Bir Psikiyatristin Günlüğü

Psych-Istanbul, Cinema-Philia, Tiyatroseverler ve Hayata Dair Ayrıntılar…

Hava sıcaklıklarının Türkiye’nin batı kesimlerinden başlayarak 3-5 derece daha artacağı bildirildi.

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğ’nden yapılan açıklamada, Türkiye’nin yarından itibaren sıcak havanın etkisine gireceği belirtildi. Hava sıcaklıklarının gölgede, Marmara Bölgesi’nde 33-38, Ege Bölgesi’nde 38-42, Akdeniz Bölgesi’nde 38-40, İç Anadolu Bölgesi’nde 36-37 ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 39-40 derecelerde olacağı tahmin ediliyor.

Sıcaklardan bunalan yurttaşlar ise plaj ve havuzlara giderek serinlemeye çalışıyor.

Regina (Fernanda Montenegro), altmış beş yaşında, kocasından boşanmış, oğlunu da pek seyrek gören bir kadındır. Regina, Copacabana polisi için gönüllü muhbirlik yaparak boş vaktini değerlendirir. Elinde dürbünü ile komşuların pencerelerini gözler, bulunduğu her yerde çevreyi kollar, onun üçte bir yaşındakilerin gittiği kulüplerde oturur. Bayağı da başarılı bir meslek hayatı vardır. Hırsızları yakalatmış, kadın satanları kanunun eline teslim etmiştir. Özellikle, kısa süre önce bir fuhuş çetesini çökerterek elde ettiği büyük başarıyla iftihar eder. Kahramanımız bir akşam, bir evdeki olaylar dikkatini çeker. Yaşlı bir adam karısına bir ilaç zerk etmiştir, kadın da ölmüşe benzer. Regina derhal bu adamın karısına öldürücü bir doz zerk ettiğini düşünerek polisi haberdar eder. Ama polis ihtiyar yargıç Camargo’yu tutuklamaz. Hem kızan, hem hayalkırıklığına uğrayan Regina da, bu soruşturmayı tek başına sürdürme kararı verir.

Böylece kendini tehlikeye atıp atmadığını da düşünmez.

Ancak bir süre sonra yargıç Camargo, Regina’yı fark eder, ona ilgi duyar ve bir yere çıkmalarını teklif eder. Yaşlı kadın, bu teklifi kabul eder. Yargıç ona, karısının ölümünün farklı bir versiyonunu anlatır. Kadın kanser hastasıdır. İkisi birbirlerine ilgi duyarlar. Marcos Bernstein‘in filmi, bir anda bir kedi-fare kovalamacasından, bir ikinci bahar aşkı hikâyesine dönüşür.

İki yaşlı karakterin birbirine ilgi duymasıyla birlikte, ender rastlanan bir durumla da karşılaşıyoruz. Fernanda Montenegro ile Raul Cortez‘in aşk sahneleri, her ikisinin de yaşı 70’i geçmiş olan iki oyuncu için gerçekten de fevkalade inandırıcı. Filmin kovalamaca ve sevgi unsurlarını bir arada tutan, onlara bir bütünlük veren, kadın oyuncusunun varlığı, filme farklı bir renk katıyor.

Kaçırmayın!

Karşı Daire / The Other Side Of Street
Yönetmen: Marcos Bernstein
Oyn: Fernanda Montenegro, Raul Cortez, Laura Cardoso, Miguel Lunardi
2005 Brezilya-Fransa yapımı, 1.20 dakika.

A number of sessions at the annual meeting featured presentations pertaining to the early detection and intervention paradigm for psychotic disorders and research findings were discussed from around the world that may inform future prevention approaches. While the primary prevention of schizophrenia on a population level may remain a somewhat distant goal, early detection and intervention strategies are promising in terms of the secondary prevention of schizophrenia and related psychotic disorders.

