ÇOCUKLUKTAN ERİŞKİNLİĞE DİKKAT EKSİKLİĞİ- Yrd.Doç.Dr.Fuat BEŞKARDEŞ
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) aşırı hareketlilik, kısa dikkat süresi ve ataklıkla (yetersiz dürtü kontrolü) karakterize bir bozukluktur.
DEHB çocuk ve ergen ruh sağlığı ve hastalıkları bölümlerine yapılan başvuruların en sık nedenlerinden biridir. Okul öncesi çocuklukta başlayıp yetişkin yaşamda da değişik bulgularla seyredebilen süreğen bir bozukluktur.
Tedavi edilmediği takdirde, belirtileri çocuğun eğitim ve yaşantısının hemen her alanını olumsuz etkilemekte, yoğun ruhsal, sosyal ve okul sorunları ortaya çıkmaktadır.
“Dikkat eksikliği ve hiperaktivite sendromu” adıyla, çocuklarda ve ergenlerde; dikkat ve konsantrasyon güçlüğü, dürtüsellik ve aşırı hareketlilik ana belirtileriyle dikkat çeken, gerek okul hayatına ve akademik başarıya gerekse aile ve sosyal hayatına yansıyan aksamalar ve dalgalanmalar ile farkedilen bir durumdur. Hastanın yaşı büyüdükçe koşma, tırmanma, her an kıpır kıpır olma gibi belirtilere daha az rastlanır belirtiler ön ancak bunların yerine işinde aşırı verimsiz çalışma, trafikte tehlikeli araç kullanımı gibi plana çıkar.
Yetişkinlik döneminde , daha çok, konsantrasyon, planlama ve organizasyon becerilerindeki problemlere yerini bırakarak “dikkat eksikliği sendromu” tanısıyla karşımıza çıkar; ve kişinin hem iş hayatına hem de özel ve sosyal hayatına yansıyan aksamalara neden olabilecek potansiyeldedir.
Yetişkinlik döneminde, dikkat eksikliği sendromunun belirtirileri ;
Günlük iş, uğraş ve aktiviteler sırasında dikkat ve konsantrasyon süreleri kısadır; çevresel uyanlar tarafından kolaylıkla ilgileri dağılabilir ve performansları etkilenebilir.
Söylenen bir şeyi hatırlayamayabilirler. Yönerge ve talimatları bir kerede anlamakta, akıllarında tutmakta ve hatasız uygulamakta zorlanabilirler.
Konuşkandırlar ancak genellikle konudan konuya atlayarak, hızlı ve karmaşık çağrışımlarla konuşurlar. Bazen odağı kaybederler.
Düşünmeden konuşurlar, bazen düşünmeden davranabilirler de. Bazen istemeseler de kırıcı olabilir ve bu nedenle de, söyledikleri ya da yaptıkları şeylerle ilgili sıklıkla pişmanlık hissederler.
Dinlemekte zorlanabilirler, sık sık karşıdakinin sözünü keserler, sabırsızlanırlar.
Zaman planlaması konusunda zorlanırlar; genellikle randevularına geç kalırlar, işleri ya son dakikada yetiştirirler ya da hiç yetiştiremez ve ek süre talep ederler.
Planlama ve organizasyon becerileri zayıftır; işleri ve günlük aktiviteleri önem ve öncelik sırasına koymakta, bir işin ya da aktivitenin alacağı zamanı öngörmekte, günlük programlarını ve ilişkilerinin sınırlarını ayarlamakta zorlanırlar.
Kolayca hayal kırıklığına uğrayabilir ve sıkılabilirler.
Duygulanımları değişkendir; bu bazen bazı kişilerde dengesizlik olarak adlandırılabilecek boyutlara da varabilir.
Sınırlarları belirlemekle ilgili yaşadıkları problem, ilişkilerinde de yansıma bulur. “Hayır” demekte, sınır koymakta zorlanırlar; yakın-uzak, mahrem-aleni gibi sınırları karmaşıklık ve değişkenlik sergileyebilir, gel-gitler içerir.
