Daima Nicole Kidman

2003’ten beri Nicole Kidman’ın filmleri gişe yapmıyor, yüzü de tehlikeli  biçemde değişiyor.

Aslı Selçuk

Saatler’le(2002) en iyi kadın oyuncu Oscar’ını alan yıldızın kariyeri giderek bozulunca popüler bir üne kavuşmak için Stepford Kadınları(2004), Tatlı Cadı(2005) gibi komedilerde yer alır, fantastik filmler(Altın Pusula/2007) modasına uyar, politik
gerilim(Çevirmen/2005) ve bilim kurguda(İstila/2007) oynar.

Romantik epik Avustralya’da(2009) başrolde, müzikal komedi Nine’da(2010) yardımcı roldedir. Kidman’ın başarısızlıkları peşpeşe gelince ona gişe zehiri adı takılır. Bu acımasız
niteleme film başına 15 milyon dolar alan Kidman’ın adını verimsiz bir yatırıma dönüştürür. Oysa Nicole, Dead Calm’la (1989) farkedilmiş, Uzak Ufuklar’la(1990) adı doruğa çıkmıştır. İzleyicinin ondan bıkması karşısında Dogville, Fur:An Imaginary Portrait of Diane Arbus, Margot at the Wedding gibi düşük bütçeli yaratıcı projelere, zor karakterlere yönelir. Yakıştırılan gişe zehiri etiketinden sonra ona yeni bir ad takılır: Botoks kraliçesi. Daima mükemmel estetik operasyonlardan yana olan Hollywood onun aşırıya kaçan düzeltmelerinden hoşlanmaz. Son yıllarda Hollywood nedense botoksa düşman kesilmiştir, sinemacılar ifadesiz yüzlü yıldızlarla çalışmak istemezler. Kidman’ın sürgit gizemli, soğuk bir havası vardır. “Çok utangacım, iletişim kurmakta zorlanıyorum, kırmızı halıda yürürken korkmamak için kendimi hayali bir balonun içinde duyumsuyorum” demesine karşın buzlar kraliçesi olmaktan kurtulamaz. Bu dönemde çok az söyleşi yapar
çünkü eski kocası Tom Cruise’un Scientology tarikatından, yeni kocası Keith Urban’ın uyuşturucu bağımlığından, geç anneliğinden söz etmek istemez. Basmakalıp görüntüsünden en kısa zamanda kurtulmalıdır. 2006’da kendi yapım şirketi Blossom Films’i kurar, yaratıcı projeler üretir. Rabbit Hole’da(Mutluluğun Peşinde/2010) küçük oğlunu yitiren, yaşamına anlam bulmaya çalışan yaslı annedir. Bu güç rolle üçüncü kez Oscar’a aday olur, böylece strateji yerini bulur. Angelina Jolie’nin menajeri Geyer Kosinski
Kidman’a buz kadın imajından kurtulmasını önerir.

Just Go with It(Hayatım Yalan/2011) adlı komedide soğuk olduğu sanılan ama aslında öyle olmayan bir rolle izleyicinin karşısına çıkar, estetik cerrahiyle dalgada geçer. Bunlar Kidman’ın mizah duygusu olan komik biri olduğunu göstermek içindir. İkinci adımsa medyaya bu değişimi haber vermektir. İtiraflara çok düşkün olan Amerikan toplumu Nicole’un açıklamalarını can kulağıyla dinler:

“Botoks yaptırdım ama yüzümdeki sonuçtan hoşnut kalmadım. Artık botokstan vazgeçtim alnımı kırıştırabiliyorum”. Nicole’ün bu içten açıklamaları işe yarar, herkes ona yürekten inanır. Rollerini içgüdüsel seçtiğini belirten yıldız “En karanlık noktasına dek insanın iç dünyasını deşmek beni ilgilendiriyor. Gençken ağır nihilist bir evre geçirdim, doğum, ölüm, ikisi arasında neden endişelenmeli diye düşündüm. Daha sonra kaçmasın diye
mutluluğumu bir kavanoza koymaya kalkıştım. Bugünse çocuklarım acı çekecek saplantısıyla yaşıyorum. Caymadan yaşamın anlamını araştırıyorum, benimle aynı düşünceleri paylaşan sinemacılarla çalışıyorum. Onlar yönetmenden çok filozoflar, bugünkü dünyamızda filozoflar için kürsü kalmadı, kendilerini ancak sinemada ifade ediyorlar” diyen Kidman çok sayıda patlamış mısır tadında film üretildiğini, oyalayıcılıklarıyla doyum yolları arayan kitleleri çektiklerini belirtiyor. Yıldız günümüzde şöhretin anlık, geçici olduğunu irdeliyor:”Karamsar filmler seçmekle suçlandım. Tüm filmlerimden gurur duyuyorum.

Gişe hasılatları attan düşmek gibidir, toparlanıp yeniden atın sırtına binersiniz. Annem bana sabırlı, dayanıklı olmayı öğretti. Mutsuzken bile ilerlemelisiniz. Yaşam çok kısa, keşfetmem gereken çok şey var”. Kararlı ve güçlü Nicole Kidman’ı uzun yıllar sinemada
göreceğimiz kesin.