Bir Psikiyatristin Günlüğü

Psych-Istanbul, Cinema-Philia, Tiyatroseverler ve Hayata Dair Ayrıntılar…

"Site varsayılanı" tarafından yazılmış yazıları görüntülüyorsunuz

Stephenie Meyer’ın kitap serisinden uyarlanan Alacakaranlık serisinin üçüncü filmi bugün gösterime girdi.

Stephenie Meyer’ın çok satan kitap serisinden sinemaya aktarılan “Alacakaranlık”  serisinin üçüncü filmi, “Alacakaranlık Efsanesi: Tutulma”, bugün ABD ile eşzamanlı olarak Türkiye’de de gösterime girdi.

Catherine Hardwicke’in yönettiği, Kristen Stewart, Robert Pattinson ve Billy Burke‘ün başrollerinde yer aldığı filmde, Bella Swan, Edward Cullen ve Jacob Black arasındaki aşk üçgeninin bir dönüş noktasına ulaşması, Cullenlar ve Kurt Sürüsü’nün ortak bir tehlikeye karşı birleşmek zorunda kalması bekleniyor.

İlaç Takip Sistemi (İTS) kapsamında Mayıs ayı içinde başlatılan karekod uygulaması gereği, firmalara karekodsuz ilaçları 1 Temmuz’a kadar değiştirmeleri için tanınan süre bugün sona eriyor. Yarından itibaren eczaneler, karekodu bulunmayan ilaçları yurttaşlara veremeyecek.

Türk Eczacıları Birliği (TEB) Genel Sekreteri Özgür Özel, İlaç Takip Sistemi’nin 16 Mayıs’ta uygulamaya konulduğunu, bu tarihten itibaren eczaneler tarafından karekodlu ilaçların satışının sisteme bildirilmesinin zorunlu hale geldiğini anımsattı. Sağlık Bakanlığı’nın, ambalajında karekod bulunmayan ürünlerin ise ”G2D” adı verilen geçici karekodların yapıştırılması yöntemiyle satılabilir hale geleceğini belirttiğini anlatan Özel, ilaç firmalarının sorumluluğunda olan bu uygulamaya, firmaların yeterince önem vermediğini ve verilen sürelerde işlemleri tamamlayamadığını söyledi.

Özel, Sağlık Bakanlığı tarafından yayımlanan yönetmelik gereğince, 1 Temmuz 2010 Perşembe gününden itibaren, karekodsuz ilaçların satışına izin verilmeyeceğini vurgulayarak, şunları söyledi:
”Karekodlu ilaçların satışının İlaç Takip Sistemi’ne bildirimi için eczaneler bir bilgisayar işletim programına ihtiyaç duymaktadırlar. İhtiyaç duyulan eczane paket programı, karekod okuyucu gibi donanımların temini konusunda, Birliğimiz, Eczacı Odalarımız ve eczacılarımız üzerlerine düşeni fazlasıyla yerine getirmiştir.

Ayrıca, Haziran ayı başında yapılan değerlendirmede, firmaların sorumluluğunda olan karekodsuz ilaçların karekodlu hale getirilmesi için, bu ilaçların tespiti ve bildirim işlemlerinin gerçekleştirilmesi amacıyla, Birliğimizin girişimleri ile eczane paket programlarında ‘Karekodsuz İlaç Bildirim Modülü’ oluşturulması sağlanmıştır. Bildirimlerin ecza depoları aracılığıyla ilaç firmalarına iletilmesi böylelikle firmaların da karekodsuz ilaçları G2D (geçici karekod) ile etiketli hale getirmesi için bir sistem kurulmuştur.”
 

Her dört ilaçtan biri karekodsuz

Hala çok sayıda karekodsuz ilaç bulunduğunu ifade eden Özel, ”Şu ana kadar elde edilen tüm veriler, eczanelerdeki her 4 ilaçtan en az birinin karekodsuz olduğunu göstermektedir. Bu durum, 01.07.2010 tarihinden itibaren satışı mümkün olamayacak olan bu ilaçların, eczaneler tarafından depolar aracılığıyla firmalara iadesini zorunlu kılacaktır. Firmaların, bu ilaçları karekodlu hale getirmesi için de 15 günlük ek süreye ihtiyaç duyulacağı değerlendirilmektedir” diye konuştu.

Özel, her 4 ilaçtan en az birinin karekodsuz olmasının, reçetelerin 4 kalem ilaç içerdiği göz önünde bulundurulduğunda, reçetede yer alan en az bir ilacın eczane tarafından verilememesi ve hemen her reçetenin karşılanmasında sorunla karşılaşılması anlamına geleceğini bildirdi.
TEB’in bu süreçte, İlaç Takip Sistemi ve karekodsuz ilaçların durumu hakkında ilgili Bakanlıklar ve Sosyal Güvenlik Kurumu yetkililerine düzenli olarak bilgi verdiğini dile getiren Özel, eczanelerde bulunan ilaçların iade sürecine girmeden karekodlu hale getirilmesi ve vatandaşın ilaç temininde sıkıntı yaşamaması için 1 Temmuz Perşembe gününe kadar tanınan sürenin uzatılması gerektiğini kaydetti.

Özel, eczanelerin bu uygulamaya hazır olmasına karşın karekodsuz ilaçların mevcut hali ile satışı için verilen sürenin yetersiz olduğu uyarısında bulunduklarını ifade ederek, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer ve diğer ilgili yetkililerle çözüm için biraraya gelmek ve konuyu mütalaa etmek istediklerini söyledi. Bunun için Bakan Dinçer’den randevu talep ettiklerini belirten Özel, görüşmenin gerçekleşmesi halinde karekodsuz ilaçlar ile ilgili son verileri Bakan Dinçer’e ileteceklerini bildirdi. Özel, ”Bu erteleme talebi, firmaların verilen süre içerisinde karekodsuz ilaçların karekodlu hale getirilmesi sürecini tamamlamamış olmasından kaynaklıdır” dedi.

Karekodsuz ilaçların satılamaması halinde vatandaşların mağdur olacağını öne süren Özel, ”1 Temmuz tarihinden itibaren oluşacak yeni kaos ortamından, en fazla hastalarımız ve biz eczacılar zarar göreceğiz. Bugüne kadar üzerine düşen her türlü sorumluluğu yerine getirmiş olan biz eczacılar, hastalarımızın ilaca ulaşma özgürlüğünü engelleyecek ve gerçekçi olmayan geçiş sürecinin uzatılmasını talep ediyoruz” diye konuştu.