Yetişkinlik döneminde azalmakla birlikte, bazen bazı kişilerde hareketlilik ve yerinde duramama hali gözlenebilir. Sık sık oturuş pozisyonu değiştirmek, odanın içinde sıkça gezinmek, masaya ya da koltuğun kenarına parmaklarla vurmak, ayak ya da bacak sallamak, konuşurken ya da dinlerken göz kontağını kaybetmek gibi davranışlar gösterebilirler.
Güçlü ve yaratıcı potansiyellerine rağmen öz güven ve öz saygı açılarından dalgalanmalar ve güvensizlikler yaşayabilirler. Bu da, sürekli olarak işleri sürüncemede bırakma eğilimleri, bir işe başlamakta ve başladıklarında sürdürme ve tamamlamada güçlük çekmelerine bağlı olarak karşılaştıkları eleştiriler ve yaşadıkları başarısızlıklarla doğru orantılı olarak derinleşir. Öte yandan bu da genel kaygı seviyelerini arttırır. Bu duyguların birikimi zaman içinde depresyona zemin hazırlayabilir.
Erişkin bir DEHB’lu bireyde dikkatsizlik, huzursuzluk, duygusal oynaklık, dağınıklık, organize olamama, strese aşırı duyarlı olma, dürtüsellik sıra bekleyememe, acelecilik, sabırsızlık belirtilerinin ön planda olduğu kaotik, karmaşık bir yaşam biçimi izlenir. Erişkin dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunda en sık rastlanan 5 belirti şunlardır:
- Dikkatini verememe
- Organize olamama
- Huzursuzluk
- İşleri bitirmekte güçlük
- Eşya kaybetme
DEHB olan çocukların %30’unda genç erişkinlik döneminde belirtiler ortadan kaybolurken yaklaşık %40’ında belirtiler erişkin dönemde de çeşitli sosyal ve duygusal güçlüklerle sürer. % 30’luk bir grupta ise DEHB bulgularının yanı sıra erişkin dönemde tabloya alkolizm, madde kullanımı ve antisosyal kişilik bozukluğu gibi sorunlar da eklenir. Bu kötü gidişin en güçlü belirleyicisi çocukluk döneminde aile içi sorunların da yoğun olarak yaşanmasıdır.
Erişkin dönemde bu hastalığın doğru teşhis edilememesi ya da uygun olmayan bir tedavinin uygulanması hastanın yaşamında telafi edilmesi zor kayıplara yol açabileceği gibi, hastanın yaşamı üzerindeki denetimini kaybederek olumsuz çevrelerin içine, madde bağımlılığına, yasa dışı bir takım faaliyetler içine sürükleyebilir.
Tedavi Biçimleri
Tedavide davranış modifikasyonu tedavisi ve ilaç tedavileri bir arada kullanılır. Her vakada kişinin ihtiyacına göre tedavi şekillendirilir. Tedavi üç aşamadan oluşur.
1.Temel değerlendirme: Tanı konmasını takiben hedef belirtiler ve hastalığın sebep olduğu bozulma derecesi tespit edilir.
2.Tedavi stratejisi: Hedef belirtilerin azaltılmasına yönelik en uygun tedavi stratejisi seçilir.
3.Belirti takibi ve tedavinin düzenlenmesi: Öğrenme, akademik başarı, aile içi etkileşim gibi alanların taranması ve tedavinin sorunlara göre güncellenmesini içerir.
Kişinin ve yakın çevresinin, bu sendrom hakkında bilgilenmesi en temel gelişim ve yardım aracıdır. Kişi, yaşadığı zorluğa dair farkındalık kazandıkça, bilgilendikçe, yaşamını yapılandırması ve baş etme becerilerini o yönde geliştirmesi kolaylaşır. Kişinin zorlandığı başlıca alanlar olan, planlama ve organizasyon becerilerini geliştirmesi adına bu konuda hazırlanmış kitaplardan, eğitimlerden, seminerlerden ve grup çalışmalarından faydalanması yaygın ve iyi sonuç veren alternatiflerdir. Psikoterapi ve buna paralel ilaç tedavisi de; kişiye, durumun özelliklerine ve sendromun etki boyutlarına göre yapılandırılarak faydalanılabilecek profesyonel yardım alternatiflerindendir.