Prof.Dr.Türkan Saylan’a Mektuplar Yarışmasında dereceye girenler
 
Birinci Olan Mektup
13.11.2009
Merhaba Türkan Saylan Hanım,
Lütfen beni affedin. Ben size nasıl hitap etmem gerektiğini bilmiyorum. Türkan Öğretmen mi? Türkan Teyze mi? Türkan Abla mı? Ya da Türkan Hanımefendi mi? Ama samimi olarak içimden geçeni isterseniz eğer, ben size çok daha içten, çok daha yakın bir şekilde seslenmek istiyorum.
Ben size belki de bütün lisanlardaki en güzel kelimeyle hitap etmek istiyorum. Sizi bir anne olarak isimlendirmek istiyorum. Umarım kabul edersiniz, umarım siz de beni kendinize böyle yakın hissedersiniz.
Onun kadar doğurgan ve onun kadar cömert olduğun için sana,
TOPRAK ANNE demek istiyorum.
Tüm karanlıkları aydınlatıp, bana yol gösterdiğin için sana,
IŞIK ANNE demek istiyorum.
Her üşüdüğümde bedenimi ve hatta içimi ısıttığın için sana,
GÜNEŞ ANNE demek istiyorum.
Onun kadar engin ve onun kadar büyük olduğun için sana,
DENİZ ANNE demek istiyorum.
Her akşam dualarımda mutlaka yer aldığın için sana,
MELEK ANNE demek istiyorum.
Onlar kadar güzel koktuğun ve onlar kadar zarif olduğun için sana,
ÇİÇEK ANNE demek istiyorum.
Yüzlerce hastayı iyileştirdiğin onlara adeta can verdiğin için sana,
CAN ANNE demek istiyorum.
Onun kadar berrak, onun kadar duru olduğun için sana,
SU ANNE demek istiyorum.
Onun kadar uçsuz bucaksız, onun kadar görkemli olduğun için sana,
GÖKYÜZÜ ANNE demek istiyorum.
Yeri geldiğinde onun kadar sert ve dayanıklı olduğun için sana,
ÇELİK ANNE demek istiyorum.
Yeri geldiğinde ise onun kadar yumuşak ve tatlı olduğun için sana,
PAMUK ANNE demek istiyorum.
Her zaman, çağdaşlığın örneği olduğun, Hep Atatürk’ü izlediğin için sana,
ÇAĞDAŞ ANNE demek istiyorum.
Ya da bunların hepsini bir yana bırakıp,
Seni onun kadar sevdiğim için başka hiçbir şey eklemeye gerek görmeden sana,
ANNE DEMEK İSTİYORUM
SENİ ÇOK ÖZLEDİM ANNE DEMEK İSTİYORUM.
BEDENİN BELKİ ARAMIZDA DEĞİL AMA, DÜŞÜNCELERİN VE ÖĞRETİLERİN HEP YANIMIZDA, YANIBAŞIMIZDA DEMEK İSTİYORUM.
SEN RAHAT UYU ANNE DEMEK İSTİYORUM.

