Saatlerin arasında geçen zaman
Dolmabahçe Sarayı’nda saat tıkırtıları… Hem saatlerin hem de müzenin onarımı için 2009 yılında 1 yıllığına kapatılan Dolmabahçe Saat Müzesi, şimdi ziyaretçilerini bekliyor.
Dolmabahçe Sarayı Harem Bahçesi’nde bulunan eski İç Hazine binasındaki müze, önüne yapılan çiçek saati ve cephe saati ile tam bir “saatleri ayarlanmış enstitü”. İçinde Milli Saraylar koleksiyonundan aralarında Süleyman Leziz’in astronomik saati, Mehmet Şükrü’nün türbülon eşapmanlı saati, George Prior’un otomatlarının da yer aldığı 75 saat sergileniyor. Çoğu müzikli, kronometre, eşapmanlı, çeyrek çalarlı, otomat, yarı otomat ya da astronomik saatler.
Müzede sergilenmeye hazır hale gelene dek Dolmabahçe Sarayı Saat Atölyesi’nde Şule Gürbüz ve ustası Recep Gürgen’in elinden geçti saatler. Felsefe ve sanat tarihi eğitimi alan Şule Gürbüz, aynı zamanda Türkiye’nin ilk kadın saat tamircisi.
Gürbüz ,1997’de Dolmabahçe Sarayı’nda çalışmaya başladığında bütün saatlerin bozuk olduğunu, saat tamiratıyla ilgili de bir atölye olmadığını fark etmiş. Önceki yıllarda Wolfgang Mayer’in onarımından geçen saatler, onun vefatından sonra Recep Gürgen’e emanet edilmiş, Gürbüz de işte bu dönemde Gürgen’den kendisini yetiştirmesini istemiş. Bu işe talip olmasının nedeni ise mekaniğe olan hayranlığı ve yalnız kalma isteği…
Gürbüz’le Dolmabahçe Sarayı’ndaki saat atölyesinde konuşuyoruz…
– Milli Saraylar bünyesinde toplam 284 saat var. Bunun yüzde 93’ü Dolmabahçe’de. Dolmabahçe’deki saatlerin özelliklerinden bahseder misiniz biraz?
19. yüzyıl mekanik saatin doruğu bir dönem. O yüzden burada çok üst örnekler, komplike saatler var. Müzikli ve otomat saatler çok fazla. Dolmabahçe’nin saatleri genellikle 150-200 yaşında. Daha çok 19. yüzyıl Fransız, İngiliz, Avusturya, çok az miktarda da Amerikan, ayrıca Mevlevi ustaların yaptığı kıymetli Osmanlı saatlerinden oluşuyor.
– Saatleri tamir ederken nasıl bir yöntem izliyorsunuz, mesela saati yapan ustanın izini sürüyor musunuz?
Biz 16. yüzyıldan 20. yüzyıl başına kadarki saatleri tamir ediyoruz. Bütün eksik parçalarını aslına uygun, onu ilk yapan ustaya tabi olarak aynı şekilde yapıyoruz. Büyük bir egoyla yapılmış bir şeyi, büyük bir tevazuyla diriltmeye çalışıyor, elinizin değdiğini belli etmeden arkasına saklanıyor, görünmez bir insan gibi yaşıyorsunuz. Bu, bana güzel geliyor.
– Peki, bir saati tamir etmek ne kadar zamanınızı alıyor?
Mekanik bir saatin tamiri en az 1 hafta, en çok da 1 yıl kadar devam eder.
– Saat tamircisi olmak istiyorsam bende hangi özelliklerin bulunması gerekir. Herkes saat tamircisi olabilir mi?
İnsanı kısan, darlatan, kendi çapının darlığı, yetersizliği. Dolayısıyla zanaat sadece el marifetinden ibaret değil. Belli özellikler gerekli elbet, ama daha çok usta – çırak ilişkisiyle gelişen, çilesine talip olunması gereken bir iş.
– Siz de sizi yetiştiren Recep Gürgen gibi birilerini yetiştiriyor musunuz?
Şu an yok, ama elbet yolu buralara düşen birileri olacaktır. Türkiye’de mekanik saate ihtiyaç duyulmadığı için, saat tamircisine de ihtiyaç yok gibi görünüyor. 100 senelik bir saati atıp yerine uyduruk pilli bir makine takılmasına rıza gösterenler, iyi şeylerin neslinin tüketilmesi ihtiyacını gözden kaçırıyor. Biz elimizden geldiğince bazı kule, cephe ya da meydan saatlerini parasız yapmaya talip oluyoruz.
– Peki, saatlerle ‘zaman geçiren’ biri olarak zaman kavramı size ne ifade ediyor?
Saat, insanların günleri düzene sokabilmek için icat ettiği bir şey. Zaman aslında tek bir parça, biz onun içeresinden geçip gidiyoruz. Benim de zaman algılayışım günlerle, haftalarla sınırlı değil. Saat mekanik, dünyaya ait bir şey. Bense zamanı sadece bu dünyaya aitmiş gibi algılamıyorum.