ŞİİR TERAPİSİ
Dil, sembol ve hikayenin iyileştirici gücünü temel alarak, şiir, oyun, monolog gibi yaratıcı yazı çalışmalarının ile terapi amacı ile sürdürüldüğü şiir terapisine, çeşitli edebiyat eserlerin ruh sağlığını geliştirmek ve korumak için kullanıldığı biblioterapi sıklıkla eşlik eder. Günlük tutmak ve izdüşümsel (reflective) yazı çalışmaları, zorlayıcı ve travmatik deneyimlerin duygu yükünü atarak, özümsenmesi ve yeniden anlamlandırılmasında önemli katkılar sunar.
Edebiyat konusunda bilgili ve klinik açıdan donanımlı şiir terapisti, bir uygulama seansında çalıştığı birey veya danışanlarla bir edebi eser sunarak, kurgusal, karakterolojik ve imgesel yönlerinin detaylı tartışmasını sürdürürebilir. Eğer mevcutsa, farklı karakterlere ait bakış açılarına karşılaştırmalı olarak değinilmesini sağlayabilir. Bireylerin eserdeki sanatsal yapı içersinde kendilerine dair parçalar bulmasına teşvik edebilir. Son aşamada, şiir terapisti bireyleri yaşadıkları özdeşleşim ve yeni farkındalıklarını özgün yaratcı yazı çalımaları yada sözel paylaşım aracılığıyla kendi benlikleri ile bütünleştirmeleri için yönlendirir.
Şiir terapisi, bireyin kendi ve diğerlerini algılamasında netlik kazanması; yaratıcılık, öz-güven ve kendini ifade becerisinin artması; yoğun duyguları kağıda dökerek gerilimini azaltması; yeni fikir, içgörü ve bilgilerin sentezi yaparak yeni anlamlar oluşturması; davranış ve tutumlarının değişmesini sağlayacak olgun başa çıkma becerilerinin gelişimi yönünde katkı sağlar.
Şiir terapisi özellikle alkol ve madde bağımlılıklarının tedavisinde, kronik ve terminal hastalıklarda psikososyal desteğin bir parçası olarak kullanıldığı gibi, ergenlerle, sorun yaşayan ailelerle,kronik psikolojik rahatsızlığı olan bireylerde,psikiyatri ünitelerinde, huzurevlerinde ve travma tedavisinde yaygınlıkla kullanılabilen bir sanat psikoterapisi türüdür.
“Hayatınızın şairi olun!” diyor, ünlü filozof Jacques de Coulon. Şiir, ne bir kaçış, ne de bir soyutlamadır. Fakat kendiniz olabilmeniz için bazı donuk kalıplardan daha iyi bir çıkış yoludur
“Şiir, hayatınızı sürdürebilmeniz için, bir gücü ve fazlasıyla etkili bir enerjiyi içinde gizli tutar.”
Psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde müziğin kullanılması, sanatın ‘tedavi edici’ bir araç olarak kullanılmasında bilinen en eski ve en yaygın yöntemdir.Plastik sanatlarla, hatta geleneksel Türk sanatlarından ebru ile terapi de geçmiş yıllarda kimi sanatçılar ve hekimler tarafından uygulandı. Batı’da psikiyatride kullanılan şiir terapi, yani şiirin psikolojik rahatsızlıklarda yardımcı bir tedavi aracı olarak kullanılması anlamında gelmektedir.
Kelimelerin Doğru Kullanımı
Acılara karşı kelimeler…Bize tanıdık gelebilecek bir kavram, Jacques de Coulon ile birlikte bambaşka bir boyut kazanıyor. Kelimelere evet, fakat bu sefer şiirsel! Sadece daha iyi bir iletişim kurmak için değil, hayal gücümüzü özgür bırakmak ve ruhumuzu harekete geçirmek için…O halde kim bizi düşünmekten alıkoyabilir ki?
“Dil varlığın evidir, onu biçimlendirirken bizi çevreleyen dünya üzerinde hareket edebilecek, ona yeni bir ışık verebileceğiz.” diye yanıtlıyor Jacques de Coulon. Bazen bu küçük değişiklik, kendi içimizde ve çevremizde taşıdığımız görünümünü yenilemek için yeterli şiiri getirebilir. Bizi yetiştiren ve bize canlılık veren şiir rolünü; farklı yaşamak için dekor, aşk, ya da şehri değiştirmenin her zaman gerekli olmadığını göstererek yerine getiriyor.
