22 Şubat’ta sahiplerini bulacak Oscar ödülleri, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de merakla bekleniyor. Ancak böylesine büyük ilgi gören bir sinema olayının iç işleyişiyle ilgili bilgiler pek de yaygın değil. Biz de bu durumdan yola çıkarak sizler için kapsamlı bir “Oscar’la İlgili Sıkça Sorulan Sorular” dosyası hazırladık. Aşağıdakiler dışında sorularınız varsa yazının devamına yorum olarak ekleyebilirsiniz.
1) Oscar Ödülleri’ni her zaman Akademi mi vermiş? İlk kez ödüller nasıl verilmiş?
Oscar ödülü en baştan beri Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi‘nin (AMPAS) verdiği bir ödüldür ve resmi adı da ‘Akademi Liyakat Ödülü’dür. İlk Oscar töreni de zaten Akademi’nin kurulduğu 1927 yılında verilmiştir. Dolayısıyla ikisinin de kurucusu Metro Goldwyn Mayer‘ın efsane patronlarından Louis B. Mayer‘dır. Bu konudaki oluşumun başlıca nedeninin de sektörün imajını geliştirmek olduğu belirtilir. Oscar’ın ismi ile ilgili ise farklı söylentiler vardır. Bunların içinde en yaygın söylenti Akademi genel sekreteri Margeret Herrick‘in heykelciği amcası Oscar‘a benzetmesidir. Benzer bir başka söylentiye göre ise, bu ismi heykelciği eski kocasına benzeten Bette Davis koymuştur.
2) Oscarlara hangi film ve kişiler aday olabiliyor?
Kabaca, o sene içerisinde Amerika Birleşik Devletleri’nde vizyona girmek bir filmin ve içinde barındırdığı isimlerin adaylık için yarışmasını sağlayan bir koşul. Bu konuda yaygın dağıtım gibi bir koşul aranmıyor ve filmin en az bir hafta Los Angeles’taki bir sinemada gösterime çıkması yeterli sayılıyor. Akademi her sene sonunda bu filmlerle ilgili bilgileri içeren bir kataloğu üyelerine yollar. 3) Bir oyuncunun yardımcı mı başrol mü olduğuna kim karar verir?
Bu ayrım konusunda öncelikle filmin yapımcıları ve söz konusu oyuncu kendisi karar verir. Elbette ödülleri dağıtan diğer kuruluşlar gibi Akademi’nin de bu tercihe uymak gibi zorunluluğu yoktur. Ancak özellikle Akademi üyeleri bu konuda oyuncuların tercihlerine saygı gösterir. Elbette istisna durumlar da yaşanabiliyor. Nitekim bu sene içinde “Revolutionary Road”la başrol, “The Reader”la yardımcı kategoride yarışmayı tercih eden Kate Winslet‘i Akademi ‘en iyi kadın oyuncu’ kategorisinde “The Reader”la aday göstermiştir. Oyuncuların bu tercihlerinin sebebi de yine oyuncu kategorilerindeki bir kuraldan ötürüdür. Kurala göre bir oyuncu o sene aynı kategoride iki filmle yarışamaz. Dolayısıyla oyuncular da kendi kendilerinin rakibi olmamak ve oy bölünmesini engellemek için bu tip bir stratejiye girerler ve eğer şansları yaver giderse aynı sene içinde iki adaylıklarını farklı kategorilerde alırlar. 4) Aday gösterilen bir film ya da kişi, yapımcının ya da o kişinin talebiyle adaylıktan çekilmek isterse bu mümkün mü? Geçmişte bunun örneği yaşandı mı?
Bu soruya en güzel cevabı aslında George C. Scott‘ın durumunu anlatarak verebiliriz. Bu tip ödüllere karşı çıkan oyuncu “Patton” filmiyle aday olmayı bile reddetmiştir. Ancak Akademi, onu dinlemeyip oyuncuyu ‘en iyi erkek oyuncu’ kategorisinde aday göstermekle kalmayıp Oscar’ı da ona vermiştir. Elbette Scott törene katılmamış ve ödülü de hiçbir zaman kabul etmemiştir. 5) Eleştirmenlerin adaylık öncesinde bir etkisi bulunuyor mu?