Sevgilerimle,
Oğlun
Asrın Andaç
 
İkinci Olan Mektup

DENİZLİ, 12.10.2009

Sevgili Türkan Saylan,

Sizi, ilk kez televizyonda mavi-beyaz bandananızla, çiçeklerle bezenmiş bir pencereden mola işareti yaparken gördüm. Sonradan öğrendim ki; başarılı bir yaşama haksız eller uzanmış, sizinle o gün tanıştım.
Ben yanan ışıklarımı gölgelendirecek kadar karanlığı olanlara karşı, kelebek misali bir günlük hürriyet için, binlerce kez kanat çırpmayı göze almak isterim. Don Kişot kadar şövalye ruhlu, küçük gölgeli büyük adam olmak idealimdir. Bunun için; yeni görüşler ve yeni fikirlerin doğamı ve benliğimi aydınlatan ateş böcekleri olduğunu düşünürüm. Sizi tanıyınca; karanlığımdaki ateş böceklerime bir yenisi daha eklendi.
Hayatta iniş çıkışlar olabilir. İnsan denize benzer. Derin yerleri de vardır; sığ yerleri de. Başarmak için bir şeylerden vazgeçmek gerekir. Ancak vazgeçeceğimiz şey asla hayat olmamalıdır. Hayat sizin için gerçekten değerliydi bana göre. Her anını bir yürek gülümsetmek için harcadınız. Kim bilir o yumruğumuz büyüklüğündeki cevahire kaç gülücük sığdırdınız? Hayat size tokat atsa da kaç defa yeniden başladınız inatla, hırsla, çabayla….
Ayrıcalık herkesin fark edebileceği bir şey değildir. Cüzam hastalarının sizin güneşli ufkunuz olacağını hiç düşünmüş müydünüz? Herkese gıpta edilecek bir cesaret gösterdiniz. Hayata beyaz tarafından bakabilmek bir erdemdir bence. Siz sunu başardınız. İnsanlara yaşama sevinci aşılarken, bunun bir denizci düğümü kadar sağlam; ancak bir saç teli kadar ince olan sevgi bağından ibaret olduğunu kanıtladınız.
Kurduğumuz hayallerin; gerçekleşmesi zordur ama imkansız değildir. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile yüzlerce “Kardelen”in solup gitmesine engel oldunuz. Gerçekten büyük bir projeyle senelerdir unutulmuş en kuytu köşelere bile ulaştınız. Sizin sayenizde Türkiye binlerce kalem tutan ele kavuştu.
Benim kahramanım Mustafa Kemal Atatürk’tür. Şu ana kadar hiçbir gözde ben; o kadar derin ve bir o kadar da zengin bir deniz görmedim. Sizin kahramanınız da Atatürk’tü. Hep kendinizi iki şekilde tanıtırdınız : Kemalist ve feminist. Atamızın en büyük ideali ülkemizi çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarmaktı. Gençlere vasiyetlerinden biri buydu. Bunu bilmek yeterli değil, gerçekleştirmeye çalışmak önemlidir. İşte siz bunun bilincinde olan bir Atatürk kadınıydınız.
İç güzelliğin her şeyden önemli olduğunu çok küçük yaşlarda fark ettiniz. Hiç aynaya bakmadığınızı biliyorum ve belki de aynanın karşısında bile iki yüzlü olmaya tahammül edemediniz.
İnanın ki; insanlık okulu açılsaydı, siz gerçek bir eğitim savaşçısı olarak bölümü birincilikle bitirirdiniz.
Gerçek mutluluk; yaz yağmuruna benzemez. Umulmadık anda birden bire boşalmaz insanın üstüne. Gerçek mutluluk insanın hayata ve çevresine karşı davranışlarıyla azar azar, birike birike oluşur. Bence siz mutluydunuz. Umudu ve mutluluğu yeşertip çoğaltarak yaşadınız, yaşayacaksınız. Sizde Nazım Hikmet’in şu dizelerini gördüm:
“yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine!”
Sevgilerimi sunuyor, öpüyorum.
Hürriyet İlköğretim Okulu / DENİZLİ  
İlayda FİDAN
 

Üçüncü Olan Mektup

Sayın Türkan Saylan.                                                                                          Van / 23 Ağustos 2009
Sevgili Türkan teyzem. Sana teyzem dedim diye bana kırılma, sen benim değil bütün çocukların teyzesi, ablası, annesi, hatta babaları bile oldun. Hiç kimse senin yaptığın gibi eğitime bu kadar önem veremez, hatta hiç kimse bizleri bu kadar sevemez.
Türkan teyze…Televizyonu açtığımda direk sana yönelik suçlamalar, sorgulamalar, evini aramalar vb. gibi olaylar yüzünden seni televizyon, internet, radyo, yanlış tanıtsa da ben seni eğitim sevdalımız ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı Türkan Saylan olarak tanıdım.O hiç bitmeyen enerjisiyle, sevgisiyle, arkadaşlığıyla, dostluğuyla, yardımlaşma coşkusuyla, kanserle savaşmanla hayatı her ne sebep olursa olsun gülen benim kızıl saçlı Türkan Teyzem olarak kalbime gömdüm.
Her sabah aynanın karşısına geçip kendi kendime bir gün ben de Türkan Saylan olacağım dediğim bile oluyordu.Küçük Kardelenler için açtığın yurt, okul, kreş, burs, Anasınıfı açtın. Kadınların sosyal ve kültürel alanda yanlarında oldun.
“ Ben en çok saate bakarım, aynaya hiç bakmam” sözüne her zaman hayran kaldım. Bu sözün bile senin nasıl biri olduğunu anlatıyor.
Şimdi sana bir arkadaşımın bana anlattığı olayı anlatmak istiyorum. Bir akşam babam çok hastaydı. Bu hastalık onu son görüşüm, belki de ona son kez baba diyecek tim.Uzun uzun bana baktı. Her bakışında sanki bana bir şeyler demek istiyordu.
Yavaş yavaş kendini topladı ve bir haykırışta “oku oğlum sen büyük adam ol” dedi. Bu babamın son sözleri. Benim hayatta ayaklarımı sert basmama sebep oldu, böylelikle eğitimin öğretimin ne olduğunu öğrendim, hatta Türkan Saylan teyzemi tanıdım. İşte Türkan Teyzem benim gibi başka bir kardelen daha. Şimdi kendi kendime soruyorum. Seni unutmak kolay mı?
Şimdi sonsuz bir yolculuktasın. Bizlerin yanında olmasan bile bizler senin ve ulu önder  Atatürk’ün yolundan hiçbir zaman ayrılmayacağız. Sen bu toplumun, ailenin, arkadaşlığın, yediden yetmişe herkesin içinde bir Türkan Saylan bıraktın. Saygılarımla.
Talip Kavak