In an industry-sponsored symposium entitled “Treating Patients Early: Updates on the Controversy,” [1] Patrick D. McGorry, MD, PhD, Professor of Youth Mental Health at the University of Melbourne and Director of ORYGEN Youth Health and the ORYGEN Research Centre in Victoria, Australia, spoke on “The ‘Prodromal’ or Ultra-high Risk Stage of Schizophrenia and Related Psychoses: A Window for Understanding and Intervention.” Dr. McGorry noted that interest in this area was stimulated in part by the 1994 Institute of Medicine (IOM) report entitled “Reducing Risks for Mental Disorders: Frontiers for Preventive Intervention Research.”[2] Dr. McGorry stated that the “entrenched level of disability” often associated with schizophrenia (eg, social withdrawal, dropping out of school, substance use, and other social collateral damage) often occurs prior to the initial psychotic episode, during the prodromal period. However, a significant portion of patients who have the same clinical phenotype as the prodrome do not go on to develop a psychotic illness. Symptoms may resolve or patients may develop another illness, such as major depression. Thus, for researchers attempting to identify potentially prodromal adolescents and young adults for prospective research, these individuals would be considered false positives.[1] Dr. McGorry also described a “false false positive” concept in which patients receive treatment or other protective factors during the prodrome that avert a psychotic episode, thus creating the appearance that the patient had been false positive for the prodrome, but actually the illness had been delayed or prevented.[1] Also of relevance, Dr. McGorry noted, is the recent work suggesting that the phenotype of psychotic symptoms extends to subclinical features in the general population. For example, the work of Dr. Jim van Os in the Netherlands has shown that up to nearly 20% of individuals in the general population endorse some level of minor psychotic experiences.[3-5] okumaya devam edin…

Hepimizin bildiği gibi Mustafa Kemal ATATÜRK dünya döneminin liderleri içerisinden 21 nci yüzyıla geçebilen tek liderdir. Üstelik diğer liderler kendi halkları tarafından yok edilmemin acısını yaşamışken, o hala halkının ve dünyanın nabzında en büyük canlılığıyla, sevgisiyle, saygısıyla hala yaşayabilen dünyadaki tek lider.

Önemli olanda sanırım, yaşarken ölmek değil, öldükten sonra da bu kadar uzun süre canlı kalabilmeyi başarmak değil midir?

ATATÜRK’ü biz hep tarihe mal olmuş yönleriyle tanıdık: Asker ATATÜRK ya da devlet adamı ATATÜRK olarak.

Bu verdiğim örnek dünyada tek olan örnektir. Zaten herhalde bir başkasına da rastlamamız mümkün değil. En büyük düşmanı; hani şu ordularını denize döktüğü düşmanı, Yunan başkomutanı Trikopis. Hiçbir zorlama olmadan, hiçbir baskı olmadan her Cumhuriyet bayramı Atina’daki Türk büyükelçiliğine gidiyor Trikopis, ATATÜRK’ün resminin önüne geçiyor ve saygı duruşunda bulunuyor. Böyle bir saygıyı en büyük düşmanında uyandırabilen bir Mustafa Kemal. okumaya devam edin…

Sevgili yavrularım. Cezm-i Âlem Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne hoş geldiniz. Burada size ilm-i tababetin ve kâinatın sırlarını öğreteceğiz. Özellikle kızlarımız için söylüyorum; tıbbiyede çekinmek olmaz. Dileyen başına hiç çekinmeden türban takabilir. Şimdi, bu bir erkek kadavrası oluyor. Paltonun üzerinden kolayca görülebileceği gibi, akciğerler şu bölgede bulunuyor.

Mide ise nah şu düğmenin altında.

Bu yamanın olduğu yerin tam altında ise karaciğer bulunuyor. Fakat bizim konumuz bu değil; bugün idrar yolları ile ilgili bir çalışma yapacağız.

– Avvvv, avvvv …

Hemen celallenmeyin. İdrar yoları ile ilgili çalışma yapacağız dediysek, adamı soyup şeyi üzerinde çalışacağız demedik.

Şimdi nazarî olarak meseleyi ele alırsak, şu burunu ‘şey’ farz edelim …

– Pipisi.

Sana sormadık fahişe kılıklı şey! okumaya devam edin…

Ayşe Arman, sakal polemiği konusunda Başbakan’ı önyargılı olmakla suçladı

Geçtiğimiz hafta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve ünlü iş adamı Rahmi Koç arasında ‘sakal polemği’ yaşandı. Rahmi Koç, Ayşe Arman’la yaptığı röportajda “Sakallı, bıyıklı adam katiyen almam. Kirli sakal da sevmem. Her gün tıraş olacak bir kere. Cote D’Azur’e gider gibi gelinmez. Bluejean de giyilmez. Kadınlar da mini giyemez” demişti. Başbakan Erdoğan ise, bu sözlerin ayrımcılık olduğunu belirterek isim vermeden Koç’u eleştirdi.

