ABD’de yayınlanacak albüm öncesi gittikleri Bodrum’a yerleşen Sertab Erener, “Beni şehir hayatı beslemiyor” diyor. Milliyet Gazetesi yazarı Ali Eyüboğlu’nun sorularını yanıtlayan sanatçı Demir Demirkan’la yerleştiği Bodrum günlerini anlatıyor:
Şov dünyasının kalbi İstanbul’da atıyor ama siz sevgiliniz Demir Demirkan’la Bodrum’a yerleştiniz, niye?
Aslında biz buna karar verdiğimizde Demir’le amacımız yaz – kış Bodrum’da yaşamak değildi. Bir albüm yaptım 24 Şubat 2009’da Amerika’da yayınlanacak. O albümün çalışmaları için gitmiştik. Üç ay orada yaşayınca dedik ki biz galiba bunu başarabiliriz.
Hangi mevsimin üç ayından bahsediyoruz?
Yazdı… Ama Bodrum çok büyük bir yer. Bodrum deyince hangi Bodrum’u kastettiğiniz de önemli. Türkbükü’nde kendini göstermekten bahsetmiyorum ben. Bayağı insandan kaçtık projesinin hayata geçmesinden söz ediyorum… Şehirden gına geldiği için yalnız kalıp, biraz izole olmak istedik. Motivasyonumuzu biraz daha güçlendirmek ve üretmek, iyi hava, hayvanlar, doğa adına gittik oraya… Ve çok da iyi ettik. Bu yaz sonu iki yılı doldurmuş olacağız Bodrum’da…
Hayvan derken çiftliğiniz mi var?
Yok yok.. Doğadaki hayvanları kastediyorum. Sincaptan tutun kertenkeleye, yaban domuzdan ineğe kadar her hayvan var. Kartallar uçuyor. Bizim de kedi ve köpeğimiz var…
Bodrum’un neresinde kurdunuz bu hayatı?
Bir köyde, ama köyden bağımsız bir yerde, köyün sonunda yaşıyoruz. Yakaköy diye geçiyor adı. Yalıkavak’la Bitez arası. Aslında Ortakent’in üstü. Bir müzisyen olarak üretmek istiyorsan bu şehir çok uygun bir yer değil. Bu şehir sadece senin konsantrasyonunu dağıtır, zamanını boşa harcatır. Kafanın bir yığın sorunla dolmasına neden olur. Kendinle baş başa kalabileceğin çok az zaman var bu şehirde. Sadece İstanbul değil bütün metropollerin sorunu bu. Burada bir yerden bir yere gitmek birkaç saatini alıyor, ama benim orada bir yerden bir yere gitmek beş dakikamı alıyor
Metropolün insanı yorduğu bir gerçek ama bir o kadar da besler. Onca eser üretildi bu şehirde… Şayet üretim bir sanatçının insanlardan izole bir hayat sürmesine bağlı olsaydı doldururlardı tüm sanatçıları F tipi cezaevlerinin hücrelerine ve “Sizden başyapıtlar bekliyoruz” derlerdi.
Bana öyle olmuyor. Beni şehir, metropol beslemiyor.
Bundan sonra bir şarkınızda İstanbul, Boğaziçi gibi sözcükler duyarsam külahları değişiriz ama…
(Kahkahalar) Bence beslendiğin damar çok önemli. Streslerden ve acılardan besleniyorsan ki birçok yaratıcılık acıdan çıkar ama bu günlük bir acı… Sana felsefik bir geri dönüşü olacak bir şey olduğunu sanmıyorum trafikte tıkanıp kalmanın. (Gülüyor)… Benim bir de geceden beslenme gibi bir yönüm yok. Hani geceden çıkayım da içeyim, sarhoş olayım, o sarhoşluğun yarattığı hisle bir şeyler yazayım…
Sizi besleyen ne?
Ben kitap okuyorum. Hayal gücümle besleniyorum. İnsan iç psikolojisiyle daha çok ilgiliyim. İnsanın iç yolculuk malzemesinden şarkı sözü yapmayı daha çok seviyorum.
Eurovision’da size birincilik getiren şarkının sahibi Demir Demirkan şimdiye kadar Batı’dan ne kadar telif aldı? Beklenen telifi kazandı mı?
Sistem hak ettiğin kadarını sana veriyor. Şöyle yanlış bir algı da var Eurovision birin-ciliğiyle ilgili. Eurovision’dan sonra trilyoner olduğumu sananlar olabilir ama bu gerçek değil. Ne Eurovision’un kendisi para ödülü verir, ne de tek parçanın telif geliri sanıldığı gibi büyüktür. Sadece şanın yürür. Bunu ancak konser anlaşmaları yaparak artıya çevirebilirsin ki ben bunu da yapamadım. Çünkü ardından bir yıl boyunca albüm ve promosyon turundaydım. Treni kaçırdık yani…