Dolaylı yoldan, evet. Yüzlerce filmin vizyona girdiği bir senenin sonunda her Akademi üyesinin bu filmlerin tamamını izlemiş olmasının çok zor olduğunu düşünürsek, eleştirmenler bir nevi ön süzgeç görevi görüyor diyebiliriz. Sene içerisinde filmlerle ilgili çıkan yorumlarda yer alan “Oscar’a aday olmalı” referansı bu anlamda üyelerin dikkatini çekmesi açısından önemli. Eleştirmen birliklerinin yıl sonunda verdikleri ödüllerde bahsettikleri isimler de bu şekilde Oscar radarına giriyor diyebiliriz. Ancak elbette bunların hiçbir kesinliği bulunmuyor. Sadece o isim veya filme dikkat çekmiş oluyor ve filmlerin yapım şirketlerine de gerekli reklamı yapmaları için malzeme sunuyor. Bir nevi bunlardan ipuçları alarak adaylarını belirleyen, Altın Küreleri dağıtan Hollywood Yabancı Basın Birliği (HFPA) de bu etkinin en güçlü yanını temsil ediyor. Eleştirmen birliklerinin yanında bireysel olarak öne çıkan isimler de olabiliyor. Tek başına bir güç olarak kabul edebileceğimiz film eleştirmeni Roger Ebert veya Amerikan eğlence sektörünün en önemli isimlerinden Oprah Winfrey‘nin 2005 yılında “Çarpışma” (“Crash”) için yaptıkları propagandaları hatırlayabiliriz. 6) Meslek birliklerinin adaylık aşamasında bir etkisi bulunuyor mu?
Eleştirmenlere nazaran daha güçlü bir etkisi olan meslek birlikleri, Akademi’nin içinde yer alan meslektaşlarına bir nevi yol gösteriyor diyebiliriz. Ancak elbette meslek birliklerinin yıl sonu seçkileriyle Akademi her zaman bire bir uymayabiliyor. Bunun en önemli sebebi de tüm birlik üyelerinin Akademi üyesi olmaması elbette. Örneğin Yönetmenler Birliği (DGA) üyeleri toplamda 13.000 civarında üyeye sahipken Akademi’ye üye olan yönetmenlerin sayısı 370 civarı olarak belirtiliyor. Ancak yine de Akademi üyeleri genelde meslektaşlarıyla benzer çizgide ilerliyor ve o sene ‘meslek birliği ödülleri’ni almış olanların şansı da artıyor. Yine DGA üzerinden gidersek 1949’dan beri Akademi ve DGA en iyi yönetmen konusunda sadece 6 kere uyuşmazlık sergilemişlerdir. 7) Yabancı dilde en iyi film adayı olmak her zaman daha fazla rekabete sahne oluyor. Bu dalda yarışan bir filmin adaylık şansını artırmak için neler yapması gerekiyor?
Bu kategori her zaman tam bir muamma ve tahmin edilemezliğini de koruyor. Bu kategoride oy kullanmak için başvuran filmlerin hepsini izlemek gerekiyor. Tüm filmleri izleyecek vakti olan üyeler de genelde emekli ve yaşlı kişiler olduğu için, özellikle son yıllarda bu kategoride eski moda filmlerin ön plana çıktığı görülüyor. Ancak bu sene getirilen bir kararla beraber, bu yaşlı üyelerin seçimlerine müdahale edebilmek ve dünya sinemasında öne çıkmış kimi filmlerin aday olma şansını artırmak için, özel olarak kurulmuş bir üst komitede 9 finalist içine girecek 3 film önceden belirlenmiştir. Elbette hangi kesimin hangi filmleri seçtiği bilinmemektedir. Bu belirsizliğe rağmen, ülkeyi temsilen gönderilen filmlerin sadece Akademi’ye değil, aynı zamanda basına da gösterilmesi ve önemli eleştirmenlerden destek alması; özellikle Toronto gibi Kuzey Amerika için önemli bir festivalde boy göstermesi, hatta bunun sonucunda ABD’de bir dağıtım şirketi tarafından dağıtım haklarının satın alınıp vizyona girmiş olması şansını artırabilir. Ancak tüm bu koşullar, yukarıda belirttiğimiz sebeplerle adaylığı garantilemez. 8) Meslek birliklerine üye olmayan kişilerin çektiği bağımsız bir filmin adaylık alma şansı var mı?
