Yeşilin sarıya dönüştüğü, doğanın içine kapandığı, kuru yaprakların ”biten bir ömrü” simgelercesine dalından koptuğu sonbahar mevsimi, şu günlerde görsel bir şölen sunuyor.
”Ömrümüzün son demi, sonbaharıdır artık” dizeleriyle başlayan ve yıllarca dillerden düşmeyen hüzünlü şarkıda olduğu gibi, güftelerin ilham kaynağı olan sonbahar, yerini çetin kış koşullarına bırakmaya başlarken, herkesi farklı duygulara sürüklüyor.
Doğanın suskunlaştığı, rüzgarın sesinin ıslık gibi duyulduğu, kuruyan yaprakların etrafa savrulduğu sonbaharda, dalından düşen her yaprak kimine göre bir ”son” olarak görülüp acı verirken, kimine göre, düşen her yaprağın yerine yenisi yeşereceğinden ”sonun başlangıcı” olarak değerlendiriliyor.
Şarkılarda, türkülerde, ‘‘hüzün, ayrılık ve yaşamın son döneminin’‘ vurgusu olan sonbahar için psikologlar da ”hüzün tetikleyicisi” değerlendirmesi yapıyor, ancak ‘‘sonbaharın güzelliklerine haksızlık olur” diyerek, bu mevsimin, bir son değil, güzel bir başlangıç olarak görülmesini öneriyor.
Psikolog gözüyle sonbahar
Psikolog Göksu Göktaş Telmaç, sonbahar aylarında renklerin pastelleşmesi, havanın erken kararmaya başlaması ve güneşli günlerin yok olmasının birçok insanı strese sürükleyebildiğini söyledi.
Telmaç, ”Yağmurlar ve sabah kalktığımızda havanın yaz aylarındaki gibi pırıl pırıl değil, grimsi olmasının ruh sağlığımız üzerinde önemli etkisi var. Ancak, farklı yapılar gereği, kimi birey bu ayları çok sever, kimisi ise hüzünlü ve iç karartıcı bulur, bunalıma girebilir” dedi.
”Ben yaz insanıyım” diyenlerin, sonbahar ve kışı sıkıcı nitelendirdiklerini anlatan Telmaç, şunları söyledi:
”Her zaman şunu düşünmek gerekir, dışarıdaki insanların, iş yaşamımızın getirdiği stresleri, beraberinde getirdiği depresif durumu üzerimizde taşımaya ne kadar istekliyiz? aynı şeyi şunun içinde sorabiliriz: Hava biraz soğuk, renkler gri, hüzünlü olabilir ama hayatta yakalanacak mutluluklar da mı tamamen kayboldu?”
Telmaç, romantik, duygusal ve mutlu olmasını bilmeyenlere, mevsimlerin stres için bahane olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
”Bir birey spor yapıp, sevdiği dostlarını arayıp onlarla görüşüyorsa, yalnızlık anlarının tadını çıkarıyorsa, insanları değiştirmekten vazgeçip, kendi farkındalığıyla yaşıyorsa, akşam yatağına yattığında ne düşünür? Elbette şunu der: Mutluyum, bugün güzel bir gündü.
Unutmayınız ki doğa, mutsuz olmamız için hiç bir handikap yaratmamıştır. Tüm engeller, ön yargılar bizim içimizdedir.”
“Fotoğrafçıların atölyesi gibi”
Bu arada, sonbahar, kişilerde yaratabileceği ruhsal değişimin yanı sıra Türkiye’nin ”cennete” benzetilen birçok yöresinde şu günlerde görsel şölen sunuyor. Bunlardan birisi de Bolu’ya yaklaşık 42 kilometre mesafedeki Yedigöller.
Sonbaharın tüm güzelliklerini görmenin mümkün olduğu Yedigöller, Türkiye’nin dört bir yanından gelen fotoğraf sanatçılarına ve amatörlerine ”atölye görevi” yapıyor.
Görsel şöleni fotoğraflarına yansıtmak için gün boyu deklanşöre basan fotoğraf sanatçılarının kimi düşen bir yaprağı, kimi kurumuş dallar arasındaki böceği, mantarı, ya da bir avuç yeşili görüntülemeye çalışırken, ”sonbaharın güzelliğinde” fikir birliği yaptıkları gözleniyor.