Unut gitsin ey halkım…
NE çok yürekli insanlar, ne çok adam gibi adamlar, ne çok yiğitler yok oldu senin için…
Sağdan ya da soldan, o yandan ya da bu yandan, hiç fark etmez…
Ne çoğunu kovaladılar…
Ne çoğunu çürüttüler hapishanelerde…
Ne çoğunu vurdular…
Ne çoğunu astılar…
Tümü senin uğruna…
Senin için…
Senin yüzünden ey halkım…
Peşine takılıp gittiğin basiretsizlikler, gafletler, ihanetler senin oyların ile her iktidar olduklarında ve sonuçta senin canın yandığında…
Yürekli insanlar yollara düştüler…
Seslerini yükselttiler…
Didindiler…
Direndiler…
Savaştılar…
Ve sen yıkımlara oy verip de dertler açarken Türkiye’nin başına… Onlar senin adına, senin için koşuştular.
Dillerinden sen düşmedin…
Yüreklerinde senin sevgin vardı…
Senin geleceğini dert edinmiş, senin yoksulluğunu yoksullukları, acılarını acıları saymışlardı…
Ve senin uğruna yok oldular…
Gençler bir şafak vakti “özgürlük” diye son kez bağırıp asıldılar… Yazarlar “Unutma bizi ey halkım” notu düşüp de tarihe, vuruldular…
Hep böyle oldu, düşünüyorum da…
İşte bak; profesörler kendilerini asıyorlar ranza demirlerine…
Yiğitler şakaklarına birer kurşun sıkıyorlar…
Yaşamları hapishanelerde çürüyor senin için sesini yükseltenlerin…
Bak yine; bir yok ediş sürüp gidiyor, bir infaz, bir kıyım…
Senin için…
Sen ise…
Unut gitsin ey halkım…