Meslek birliğine üye olmayan birisi zaten bir Amerikan prodüksiyonunda çalışamaz. Bunun en bilinen örneklerinden birisi Martin Scorsese‘nin kadrolu montaj editörü olan Thelma Schoonmaker‘dır. Öğrenciliklerinden beri tanışmalarına rağmen Schoonmaker, zamanında ‘erkekler kulübü’ olarak anılan söz konusu meslek birliğine yıllarca kabul edilmediği için “Raging Bull”a kadar Scorsese‘yle birlikte çalışamamıştır. Yönetmen veya yapımcının meslek birliğine üye olmaması doğal olarak filmi de yabancı bir prodüksiyon haline getirir. Bu bağlamda da çeşitli festivaller, Amerika’da güçlü bir şirket tarafından dağıtımının sağlanması ve yine agresif bir reklam kampanyasıyla çeşitli adaylıklar alınabilir. 9) Oylama nasıl gerçekleştiriliyor?
Adaylık aşamasında her Akademi üyesi temsil ettiği bölümle ilgili kategorilerde oy verir. Üyelerin tamamı ‘en iyi film’ için oy verebilir. Söz gelimi Akademi üyesi olan Meryl Streep, oyuncu kategorilerindeki favorilerini yazar; Steven Spielberg ise yönetmen kategorisindeki beş favorisini sıralar. Her iki isim bunun yanında bir de ‘en iyi film’ kategorisinde oy kullanabilir. Yani herkes, ‘en iyi film’in yanında uzmanı olduğu kategoride adaylar için oy kullanır. Kazananları belirlemek için ise üyeler uzmanlık aranmadan (Yabancı Film, Belgesel, Kısa film gibi dallar dışında) çoğu kategori için oy verebilir. 10) Oylar hangi sistemle değerlendiriliyor, nasıl sayılıyor?
Adaylık için gerçekleştirilen oylamanın sistemi aslında çok karışık bir sistem olarak görülür. Aday olmak için o kategoride yollanan oyların 1/6’sı kadar + 1 oy toplamak gerekmektedir. Her Akademi üyesi, sorumlu olduğu kategorilerde ilk 5 tercihini sıralar. Sayım yapılırken öncelikle ilk tercihlere bakılır. Eğer bu ilk tercihlerde 1/6 + 1 sayısını bulmuş bir film varsa otomatikman adaylığa alınır. Bu sistem sayesinde ilk 5 sıralamanın tamamına bakmaya bile gerek kalmayabilir. Hatta ilk tercihlerde 1/6’yı bulmuş 5 aday çıkıyorsa, 2. tercihlere bile bakılmaz. Kazananlarda ise basit bir biçimde çoğunluk aranmaktadır.
Oyları ise yıllardır PricewaterhouseCoopers şirketinden 12 görevli saymaktadır. Bu ekip tüm oyları elleriyle saymakta ve bu işlemlerde tamamıyla eski usül; kağıt, kurşun kalem sistemiyle yapılmaktadır. Bilgisayar gibi teknolojik ürünler sayım aşamasında yer almaz. Ayrıca bu kişiler, adaylar veya kazananlar açıklanana kadar da dış dünyadan kimseyle iletişim kuramazlar. Zarflar da yine aynı şirketin sağladığı güvenlikle törenin yapılacağı binaya getirilir ve her zarf bizzat ödülü sunacak olan kişilerin eline sahneye çıkmadan hemen önce verilir. 11) Ödül gecesinin organizasyonunu Akademi mi yapıyor, yoksa düzenli olarak bu geceyi organize eden bir kurum var mı?
Ödül töreni organizasyonunu Akademi üstleniyor. Ancak daha önce de belirttiğimiz gibi töreni organize etmek için bu işin ehli yapımcılar kiralanıyor ve törendeki çeşitli işleyişlere de onlar karar veriyor. Son 20 yılda toplam 14 törenin yapımcılığını üstlenen Gil Cates sayesinde Oscar törenleri belli bir çizginin dışına çıkmasa da yapımcı farklılıkları o senelerde dikkat çekiyor. Örneğin bu sene yapımcılığı gerçekleştirecek Bill Condon ve Laurence Mark‘ın geceye katılacakları açıklamamak dışında daha alternatif hazırlıkları da bulunuyor. Elbette bu yapımcıların bu kararları kendi başlarına almıyorlar, Akademi’nin yönetim kuruluna danışıyorlar. 12) Ödülleri sunacak kişileri kim, hangi kriterlere göre belirliyor?
