GÖZLEMEVİ
Üstün Akmen
uakmen@superonline.com
DAHA NİCE YILLARA, TİYATROMUZUN ONUR ABİDESİ… DAHA NİCE YILLARA
Bugün, Yıldız Kenter’in profesyonel anlamda sahneye çıkışının altmışıncı yıldönümü.
Yani altmışıncı yaş günü
Yıl 12 Aralık 1948…
Yer Ankara Devlet Tiyatrosu, oyun Shakespeare’in “On İkinci Gece”si… O gün bugündür unutulmayan rollerin oyuncusudur o…
Bin bir emekle açtığı Kenter Tiyatrosu sahnesiyle Türk tiyatrosunun gelişmesine katkı sağlayan bir tiyatrocudur.
60 yılda 100’ün üstünde oyun oynayıp, gene 100’e yakın oyun sahneleyen bir tiyatro tutkunudur.
Sovyetler Birliği, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Almanya, Hollanda, Danimarka, Kanada, Yugoslavya ve Kıbrıs’ta İngilizce ve Türkçe oyunlar sergileyerek Türk tiyatrosunun tanınmasına vesile olmuş biridir.
Shakespeare, Çehov, Brecht, Ionesco, Pinter, Albee, Tenessee Williams, Alan Ayckbourn, Arthur Miller, Brian Freil, Neil Simon, Athol Fugard, Sergey Kokovkin gibi pek çok önemli dünya yazarını bizlerle tanıştıran bir misyonerdir.
Kardeşi Müşfik Kenter ve eşi Şükran Güngör ile kurduğu Kent Oyuncuları Topluluğu’nda, 50 yıldır Türk ve dünya tiyatrosunun önemli eserlerini sahneleyen bir ustadır.
Melih Cevdet Anday, Necati Cumalı, Güner Sümer, Adalet Ağaoğlu, Zeki Özturanlı, Refik Erduran, Güngör Dilmen, Muzaffer İzgü gibi pek çok Türk yazarının da oyunlarını sahneye koyan, oynayandır.
40 yıldır konservatuardaki sahne hocalığıyla yüzlerce tiyatrocunun yetişmesini sağlayandır.
Tiyatroya adanmış tutkulu bir yaşamın kahramanıdır.
Sanatındaki başarıları ve topluma karşı sorumlu sanatçı kimliğiyle yaşamı boyunca zirvede alnının akıyla oturandır.
Sahne üzerinde hem ardışık, hem de fevkalade mantıklı, görülesi oyunlar çıkaran gerçek “Diva”dır.
Oyunlarında ardı ardına mantıklı, fiziksel ve basit psikolojik yönelimler dizisini teker teker gözden geçirdikten, biçimlendirdikten sonra seyircisine aktarandır.
Sahne üzerinde bütün fiziksel ve basit psikolojik yönelimleri, çizilen karakterlerin özlemlerine ve aksiyonlarına denk düşecek biçimde kusursuz olarak koruyanların başıdır.
Hep parlayan bir yıldızdır.
Bir duayen, bir tiyatro savaşçısıdır.
Rolün yaşama sürecini oluştururken, duygularında art ardalığa ve mantığa yer veren enderlerdendir.
Hem fiziksel hem de psikolojik yönelimlerini belli bir içsel bağ ile duygu ardıllığı, aşamalığı ve de mantığıyla birbirine bağlamasını bilen olağanüstü bir yetenektir.
Bu toplum için bir nimettir…
O halde Yıldız Kenter ne isterse, canı neyi çekerse oynamalı, hatta artık gişe endişesi çekmeyecek oyun bile seçmelidir.
Tiyatrosever de, tiyatrocu da, yurdun dört bir yanındaki tiyatro öğrencileri de sadece bir kez değil, çok kere olanaklar yaratıp, Yıldız Kenter’i her ne oynarsa, ama ne oynarsa oynasın seyretmelidir.
Seyretmelidir ki, sahne üstündeki tüm fiziksel ve psikolojik yönelimleri, çizilen karakterin özlemlerine ve aksiyonlarına denk düşecek biçimde kusursuz olarak korumak ne mene bir işmiş görsünler.
Seyretsinler ki, duyguları ifade etmenin gözlerden sonraki aksiyon merkezleri nereleridir öğrensinler.
Erbaplar, “yüz gözlerden daha az inceliklidir” derler ya!
Erbaplar istedikleri kadar desinler.
İsteyenler gelsinler, bilinçaltınC4n ve üst bilincin iletilerini aktarmada, yüz ve mimiklerin nasıl daha somut ve yeterli derecede belagatli olduğunu Yıldız Kenter’de görsünler.
Öğrensinler.
Buraya kadar yazdıklarımda, bırakın yalanı riyayı; tek abartı varsa, o zaman, her zaman olduğu gibi yazımı okumaksızın arkamdan konuşan ya da okuduğunu anlamayan “ezberci” dostlar(!) ağız birliği edip: “Altmışıncı sanat yılında seni altmış kere Yıldız Kenter çarpsın,” diye beddua etsinler.
Ne derlerse desinler…
Ama bıraksınlar artık “laf-ı güzaf”ı.
Yıldız Kenter’in sahnelerdeki olağanüstü altmış yılı önünde saygıyla eğilsinler…
Bir tiyatrocunun nasıl saygın olabileceğini öğrenmek uğruna az buçuk çaba sarf etsinler.
Yıldız Kenter’i örnek edinsinler.
Yıldız Kenter’i öğrensinler.
Yıldız Kenter kere Yıldız Kenter elde etmek öyle kolay iş değil!
Önce hak etsinler.