Yapay tatlandırıcılar üzerine tartışmalardan biri bitmeden diğeri başlıyor. Son bir araştırma, bağırsakların yapay tadlandırıcıları tıpkı şeker gibi algıladığını ve zayıflatıcı etkisi olmadığını ileri sürdü. Ancak bilim insanları, bunun kesinlik kazanması için daha çok araştırma yapılması gerektiğine işaret ediyor. Yapay tatlandırıcıları hekimler genellikle tavsiye etmiyor. Bellek kaybı ve kemik erimesine yol açtığı şüpheleri de var.

Reyhan Oskay

Bilim Teknik / Cumhuriyet– Bilim insanları daha önce yiyeceklerin içerdiği şekerin incebağırsaktaki emiliminin bir protein –şeker taşıyıcı- aracılığı ile yapıldığını ortaya çıkartmıştı. Bu proteinin miktarı yiyecekteki şeker içeriğine bağlı olarak değişir. İncebağırsak, glikozu hisseden bir sistemden yararlanarak bu değişikliği kontrol altında tutar. İşte bugüne dek bu sistemin nasıl çalıştığı bilinmiyordu. Şimdi Liverpool Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nden Soraya Shirazi-Beechey’in öncülüğünde yürütülen bir çalışma, bu sistemin çalışma mekanizmasını açığa çıkarttı. “Şekerin tadını algılayan reseptör (algılayıcı) ve tat taşıyıcı protein –gustducin- bağırsaktaki tat hücrelerinde de mevcuttur” diye konuşan Shirazi-Beechey, “İşte şekerin tadını algılayan bu proteinler, insanların ve hayvanların bağırsaklarında glikoz olup olmadığını tespit edebiliyor” diyor. Shirazi-Beechey farelerde tespit edilen bu mekanizmayı şöyle açıklıyor:

“Bu proteinlerden sorumlu genlere sahip olmayan fareler, incebağırsaklarında şeker taşıyıcılarını üretemez. Bunun sonucunda bağırsaklarındaki şekeri emme kapasitesini düzenleyemezler. İlginç olan bu reseptörün yiyecek ve içeceklerin içindeki yapay tatlandırıcıları tespit etme becerisine de sahip olması. Ve bu, incebağırsakların yiyecekle vücuda giren şekeri emme kapasitesini arttırır. Sonuçta yapay tatlandırıcı kullanan insanların niçin kilo veremediğini daha ileri çalışmalarla çözebiliriz.”

Liverpool Üniversitesi’nin bu buluşu, kan şekeri anormal düzeylerde seyreden şeker hastaları gibi beslenme şekline bağlı belirli hastalıklara sahip olan insanlara büyük yarar sağlayacak. Shirazi-Beechey bu çalışmanın gelecekte ne gibi yararlar sağlayabileceğini şöyle açıklıyor:

“Bu tat reseptörlerini kullanmanın bir yolunu bulursak, ışığı kısmaya yarayan elektrik anahtarları gibi, vücudun uygun miktarda şekeri emmesinin yolu açılacak. Şimdi ekibimiz büyük bir heyecanla bu hedefe ulaşmak için çabalıyor.”

Bu buluşun yarış atları üzerinde de büyük etkisi olacağını belirten Shirazi-Beechey, “Atların, uzun yarışlarda performanslarını sürdürebilmeleri için glikoz düzeylerinin hep yükseklerde seyretmesi gerekir. Yarıştan önce ve sonra yiyecekler aracılığı ile bu reseptörleri faal hale getirebilirsek bağırsaklarının glikozu emme kapasitesini arttırabiliriz” diyor.

 

Türk bilim insanları temkinli

Bu araştırma ile ilgili görüşlerine başvurduğumuz bilim insanları, bu çalışmanın henüz bir hayvan araştırması olduğunu ve ilk bulguları ileri taşıyacak daha ayrıntılı çalışmaların henüz yapılmamış olmasından dolayı sonuçlara temkinli yaklaşıyor.

Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroentroloji Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Neşe İmeryüz, ilk sonuçlara bakıp yapay tatlandırıcıların kilo kaybına yol açmadığı gibi kilo aldırdığı varsayımını doğru kabul emenin tehlikeli bir yaklaşım olduğunu savunuyor.

