Edirne– Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Saniye Şen, Tıp Fakültesi Hastanesi’nde düzenlediği basın toplantısında günümüz insanının başının, yaşam kalitesini bozan, en sık ölüm nedeni oluşturan ve beslenme ile sıkı ilişkisi bulunan 5 grup hastalıkla dertte olduğunu söyledi.
Bunların, kalp damar hastalıkları, hipertansiyon, obezite, Metabolik Sendrom, diyabetes mellitus Tip 2 ve kanser hastalıkları olduğunu ifade eden Şen, beslenme hatalarının bu hastalıklarla ilişkisinin, diğerlerinden çok daha güçlü olduğunu belirtti.
Şen, ilk çağ insanın ve Sibirya’nın kuzey doğusunda yaşamış olan atalarımızın doğal beslendiklerini, yaklaşık 320 yabani ot ve sebze, ormanın doğal yemişleri, meyve ve tohumları, yağsız, çiğ ve farklı av eti yiyerek, yağ asidi içeren bitkisel yağları az kullanıp aktif yaşadıklarını anlattı. Orta çağ insanının, üç beyazla (şeker, un, tuz) tanıştıktan sonra boyunun ve ömrünün kısaldığını söyleyen Şen, raşitizm ve çocuk ölümlerinin arttığını, kemik erimesi ve vitamin eksikliğinin geliştiğini bildirdi.
Yirminci yüz yıl insanının, sigara, alkol ve kahve ile birlikte hazır gıda ile tanıştığını anlatan Şen, şöyle konuştu:
”Lifi, minerali ve vitamini alınmış buğdaygiller, rafine unlu yiyecekler, toksit beyazlatıcılı yiyecekler, bol asit, şeker ve tatlandırıcı, kirletilmiş meyve ve sebze, yağlı besi eti, yüksek oranda tuz kullanımı, endüstriyel doymuş tarns yağlar, GDO’lu nitratlı-hormonlu besinler gibi, albenisi ve kar payı yüksek, dağıtımı ve servisi kolay, raf ömrü uzun olan bu yiyeceklerin kullanımı hızla yayıldı.
Bunun sonucunda son 20 yılda obezite, Dünya sağlık Örgütü’nün 2000 yılı raporuna göre 3 kat arttı. Dünya genelinde, 1 milyar olan hipertansif insan sayısının 2025 yılında 1.6 milyara, diyabetik sayısının da 2030 yılında 366 milyona ulaşılacağı düşünülmektedir. Beslenme bozukluğu ile ilişkili salgın hastalıklar, son 10 yılda ikiye katlandı. Yetişkin insanların yüzde 32’si açık hipertansiyonlu bir o kadarı da ön hipertansiyonlu. Yüzde 14’ü açık, bir o kadarı da ön-gizli diyabetik. 1/3’ü obez, 1/3’ü metabolik sendromlu hale gelmiştir. Yanlış beslenme ve tuz kullanımı ile ülkemizde hipertansiyon da ABD, İngiltere, Çin ve Japonya’nın önüne geçerek en yüksek düzeye ulaşmıştır.”
Şeker ve tatlandırıcı kullanımı yüksek
Saniye Şen, Türkiye’deki besi maddelerinin kullanımındaki son durumu hakkında da bilgi verdi.
Şen, ülkemizde tuz kullanımının, kişi başına günde 18 gramla, dünyada en yüksek orana sahip olduğunu ifade ederek, ”Zeytinyağı kullanımı, kişi başına yılda 2 kilogram. Bu, yılda 25 kilogram olan Avrupa ülkelerinin 20’de biri kadar. Ülkemizde zeytin ağacı 150 milyon. Bunun 50 milyonu, Cumhuriyetin ilk yıllarında yetiştirilmiş. Şimdi ise getiri düşüklüğünden desteklenmediği için kesiliyor, yetiştirilmiyor. Trans yağ kullanımı, diğer ülkelerde yüzde 9’la sınırlandırılmış. Bizde ise bazı bölgelerde yüzde 40’lara ulaşıyor. Şeker kullanımı, yılda kişi başına 25 kilogram. Ülkemizde yapay tatlandırıcı sınırlandırılması yüzde 15. Dünyada, en yüksek ikinci ülke olan ABD’de bu oran yüzde 2’ler seviyesinde sınırlandırılmış. Ülkemizdeki tatlıların çok önemli bölümünde GDO’lu mısırın şurubu kullanılmaktadır. Sebzelerin büyük bölümünde dolapta 3 gün bile tutulamayacak düzeyde hormon, yüksek düzeyde nitratlı gübre kullanılmaktadır” dedi.
Şen, beslenme bozukluğuna bağlı olarak, ülkemizdeki yetişkin insanların yüzde 33’ünün ilaç alması gereken düzeyde bulunduğuna da dikkati çekerek, şunları söyledi:
”Bu da 25 milyon insan demektir. Bir o kadarı da gelecekte ilaç almak zorunda olacak ön hipertansiyonlu. Bu insanların yüzde 14’ü olan 8 milyon kişi ise sürekli ilaç almak zorunda olan şeker hastası. Yetişkin insanlarımızın 3’de biri şişman ve metabolik sendromlu. Bu durumda, hepimize ve yönetenlere çok önemli görevler düşmektedir. Sağlık sorunu soyut ele alınmaz. Doğal, lifli, sebze ağırlıklı beslenme koşullarını sağlamak görevi kişisel sorumluluklarla başlamaktadır.”