”Çingeneler Zamanı” adlı filmin Boşnak yönetmeni Emir Kusturica, Türkiye’de üretilen sanat eserlerinin, özellikle son yıllarda dünyada ses getirmeye başladığını söyledi.

 Bursa Büyükşehir Belediyesi’nce bu yıl 49’uncusu düzenlenen Uluslararası Bursa Festivali kapsamında Bursa’ya gelen Emir Kusturica, Kervansaray Termal Otel’de basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Kusturica, bir gazetecinin, ”Türk müziğini ve sinemasını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusu üzerine, Türkiye’deki sinema çalışmalarını yakından takip ettiğini söyledi.

Yönetmen Fatih Akın’ın yakın arkadaşı olduğunu belirten Kusturica, ”Özellikle son yıllarda Türkiye’den üretilen sanat eserlerinin dünyada çok büyük etkisi olmaya başladı. Bu durumu, aynı zamanda Balkanlarda gizli kalmış hazinelerin ortaya çıkmasıyla ilgili bir süreç olarak değerlendiriyorum” dedi.

Kusturica, ”Türk sinemasından kimleri tanıyorsunuz?” sorusuna, ”Türk kültürü, Türk kelimesinden de geniş bir anlam ifade ediyor. Benim için Yılmaz Güney sinemada bir kahramandır. Güney’in ilk filmini izlediğimde ‘Türk yönetmen’ diye tanımıştım. Daha sonra Kürt bir yönetmen olduğunu öğrendim. Türk kültürü, Kürt kültürü, Sırp kültürü, Bosna kültürü… Benim için bu kültürel çeşitlilikle Balkanlar, benzersiz bir coğrafyadır” yanıtını verdi.

Filmlerinde neden en çok yoksulluk konusunu işlediğinin sorulması üzerine Kusturica, Balkanlarda yaşayan biri olarak yoksul insanlara karşı empati duyduğunu ifade ederek, ”Zengin insanların, her zaman neden bu kadar telaşlı olduklarını merak etmişimdir” diye konuştu.

Kusturica, İsrail’in Gazze’ye yardım götüren gemilere yönelik yapılan saldırı hakkındaki görüşlerinin sorulması üzerine de saldırıda hayatını kaybedenler için çok üzüldüğünü belirtti.
Emir Kusturica, bu akşam Kültürpark Açıkhava Tiyatrosunda konser verecek.

Beyoğlu Sineması, yaz sezonuna girilirken Beyoğlu’nda sinema geleneğini canlı tutmak amacıyla yeni bir toplu gösterime başlıyor. Beyoğlu Sineması sinemaseverlere aralarında Oscarlı filmlerin de yer aldığı son dönemin en fazla adından söz ettiren ve yüksek gişe rakamlarına ulaşan vizyon filmlerini sunuyor.

 Sinema Yazarları Derneği’nin (SİYAD) yıl boyunca vizyona giren filmlerden en iyilerini seçtiği 10 filmden oluşan bu yılki programı, Beyoğlu Sineması, 2009’da hayatını kaybeden “sinemanın büyük ustası”, yönetmen Zeki Ökten’in anısına düzenliyor. Beyoğlu’nun sinemasızlaştırılmasına bir tepkiyi de içeren toplu gösterim programı bu yıl 11-24 Haziran tarihleri arasında Beyoğlu Sineması’nda yapılacak.

SİYAD’ın “2009 Yılının En İyi Yabancı Filmleri” olarak belirlediği 20 filmin içinden seçilen ve gösterime sunulan 10 film arasında Oscarlı Slumdog Millionaire (Milyoner) ve bu yıl Oscar’a 9 dalda aday gösterilen ve üç dalda ödül alan James Cameron’un tüm dünyada yoğun ilgi gören filmi Avatar’ın yanı sıra Michael Moore’un yazıp, yönettiği ve oynadığı Kapitalizm: Bir Aşk Hikayesi de yer alıyor.

14 günlük toplu gösterimde yer alan filmler şöyle:” Açlık” (Hunger), “Yasak Bölge 9” (District 9), “Avatar”, “Şampiyon” (The Wrestler), “Milk”, “Okuyucu” (The Reader), “Son Veda” (Okuribito), “Milyoner” (Slumdog Millionaire), “Kapitalizm: Bir Aşk Hikayesi” (Capitalism: A Love Story), “Küçük Deniz Kızı Ponyo” (Ponyo on the Cliff by the Sea).

İstanbullu sinemaseverlerin toplu gösterim sayesinde bu filmleri ilk kez ya da yeniden seyretmelerine olanak vermek amacıyla, Beyoğlu Sineması tüm gün ve seanslarda bilet fiyatlarını 5 TL olarak belirledi. Beyoğlu Sineması, sinemaseverlerden gelen ilgi ve talebe göre yaz boyunca farklı seçkilerden oluşan yeni toplu gösterimler olabileceği mesajını verdi.

Diyet yapmak yerine uyulacak 10 altın öneri

Medical Park Ordu Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Diyetisyen Tuğçe Örnek son yıllarda her yaz döneminde yeniden gündeme gelen diyet ve beslenme üzerine söyleşi yaptık.

Örnek, özellikle sadece yaz aylarında değil bireylerin kendi sağlıkları için “Yeterli ve dengeli beslenmeyi” öğrenmeleri ve bunu hayatlarının bir parçası haline getirmeleri gerektiğini vurguluyor. “Yaza girerken hafiflemek bikinilerin içerisinde güzel görünmek elbette ki pek çok insan için önemli ama bu endişe ile sağlıksız diyetler yapmak, vücudu zorlamak çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir.” diyen Diyetisyen Tuğçe Örnek, Gazetelerden ya da internet sayfalarından okunarak yapılan kısa süreli şok diyetler ilerleyen zamanda geri dönüşü oldukça zor olacak olan zararlar verebileceğine dikkat çekiyor.

Medical Park Ordu Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Diyetisyen Tuğçe Örnek “Güzelleşelim derken sağlıklarından olabilirler. Halbuki yeterli ve dengeli beslenebilmek için uyulacak birkaç kural ömür boyu fit ve sağlıklı bir bedene kavuşmalarını sağlayabilir.”
Diyet yapmak yerine uyulacak 10 altın öneri;

1.Öğün atlamayın.
Öğün atlayınca zayıflanır düşüncesi tamamen yanlıştır, aksine öğün atlayan kişinin metabolizma hızı azaldığı için bu şekilde verilen kilolar fazlasıyla geri alınır. Sabah, öğle, akşam mutlaka ana öğünlerinizi her gün aynı saatte olacak şekilde düzenli alın. Aralarda da hafif hafif beslenmeyi unutmayın. Aralarda yiyebileceğiniz en uygun atıştırmalıklar şunlardır; 1 porsiyon kuru veya taze meyve (1 küçük boy elma veya 4 adet kuru kayısı), 1 su bardağı süt veya ayran, 1 avuç leblebi veya 3-4 adet şekersiz kepekli bisküvi. Akşam yemeğinizi geç saatlere bırakmayın ama mecbur kaldıysanız sebze yemeği, yoğurt, ekmek gibi hafif yiyecekler tüketin.