Bu konuda yazılı bir kural olmamakla birlikte törenin yapımcılığını üstlenen isimler ve yazar kadroları yayın sırasında en fazla reyting çekecek isimler üzerine oynar. Amerika’da hayranı oldukları yıldızları orada görmek için televizyonu açıp izleyenler çoğunluktadır ve bu sebeple büyük Hollywood yıldızlarının yanında popüler kültürde önemli hayran kitlesi olan şarkıcılar veya TV yıldızları da törende sunuculuk yapmak için seçilir ve bu isimler törenden önce açıklanarak o hayran kitlelerini TV’ye çekmek amaçlanır. Ancak bu seneki töreni düzenleyen yapımcılar Bill Condon ve Laurence Mark bu sene sunum yapacak olan ünlülerin açıklanmayacağını belirtmişlerdir. Bu ‘sürpriz’li durumun reytingler konusunda yeni bir taktik olduğu açıklanmıştır, ancak ne kadar tutacağı da bu sene görülecek. 13) Ödülleri sunan kişilerin konuşmalarını Akademi mi yazıyor yoksa o kişiler kendileri mi hazırlıyor? Bu konuşmaların içerikleri ne kadar kontrol ediliyor?
Yine töreni düzenleyen yapımcıların kiraladıkları profesyonel TV ve Sinema yazarlarından oluşan bir ekip bu metinleri hazırlar. Örneğin geçtiğimiz sene Jon Stewart‘ın sunduğu törenin metinlerinde Stewart‘ın “The Daily Show” programının yazarları da çalışmıştır. Ödülleri sunan kişilerin de bunlara ufak espritüel katkıları olabilir, zira sunum yapacak olan ünlüler törenden önce salona gelip okuma ve sahne provası yaparlar. İçerikle ilgili ne tip kısıtlamalar getirildiği konusunda net bir bilgi olmamakla birlikte, ailelerin ekran başında olduğu primetime’da bir ulusal kanalda yayınlanması sebebiyle metinlerde argo ve küfürden uzak durulur. Robin Williams sırf bu yüzden gecenin ana sunucusu olma tekliflerini reddetmiştir. 14) Kırmızı halıda giyilen kıyafetler konusundaki rekabet nasıl işliyor? Akademi bu kıyafet konusunun organizasyonuna da müdahele ediyor mu? Ya da modaevlerinden komisyon alıyor mu?
Akademi’nin bu işin içinde olduğuna dair resmi bir bilgi yok. Aslında Akademi’nin bu işe müdahil olması pek de olası değil; çünkü kıyafet seçimleri Akademi’yi değil yıldızları ilgilendiriyor. Bu yüzden modacılar arasındaki rekabet daha çok yıldızları kapmak konusunda gerçekleşiyor. Kırmızı halı denilen organizasyon da zaten yıldızların kendilerine ‘bir nevi’ sponsor olan bu markaların reklamlarını yapmasından ibaret. Elbette bu durumdan Akademi ve töreni yayınlayan kanal da kazançlı çıkıyor. Zira tören öncesinde sadece ‘kim, ne giymiş?’i görmek için bile milyonlarca kişi ekranın başına kilitleniyor. Ancak yine de Akademi’nin moda danışmanlığını yapan isimlerin zaman zaman stil konusunda müdahale çabaları da olmuş. Örneğin 58. Oscar töreninde En İyi Kadın Oyuncu Oscarı’nı kazanan Cher’in giydiği kıyafetle olay yaratmasının ardından ertesi sene moda danışmanları davetlilere ‘Ciddi Bir Aktris Nasıl Giyinmelidir?’ başlıklı bir kitap yollamıştır, Cher bir sonraki sene katıldığı törende sahneye çıkarak bu tavırla da dalgasını geçmiştir. 15) Oscar ödülü alan filmler herhangi bir para ödülü de alıyor mu?
