Bir Psikiyatristin Günlüğü

Psych-Istanbul, Cinema-Philia, Tiyatroseverler ve Hayata Dair Ayrıntılar…

"Ahmet BEŞKARDEŞ" tarafından yazılmış yazıları görüntülüyorsunuz

Özcan: Anayasa değişikliği gerek

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Türkiye’de özel üniversiteler de açılmasını istediklerini, ancak bunun için anayasa değişikliği gerektiğini bildirdi.

YÖK Başkanlığı görevine başlamasının ikinci yılı dolayısıyla eğitim muhabirleriyle bir araya gelen YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, gazetecilerle sohbet etti ve sorularını yanıtladı. Özcan, YÖK Genel Kurulu’nun yarın toplanarak üniversiteye giriş sınavı kılavuzunu görüşeceğini bildirdi.

Vakıf üniversiteleriyle ilgili bir soru üzerine, bu üniversitelerin sayısının 47’ye yükseldiğini ifade eden Özcan, ”Artık vakıf üniversitelerini açarken butik ve tematik olmasına dikkat ediyoruz. Mesela birinin sadece sosyal bilimlerle, birinin güzel sanatlarla, birinin moda ve dizaynla ilgili olmasını istiyoruz. Bundan sonra açtıklarımızda bunlara dikkat edeceğiz. Biri diğerinin karbon kopyasıysa onlara çok iyi bakmıyoruz” diye konuştu.

Özcan, vakıf üniversitelerinin sayısının ne kadar artacağına ilişkin soru üzerine de, ”Ben bazen hesaplar yapıyorum, devlet ve vakıf üniversitelerinin toplamında Türkiye’nin 200 üniversiteyi kaldırabileceğini düşünüyorum. Talep olmayınca zaten açamayız. Arz ve talep dengelenince artık açmaya gerek kalmaz. Şimdi bizi zorlayan bir güç var. Korkunç bir talep var. Biz de o talebi karşılamak için böyle yapıyoruz. Talep yoksa bizi iten bir şey de olmayacak” dedi.
 

Özel üniversiteler

Yusuf Ziya Özcan, Türkiye’de özel üniversite açılıp açılmayacağına yönelik sorulara ilişkin, ”Özel üniversite Türkiye’de yok. Türkiye’de özel üniversiteler de olsun istiyoruz. Ama bu Anayasa değişikliği gerektiriyor. Onu yapmak lazım, o olsa iyi olur. Belki o zaman şimdiki vakıf üniversitelerinin bir kısmı o statüye geçecektir, bir kısmı da vakıf olarak kalacaktır” diye konuştu.

Vakıf üniversitesi ile özel üniversite arasında fark olduğuna işaret eden Özcan, ”Vakıfların kar amacının olmaması lazım, ama bazıları maalesef para için de bu işi yapmış olabiliyorlar” dedi.
Prof. Dr. Özcan, aynı yöndeki sorular üzerine, ”Para için yapan, serbestçe para için yapmalı bu işi, vakıf için yapan vakıf için yapmalı” görüşünü ifade etti.

”Bu konuda anayasa değişikliği gerektiği için Başbakan veya Cumhurbaşkanı ile görüşülüp görüşülmediği” sorusuna Özcan, ”Onlara daha söylenmedi. Herkes özel üniversite istiyor, ama böyle bir kamuoyu yaratmamız lazım. O yaratılmayınca Meclis’ten kolay çıkmıyor” yanıtını verdi.

”Adım atmayı düşünüyoruz”

Özcan, gazetecilerin, ”Bazı AK Partili milletvekillerinin özel üniversitelerle ilgili açıklamaları üzerine muhalefet partisi milletvekillerinin de ‘Siz Meclis’e getirin biz destekleriz’ yönünde açıklama yaptıklarını” belirtmesi üzerine, ”Adım atmayı düşünüyoruz özel üniversite için. Hoş olur” dedi.

Bu yönde bir çalışma yapılıp yapılmadığının sorulması üzerine Özcan, ”Henüz bir taslak veya rapor aşamasına gelinmediğini” belirterek, ”İşte bu konuyu konuşuyoruz, o bir hazırlık değil mi? Kendi aramızda fikir birliğine geliyoruz. Herkes istiyor, ama oturup bir metin hazırlamadık” diye konuştu.