Polemiklere sebep olan röportajı yapan Ayşe Arman, tartışmanın Erdoğan’ın önyargılı davranmasından kaynaklandığını savunarak Erdoğan’a sordu: “Ya mini eteklilerin hakları ne olacak?”

Ya mini eteklilerin hakları?

Her şey saçma.

Tartışmalar saçma.

Söylenenler saçma.

İnsanların alındıkları hassasiyet gösterdikleri şeyler saçma. Allah sonumuzu hayretsin! okumaya devam edin…

Tonguç Görker’le Birlikte…

Uzun mücadele yıllarının arkadaşlığını yaşadık.

Sosyal Sigortalar Kurumu Hekim ve Eczacıları Derneği’nde buluştuk.

Sonra aynı adı taşıyan sendikada.

Sonra Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi’nde.

Uzun mücadele yıllarıydı.

Birçok arkadaşla buluştuk, ayrıldık.

Sosyal haklarda bilinçlenme yılları.

Sosyal mücadelelerin çeşitli evreleri.

Karakterlerin sınandığı geçitler.

Dayanıklılık testleri.

İnsanları mücadele içinde tanırsınız.

Bakanlıklarla görüşmeler, istemler, tartışmalar, çatışmalar.

Tabip Odaları’nda çalışmalar.

Türkiye çapında yeni odaların kurulması, odalar arası koordinasyon.

Görüş ayrılıkları, düşünce farklılıkları.

Tartışmalar, ilkelerde buluşmalar.

Türk Tabipleri Birliği’ne yeni mücadeleci bir kimliğin kazandırılması.

Kimi arkadaşların mücadeleyi yetersiz bulup eleştirmesi.

Kimi üyelerin mücadele tarzını sert bulmaları.

Aramızdaki görüş ayrılıkları.

Bunlar her mücadelede olağan durumlardır.

Bunlar çalışmanın gücüdür, dinamizmidir.

Tonguç, yorulmak bilmeyen bir çalışma makinesiydi.

Dürüst, arkadaş canlısı, dayanışmayı bilen.

Onu yakından tanıyanlar da bu özelliklerini bilirler.

Onun kaybı ülkemiz için de önemli bir kayıptır.

Ödünsüz bir Atatürk Cumhuriyetçisi idi.

Mücahit Atmanoğlu ile eski günleri konuştuk.

Vahit Egeyi de andık. Mücadele arkadaşımızı.

Halim Dinçi de unutmadım.

O unutulmazdır. Bir karakter örneği. Bir düşünce namuslusu.

Güngör Turhanı andım. Dost insan. Bir beyefendi örneği.

Kazançlarımız da var. Hem de önemli kazançlarımız.

Bu mücadelelerin içinde yetişenler.

Kişilikleri mücadele içinde çelikleşenler.

Bıkmayanlar. Sapmayanlar. Davasını satmayanlar.

Onlar genç kuşaklarımız.

Hekimler, diş hekimleri, eczacılar, hemşireler, çalışanlar.

Cumhuriyet’e gönül verenler.

Akıllarını aydınlatmayla ışıklandıranlar.

Mücadele yolu uzun bir yoldur, sarp geçitler çıkar, tehlikeli dönemeçler vardır.

Şimdi dost Mustafa Balbay sarp bir geçitten geçiyor.

Geçecektir, o geçidi aşacaktır, maraton koşucusu imiş, bilmiyordum, sevindim.

Maraton koşucuları uzun mesafe koşularına alışıktır.

Hep söylerim.

Yaşadığınız sürenin hiç önemi yoktur.

Önemi olan o sürede ne yaptığınızdır.

Geriye dönüp baktığınız zaman,

İyi ki yaşamışımmı diyorsunuz,

Yaşadım mı bilmiyorummu diyorsunuz,

Yaşadım da ne oldu mu diyorsunuz,

Yaşayıp da ne yaptımmı diyorsunuz?

Önemi olan budur.

Yaşayan ölülerden olacağına, öldükten sonra da yaşayanlardan olmaktır marifet.

Tonguç Görkere selam.