2.Öğünlerinizi çeşitlendirin .
Tek tip beslenme doğru değildir. Yeterli dengeli beslenip, ideal kilonuza erişmek için aynı öğünde vücudunuzun ihtiyacı olan tüm besin gruplarından (süt-yoğurt, et-kurubaklagil, meyve, sebze, tahıl) dengeli bir şekilde almalısınız. Mesela öğle yemeğine örnek bir menü; mercimek çorba, etli taze fasulye, yoğurt, kepekli ekmek arada 1 porsiyon meyve.

3.Posa tüketiminizi arttırın .
Hem sindirim sistemi sağlığınız hemde tokluk hissinizin gelişmesi için günlük posa alımınızı arttırın. Beyaz ekmek yerine kepek veya çavdar veya tam buğday ekmeği, pirinç pilavı yerine bulgur veya tam buğday makarnası tüketin, meyvelerinizi soymayın haftada 2 kez kurubaklagil tüketin.

4.Yeterli karbonhidrat alın .
Genel olarak diyete başlandığında yapılan en büyük hata tüm karbonhidrat kaynaklarından vazgeçmektir. Öğünlerde yeterli karbonhidrat tüketmezseniz kan şekeriniz düşer acıkma süreniz kısalır, eliniz gereksiz atıştırmalıklara gider. Her öğün ya 1-2 dilim tam tahıllı, kepekli veya çavdar ekmeği ya da 3-4 kaşık bulgur veya tam buğday makarnası tüketin.

5.Protein tüketiminize dikkat edin .
Proteini yüksek besinler ayrıca yüksek oranda yağ içerirler bu nedenle ihtiyacınızdan fazla protein tüketmemeye çalışın, ayrıca aşırı protein tüketiminin böbreklerinizi yorduğunu da unutmayın.

6.Tatlı yerine meyve yiyin.
Gün içerisinde şekerinizin düşüğünüz ve canınızın tatlı çektiğini hissedebilirsiniz, böyle zamanlarda tatlıya değil meyveye uzanın ancak bir öğünde 2-3 porsiyondan fazla meyve tüketmeyin, aşırı meyve tüketiminin de kilo kontrolünü olumsuz yönde etkilediğini unutmayın.

7.Yemek porsiyonlarınızı küçültün, salata porsiyonlarınızı büyütün.
Evinizde küçük yemek tabaklarını tercih edin, dışarıda yemek yerken büyük bir porsiyonun hepsini bitirmeyin. Aynı yemekten 2. Porsiyonu çok nadir tercih edin. Ancak salata kaselerinizi istediğiniz kadar büyütebilirsiniz, tabi ki salata soslarından ve aşırı yağdan uzak durmak şartıyla.

8.Yeme hızınızı azaltın, daha çok çiğneyin.
Beyne tokluk sinyalinin gitmesi en az 15-20 dk sürer, az çiğneyip, hızlı yerseniz tokluk oluşana kadarki sürede daha çok yemek yerseniz ve aldığınız kalori miktarı artar.

9.Kızartmayın, kavurmayın, yağ tüketiminizi azaltın.
Yeterli dengeli beslenip fazla kilolardan kurtulmak için doğru pişirme tekniklerini tercih etmelisiniz, ayrıca kızartma sırasında besinde bir sürü kanserojen maddeler meydana geldiğini de unutmayın, bu nedenlerden dolayı besinlerinizi kızarmak veya kavurmak yerine, haşlayın, buğulayın veya fırında pişirin. Et, tavuk, balık koyduğunuz hiçbir yemeğe ekstradan yağ koymanıza gerek yoktur, 1 kg sebzeden sebze yemeği pişiriyosanız 2 yemek sıvı yağ yemeğinizi pişirmenize yeterlidir.

10.Daha fazla su için.
Vücudumuzun her gün en az 1,5- 2 lt suya ihtiyacı vardır, yemekten önce içtiğiniz 1 bardak su besin tüketimizi azaltır, ayrıca açlık hissettiğinizde 1 bardak su açlığınızı yatıştırır. Su ihtiyacınızı bir anda karşılamayın, gün içerisine yaymaya dikkat edin.

Uluslararası İstanbul Film Festivali’ni 150 bine yakın sinemasever izledi

Pazar günü sona eren 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin ‘bilançosu’ açıklandı. İki hafta boyunca 7 sinemada, 495 seansta, 22 bölümde 57 ülkeden 243 yönetmenin 218 filminin gösterildiği Festivali toplam 150 bine yakın sinemasever izledi. Festival boyunca %80 dolulukla geçen film gösterimlerinin yanı sıra Festival konukların katılımıyla renklenen
6 sinema dersi ve söyleşi, 2 atölye çalışması, 2 parti ve sergiyle 16 gün boyunca İstanbul sinemaya doydu.

29. Uluslararası İstanbul Film Festivali, Festival Sponsoru Akbank’ın yanı sıra
Tema Sponsorları Efes Pilsen, Avrupa Konseyi, Sabah Gazetesi, NTV, Turkmax, Colin’s, Comedymax, Dole, LG, Ben&Jerry’s, Malaysia Airlines ve JOJO’nun katkılarıyla gerçekleştirildi.

Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde bu yılki en büyük değişiklik, 86 yıllık geçmişiyle İstanbul’da ve Türk sinema tarihinde büyük bir yer edinen ve 28 yıldır Uluslararası İstanbul Film Festivali’ne ev sahipliği yapmış olan Emek Sineması’nın bu yılın festival mekânları arasında yer almamasıydı. 14 Nisan Çarşamba günü İKSV binasında yer alan Salon’da Nuri Çolakoğlu’nun moderatörlüğünde, Mimarlar Odası’ndan Mücella Yapıcı, Mimyapı Mimarlık’tan Fatih Kesgün ve Uluslararası İstanbul Film Festivali Direktörü Azize Tan’ın konuşmacı olarak katıldığı “Emek Sineması’nı Yaşatalım” başlıklı bir toplantı yapıldı. Festival boyunca birçok kesim tarafından Emek Sineması’nın özgün yapısı korunup yenilenerek bir sinema ve kültür merkezi olarak yeniden hizmete açılması talebi dile getirildi. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin kapanış töreninde ise Emek Sineması’nın eski görüntülerinden hazırlanan, yirmi sekiz yıl boyunca Emek Sineması’nın sahnesine çıkmış sinemacıların görüntülerinden oluşan özel bir video klip gösterildi. Ödül gecesinde birçok sinemacının talebi de açık ve Emek’in yıkılmamasına yönelikti.

Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin bu yılki yeni bölümleri, “Antidepresan”,
“İstanbul: İçeriden ve Dışarıdan” ve “Büyüleyici İsyancılar” sinemaseverlerden büyük ilgi gördü. Festivalin artık gelenekselleşen bölümleri “Akbank Galaları”, “Dünya Festivallerinden”, “Yıllara Meydan Okuyanlar”, “Genç Ustalar”, “NTV Belgesel Kuşağı”, “Mayınlı Bölge”, “LG ile Geceyarısı Çılgınlığı”, “Canlandırma Sineması” ve “Çocuk Mönüsü” her zaman olduğu gibi yine ilgiyle takip edildi.

İstanbul Film Festivali’nde sponsorluğunu 22 yıldır Efes Pilsen’in üstlendiği “Türk Sineması” bölümünde Ulusal Yarışma, Yarışma Dışı, Yeni Türk Sineması, Özel Gösterim ve Belgeseller başlıkları altında 48 kurmaca ve belgesel film yer aldı. Festival programında yer alan çok sayıda Türk filmi, yurtdışındaki festivallerin temsilcilerinden davet aldı.

Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin bu yıla özel yeniliklerinden biri de 1985 yılından beri verilen “Altın Lale Uluslararası Yarışma Ödülü”nün, bu yıldan itibaren Eczacıbaşı Topluluğu’nun desteğiyle, Şakir Eczacıbaşı anısına, 25 bin Avroluk para ödülüyle de desteklenerek verilmesi oldu. 25 bin Avroluk ödülün 10 bin Avrosu Altın Lale’yi alan Şeylerin Boktanlığı filminin yönetmeni Felix van Groeningen’e, 10 bin Avrosu filmi Türkiye’de dağıtan firmaya, 5 bin Avrosu ise Stéphane Brizé’nin Matmazel Chambon adlı filmindeki rolüyle
“Jüri Özel Ödülü”nü alan Sandrine Kiberlain’e iletilecek.

Uluslararası İstanbul Film Festivali, bu yıl İstanbul’da ağırladığı yönetmenleriyle de öne çıktı. Festivalin açılışından kapanışına kadar geçen 16 günlük süre içinde İstanbul’u Bruce Beresford, Elia Suleiman, Marco Bellocchio, Michael Hoffman, Gaspar Noé, Todd Solondz,
Tsai Ming-liang, Cesc Gay gibi tanınmış yönetmenlerin yanı sıra Mohammed Al Daradji, Mathias Gökalp, Samuel Maoz, Urszula Antoniak, Jan Dunn, Yaron Shani gibi genç yönetmenler de ziyaret etti.

Festivalde gerçekleştirilen 495 gösterimden 95’i filmin yönetmen, yapımcı veya oyuncularının katılımıyla gerçekleştirildi. Film öncesinde seyircilerle buluşup, film sonrasında sinemaseverlerin sorularını yanıtlayan tanınmış isimler arasında Jane Birkin (36 Dağ Manzarası), Joe Mardin (Arif Mardin’in Hikayesi), Türkan Şoray ve Kadir İnanır (Selvi Boylum Al Yazmalım), Priit Pärn (Estonya canlandırma sineması), Anne Consigny (Yabani Otlar ve Rehine) ve Joann Sfar (Gainsbourg) da yer aldı.

Festivalin “Sinema Onur Ödülleri”, Türk sinemasına yıllar boyu emek veren oyuncu Kadir İnanır, kurgucu Mevlüt Koçak ve yönetmen Feyzi Tuna’ya festivalin açılış töreninde verildi. Aynı gece, İtalyan sinemasının önde gelen isimlerinden, yönetmen, senaryo yazarı ve oyuncu Marco Bellocchio’ya festivalin “Yaşam Boyu Başarı Ödülü” sunuldu. Festivalin ikinci “Yaşam Boyu Başarı Ödülü”, aynı zamanda Uluslararası Altın Lale Yarışması jürisinin başkanlığını da üstlenen Klaus Maria Brandauer’e festivalin kapanış töreninde takdim edildi.

Sinemaseverler, Groupama ve Groupama Gan Sinema Vakfı sponsorluğunda “Özel Gösterim: Türk Klasikleri Yeniden” bölümüyle Selvi Boylum Al Yazmalım filmini restore edilmiş kopyasıyla yıllar sonra beyazperdede yeniden izleme şansını buldular. Filmin Atlas Sineması’nda gerçekleştirilen özel gösterimine başrol oyuncuları Türkan Şoray, Kadir İnanır ve Ahmet Mekin katılarak izleyicilerin karşısına çıktılar.

Avrupa Konseyi ve Eurimages işbirliğiyle festivalin “Sinemada İnsan Hakları” bölümünde yer alan bir filme verilen Avrupa Konseyi Sinema Ödülü FACE’i Scandar Copti ve Yaron Shani’nin Ajami adlı filmi kazandı. FACE Jürisinin “Özel Ödülü” ise Philippe van Leeuw’ün Tanrının Gittiği Gün adlı filmine verildi. Ödülleri vermek üzere Avrupa Konseyi Genel Sekreter Yardımcısı Maud de Boer-Buquicchio İstanbul Film Festivali’nin Kapanış Töreni’ndeydi.

İstanbul Film Festivali’ni izlemek için yurtdışından gelen 300’e yakın konuğun arasında
Berlin, Selanik, Locarno, La Rochelle, Hamburg, Tiflis, Paris, Montpellier, Göteburg, Telluride, Rennes, Vesoul, Bergen, Saraybosna ve Amiens gibi dünyanın sayılı film festivallerinin temsilcileri de vardı.

Festival kapsamında bu yıl beşincisi düzenlenen Köprüde Buluşmalar Platformu kapsamında Senaryo Atölyesi, Türkiye-Almanya Ortak Yapım Görüşmeleri, Uzun Metrajlı Film Projesi Geliştirme Atölyesi ve uluslararası fonlar, atölyelerin tanıtımlarının yapıldığı ve ortak yapım-dağıtım konularının konuşulduğu seminerler gerçekleştirildi.