Prof. Dr. Özcan, somut bir çalışmanın ne zaman oluşacağına yönelik soruya karşılık, ”2010’da bu işle uğraşırız” karşılığını verdi.
”Özel üniversite açılması halinde denetimin nasıl yürütüleceğinin” sorulması üzerine

Özcan, ”Yeterlilik Kurulu olacak, bununla uğraşıyoruz bugünlerde. Eğer o olursa Türkiye’de daha önce yaşanan tecrübeler yaşanmaz artık, çünkü onların kalitesi her zaman denetlenir bu kurul tarafından, bize de rapor edilir, biz de gereğini yaparız” dedi.

İş dünyasına ziyaret

YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, ”mesleki ve teknik eğitime duyarlılığı gündemde tutmak için” iş dünyasının önde gelen kuruluşlarına ziyaretler yapmayı planladığını bildirdi.

”Mesleki eğitim destek için TÜSİAD’ı, İstanbul ve Ankara sanayi ve ticaret odalarını ziyaret edeceğim” diyen Özcan, ”Koç, Sabancı ve büyük grupları da ziyaret etmeyi düşündüğünü” kaydetti.

Prof. Dr. Özcan, ‘‘Mesleki ve teknik eğitim konusunda desteklerinin artmasını isteyeceğiz. Sadece bu Danıştay meselesinde değil, okul açılması vesaire… Genel bir destek isteyeceğiz. Yılbaşından sonra bu ziyaretleri yapmayı planlıyorum” dedi.

Bir gazetecinin ”RTÜK yasasının değiştirilmesine ilişkin taslağa göre üniversite radyoları da kapanacak. TRT dışında kamu kurum ve kuruluşları yayın yapamayacaklar” sözleri üzerine Özcan, ”Bu önemli bir konu. Bunu bir konuşalım. RTÜK Başkanından randevu alıp görüşürüm. Gerekirse Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile de görüşürüm” diye konuştu.

Muhabirlerle gündemdeki konuların dışında da sohbet eden Özcan, YÖK’ün bahçesinde oluşturulan barınaklarda köpek, güvercin, sincap gibi hayvanlar beslendiğini anlattı. Özcan, yakında midilli de almayı planladıklarını söyledi.

Türk Eğitim-Sen İsmail Koncuk, ”2009 yılında eğitimin en önemli sorunlarından biri yine fiziki mekan ve alt yapı yetersizlikleridir” dedi.

Türk Eğitim-Sen İsmail Koncuk, ”Eğitim alanında 2009 yılının kara bir yıl olduğunu, sorunların daha da arttığını” ileri sürdü. Koncuk, ”Eğitim çalışanları tüm umudunu yeni Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’ya bağlamış, ancak Çubukçu da göreve gelmesinin üzerinden 8 ay geçmesine karşın dişe dokunur bir icraat gerçekleştirememiştir” ifadesini kullandı. 2009 yılında eğitimin en önemli sorunlarından birinin fiziki mekan ve alt yapı yetersizliği olduğunu belirten Koncuk, okullarda derslik açığının sürdüğünü, kalabalık sınıfların önüne geçilemediğini savundu. Okullarda ders araç-gereçleri, laboratuvar, bilgisayarlar, spor salonları yeterli düzeyde olmadığını ifade eden Koncuk, ”Okulların ihtiyaçları öğrencilerden toplanan paralardan karşılanmaktadır. Okullarda hijyen sorunu çözümlenememiş, okullar hastalıkların başlangıç adresi haline gelmiştir. Bazı okullarda hizmetli çalıştırılmamaktadır” dedi.

Okullarda ciddi bir öğretmen açığı sorunun olduğunu öne süren Koncuk, buna rağmen Türkiye’de atama bekleyen 310 bin öğretmen adayının bulunduğunu kaydetti.

Milli Eğitim Bakanı Çubukçu’nun, şubat ayında öğretmen ataması yapılmayacağını, 2010 yılının ağustos ayında 40 bin öğretmen atanacağını açıkladığını anımsatan Koncuk, ”Öğretmen ihtiyacı günden güne artarken, şubat ayında öğretmen ataması yapılmaması tam bir fiyaskodur. Yılda bir kez sadece 40 bin öğretmen ataması yapılması ne ihtiyacı ne de beklentileri karşılayacaktır” diye konuştu. Koncuk, ülkemizde öğretmen açığının ilköğretimde 216 bin 52, ortaöğretimde ise 98 bin 453 olduğunu ifade ederek, okul öncesinde önümüzdeki yıllarda ciddi bir derslik ve öğretmen açığı sorununun baş göstereceğini iddia etti.