İyi ki yaşadın…

erdalatak@gmail.com
erdalatak@superonline.com
www.erdalatabek.com

Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin, benim kişisel tarihimde çok özel bir yeri vardır. Babam orada doktordu, diş doktoru olan amcam ise akıl hastası olarak yıllarca orada yattı ve orada öldü. Babamın çalıştığı yıllarda oranın adı Bakırköy Akıl Hastanesi ya da kısaca “Bakırköy”dü; hatta halk arasında “tımarhane” denirdi. Hastalar ise “deli”ydi.

Babam, Bakırköy’ün “tanrısı” Ordinaryüs Profesör Doktor Mazhar Osman’ın öğrencisi ve yakın çalışma arkadaşıydı…

“Akıl hastalığı” denince bugün hâlâ akla gelen ilk mekân olan Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin, Cumhuriyet’le yaşıt 84 yıllık zengin geçmişi, artık bir müze ile karşımızda.

Fotoğraflar, belgeler, o dönemde hastaları sakinleştirmede kullanılan elektroşok aleti, ilaç şişeleri, mektuplar ve 60’lı-70’li yıllardaki Türk filmlerinden ‘Bakırköy’ sahneleri alınarak oluşturulmuş bir belgesel.. okumaya devam edin…

This is a neat story.

The first day of school our professor introduced himself and challenged us to get to know someone we didn’t already know. I stood up to look around when a gentle hand touched my shoulder.

I turned around to find a wrinkled, little old lady beaming up at me with a smile that lit up her entire being.

She said, ‘Hi handsome. My name is Rose. I’m eighty-seven years old. Can I give you a hug?’

I laughed and enthusiastically responded, ‘Of course you may!’ and she gave me a giant squeeze.

‘Why are you in college at such a young, innocent age?’ I asked.

She jokingly replied, ‘I’m here to meet a rich husband, get married, and have a couple of kids….’

‘No seriously,’ I asked. I was curious what may have motivated her to be taking on this challenge at her age.

‘I always dreamed of having a college education and now I’m getting one!’ she told me.

After class we walked to the student union building and shared a chocolate milkshake.

We became instant friends. Every day for the next three months we would leave class together and talk nonstop. I was always mesmerized listening to this ‘time machine’ as she shared her wisdom and experience with me.

Over the course of the year, Rose became a campus icon and she easily made friends wherever she went. She loved to dress up and she reveled in the attention bestowed upon her from the other students. She was living it up.

At the end of the semester we invited Rose to speak at our football banquet. I’ll never forget what she taught us. She was introduced and stepped up to the podium. As she began to deliver her prepared speech, she dropped her three by five cards on the floor.

Frustrated and a little embarrassed she leaned into the microphone and simply said, ‘I’m sorry I’m so jittery. I gave up beer for Lent and this whiskey is killing me! I’ll never get my speech back in order so let me just tell you what I know.’

As we laughed she cleared her throat and began, ‘ We do not stop playing because we are old; we grow old because we stop playing.

There are only four secrets to staying young, being happy, and achieving success. You have to laugh and find humor every day. You’ve got to have a dream. When you lose your dreams, you die.

We have so many people walking around who are dead and don’t even know it!

There is a huge difference between growing older and growing up.

If you are nineteen years old and lie in bed for one full year and don’t do one productive thing, you will turn twenty years old. If I am eighty-seven years old and stay in bed for a year and never do anything I will turn eighty-eight.

Anybody can grow older. That doesn’t take any talent or ability. The idea is to grow up by always finding opportunity in change. Have no regrets.

The elderly usually don’t have regrets for what we did, but rather for things we did not do. The only people who fear death are those with regrets.’

She concluded her speech by courageously singing ‘The Rose.’

She challenged each of us to study the lyrics and live them out in our daily lives. At the year’s end Rose finished the college degree she had begun all those years ago.

One week after graduation Rose died peacefully in her sleep.

Over two thousand college students attended her funeral in tribute to the wonderful woman who taught by example that it’s never too late to be all you can possibly be.

When you finish reading this, please send this peaceful word of advice to your friends and family, they’ll really enjoy it!

These words have been passed along in loving memory of ROSE.

Remember, growing older is mandatory. Growing up is optional. We make a Living by what we get. We make a Life by what we give.

Garanti Bankası sponsorluğunda 2-16 Temmuz 2008 tarihleri arasında gerçekleşecek olan Festival, 15. yılında özel bir program ve büyük isimlerle İstanbulu bir caz kentine dönüştürmeye hazırlanıyor.

Tarih : 2 – 16 Temmuz 2008
Şehir : İstanbul okumaya devam edin…