Bu yıl Eurimages, Greenhouse, Media International, Medienboard ve ZDF, ARTE gibi kurumların temsilcilerini bir araya getiren Köprüde Buluşmalar Platformu’nda Eurimages Genel Sekreteri Roberto Olla, Eurimages Başkan Yardımcısı Mehmet Demirhan, Berlinale Avrupa Film Marketi Direktörü Beki Probst, CNC Uluslararası İlişkiler Direktörü Frédéric Bereyziat, Irlanda Film Fonu Direktörü Simon Perry ve birçok ödüllü filmin yapımcısı Karl Baumgartner gibi isimlerin katılımıyla gerçekleştirilen seminerler büyük ilgi gördü.

Köprüde Buluşmalar kapsamında bu yıl üçüncüsü gerçekleştirilen Uzun Metrajlı Film Projesi Geliştirme Atölyesi’nde 14 proje arasından seçilen Orhan Eskiköy ve Zeynel Doğan’ın “Babamın Sesi” ve Emre Yeksan ile Emrah Serbes’in “Üst Kattaki Terörist” adlı projelerine ödülleri, 15 Nisan Perşembe akşamı ARTE’nin ev sahipliğinde İstanbul Modern’de düzenlenen resepsiyon sırasında takdim edildi. Orhan Eskiköy ve Zeynel Doğan, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın verdiği 10.000 USD değerinde para ödülünün yanı sıra bu yıl ilk defa Melodika tarafından verilmeye başlanan 25.000 TL değerinde Post Prodüksiyon Destek Ödülü’ne layık görüldü. Emre Yeksan ile Emrah Serbes ise Fransız film endüstrisinin belkemiğini oluşturan Ulusal Fransız Sinema Merkezi (CNC) tarafından verilen 10.000 Avro değerinde para ödülünü kazandı. İlke Yeşilay’ın Kavin adlı projesi ise jüri tarafından övgüye değer bulundu.

European Film Promotion (EFP), Uluslararası İstanbul Film Festivali kapsamında “Bridges Europe–Turkey” adlı yeni bir film programı gerçekleştirdi.  Avrupa’dan 10, Türkiye’den 12 umut veren yönetmenin yeni filmlerine yer verilen “Bridges Europe–Turkey”  projesi, bu yılın Avrupa Kültür Başkenti’nde sinemaseverlerin dikkatini bu filmlere yöneltmeyi, film dağıtımlarının ülke sınırlarını aşmasını sağlamayı ve uluslararası dağıtımı teşvik etmeyi amaçlıyor. Bunun için, Avrupa’nın önemli film dağıtımcıları festivale davet edilerek Türk sinemasının en yeni filmlerini görmeleri sağlandı; Türk film endüstrisinin temsilcileri de Avrupa sinemasının en yeni ve yenilikçi çalışmalarıyla tanışma olanağını buldu. Film endüstrisi çalışanlarına yönelik özel gösterimler de gerçekleştirildi. “Bridges Europe – Turkey” programı kapsamında, oyuncu seçmeleri üzerine düzenlenen atölye çalışması, birçok filme imza atan cast yönetmenleri Beatrice Kreuger, Debbie McWilliams ve Harika Uygur yönetiminde 13 Nisan’da Salon’da yapıldı. EFP’nin Festival onuruna verdiği resepsiyon ise yine sinema profesyonellerini bir araya getirdi. “Bridges Europe – Turkey”, Avrupa Birliği’nin MEDIA International programı, EFP üyeleri ve 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın desteğiyle gerçekleştirildi.

Dünya basını her yıl olduğu gibi bu yıl da İstanbul Film Festivali’ne büyük ilgi gösterdi. Festivale yurtdışından 80’in üzerinde basın mensubu katıldı. Festival haberleri Screen International, Kinema, Film New Europe ve Positif gibi dünyanın önde gelen sektör dergilerinin yanı sıra Frankfurter Allgemeine Zeitung, Tagesspiegel gibi önemli ve saygın gazetelerin temsilcileri tarafından da izlendi. Ayrıca RAI (İtalya), Nova TV (Hırvatistan), SVT (İsveç Televizyonu) televizyonu da İstanbul Film Festivali’ni takip etti.

Uluslararası İstanbul Film Festivali, gelecek yıl yine Nisan ayında İstanbullu sinemaseverle buluşacak.

BEYOĞLU sinemasız olur mu?

İstanbul’un bütün dünya metropolleriyle yarışıp hatta kanımca bir adım öne geçtiği bugünlerde… Kültür-sanat etkinlikleri, konserler, sergiler, festivaller, yeme içme mekânları, gece eğlenceleri… Yani aklınıza ne gelirse artık… İstanbul almış başını gidiyor. Bu gidişin içinde Beyoğlu’nun çok büyük etkisi, katkısı ve ruhu var, kim ne derse desin… İstanbul’u hissetmek için İstiklal’de yürümek şarttır… İşte o zaman şehrin iliklerinize dolduğunu fark edersiniz… En azından benim için böyle. Gelelim soruma. Beyoğlu sinemasız olur mu? Olmaz tabii.

Peki durum nedir?

Alkazar Sineması kapandı. Emek Sineması hâlâ kapalı… Tadilat falan diyorlar ama öğrendiğime göre bir daha kapılarını hiç açmayacak. Emek Sineması, İstanbul Film Festivali’nin de yuvası aslında. İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, konuşmalarında sık sık bu konudan duyduğu üzüntüyü dile getiriyor ama nafile… Emek kapalı. Bu arada duyduğuma göre Yeni Rüya, Sinepop ve Beyoğlu sinemalarına da çok yakın bir zamanda kilit vurulacakmış. Düşünsenize… Koskoca İstiklal Caddesi’nde gidecek sinema kalmayacak.

Emek Sineması’nın kapatılmasını protesto eden ve bu konuda elini taşın altına koymaya hazır bir kalabalık internette bir site yaptı: www.emeksinemasiniyasatalim.org

Sitede şöyle bir mektup var:

“Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’na, Biz aşağıda ismi bulunan sinemaseverler, festivalseverler ve kültürel mirasımıza sahip çıkmak isteyenler olarak 86 yıllık geçmişiyle, anılarımızın, gençliğimizin, kültürümüzün, sinemamızın içinde büyük bir yer eden, Yeşilçam sokağındaki tarihi Emek Sineması’nın kapatılmasına ve yıkılmasına karşıyız.