‘Miting yapacağız’

Öğretmenlikte kadrolu, sözleşmeli, ücretli ve vekil adı altında farklı türlerde istihdamın söz konusu olduğunu ifade eden Koncuk, ”Hakka ve hukuka aykırı olan bu uygulamanın ısrarla devam etmesi, geleceğimiz olan çocuklarımızı yetiştiren öğretmenlerin kendi geleceğinden emin olmayarak çalıştırılması, Türkiye’nin büyük bir ayıbıdır” dedi. Bakan Çubukçu’nun ”sözleşmeli öğretmenlerin kadroya alınacağını ve bundan sonra sözleşmeli öğretmen alınmayacağını” açıkladığını ifade eden Koncuk, ancak bu sözün unutulduğunu ileri sürdü.

Türk Eğitim-Sen’in bu konuda bir gelişme olmaması halinde, tüm sözleşmeli öğretmenlerle birlikte Ankara’da büyük bir miting gerçekleştireceğini bildiren Koncuk, ”Tüm illerden Ankara’ya gelecek olan sözleşmeli öğretmenlerle yapacağımız mitingde Bakan Çubukçu’ya, verdiği söz en sert şekilde hatırlatılacaktır. Tüm öğretmenlerin eşit haklardan yararlanarak, geleceklerini güvence altına alarak, insanca yaşayarak öğretmenlik yapması gerekmektedir. Eğitim-öğretimde başarı için bu şarttır” dedi.

Koncuk, 2009 yılında eğitime ayrılan bütçe ile eğitimin temel sorunlarını çözmenin imkansız olduğunu iddia ederek, bütçenin 2009 yılında yüzde 10,64 iken, 2010 yılında yüzde 9,84’e düştüğünü kaydetti. Koncuk, ”Türkiye’de öğrenciye çok az yatırım yapıldığını” öne sürdü. ”Eğitimde usulsüz atamaların devam ettiğini” iddia eden Koncuk, ”Milli Eğitim Bakanlığının eğitim çalışanları nezdinde güven telkin edebilmesi için Bakan Çubukçu’nun tüm usulsüz atamaları iptal etmesi ve eğitim camiasında usulsüzlüğe, torpile, adam kayırmaya fırsat vermemesi gerekmektedir” dedi.

Yönetici atama konusunda hala bir gelişme sağlanamadığını belirten Koncuk, yönetici atamalarında her valiliğin ayrı uygulama yaptığını, bu nedenle yönetici atamalarında uygulama birliğin sağlanamadığını kaydetti. Kurumların hala vekaleten yönetildiğini ifade eden Koncuk, ”yönetici atamalarında tam bir kargaşanın hakim olduğunu” öne sürdü. İsmail Koncuk, ”2009 yılı gerek eğitim sistemimiz, gerekse eğitim çalışanlarımız için karabasana dönmüştür. Umuyoruz ki, 2009 yılı eğitim-öğretimle ilgili kangren haline gelen sorunlara çözüm bulunduğu, eğitimcilerin huzur içinde görev yaptığı, öğrencilerimizin başarıyı yakaladığı bir yıl olur” görüşünü dile getirdi.

Son günlerini yaşadığımız 2009 yılı, bazı komik ve şaşırtıcı olaylara da sahne oldu.

2009 yılında güldüren ve şaşırtan olaylardan bazıları şöyle:

Eşcinsel penguen çifti, yavru pengueni evlat edindi

Almanya’da Humboldt türü iki erkek eşcinsel penguen, bir yavru pengueni evlat edindi.
Bremerhaven kentindeki hayvanat bahçesinde “anne ve babasının” reddettiği penguene, eşcinsel penguenler babalık yaptı.

Çatlamadan önce biyolojik anne-babası tarafından reddedilen yumurta, veterinerlerin asıl ailenin yuvasına yeniden yerleştirmek için ısrarlı girişimlerine rağmen, penguen ailesi tarafından kabul edilmedi.

Veterinerler, bunun üzerine yumurtayı, “doğru besler ve büyütürler” diye hayvanat bahçesinin üç eşcinsel penguen çiftinden birinin yuvasına bıraktı. İki penguen, yumurtayı büyük bir sevinçle kabullendi ve severek yumurtanın üzerinde kuluçkaya yattı.

Yumurtanın çatlamasının ardından eşcinsel çiftin gerçek anne-baba gibi davrandığını, dört hafta boyunca yavru penguenin tuvalet eğitimiyle ilgilendiğini ve onu balıkla beslediğini belirten hayvanat bahçesi yetkilileri, “Hayvanlarda eşcinsellik alışılmadık bir durum olarak görülmemeli. Bu dünyada çiftleşme illa ki üremeye bağlı değil” ifadesini kullandı.

