söyledi.
Obsesif-kompulsif bozukluğun, biyolojik temelleri olan nöropsikiyatrik bir hastalık olduğunu belirten Öztop, şöyle devam etti:
”Yapılan çalışmalarda, obsesif-kompulsif bozukluğu bulunan erişkin hastaların 1/2 ile 1/3’ünde belirtilerin başlangıcının çocukluk yılları olduğu ileri sürülmektedir. Çocuk ve ergenlerde ortalama başlangıç yaşının 10-11 yaş olduğu, cinsiyetler arasında dağılıma bakıldığında ise ergenlik öncesi erkeklerde daha fazla, ergenlikle birlikte erkek ve kızlarda eşit oranda görüldüğü bildirilmektedir. Erkeklerde ergenlik öncesi dönemde başlama eğilimi ve eşlik eden tik semptomları, nörolojik bulgular ve diğer psikiyatrik bozukluklar daha fazlayken, kızlarda ise ergenlik döneminde başlama daha sık ve eşlik eden korku belirtileri ve depresif bozukluklar daha fazladır.”
”Öfke patlaması görülebilir”
Yapılan çalışmalarda çocuklarda en çok görülen obsesyonların (saplantı), ”kirlilik, hastalık bulaşacağı düşüncesi, kötü bir şey olacak düşüncesi, birinin öleceği veya hastalanacağı korkusu, simetri, cinsel içerikli düşünceler, yasak veya şiddet içeren düşünceler, anlatma, sorma, onaylatma ihtiyacı” olduğunu ifade eden Öztop, ”Sık rastlanılan kompulsiyonlar ise yıkama, kontrol etme, düzenleme, sıralama, sayma, dokunma, tekrarlama, biriktirme, tekrar tekrar düşünmedir. Mesela bir kişinin ellerinin temiz olduğu bilmesine rağmen pis olduğunu düşünmesi ‘obsesyon;, bu düşünceden kurtulmak için gereksiz yere ellerini yıkaması ise ‘kompulsiyondur” dedi.
Ev ortamında bozukluk belirtilerinin daha ağır düzeyde yaşandığına dikkati çeken Öztop, bozukluğun belirtilerini saklayan çocuklarda öfke patlamaları, okul başarısında düşme, yemek seçme ve cilt lezyonlarının daha ön planda olabileceğini anlattı.
Yrd. Doç. Dr. Didem Behice Öztop, eşik altı obsesyon ve kompulsiyonların, özellikle küçük çocuklarda normal tekrarlayıcı davranışlardan, rutin oyunlar ve boş inançlardan ayırt edilmesi gerektiğini kaydetti.
7 yaş civarında ortaya çıkan eşya ve kart biriktirme gibi davranışların obsesif-kompulsif bozukluktaki gibi gerçek bir kaygı ve strese neden olmadıklarına dikkati çeken Öztop, ”Tam tersine kaygıyı yatıştırır, sosyalliği artırır ve gelişimi hızlandırır. Obsesif-kompulsif bozukluktaki davranışlar ise yaşam kalitesini ve uyumu bozan, oldukça rahatsız edici, sosyal içe çekilmeye neden olacak biçimdedir” dedi.