Nihai çözüm Emek Sineması’nın, Türk ve dünya sinemasının festivallerde gösterilen seçkin örneklerini seyircilerle buluşturan, Türk ve yabancı yönetmenler ve oyuncuların katılımıyla film sonrası söyleşileri düzenleyen, belirli haftalarda yeni Türk yönetmenlerine, sinema öğrencilerine ve yetenekli kısa filmcilere eserlerini gösterme imkânı sağlayan, sinema sarayı geçmişine ve binasına, Türkiye’nin sembol sineması olma özelliklerine yaraşır bir sinema ve film merkezine dönüştürülmesi, kısaca Emek Sineması ve Film Merkezi olmasıdır.”

Mektuba imza atanlar arasında yok yok. Liste Tuncel Kurtiz, Bennu Yıldırımlar, Halil Ergün diye başlıyor… Sayfalarca devam ediyor.

Sadece İstanbul’un değil Türkiye’nin sinema geçmişine sahip 86 yıllık Emek Sineması’na sahip çıkmamız gerekiyor.

Bu arada, “İyi ama Emek Sineması niye yıkılıyor?” diye soranlara da anlatalım.

Mimarlar Odası diyor ki: “Emek Sineması gibi başta Tarlabaşı olmak üzere İstanbul’un pek çok yerinde kentsel yenileme, kentsel dönüşüm adı altında 5366 sayılı yasaya dayandırılan, küresel şirketlerin rant yaratma ve sağlama iradesinin kültürel ve tarihi mirasları sildiği yıkım projeleri yapılmaktadır.”

Mimarlar Odası, Emek Sineması’nın yıkımına karşı bir de dava açmış.

Kentsel dönüşüm projelerinde onlar kadar katı değilim. Yapılanları beğeniyorum. Ama önemle üstünü çizdikleri tarihsel ve kültürel dokuyu bozmama detayına kesinlikle katılıyorum. İstanbul’u İstanbul yapan kuşkusuz tarihi ve kültürüdür. “Öyle ucundan azıcık dokunayım, bir şey olmaz” zihniyetiyle yapılan iş arapsaçına döner.

bpamir@htgazete.com.tr

Sinemaseverler için bu hafta 2’si yerli olmak üzere 8 film gösterime girecek.

İstanbulNesli Çölgeçen‘in yönettiği ve Onur Saylak, Deniz Boyner, Ahu Türkpençe ile Sümer Tilmaç‘ın oynadığı “Denizden Gelen/Zeytin Dalı”bir polis, bir çocuk ve bir kadının hikayesini beyaz perdeye aktarıyor.

Doğu’dan Batı’ya göçü anlatan ve ön yargıların kırılması için hoşgörünün gerektiğini vurgulayan filmin konusu şöyle: ”Polis Halil, bir Afrikalı göçmenin ölümüne sebep olur. Olayın vicdani sorumluluğu Halil’i kendi dünyasına hapseder. Jordan ise annesiyle birlikte başladığı yolculuğu Yunanistan’da buluşacağı babasıyla İngiltere’de sonlandıracaktır. Bu, haftalar sürecek olan kaçak yolculuktur. Babasına ulaşmadan önceki son durağı Dalyan’da Jordan’la Halil’in yolları kesişir.”

Hırsız kosmos

Reha Erdem‘in yönettiği ve Sermet Yeşil, Türkü Turan, Hakan Altuntaş ile Sabahat Doğanyılmaz‘ın oynadığı ”Kosmos”, hırsız bir mucizecinin maceralarını yansıtıyor.
Doğa üstü güçleri olduğuna inanılan Kosmos’un hikayesini akıcı bir üslupla anlatan filmin konusu şöyle: ”Kosmos mucizeler yaratan bir hırsızdır. Dağlardan, taşlardan, ağlayarak ve sanki birilerinden kaçar gibi gelir bu zaman dışı sınır şehrine. Şehre girer girmez, nehirde boğulan bir küçük çocuğu kurtarır ve mucize yaratan insan olarak hemen kabul görür şehirde. Kosmos’un gelmesiyle şehirde soygunlar ve mucizeler birbirini kovalarken, şehirliler, Kosmos’un insanları iyileştirme gücünü keşfederler.”


Genç Victoria

Jean-Marc Valle’nin yönettiği ve Emily Blunt, Rupert Friend, Paul Bettany ile Miranda Richardson’ın oynadığı ”Genç Victoria/The Young Victoria”, bir dönem filmi olarak öne çıkıyor.

Kraliçe Victoria’nın genç yaşında iktidara yürüyüşünün anlatıldığı filmde, Kraliçe Victoria’nın kraliyet ailesi içindeki iktidar kavgalarının nesnesi olmaktan, Prens Albert ile yaşadığı romantik yakınlaşmaya ve dillere destan evliliğine değiniliyor. Britanya tarihinin en uzun süre tahtta kalan kraliçesi Victoria’nın entrikalarla örülü öyküsü, İngiliz oyunculardan oluşan kadrosuyla daha da güçleniyor.

“Ölüm çığlığı” devam ediyor

Jaume Balaguero ile Paco Plaza’nın yönettiği ve Oscar Sanchez Zafra, Ariel Casas, Alejandro Casaseca ile Pablo Rosso’nun oynadığı ”[REC]/(Rec 2)”, korku filmi sevenleri sinema salonlarına çekecek.

”[REC]1:Ölüm Çığlığı” filminin devamı olan ve el kamerasıyla çekilen filmin konusu özetle şöyle:
”Karantinaya alınan binanın içinde kapana kısılmış insanlarla iletişimin kesilmesi üzerinden henüz birkaç dakika geçmiştir. İçeride neler olduğunu kimse tam olarak bilemez. Dışarıda ise kargaşa hakimdir. Binaya girmek ve durumu incelemek Özel Harekat Birimi için çok basit bir görevdir aslında. Ama hepimizin bildiği gibi, görünürdeki durum yanıltıcı olabilir.”

Sudaki zehir

Breck Eisner’ın yönettiği ve Timothy Olyphant, Radha Mitchell, Joe Anderson ile Danielle Panabaker’ın oynadığı ”Salgın/The Crazies” bir salgını anlatıyor.

Şehir suyundaki maddeyle canavarlaşan insanların vahşetini sergileyen filmin konusu şöyle:
”Şehir sularına karışan zehirli bir madde, kasaba sakinlerini psikopat katillere dönüştürdüğünden, yetkililer kasabayı karantinaya almaya karar verirler. Kasaba sakinlerinin kontrollerini kaybederek birer caniye dönüşmeleriyle Amerikan rüyası sona erer. Salgını önlemeye çalışan askeriye, kasabaya girişi ve çıkışı engelleyince, sağlıklı kalanlarla gözü dönmüş katiller arasında bir kaos başlar.”

