Kâr amacı gütmeyen, patronsuz, çok ortaklı, “kâinatın tüm seslerine Açık Radyo”, 15 yıl önce doğdu.
“Açık Radyo sebze çorbası gibidir. Her şeyi içerir” diye boşuna demiyor kurucusu ve programcısı Ömer Madra. Bundan tam 15 yıl önce, 92 ortakla patronsuz yola çıktıklarında kolektif yapısı, gönüllü programcıları, ilginç yayınları, dünyanın dört bir yanından çaldıkları müzikleriyle, Türkiye’nin en özgün ve özgür radyosu olduklarını göstermişlerdi.
Bugün 15. yaşını kutlayan, ama tazeliğinden hiçbir şey kaybetmeyen radyo, bir de Sona Ertekin editörlüğünde 15. yıla denk gelen kapsamlı bir ansiklopedik kitap hazırladı: Açık Kitap. 3000 adet basılan kitabın 150 tane özel baskısının kapağını ise tek tek Mehmet Güleryüz resimledi. 29 Kasım’da ise Açık Radyo’ya 15 yıldan bu yana emek veren yaklaşık 1000 programcısı ve 4000 kadar destekçisinin de katılımıyla Santralistanbul’da bir de kutlama yapılacak.
90’ların ortalarında, özel radyoların patladığı bir dönemde hem söyleyecek sözü olan hem de her telden müzik çalmak için yola çıkan hissedarların her birine “ortaklık belgesi” olarak Abidin Dino’nun “Tuğralar” serisi litografisini vermesi, bu radyonun ruhunu en iyi anlatan şey herhalde…
Madra’nın “Açık Radyo, aynı zamanda kaçık bir radyo” demesi de bundan. “Açık Radyo’yu betimlemek için birçok tanım yapabilirsiniz, ama bence 15 yılın ardından bana öyle geliyor ki en belirleyici özelliği kolektif olması. Yola iki kişi çıktık, sonra birdenbire 100 ortaklı bir şey oldu. Sofranın ortasına pat diye düşen bir fikir, sonunda bu hale geldi.”
Açık Radyo’da, yapılanmasında önemli olan bir özellik daha var: Bağımsız bir entelektüel faaliyet içinde olması. Örnek mi? Demokratik toplumlardaki en kuvvetli denetlemeyi yapması gereken medyanın artık güvenilirliğini yitirdiği bir dönemde hayatımıza giren radyo, Marmara depremi sırasında ihtiyaçlarla imkânları buluşturmuş ve bütün programlarını iptal ederek yardım amaçlı yayın yapmıştı. “Radyo böyle bir durumda çok işlevsel olabiliyor, hızla refleks verebiliyor. Bu açıdan Açık Radyo’yu alternatif görmüyorum. Asıl medyanın yapması gereken şey budur” diyor Madra ısrarla.
Vatandaş gazeteciliği
Açık Radyo, yedi senedir devam eden ve Madra’nın “yaptığımız en iyi şey” dediği “Dinleyici Destek Projesi”yle ve her yerden duyarlılıkla “bildiren” dostlarıyla da Türkiye radyoları içinde ayrı bir yerde duruyor. Bir stajyerden Almanya’daki anti-nükleer direnişin, bir dinleyenden Cide’deki köylülerin HES’ler için nasıl mücadele verdiğinin ya da yakın dostları Tilbe Saran’dan Maçka’da kesilen ağaçların haberini alabilirsiniz.
Madra’ya göre, bu, bir raslantı değil, sonuç : “Açık Radyo’nun dinleyicisi, dostlarıyla kolektif olarak kurduğu yakın ilişkinin sonuçları. Benim için ideal habercilik vatandaş gazeteciliğiyle olur. Bu insanların da bizim dinleyicimiz olması bize büyük bir şevk de veriyor. Bilgiyi paylaşmak çok önemli. Küçücük bir radyoda bile bunun müthiş bir işlevi var.”
‘Merak böceği kemirmiş bizi’
“Bütün Açık Radyocularda Diderotvari, ansiklopedist bir yan vardır. Merak böceği kemirmiş bizi” diyor Madra. Yaklaşık 120 yazar çizerin katkıda bulunduğu ve 3000 adet basılan ansiklopedik Açık Kitap’ta 15 yılın bütün birikimi yansıtılmaya çalışılmış. Açık Radyo’nun kişisel tarihi, macerası da dahil, mesele edindiği 550 kadar maddeyi bulmak mümkün. Aralarında “deprem”, “mahalle futbolu”, “Noam Chomsky”, “Pehlivan Bey’in gözlüğü” (programcılardan Sevin Okyay’ın sürekli yakın gözlüğünü unuttuğu için radyoda uzun zaman çalışan Pehlivan Bey’in gözlüğünü ödünç almasından doğan bir madde) gibi hem uçuk kaçık hem de ciddi pek çok madde var. 752 sayfalık bu kitabın kendini finanse etmesi için de 150 tanesi ressam Mehmet Güleryüz tarafından resmedilmiş. Madra, “Bizim gibi düşünen, Açık Radyo’nun hassasiyet alanlarını ve insanlık hallerini resmeden Mehmet Güleryüz’ü, ‘devlet sanatçılığı’ kavramına bayrak açtığı günden beri zaten severiz” diyerek sanatçının özgün bir koleksiyon yaptığını belirtiyor.