Hayır. Ancak bu filmlerin o sırada sinemadaki seyirci sayısı veya DVD satışı konusunda belirgin bir artış oluyor. Yani Oscar’ın dolaylı bir etkisi oluyor. Aynı şey bireysel başarılar için de geçerli elbette. Oyuncuların film başına aldıkları ücretleri yükseliyor, Oscar kazanan yönetmenler sonraki projelerini daha kolay gerçekleştiriyor, vs. 16) Ödül alan film ve kişiler, Akademi tarafından, töreni takip eden günlerde belirli etkinliklere, gösterimlere katılmak gibi zorunluluklara tabi tutuluyorlar mı?
Bu konuda resmi bir yaptırım olup olmadığı duyurulmamakla beraber, ödül alan kişilerin de en geç o sene içinde birer Akademi üyesi olduğunu düşünürsek kendi içinde bulundukları bu ‘elit’ grubun faaliyetlerine katılmaları da çok anormal olmasa gerek. Ayrıca çeşitli filmlerin korunması için de faaliyet gösteren Akademi’nin muhtemelen ödül alan filmleri direkt arşivlerine alıyor olması muhtemeldir. 17) Akademi üyeleri kimlerden oluşuyor?
Kabaca sektörde çalışan isimlerden (oyuncular, yönetmenler, senaristler, ses teknisyenleri, menajerler vs. ) oluşur. Amerika dışından üyeler olmakla birlikte (çoğunluk 200 civarı üyeyle İngiltere’dedir) genelde Hollywood’da çalışan isimler bulunur. Akademi’nin web sayfasına bakıldığında üyeler kısmında Will Smith, Salma Hayek, Michael Moore veya Peter Jackson gibi isimlerden yer aldığı görülebilir. Ancak üye listesi hiçbir zaman tam olarak açıklanmaz ve tam üye sayısı da verilmez. Yaklaşık 6000 civarında sektör çalışanının Akademi üyesi olduğu sanılmaktadır. Bunların içinde çoğunluk, 1500 civarı üyeyle oyunculardadır. Oyunculuktan gelme yönetmenlerin filmlerinin Oscar’larda başarılı olması ve genelde ‘en iyi film’i kazanan filmlerin en az bir oyuncu adayı çıkarması gibi durumlar da bunun bir sonucu olarak gösterilir. 18) Akademiye nasıl üye olunur?
O kişiye Akademi’den bir davetiye gelmesi gereklidir. Bu davetiyelerin kimlere gönderileceği belirlenirken, halihazırda üye olan isimlerin önerileri ve Oscar’larda adaylık alma veya ödül kazanma gibi koşullar da etkili olmaktadır. Ancak bunların da herhangi bir kesinliği yoktur. Örneğin Sean Penn, daha önce üç adaylık almış olmasına karşın 2004’de Oscar kazandıktan sonra davet edilmiştir. Ancak bunun dışında Oscar adaylığı bile olmayan çeşitli isimler de Akademi’ye davet edilebilir. Scarlett Johansson ve Gael Garcia Bernal bu durumun örnekleri arasında. Ayrıca sektörde farklı işlerle uğraşan isimler sadece bir bölümü temsilen üye olabilir. Örneğin Sofia Coppola üye olurken yapımcılık, yönetmenlik ve senaristlikten birisini seçmiştir. Davet edilen isimler genelde açıklanmakla beraber bu isimlerin davete verdikleri yanıtlar genellikle duyurulmaz. 19) Akademi’nin Oscar dışındaki diğer faaliyetleri nelerdir?
Akademi, Oscar ödülleri yanında çeşitli fon, burs gibi katkılar sağlamakta; aynı zamanda çeşitli filmlerin araştırma ve yenileme çalışmalarını üstlenmektedir. Bunun yanında sene içerisinde çeşitli sergi, retrospektif incelemeler ve film gösterimleri gibi organizasyonlara da imza atmaktadır. Ayrıca 1972’den beri sinema öğrencileri arasında da Öğrenci Oscarları denilen bir ödül vermektedir. Ve pek çok film öğrencisi kariyerlerine bu şekilde başlamaktadır.