Gündelik hayatın tüm sıkıntılarından kurtulmak için yeni bir başvuru kaynağınız var, filmler…

‘Altıncı His’ ölüm acısına iyi geliyor, ‘Esaretin Bedeli’ baba oğul ilişkilerine.

Orta yaş krizi mi yaşıyorsunuz? Suçluluk duygusu içinizi yiyip bitiriyor mu? Sağlıklı ilişkiler kuramıyor musunuz? Bu sorunların çözümü evinizde oturup DVD izlemek kadar kolay olabilir.

En azından psikoterapist ve film meraklısı Bernie Wooder buna inanıyor. Filmlerin iyileştirme gücüne tüm kalbiyle inanan Wooder, film tedavisi manasına gelen movie therapy kalıbını İngiltere’de yaygınlaştırmak için de ön ayak oluyor ve bu terapinin nasıl işlediğini anlatmak için bir kitap yazdı.

Bu sistem Royal College of Psychiatrists tarafından destek amaçlı bir danışma olarak tanımlanıyor ve kişinin problemine göre uygun bir film seçilerek reçete yazılıyor, ardından da konu üzerine konuşularak durum için çözümler üretiliyor. Wooder terapiyi şöyle açıklıyor: “Film terapisi gerçekten de çok güçlü bir yöntem çünkü duygulara direk erişim sağlıyor ve onları mıknatıs gibi yüzeye çekmeyi başarıyor. Filmler insanlara rol modeller sunar, ilişkilerdeki sorunları açığa çıkarır, problemleri ve çözümlerini saptar, insanlara ilham verir ve motive eder. Ve üçüncü kişinin bakış açısından izlediğiniz için film seyrederken gardınızı düşürürsünüz, böylece film kendinizi keşfedebilmeniz için bir sıçrama tahtası görevi görür.

HER HASTALIĞA GÖRE BİR FİLM

68 yaşındaki Wooder, Rocky’den (güven sorunlarını aşması için iş adamlarına) Hayalet / Ghost’a (ölüm gibi büyük bir kayıp yaşayan kişilere) kadar çeşit çeşit filmleri tavsiye edebiliyor. Wooder’ın terapiye olumlu cevap veren hastalarından biri otuzlarında, dışarıdan bakıldığında son derece başarılı görünen ancak derin bir depresyon geçiren Bette (hasta gerçek adını vermiyor). Bette aşağılık kompleksi ile baş etmeye çalışıp sorunun kaynağını anlayamıyor ve mutluluğun onu es geçtiğini düşünürken Wooder’a gidiyor. İçinde bulunduğu durumu ona anlattığında Wooder ona Alfred Hitchcock’un 1940 yapımı gerilim filmi Rebecca’yı izlemesini ve ardında da gelip filmin ona nasıl hissettirdiğini anlatmasını söylüyor. Birkaç görüşmenin ardından (tek görüşme filmin uyandırdığı duyguları ve anımsattığı şeyleri tartışmak için yeterli olmuyor) Bette, kendini her zaman ikinci en iyi olarak hissettiğini, birincinin ise kardeşi ya da eşinin ilk eşi olduğunu düşündüğünü fark ediyor.

Elbette ki olaylar bu kadar basit bir şekilde, averaj bir Hollywood filmi edasında mutlu sona ulaşıp sonlanmıyor ancak Bette, kendini yediden keşfetme sürecine girerek zarar görmüş kendine güvenini ve saygısını onarmaya başlıyor, önceden memnun olmadığı işini bırakarak bir hemşire oluyor. Böylece hayata daha güvenli ve memnun başlamak için bir şansı oluyor.

ALTINCI HİS TEDAVİYE YARDIMCI

14 yıllık çalışmaları sonucunda buna benzer pek çok vaka ile karşılaştığını iddia eden Bernie Wooder ise “Terapinin sonunda tamamen farklı bir insandı” diyor Bette için. Başka bir hastası içinse şunları anlatıyor: “Bir müşterim bana Watership Down’un adeta hayatını kurtardığını söyledi. Ona bunu ben tavsiye etmemiştim, etmezdim de, aklıma bile gelmezdi çünkü animasyon filmlerden hoşlanmam. Ama sonuç olarak film onun babasıyla olan sorunlarının farkına varmasını sağlamış ve ilişkilerini yoluna koymuşlar.”

Wooder insanların bu terapiye sıcak bakmamalarının sebebini anlamadığını söylüyor ve Lord David Puttman’ın 2006 BAFTA ödüllerinde yaptığı konuşmada Altıncı His / The Sixth Sense filminin babasını kaybetmesinin acısını hafifletmekte yardımı olduğunu anlattığını hatırlatıyor. “Şu an film tedavisinin neler yapabileceğini öğrenmenin sadece başındayız, hapishanelerden hastanelere kadar pek çok yerde işe yarayabilir.” demeyi de ihmal etmiyor.

Sıra hangi filmleri izlememiz gerekiyor sorusuna geldiğinde ise “Eski siyah beyaz filmler insanı sakinleştirmek için bire bir çünkü insanda nostalji ve masumiyet hissi uyandırıyor.” diyor Wooder, “İzlerken hissettikleriniz film bittikten sonra geçer, önemli olan ardından size kalandır.”

Birkaç önce de benzer bir uygulama kitaplar ile yapılmaya başlanmıştı. Aralarında Alain de Botton’un da bulunduğu bir grup yazar, Londra’nın edebiyat dünyasının kalbinin attığı Bloomsbury’de bir dükkân açıp ve stresli ve problemli kitapseverlere çözümler önermeye başlamışlardı.

Wooder’a göre tedavi edici özelliğe sahip beş film örneği ise şöyle:
* Günden Kalanlar/ Remains of the Day (1993) Başrollerde Anthony Hopkins ve Emma Thompson
Çekingen ve utangaç mısınız? Bu film duygularını ifade etmekte zorlanan insanlar için tavsiye ediliyor.

* Brokeback Dağı/ Brokeback Mountain (2005) Başrollerde Heath Ledger ve Jake Gyllenhaal
İlişkinizde yakınlık mı eksik? İçten bir şekilde şefkatli olmayı bu filmden öğrenebilirsiniz.

* Zehirli Hayat/ Imitation of Life (1959) Başrollerde Lana Turner ve Juanita Moore
Zor bir anne kız ilişkisi mi yaşıyorsunuz? Kendini kızlarına adamış iki annenin hikayesini izlemeyi deneyin.

* Esaretin Bedeli /The Shawshank Redemption (1994) Başrollerde Tim Robbins ve Morgan Freeman
Baba oğul ilişkinizde zorluk bu çekiyorsunuz? Bu filmi izlediğinizde aradığınız umudu bulacaksınız.

* Şahane hayat /It’s a Wonderful Life (1946) Başrolde James Stewart
Depresyon için tam bir panzehir. Eğer hayatın sizi getirdiği konumdan memnun değilseniz ve hayal kırıklığına uğramış hissediyorsanı z bu güçlü film her şeye farklı bakmanızı sağlayacak.