Moda dünyasından Hoolywood’a

Colin Firth, Julianne Moore, Nicholas Hoult ile Matthew Goode’un oynadığı ”Tek Başına Bir Adam/A Single Man”, filminin yönetmeni dünyaca ünlü moda tasarımcısı Tom Ford.
Filmde, orta yaşlı, eşcinsel bir İngilizce öğretmeninin uzun yıllar birlikte olduğu sevgilisinin ölümünün ardından yaşadığı bir gün anlatılıyor. İlk uzun metraj denemesi olduğu için Tom Ford’un finansmanını bizzat karşıladığı bu filmdeki performansıyla Colin Firth, En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar’a adaya gösterildi

Şarkılar bitmesin

Julie Anne Robinson’ın yönettiği senaryosunu ise Nicholas Sparks’ın üstlendiği ”Last Song/Son Şarkı” filminde, Avustralyalı aktör Liam Hemsworth ile Miley Cyrus rol aldı.
Miley Cyrus’ın, babasının yanına yaz tatilini geçirmeye gönderilen genç ve asi bir kızı canlandırdığı filmde, baba kız ilişkisi ele alınıyor.

Shane Acker’ın yönettiği ve Elijah Wood, John C. Reilly, Jennifer Connelly ile Christopher Plummer’ın oynadığı ”9 Nine” haftanın öne çıkan fantastik filmi olarak gösteriliyor.
Fantastik filmler dünyasına yeni bir soluk getiren filmin konusu özetle şöyle:
”Yakın bir gelecekte dünyadaki makineler isyan ederek insanlığa savaş açar. Toplumsal çalkantılarla insan nüfusu neredeyse silindikten sonra makinelerin çoğu kapanır. Dünyamız yıkılırken dokuz küçük, dikişli bez bebeğe can verilir. Hedefleri arta kalan canavar makinelerdir.”

TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Afet Komitesi Sekreteri Mücella Yapıcı, Emek Sineması’nın yıkılmasının da öngörüldüğü ”Kentsel Gelişim ve Yenileme” projesini engellemek için kamuoyu desteği beklediklerini söyledi.

İstanbul– TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Afet Komitesi Sekreteri Mücella Yapıcı, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nde, proje kapsamında bulunan Emek Sineması’nın yıkılacağı iddialarına ilişkin bir basın toplantısı düzenledi.

Bakanlar Kurulu’nun 20 Haziran 2006 tarihli kararıyla Emek Sineması’nın da bulunduğu alanı ‘‘yenileme alanı” ilan ettiğini belirten Yapıcı, bu karar gereği Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Yenileme Alanları Kültür ve Tabiat Varlıklarının Koruma Bölge Kurulu’nun 9 Ekimde ön projeleri uygun bulduğunu anımsattı.

Emek Sineması’nın yıkımının öngörüldüğünü bu kararla ilgili olarak öncelikle yürütmenin durdurulması ve iptali için TMMOB olarak dava açtıklarını belirten Yapıcı, Emek Sineması’nın da içinde bulunduğu Tarlabaşı çevresinin sit alanı olarak kabul edilmesine rağmen ”yenileme ve taşıma” adı altında kültürel varlıkların yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını savundu.

Yapıcı, projenin Avrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesi’ne ve Venedik Tüzüğü’ne rağmen ilerlediğini öne sürerek ”Kentsel Gelişim ve Yenileme Projesini engellemek için kamuoyu desteği bekliyoruz” dedi.

Avukat Can Atalay’da ”Kentsel Gelişim ve Yenileme projesi’nin dayandığı 5366 sayılı yasanın, 2863 sayılı yasayla çeliştiğini öne sürerek söz konusu kanunun Anayasa’nın 5, 35, 46 ve 63.üncü maddelerine aykırı olduğunu iddia etti.

Bu proje nedeniyle kültürel değerlerin yok olmasına sessiz kalınmaması gerektiğini belirten Atalay, kamuoyunun desteğini ve çözüm önerilerini beklediğini ifade etti.

18 Nisan’a kadar devam edecek olan Uluslararası İstanbul Film Festivali, bu yıl sinemaseverlere 2009 ve 2010`un yeni yapımlarının yanı sıra sinemanın unutulmaz klasikleri ve usta yönetmenlerinin başyapıtlarından seçmeler içeren 22 bölümde, 57 ülkeden 243 yönetmenin 200`ün üzerinde filminden oluşan zengin bir program sunuyor.

 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali, dün akşam Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen açılış töreniyle başladı. 3 Nisan tarihi itibariyle başlayan Film Festivali 18 Nisan’a kadar devam edecek. Uluslararası İstanbul Film Festivali, bu yıl sinemaseverlere 2009 ve 2010`un yeni yapımlarının yanı sıra sinemanın unutulmaz klasikleri ve usta yönetmenlerinin başyapıtlarından seçmeler içeren 22 bölümde, 57 ülkeden 243 yönetmenin 200`ün üzerinde filminden oluşan zengin bir program sunuyor.
 

Açılış gecesi

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ve İKSV Yönetim Kurulu Başkanı
Bülent Eczacıbaşı‘nın birer konuşma yaptığı İstanbul Film Festivali’nin açılış töreninde Festival sponsoru Akbank ve Festival’in diğer destekçilerine İKSV tarafından birer teşekkür plaketi verildi. Sunuculuğunu Ceyda Düvenci ile Yetkin Dikinciler‘in üstlendiği 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin Açılış Töreni boyunca Fatih Erkoç ve Kerem Görsev, özel bir programla geceye renk kattılar.

İstanbul Film Festivali Açılış Töreni’nde ayrıca Türk sinemasına yıllar boyu emek vermiş kurgu ustası Mevlüt Koçak, usta yönetmen Feyzi Tuna ve yıldız oyuncu Kadir İnanır’a Festivalin “Sinema Onur Ödülleri” takdim edildi. Ayrıca, İtalyan sinemasının önde gelen isimlerinden, yönetmen, senaryo yazarı ve oyuncu Marco Bellocchio‘ya da Festivalin “Yaşamboyu Başarı Ödülü” sunuldu.

Törenin ardından davetliler Radu Mihaileanu‘nun Fransa’da gişe rekorları kıran filmi
Paris’te Son Konser isimli filmini izledi. Filmin başrol oyuncusu Alexei Guskov da gecede yer aldı.
 

