Başbakan, bu bayramın ‘şeker bayramı’ olarak adlandırılmasını ‘kültür yozlaşması’ olarak niteledi ve bayramın adının ‘dört dörtlük ramazan bayramı olduğunu’ söyledi. Bu açıklamada ‘ulus-cemaat’ ayrımı bütün açıklığıyla ortaya çıkıyor.
‘Ramazan Bayramı’, dinsel bir bayramdır ve Müslümanların bayramıdır. Hatta, daha da irdelenirse, ramazanda eksiksiz oruç tutanların bayramıdır. Kimi camilerde ‘bayram namazı’na gidenlerin, imam tarafından ‘oruç tutanlar bu namaza gelsin’ diye azarlandığı da görülmüştür. Acaba ilerde de ‘bu bayram ancak oruç tutanlar için geçerlidir’ de denebilir mi, bilmiyorum.
Toplum yaşamını din temeline göre biçimlendirirseniz işin nereye varacağı bilinemez. Bu durumda ‘yılbaşı tatili’ için ne denecektir? ‘Pazar günü tatili’ ilerde nasıl yorumlanacaktır? ‘Cuma tatili’ne dönüş mü yaşanacaktır? Kimi zaman bilinçaltından çıkıveren bir söz çok daha fazlasını düşündürür. Oysa, bayramlar toplumları birleştiren, dargınları barıştıran uzlaşma zamanlarıdır. Bayramlarımızı da ayırmaya kalkarsak bu toplum nerelere gider? Ulusun bayramı ‘Şeker Bayramı’dır. Cemaatin bayramı ‘Ramazan Bayramı’ mı? Demek ki ülkemiz bu yol ayrımına gelmiş durumda: Ulus muyuz, cemaat mi? Hiç kuşku duyulmasın ki, ulusuz. Laik, bağımsız, demokratik Türkiye Cumhuriyeti ulusuyuz. Müslümanı, Hıristiyanı, Musevisi, dindar olanı, olmayanı ile laik bir toplumuz.
Şeker Bayramı’nız kutlu olsun.