Dr. İmeryüz’ün görüşleri şöyle: “Araştırmayı inceyince gördüm ki yapay tatlandırıcılar şeker emen pompanın yapımını ve dolayısıyla şeker emilimini arttırıyorlar ama aynı zamanda kanda insülin salgısını artıran ve kanda dolaşan şekerin kas ve karaciğer hücrelerine girmesini sağlayan peptid hormonların yapımını da uyarıyorlar. Dolayısıyla insanda nihai etki şişmanlığın ve kan şekerinin artması mı, azalması mı yoksa değişmemesi mi olur belli değil. Bu buluş kan şekerini kontrol etmek için kullanılabilecek yeni bir mekanizmayı ortaya koyduğu için önemli.”

Marmara Üniversitesi Gastroentroloji Bilim Dalı’ndan Doç. Dr. Osman Özdoğan da aynı görüşte. Bu ilk bulguların ileri çalışmalarla desteklenmedikçe hemen kabul edilmemesi gerektiğini söylüyor. Kaldı ki Özdoğan diyet ürünlerinin tüketilmesine sıcak bakmadığını şu sözleriye açıklıyor:

“Nasılsa kilo aldırmaz düşüncesi ile bu ürünler gereğinden fazla tüketiliyor ve sonuçta vücuda giren kalori azalmıyor. En ideali hiçbirini kullanmamak. Diğer taraftan sürekli tatlandırıcı kullanan birinin kan şekeri düzeyini arttırıyor olabilirler.”

Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği Başkanı Prof. Dr. Sema Akalın, Shirazi-Beechey’in araştırmasıyla ilgili ileri çalışmaların yapılmasının gerekli olduğuna inanıyor. Bugüne dek yapay tatlandırıcılara temkinli yaklaştığına dikkat çeken Akalın, tatlandırıcı içeren yiyecek ve içeceklerin yalnızca içindeki tatlandırıcı nedeniyle değil, diğer katkı maddelerine bağlı olarak da şeker hastalarına zarar verdiğini belirtiyor.

Diyet kola başta olmak üzere tatlandırıcılı meşrubatların sağlık açısından tüketilmesini doğru bulmadığını açıklayan Akalın, “Aslında diyabet hastalarıma tatlandırıcıları hiçbir koşulda önermiyorum. Atadan, dededen kalma ayran en ideal içecek” diyor.

 

Yaşama geçiş süresi uzun

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Oğuzhan Deyneli, yapay tatlandırıcıları temel işlevinin kanda şekeri yükseltmeden şeker tadı vermesi olduğuna dikkat çekiyor. “Bunların kalori vermemesinden yararlanarak kilo kaybına yol açabileceğini de düşünüyoruz” diye konuşan Dr. Deyneli, Shirazi-Beechey’in araştırmasından elde edilen sonuçların, şeker emilimi mekanizmasının yalnızca tek bir basamağında etkin olduğunu, bütün mekanizmayı nasıl etkileyeceği konusunda henüz yeterli bilginin bulunmadığını söylüyor.

“Şekerle veya tatlandırıcılar ile uyarılarak artan glikoz emiliminin sonuçları ile ilgili henüz bir yorumda bulunabilmek mümkün değil” diye konuşan Dr. Deyneli, ancak bağırsaklardan glikoz emilmesinde rol oynayan bu sistemin, diyabet tedavisinde kan şekeri kontrolü için yeni çıkışlar arayan bilim adamları için yeni bir umut gibi göründüğüne dikkat çekiyor. Dr. Deyneli bu alandaki öncü çalışmalara da değiniyor:

“Daha önce böbreklerden glikozun geri emilmesini önleyerek, glikozun (şekerin) böbrek aracılığı ile daha fazla atılmasını sağlayarak kan şekeri kontrolüne katkıda bulunan ilaçlar diyabet tedavisi için yeni bir seçenek olacabileceğini diyabetli bireylerde yapılan ilk çalışmalarda göstermişlerdi. Bu yeni grup ilaçlarla ilgili araştırmalar faz 3 aşamasında halen sürüyor (SGLT2 inhibitörleri,http://cme.medscape.com/viewarticle/578176 ). Benzer şekilde bağırsaklarda yoğun olarak bulunan ve glikozun emilmesinde rol alan SGLT1 üzerinden çalışacak ilaçlar da yeni bir antidiyabetik ilaç grubunun ortaya çıkmasına olanak sağlayabilirler. Şimdilik bu sadece bir öngörü, bilim dünyasında düşündüklerinizin hayata geçmesi çok uzun sürmediği de unutulmamalı.” Kaynak::(www.pnas.org/cgi/doi/10.1073/pnas.0706678104)