Festival biletleri

Festivalde biletler tam 10 TL, öğrenci ile 65 yaş ve üstü için 7 TL olacak. Hafta içi gündüz seansları ise 3,50 TL. Akbank Galaları’nın bilet fiyatları 15 TL. Festivalin Türk Sineması bölümünde yer alan filmler için de bilet fiyatı tüm seanslarda yine 3,50 TL olacak.
Lale Kart sahipleri her zaman olduğu gibi yine biletlerini öncelikli ve indirimli almaya devam ediyor. Üniversite ve lise öğrencileri için bu sene özel olarak çıkarılan PasoFilm! Kartı ise festival boyunca özel avantajlar sağlayacak. Festival Sponsoru Akbank`ın Axess kart sahipleri ise (hafta içi gündüz seansları ve Türk filmleri hariç) Festival boyunca satın alacakları biletlerde yüzde 20 özel indirimden yararlanacaklar.

Bu yıl Emek ve Reks sinemalarının yer almadığı Festival’de film gösterimleri Beyoğlu’nda Atlas, Yeni Rüya, Beyoğlu, Sinepop, Pera Müzesi sinemaları, Kadıköy`de Kadıköy sineması ve hafta içi 16.00-19.00-21.30 seanslarıyla hafta sonları Nişantaşı CityLife Cinema(City`s) olmak üzere toplam 7 sinema salonunda gerçekleştirilecek.
 

Altın Lale heyecanı

29. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin Uluslararası Yarışma bölümünden bir filme verilen Altın Lale ödülü bu yıldan itibaren Şakir Eczacıbaşı anısına verilmeye başlanıyor. Uluslararası Yarışma filmleri, Altın Lale ödülü için festivalin ikinci haftasında izleyicilerle uluslararası jürinin huzuruna çıkıyor. 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali Altın Lale Uluslararası Yarışma Jürisinin başkanlığını, bu yıl ünlü oyuncu Klaus Maria Brandauer üstleniyor. Sinema çevrelerinde ses getiren, birbirinden etkileyici 11 filmin yarışacağı Uluslararası Yarışma`ya yalnızca sanat ve sanatçı üzerine olan filmler ya da edebiyat uyarlamaları katılabiliyor.
İstanbul Film Festivali’nde ‘Türk Sineması’ sponsorluğunu geçen 21 yıldır olduğu gibi bu yıl da Efes Pilsen üstleniyor. 2009-2010 sezonunda yapımı tamamlanan Türk filmlerinin bir araya geldiği Türk Sineması bölümünde, Ulusal Yarışma, Yarışma Dışı, Yeni Türk Sineması ve Belgeseller başlıkları altında 50`ye yakın kurmaca ve belgesel film yer alıyor. İstanbul`un 2010 Avrupa Kültür Başkenti olması dolayısıyla İstanbul Film Festivali de İstanbul`da geçen, İstanbul`u konu eden Türk ve yabancı filmlerden oluşan özel bir seçkiyi programına dâhil ediyor.
 

Festival’de her gece bir Akbank galası bulunuyor

İstanbul Film Festivali, sinemaseverleri festivalin ilk dokuz gecesi 21.30 seanslarında Atlas Sineması`ndaki Akbank Galaları`nda ağırlayacak. Bu kapsamda 9 film gösterilecek.

İstanbul Film Festivali bu yıl, en yaygın, en zor ve en keyifli sinema türü komediye özel bir bölüm ayırıyor. Comedymax sponsorluğunda gerçekleştirilen Antidepresan başlıklı bölümde, hayatı hafife alan, eğlendirirken düşündüren, mizaha ve dünyaya farklı açılardan bakan 10 film izleyiciyle buluşacak. Festivalin yeni bölümlerinden `Büyüleyici İsyancılar: Ortadoğu ve Kuzey Afrika`dan Bağımsız Sinemacılar Seçkisi`, Ortadoğu ülkelerinin çağdaş ve bağımsız sinemalarını bir araya getiriyor. Bu bölümde 11 film yer alıyor.
 

Festival’in vazgeçilmez bölümleri

İstanbul Film Festivali’nin Sabah Gazetesi sponsorluğundaki bölümü Dünya Festivallerinden, festival izleyicisine tanınmış yönetmenlerin saygın festivallerde gösterilen çoğu ödüllü son yapıtlarından 23 film sunuyor.

NTV’nin sponsorluğunu üstlendiği NTV Belgesel Kuşağı’nda bu yıl çevre kirliliği, müzik, plastik sanatlar, komplolar, din, sinema, bilim, moda, dans ve siyaset gibi farklı konuları işleyen 18 belgesel yer alıyor.

Colin’s sponsorluğunda gerçekleştirilen Genç Ustalar bölümünde, ilk ya da ikinci filmleriyle dünya sinema endüstrisinin dikkatlerini üzerine çekmiş 13 başarılı genç yönetmenin filmi yer alıyor. Sponsorluğunu Dole’nin üstlendiği Yıllara Meydan Okuyanlar bölümünde sinemaseverler yıllara meydan okuyan beş usta yönetmenin en son filmlerini izleme fırsatı bulacaklar.
İstanbul Film Festivali’nin uyarıcı, sarsıcı, kışkırtıcı filmleri uykuya tercih edenlerin dört gözle beklediği geleneksel geceyarısı sineması bölümünün sponsorluğunu bu yıl LG üstleniyor. LG ile Geceyarısı Çılgınlığı bölümünde yer alan 3 film, Cuma geceleri Beyoğlu ve Cumartesi geceleri Atlas sinemasında saat 24.00’te gösterilecek.

Uluslararası İstanbul Film Festivali`nin Malaysia Airlines sponsorluğunda gerçekleşen Mayınlı Bölge’sinde bu yıl farklı tür ve anlatım teknikleriyle sınırları zorlayan, yaklaşımları ve teknik özellikleriyle sıra dışı 10 film yer alıyor.
 

Çocuk mönüsü

Son dört yıldır festival programında yer alan ve çocuklar kadar büyüklerin de takipçisi olduğu Çocuk Mönüsü, JOJO’nun sponsorluğunda bu yıl da devam ediyor. Çocuk filmleri festivallerinde izleyicilerden tam not alan 3 film, festival boyunca hafta sonları öğlen 13.30 seanslarında Nişantaşı Citylife City`s ve Kadıköy Kadıköy sinemalarında gösterilecek. Filmlere simültane Türkçe seslendirme yapılıyor.