Değişmek istiyor ama bunu bir türlü gerçekleştiremiyor musunuz? Değişimden mi korkuyorsunuz?
Değişince hayatınızda bazı şeylerin yok olacağını mı düşünüyorsunuz? Korkuya kapılmaya gerek yok. Değişimle baş edebilmek için psikolojik esneklik gerektiğini vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Fuat Beşkardeş, değişimin öncelikle istemekle başladığına dikkat çekiyor ve değişimin yol haritasını çiziyor…
NPİSTANBUL Hastanesi Psikiyatri uzmanı Yrd. Doç. Dr. Fuat Beşkardeş neofobiyi tanımlayarak konuya giriyor..
NEOFOBİ NEDİR?
“Kainatetofobi ya da ‘Yenilik Korkusu’ olarak da bilinir. Bu deyim daha çok beyindeki bilişsel (kognitif) problemler yani bunama ve benzeri durumlar nedeniyle yaşama uyum sağlaması güçleşen kişilerde, yaşlılarda görülen bir durumu anlatmak için kullanılmaktadır.
Alzheimer hastalığı ve benzeri nedenlerle yüksek beyinsel işlevleri (bellek ve hafıza) azalmaya başlayan insanlar, uyaranları değerlendirmekte zorluk çekmeye başlarlar ve kendilerini yaşamdan geri çekerler. Bu ise alıştıkları çevrelerden ayrılmama, eşyaların yerini değiştirmeme, hep ayı saatlerde aynı şeyleri yapma gibi davranışlarla kendini gösterir. Çevrelerinde yeni bir şey yapılmasını istemezler. Aslında bu kendileri için faydalı bir tutumdur. Çünkü bu gibi kişilerin hayatında büyük bir değişiklik yapıldığında, örneğin bir hastane ya da huzurevine nakledildiklerinde aniden bilişsel durumlarında bozulma olur ve şüpheci (paranoid) davranışlar içersine girebilirler.
Neofobi; Çevresindeki yeniliklerden ve gelişmelerden aşırı derecede korkmak.
Özellikle günümüz teknoloji çağında insanların gelişmelere ayak uydurmakta zorlanmalarının neofobiyi artırdığını düşündürmektedir.
Neofobisi olan kişilerin obsesyona eğilimi vardır, kontrolcü bireylerdir.
Her durumu kontrol etmek bir süre sonra kişiyi yorar ve sinirlilik ortaya çıkabilir.
KİMLER YENİLİKTEN KORKAR ?
Hastalık boyutunda çöp ev formatında karşımıza çıkabilmektedir. Ağır obsessif kompülsif bozukluk durumlarında, psikotik yani şizofrenik bozukluklarda ya da bunama (demansiyel) durumlarda karşımıza çıkabilmektedir. İleri derecede ruhsal bir hastalığa işaret eden bu durumun bir psikiyatri uzmanı tarafından değerlendirildikten sonra mutlaka tedavi edilmesi gerekir.
Zarardan kaçınma eğilimi yüksek olanlar: Gelecekte olabilecek sorunlar için kötümser endişeler, belirsizlik korkusu ve yabancılardan utanma gibi pasif kaçıngan davranışlar ve kolayca yorulma gibi davranışların ketlenmesinde veya durdurulmasındaki bir kalıtsal yanlılık, eğilim olarak karşımıza çıkabilmektedir.
Bağımlı kişilik özellikleri gösteren bireyler ve paranoid, antisosyal, borderline ve narsistik kişilik özellikleri yoğun olan kimselerde de yenilik korkusu gözlenmektedir.
Pasif agresif eğilimler yeniliğe direnç geliştirir: Bunu daha çok kurumsal ortamlarda ve toplumsal boyutlarda gözlemlenir. Burada aslında yenilikten ziyade yeniliği yapana agresyon vardır. Sürekli eleştirmek ve yanlış yapmak kurumdaki pasif agresyonun bir göstergesidir. “Bu da nereden çıktı, eski köye yeni adet” gibi sitemler bir agresyonu yansıtıyor olabilir.
DEĞİŞİM VE DEĞİŞİME DİRENÇ
Klasik ifadesiyle “Değişmeyen tek sey değişimdir” Ama insanlar olarak değişime karsı çoğu zaman direnç gösteririz. Değişimin doğasında her zaman için bir stres, kaygı ve belirsizlik vardır. İnsanlar alışkanlılarının çocuklarıdır ve alışkanlıklarından bildikleri yoldan kolay kolay vazgeçmek istemezler. Değişimin getireceği korku ve belirsizlik insanin çoğu zaman değişime direnç göstermesine neden olur. Değişmek çaba ister, düşüncede ve davranışta hareket gerektirir. Birey ise değisime karsı rahatlık ortamını bırakmak istemez. Sıkıntı verse de birey sorunlarıyla yasamaya alışmıştır. Değişimin getireceği kaygı ve stresi yasamaktansa problemiyle yasamaya devam etmek daha kolay gelir.
Kontrolünü kaybetme korkusu, hele de kendi hayatı üzerindeki kontrolü kaybetme korkusu değişimi kabullenmeye engeldir.
Değişimle baş edebilmek için psikolojik esneklik gerekir. Psikolojik esnekliğin eksikliği, en önemli nedenlerdendir. Çünkü bu durum değişiklikle başa çıkmayı zorlaştırır. Değişim öncelikle istemekle başlar, sonra etkin bir şekilde başlatmayı ve eyleme geçmeyi gerektirir. Bazı insanlar değişmeyi güçsüzlük saysalar da, bu, gerçeğin tam tersidir. Çünkü gelişmenin, olgunlaşmanın özü değişimdir.
Bireysel değişikliklere gösterdiğimiz direnç, kendi gelişimimizi, olgunlaşmamızı ve sorunlarımızdan kurtulmamızı engeller. Bazen yardım arar ve değişmek istediğimizi söyleriz ama kendi değişimimize gösterdiğimiz direncin farkında bile değilizdir. Bu direnci sadece bir profosyonel değerlendirip çözebilir.
Direncimize bir grubu dahil ettiğimizde sorun büyür. Artık direnç gösterdiğimiz değişikliğin ötesinde korkularımız vardır. Değişmek ve değiştirmek isteği kolay değildir. Değişim istenen yerde her zaman direnç de olacaktır. Dirençle baş etmenin en önemli şekli iyi iletişimdir. Değişimi kendimiz için istiyorsak, önce neleri değiştirmek istediğimize karar vermemiz gerekir. Sonra niçin ve nasıl sorusunun yanıtı bulmalıyız.”
Şaban Özdemir (NPGRUP)