 

Diyabetik gıdalar zayıflatmaz

Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı Prof.Dr. Metin Özata ise söz konusu araştırmanın henüz hayvan çalışması olduğunu, insanlar üzerinde yapılacak ileri çalışmalardan sonuç alınmadan tatlandırıcıların vücutta yapacağı tahribat konusunda kesin bir şey söylemenin doğru olmayacağını vurguluyor. Bugüne dek yapay tatlandırıcılar konusunda sürdürülen çalışmalarda bu ürünlerin kalsiyum atılımını artırdığı ve unutkanlığa yol açtığı yolunda bulguların elde edildiğini söylüyor.

Dr. Özata’nın diyabetik ürünlerle ilgili görüşleri şöyle: “Üzerinde veya etiketinde “diyet’’, “light’’ veya “diyabetik’’ yazan gıdaların esas özelliği düşük kalorili olmaları. Diyabetik olanlar tatlandırıcı ile yapılır. Bunların da kalorisi var. Bu nedenle yiyeceklere ilave etmek yerine yiyeceğiniz bir gıda yerine yenmesi gerekir. Diyabetik reçelin 100 gramında 208 kalori, diyabetik çikolatanın 100 gramında 569 kalori ve diyabetik bisküvinin 100 gramında 538 kalori olduğunu unutmayınız.”

 

Zayıflamak için Gİ diyeti yapınız

Zayıflamak için tatlandırıcı veya diyet gıda yerine glisemik indeks (Gİ) diyeti denilen beslenme tarzının seçilmesinin daha doğru olacağını belirtiyor Özata:

“Gİ karbonhidratların kan şekerini yükseltme gücünü gösteren bir kavram. Gİ’ye dayalı beslenme kilo kontrolü sağlıyor ve kronik hastalıklardan bizi koruyor. Özellikle kilo vermek isteyenler, atıştırma atakları, kan şekeri düşüklüğü, şeker hastaları ve metabolik sendromu olanların mutlaka bu şekilde beslenmesi gerekir. Düşük Gİ’li gıdalar yemek gerekir. Örneğin beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği, pirinç pilavı yerine bulgur pilavı, patates yerine kuru fasulye yenmeli. Bal, pekmez, reçel yerine ise meyve yenmeli.”

 

Tatlandırıcı nedir?

Şeker hastalarının tatlandırıcı ihtiyacını sağlamak üzere kullanılan kimyasal maddelere tatlandırıcı denir. Bunların kalorisi yoktur, şeker tadı verirler. Gebeyken tatlandırıcı kullanılmamalıdır. Mecbur değilseniz tatlandırıcı kullanmayınız. Ancak kullanmak istiyorsanız daha çok tercih edilmesi gerekenler aspartam içeren tatlandırıcılardır. Ancak yukarıda verilen yeni bilimsel gelişmeler bize yapay tatlandırıcıların kullanılmaması gerektiğini önermektedir. Sorbitol, mannitol ve fruktoz sofra şekeri kadar olmasa da kaloriye sahiptir. Piyasada satılan diyabetik gıdalara katılırlar. Fazla yenirse kilo aldırır ve ishal yapabilirler.

Aspartam: Sofra şekerinin 200 katı kadar tat verir. Isıtıldığında tat verme özelliğini kaybeder.

Sakkarin: Şekerden 200 -300 kat daha tatlıdır.

Siklamat: Şekerden 30 kat daha tatlıdır. Isıya dayanıklıdır.

 

Kaynaklar:

Robert F. Margolskee ve arkadaşları, T1R3 and gustducin in gut sense sugars to regulate expression of Na_-glucose cotransporter 1. PNAS, PNAS September 18, 2007 vol. 104, no. 38, 15075–15080

Prof. Dr. Metin Özata, Diyabetle Kaliteli Yaşam Rehberi, Gürer Yayınları, 2008

Prof. Dr. Metin Özata, Gİ Diyeti, Erko Yayıncılık, 2008