Kriz hakkında uyarılarda bulunanları ‘kriz edebiyatı yapmakla ve yangına körükle gitmekle’ suçlayan Başbakan Erdoğan, neden yurtdışındaki paraların Türkiye’ye gelmesi için her türlü güvenceyi veriyor. Yoksa kriz yavaş yavaş Türkiye’yi de mi etkilemeye başladı?
Önce bir durum tespiti yapalım. Herkesin bildiği bir tespit olacak ama yine de hatırlatmakta fayda var. Görünen o ki, devlet yönetimi olup bitenlerden ya habersiz ya da görmezden gelmeye çalışıyor.
Tespit şu: Dünya büyük bir ekonomik kriz ile çalkalanıyor. Ve ABD merkezli krizin sonunun gelip gelmediği ve dibe vurulup vurulmadığı halen belirsiz. Her gün krizin yeni bir boyutu ile karşı karşıya kalınıyor. Yine her gün ABD’de bir bankaya el konuluyor. Bugüne kadar el konulan banka sayısı 15’e çıkmış durumda.
Dünyanın gelişmiş ülkeleri toplanıp, krize karşı önlem alıyor. Avrupa Birliği ülkeleri hiçbir bankanın batmasına izin verilmeyeceğini, gereken her türlü desteğin sağlanacağını açıklıyor.
Dünyanın hatırı sayılır ekonomistleri; krizin, dış borcu yüzünden Türkiye’yi de etkileyeceğini altını çizerek söylüyor.
Türkiye’de iş dünyasından finans kesimine kadar herkes krizin olası etkileri için hem kamuoyunu bilgilendiriyor hem de ekonomi yönetimini uyarıyor. En son Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği de (TÜSİAD) aynı uyarıyı yaptı. Ne dedi TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ: “Yapısal reformlar tamamlanmış olsaydı, küresel dalganın sınırlarımıza ulaştığı bu günlerde biz de sınırlarımızı biraz daha sağlamlaştırmış olurduk. Olumsuz konjonktürel gelişmelere karşı gerektiğinde çok hızla müdahale edebilecek biçimde her türlü hazırlığı yapmalı, daha da önemlisi piyasaları hazırlıklı olduğumuza ikna etmeliyiz.”
Uyarmak İş Dünyasının Görevi
Peki, iş dünyası neden uyarıyor? Önceki krizlerde en çok canı yanan kesim onlar olduklarından. Evet, hükümet ve ekonomi yönetimi sorumludur, yanlış yönetimden dolayı hesap da vereceklerdir ama asıl krizin olası etkilerinden canı yanacak kesim iş dünyasıdır. Dolayısıyla da iş dünyasının; eleştirmeye, uyarmaya, alınması gereken önlemleri sıralamaya, yapılması gerekenleri söylemeye hakkı vardır. Bundan kimsenin alınmasına, gücenmesine gerek yoktur.
Hal böyleyken, devleti yönetenlerin tutumu nedir? Global kriz başladığından beri Başbakan Erdoğan’ın söylemlerine dikkat ediyorum da gerçekten ilginç. Önce, “Bize bir şey olmaz, biz deneyimliyiz” dedi, ardından “Evet, kriz bizi de etkileyecek; yakından takip ediyoruz, gerekli önlemleri alıyoruz” diye konuştu.
Şimdi de kriz hakkında uyarıda bulunanları kriz edebiyatı yapmakla, yangına körükle gitmekle suçluyor. İşin daha ilginci ne biliyor musunuz? Başbakan Erdoğan, bu suçlamaları yaparken ardından da “Yurtdışındaki paraların Türkiye’ye gelmesi için her türlü güvenceyi vermeye hazırız” diyor.
Yurtdışındaki Paraya İhtiyaç Mı Var
Çelişkiye bakın. Eğer bize bir şey olmayacaksa, kriz hakkında uyarılar yapanlar yangına körükle gidip, kriz edebiyatı yapıyorlarsa ve ortada da Başbakan’a göre bir sorun yoksa; o zaman neden yurtdışındaki paraların Türkiye’ye gelmesi için her türlü güvenceyi veriyoruz. O paralara ihtiyacımız mı var? Yoksa kriz yavaş yavaş Türkiye’yi de mi etkilemeye başladı?
Başbakan’a göre acaba ne yapmamız lazımdı? Global krizden dolayı dünya karışmışken, başta iş dünyası ve basın olarak “üç maymun”u mu oynasaydık. Ya da “Dünyada bir ekonomik kriz var ama bu bizi hiç mi hiç etkilemez. Evet, reel sektörün yurtdışı borcu çok yüksek ama önemli değil. Dünyada bir para sıkıntısı başladı ama bankalarımızın zaten bu paralara ihtiyacı hiç mi hiç yok. Cari açığımız ciddi rakamlarda ama bize vız gelir tırıs gider” deseydik, Başbakan daha mı mutlu olurdu. Peki, tüm bunlara “neden” diye soracak olan kamuoyuna ne cevap verecektik. Dünya krizde ama bizim dünya ile alakamız yok mu diyecektik.
Aynı Başbakan, daha bundan üç-dört ay önce dövizin yüksekliğinden şikâyet edenlere “Artık piyasada kendi kendine şekilleniyor, müdahale edemeyiz” dememiş miydi? Yine, doğalgaz ve elektrik zamlarını, “Bunların fiyatları dünyada şekilleniyor, bizle alakası yok” diye savunmamış mıydı?
Lafı fazla uzatmaya gerek yok. Dünyayı sarsan bu kriz hakkında iş dünyasından finans kesimine, gazetecilerden ekonomistlere kadar herkesin söz söylemeye ve uyarıda bulunmaya hakkı vardır. Önemli olan bu uyarıları ka’le almaktır.