Şiire Olan İhtiyacımız
Gereksiz tüm faaliyetler, şiiri bir kenara koymak için yarışıyorsa, ona bir öncelik verebilmek için Jacques de Coulon, asıl ihtiyacımız olan şiirin hatlarını takip etmeyi öneriyor. Belli bir politikayla yönetilen, analitik ve istatistiksel yanı baskın düşüncenin büyük bir bölümüne, yaygın bir aktivizm baskısına ve dayatılan her bir görüşe karşı şiirin iyileştirici gücü…. Hayatı şiirleştirmek, örneğin tıpkı amaçsız olarak bir şehirde gezinmek gibi, gökyüzündeki bulutları seyredebilmeyi, bakışımızı etrafımızdaki insanlara yöneltebilmeyi gerektirir. Bugün kaçımız zamanımızı yaşamaya programlıyor?
İyileşmek İçin Şiir
Her kim “tedavi” diyorsa, acıdan bahsediyor. Jacques de Coulon’a göre bizim acımız, ister ruh halleri, ister durumlar olsun, bunlar mesele bile değilken, hayatımızı bunları tanımlamak için harcadığımızdan geliyor. Bu nedenle; işimize, sevgilimize ya da arabamıza bağımlıyız. Onların varlığı, mutluluğumuz değilken, yalnızca bizim refahımıza bağlıdır hâlbuki… Ki kaybolduklarında (bir işten çıkarılma, bir boşanma, bir hırsızlık gibi) bütün dengemiz tehdit edilir. Filozof “Ama biz bu işten ya da bu ilişkiden daha fazlasıyız.” diye ısrar ediyor. Aksine bir zorluk durumunda ( bir bağlılık ya da bir öfke) tamamen kendimize hapsoluyoruz. Nedense bu durumun geçici yanı gözümüzden kaçar. Büyük mutluluklar gibi bir kederin de ayrımında olabilecek yetiye sahip olmak gerekiyor.
“Günler geçip gidiyor; ben kalıyorum…” der şairler. Şair olmak, durumumuzun metaforu değişirken, Mirabeau köprüsünde kendini nehrin akışını izlerken bulmayı gerektirir. O halde şiir, daha fazla özgünlük yakalayabilmemiz için kimliklerimizin özgür kalmasına olanak sağlayabilir.
“Şiir okumanın iyileştirici etkisi var mıdır? Şiir, bizi zihinsel acılarımızdan kurtarabilir, ruhu besler ya da bilgelik sağlar mı?” sorularıyla başlar yazar Stephen Akey’in Şifalı Wordsworth isimli makalesi. Akey, cevabını peşinen giriş cümlesinde verir: “Evet, şiir bunların hepsini yapabilir.”
Uygulama:
1.Rahatlayın!
Şairliğe ulaşmanın anahtarı gevşemede yatar. Uyku ve uyanıklık arasında sakin bir durum arayın. Bırakın gelsin kelimeler, görüntüler… Ki seveceğiniz ya da onlar tarafından davet edileceğiniz bir şiirdir bu. Kelimeler ve görüntülerin sembolik olarak ilettiği yankıya dâhil olabilmek için bir mantra gibi tekrarlanabilir. Çünkü kelimeler gerçek bir yaratıcılık gücüne sahiptir.
2.Duyularınızı bütünüyle açın!
Şair olmak, duyularınıza yeniden sahip olabilmeniz için çıkarcılıktan kurtulmanızı gerektirir. Gerçeğin sakladığı zenginliğinizi umursamayın, sıyrılın tüm düşüncelerinizden. Güneşin veya rüzgârın okşaması için teninizi hazırlayın. Bir meyveyi öyle bir çiğneyin ki damağınız bunu hissetsin. Bir bukete daldırın burnunuzu. Yargılamadan, etiketleyerek hiç değil, kendinizi tüm bu görüntülerin, kelimelerin, etkilerin geçişine bırakırken, hiçbir şeyinize karışılmadığını fark edeceksiniz…