Bu hafta dördü yerli yedi yeni film gösterime girecek.
Zülfü Livaneli’nin yönettiği ve Sinan Tuzcu, Serhat Mustafa Kılıç, Dolunay Soysert ile Özge Özpirinçci’nin oynadığı ”Veda” bir dönem filmi olarak dikkatleri üzerine çekiyor.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün hayat hikayesinin, çocukluk arkadaşı ve yaveri Salih Bozok’un gözünden anlatıldığı filmde, Atatürk ve Salih Bozok’un Selanik’te çocukluktan başlayan ve Cumhuriyet ile birlikte aynı ideallerin peşinde yürüyerek devam eden yarım asırlık dostluğu sergileniyor. Bu dostluğun, Atatürk’ün hayatının dönüm noktalarının, vatanı kurtarmak için ölüme meydan okuyan bir kuşağın komutanının hikayesinin aktarıldığı filmin senaryo çalışması üç yıl sürdü, 27 Ekimde başlayan çekimleri ise 7 haftada tamamlandı. Ayvalık, İzmir, Antalya ve Seferihisar’da yapılan ve Atatürk’ün arabasının da kullanıldığı çekimlerde yaklaşık 2 bin figüran görev aldı. Projede, 13 kişilik İtalyan ve Alman teknik ekip de görev yaptı. Ünlü Alman görüntü yönetmeni Peter Steguer’in yanı sıra saç tasarımını İtalyan Signoretti, set makyajını Vittorio Sodano’nun yaptığı filmin kostümleri de Baran Uğurlu tarafından döneme uygun olarak eskitilerek renklendirildi.
Oğul yönetti baba oynadı
Oğulcan Kırca’nın yönettiği ve babası Levent Kırca ile Başak Daşman, Korel Cezayirli ve Suna Selen’in oynadığı ”Son İstasyon” küçük bir Anadolu kasabasında geçiyor. Çekimleri İstanbul ve Uşak’ta gerçekleştirilen film, taşrada küçük bir istasyonda emeklilik için gün sayan bir memur olan Ruhi’nin hikayesini anlatıyor. Ruhi’nin en büyük hayali, emekli ikramiyesiyle bir ev alıp hayatının son demlerini huzurlu bir şekilde geçirmek ancak kızı Esra ve küçük oğlu Önder’in daha iyi yaşamak gibi hayalleri var. Onların bu hayalleri bütün aileyi bir anda İstanbul’a sürüklerken, Ruhi’nin eşi ve annesiyle birlikte İstanbul’a gelmesiyle gelişen olaylar kontrolden çıkar. ‘
Gülmeye hazır olun
Hakan Algül’ün yönettiği ve Ata Demirer, Demet Akbağ Özge Şakrak Borak ile Salih Kalyon’un oynadığı ”Eyyvah Eyvah”, Trakyalı, klarnet çalan bir genci ve bir bar şarkıcısının hikayesini anlatıyor. Çekimleri yaz aylarında Çanakkale ve İstanbul’da gerçekleşen komedi filminin konusu şöyle: ”Hüseyin, Trakya’nın bir köyünde ninesi ve dedesiyle büyüyen bir delikanlıdır. İki büyük aşkı klarnet çalmak ve Müjgan ile mutlu bir hayattır. Ancak, hiç beklemediği bir olay onu köyünden ayırır. İstanbul’a gelen Hüseyin’e önce klarneti, sonra da şarkıcı Firuzan destek olacaktır. İstanbul’un gece kulüplerinde çalışan Firuzan’ın hayatı rengarenk ve bir o kadar da karışıktır. Hüseyin’le tanışınca hayatına kahkaha ve macera dahil olur.
Bir başka deli dumrul hikayesi
Oğuz Yalçın’ın yönettiği ve Emir Benderlioğlu, Sema Öztürk, Mustafa Üstündağ ile Arzu Yanardağ’ın oynadığı ”Deli Dumrul Kurtlar Kuşlar Aleminde”, 12 yıl suçsuz yere hapis yatan Durul’un çıktıktan sonra ”Deli Dumrul” oluşunun trajikomik hikayesini anlatıyor. Filmin kahramanı Durul, özü sağlam, mert ve yiğit bir delikanlıdır ama yıllar önce sokak arasında tanımadığı, ağır yaralı birine yardım etmek isterken, suç üstüne kalır. Cezasını doldurduğunda eğitim çağı geçmiş, ”hayatı ıskalamış” biridir artık. İçeride tek öğrendiği şey ”delikanlılık raconu”dur. Durul için hayatta var olabilmek için bu sermayeyi kullanmak farz olmuştur.
Gudi’nin maceraları
Rob Marshall’ın yönettiği ve Nicole Kidman, Penelope Cruz, Judi Dench ile Daniel Day Lewis’ın oynadığı ”Nine” çevresi dudak uçuklatan kadınlarla dolu bir yönetmenin hayatını beyazperdeye taşıyor. Senaryosunu Michael Tolkin ve Anthony Minghella’nın yazdığı filmin konusu özetle şöyle: ”Yetenekleri ve aşk hayatı çöküntüye uğrayan yönetmen Guido, son filminin yapımından vazgeçmek üzeredir. Sıkıntılardan kurtulmaya çalışırken, bir sürü güzel kadınla kurduğu çalkantılı ilişkiler içinde kaybolur. Metresi, karısı, ilham perisi, sırdaşı, cilveli bir muhabir, öğretici bir hayat kadını ve annesi ile yaşamını paylaşan Guido, dibe yaklaşırken bir kurtuluşun peşindedir.
Mandela’nın hikayesi
Clint Eastwood’un yönettiği ve Morgan Freeman, Matt Damon, Scott Eastwood ile Langley Kirkwood’un oynadığı ”Yenilmez/Invictus”, Nelson Mandela’nın ülkesini bir araya getirmek için Güney Afrika ragbi takımının kaptanıyla güçlerini birleştirmesinin ilham veren gerçek öyküsünü anlatıyor. Senaryosu Anthony Peckham tarafından, John Carlin’in ”Playing the Enemy” adlı kitabından uyarlanan filmin konusu şöyle: ”Yeni seçilen Mandela, milletinin ırk ve ekonomik nedenlerden dolayı ayrımcılığa uğradığını bilmektedir. Mandela sporun uluslararası dili sayesinde insanları birleştireceğine inandığı için, 1995 Dünya Kupası’nda Güney Afrika Futbol Takımını destekler.
Salomon öldü mü?
Peter Jackson’ın yönettiği ve Mark Wahlberg, Rachel Weisz, Susan Sarandon ile Stanley Tucci’nin oynadığı ”Cennetimden Bakarken/The Lovely Bones” bir cinayete kurban giden 14 yaşındaki Susie Salmon üzerinde odaklanıyor. Alice Sebold’un çok satan kitabından uyarlanan film, 14 yaşında öldürülen Susie’nin hikayesini anlatıyor. Ölümünden sonra dünyada onsuz sürüp giden yaşamı, ortadan kayboluşuyla ilgili yorumları, ailesinin sevgili kızlarının canlı bulunması umuduna sarılmasını ve katilinin cinayetten kalan ip uçlarını yok etmeye çalışmasını takip eden Susie’nin istediği her şey, düşündüğü an yerine gelmektedir. Dünyada hayat sürerken Susie de bir şekilde o hayata dahildir.