2012 Yeni Yıl Dilekleri Yerine: Mutluluğa Vietnam Formülü
Ferrarisini Satan Bilge’nin sözleri değil bu sözler,
Hiç Ferrarisi olmamışların ve olmayacakların sözleri.
“Yoksul ülkelerde insanlar neden mutlu?” denir durur.
Büyük bir merak konusudur bu, Kuzey Atlantik ülkelerinde.
Yıllardır Asya’da çalışıyorum.
Bu işin sırrını çözdüğüme inanıyorum.
Geleneksel bir Vietnam ailesine konuk olalım şimdi.
Aile, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan
120 bin nüfuslu ırmak, okyanus ve dağ kentinde, o mavi-yeşil kentte, HoiAn’da yaşıyor.
Onları en son, aylar önce, mide sorunları çekerken ziyaret ettim.
Hayatın bir çok alanında kararsızlıklar ve açmazlar yaşadığım bir dönemdi.
“Neden hasta?” diye soran babaya,
“Stresten” dediler.
Yanıtı şu oldu: “Stres ne demek?”
Bu ailenin söz dağarında ‘stres’ sözcüğü yoktu.
Ben bir büyükkentli olarak onların söz dağarına ‘stres’i soktum.
Kendimden hala utanıyorum.
Bu aile, çok para kazanmaz.
Ömürlerinde ellerine en çok geçen para, belki bizim her ay aldığımız maaşa denktir.
Biz “gelecekte ne yapacağız?!” diye dertlenirken,
Onlarda ‘gelecek kaygısı’ diye bir kavram da yok.
Neden?
Çünkü bu evin ve hatta mahallenin her bireyi, kollektif ağlarla birbirlerine bağlı.
Biri hasta düşse, “kim bakar bana?!”, “hastane masraflarını nasıl karşılarım?!” diye kaygılanmıyorlar.
Çünkü ailede olmadığı durumda bile, mahallelilerin aralarında para toplayacağını, birinin mutlaka kendilerine bakacağını bilirler.
Kapıları her zaman açıktır. Komşular, kapıyı çalmadan girerler.
Sanki bütün bir mahalle, tek bir aile gibidir.
Bu konuda bir araştırma yapılmış mı bilmiyorum.
Ama gözlemlerime dayanarak söyleyebilirim ki,
Vietnamlı geleneksel ailelerin,
Kuzey Atlantikli ailelerle karşılaştırıldığında
genel kaygı düzeyleri çok düşük.
Oysa Kuzey Atlantiklilerin gelir düzeyi, kat kat fazla.
Büyükkentlileşmemiş Vietnamlılarda iyimserlik düzeyi çok yüksek.
Mutluluğun formülü yalnızca bu değil:
Budist Vietnamlılarda çok güçlü bir tarih algısı var.
Onlar, ölen atalarının ruhlarının aileyi koruduğuna inanıyor.
Her evin bir duvarı, Buda’ya ve atalara adanmış bir sunak.
Bu sunaklarda, sıklıkla, Ho Çi Min’in portresi oluyor.
Büyük kurtarıcının ruhunun tüm Vietnamlıları koruduğuna inanılıyor.
İnançlarında bir tanrı yok, peygamber yok; Buda, peygamber sayılmıyor. Tanrı yok, peygamber yok, atalara inanç var yalnızca.
Budist Vietnamlılar, yaşamlarındaki önemli kararlar için, atalarının ruhlarına danışıyorlar.
Tütsü yakıp yazı-tura atıyorlar.
Güney Hindistan’da güne başlarken, uğur getirmesi için, bir hindistan cevizinin yere vurulup kırılması gibi, Budist Vietnamlılar da, sabah temizliğiyle birlikte, evlerinin önünde tütsü yakıyorlar.
Evet, bunlar, batıl inançlar; fakat bu inançlar, yaşayanlarla ölüleri kaynaştırdığı için, Vietnamlıların, yaşamın travmaları karşısında daha sağlıklı olmasını sağlıyor.
Ferrarisini Satan Bilge’nin sözleri değil bu sözler,
Hiç Ferrarisi olmamışların ve olmayacakların sözleri.
Ama belki Ferrarisini Satan Bilge’yle aynı sonuçlara varacağız.
Şu dünyada sevenleriniz olmalı.
Ölüleri hergün anmalı;
hem hepimize ortak olan sona, ölüme hazırlanmak için
hem de yaşamdaki travmalara daha sağlıklı tepkiler verebilmek için.
Birçok akıl hastalığının kentlerde ortaya çıkması
ya da kentlerde yaygınlaşması rastlantı olamaz.
Hem psikolog hem şehir plancısı olarak,
önümüzdeki yılları bu konularda araştırmalar yaparak geçirmek istiyorum.
Ne yani? Sonuç ne? Kentleri bırakalım köylerde mi yaşayalım?
Yok, öyle birşey söylemedik.
Nerede olursanız olun,
bir insanlık mucizesi olan
ve insan soyunun bugünlere gelebilmesini sağlayan
kollektif ağları yakalamaya çalışın.
Ömrünüzü uzatmak istiyorsanız,
yaşayanları da ölmüşleri de sevin.
İyimser olmaya çalışın ve boş bir iyimserlik olmasın bu.
Kesinlikle unutmayın travmaların yasını tutmayı.
Yapılan araştırmalarda, iyimser olmayanların
kalp hastalıklarına daha sık yakalandıkları bulunuyor.
Ve yas tutmayanların ve yas tutmasını bilmeyenlerin
yakın ya da uzak gelecekte
bir hatta birkaç psikolojik sorun yaşama olasılığı çok yüksek.
Yas tutmayı da sevinmeyi de bilin,
“İyimser bir gül olsun yanaklarınızda” (A.K.)
Mutlu Yıllar!