Altın kalpli patron

İtalya’da küçük bir metalürji şirketinin yöneticisi Marco Colombo (38), lotodan yaklaşık bir milyon Avro (2,2 milyon TL) kazandı ve bunun 350 bin Avro’sunu çalışanlarına dağıttı.

Colombo, herbirine 70 bin Avro verdiği çalışanlarına çekilişten önce, “Kazanırsam parayı paylaşacağız” sözünü vermişti.

Kadın askerlerin sutyen talebi

İsveç’te kadın askerler, ordudan savaş ve çatışma durumlarına uygun sutyen talebinde bulundu.

500 kadar acemi kadın askerin, sutyenlerini kendileri satın almak zorunda kaldığını ve bu çamaşırların çok çabuk koptuğunu, erkek askerlerin ise iç çamaşırlarını ordudan aldığını belirten sendika yetkilisi Paulina Rehbinder, kadın askerlerin dışarıdan satın aldığı çamaşırların savaş durumuna ya da yangına dayanıklı olmadığını, bu çamaşırların pratik bulunmadığını söyledi.

Ordunun tarafsızlık ve eşitlik örneği sergilemediğini öne süren Rehbinder, “aslında İsveç’in bu alanda birçok başka ülkeden daha ileri olduğunu” ifade etti.

Rehbinder, “Bu, kadınlara bir mesajdır. Çalışma ortamında gereken güvenli teçhizat verilmelidir. 30 yıla yakın bir süredir orduda kadınlar görev yapmaktadır. Ama ordu askerlere iç çamaşırı almak için para vermekte, kadınlara ise sutyen temin etmemektedir” diye konuştu.

Fransız sırıkçı Mesnil, “eBay”de sponsor aradı

Erkekler sırıkla yüksek atlamada dünya ikincisi Fransız atlet Romain Mesnil, internet üzerindeki açık artırma usulü alışveriş sitesi eBay’de sponsor aradı.

Sponsor firmanın kendisini bırakmasının ardından, elindeki sırıkla Paris sokaklarında çıplak koşup yeni sponsor arayan Mesnil, başarılı olamayınca eBay’i denedi. eBay’de atletizmdeki başarılarını anlatarak, kendini sponsor adaylarına tanıtan Mesnil, düzenlediği basın toplantısında, “Komik olacağını düşünerek, bir de bu yolu denemeye karar verdim. Bekleyip göreceğim” dedi.

Yarasa, Letonya’dan İsviçre’ye 28 gecede uçtu

8 gram ağırlığındaki bir yarasa, Letonya ile İsviçre arasındaki 1360 kilometrelik mesafeyi rekor kırarak 28 gecede geçti.

İsviçre Yarasaları Koruma Vakfı yetkililerinin açıklamasına göre, ekim sonunda ülkenin orta kesimindeki Selzach bölgesinde tespit edilen minik yarasanın, taşıdığı bilezikten, iki gün beslendikten sonra Letonya’dan 28 gün önce salıverildiği anlaşıldı.

Yetkililere göre, erkek yarasa geceleri en az 50 kilometre yol alarak ilerledi. Göçmen “Nathusius” türü minik yarasaların yere çok yakın uçtuğu ve yeryüzü şekillerini takip ettiği biliniyor.

1 milyon doları çöpe attı

İsrail’de bir kadın, içinde 1 milyon dolar bulunan yatağı yanlışlıkla çöpe attı. Annesine sürpriz yapmak için yaşlı kadının eski yatağını atıp yenisini alan, adı yalnızca Anat olarak açıklanan genç kadın, annesinin, yatağının içine biriktirdiği 1 milyon doları sakladığını bilmiyordu.

Yatağı attıktan sonra annesinden paranın varlığını öğrenince neredeyse düşüp bayılacak hale gelen kadının dünyası başına yıkıldı.

Yatağı bulmak için hemen evden dışarı fırlayan Anat, çöpçülerin yatağı çoktan aldığını gördü. Tel Aviv’in çöplüklerinde yapılan aramalar da sonuç vermedi.

Çöp biriktirme alanlarından biri olan Hiriya’nın yöneticisi İzhak Borba, Anat’ın “tamamen yıkılmış” halde olduğunu, ancak her gün 2 bin 500 ton çöp getirilen bu yerde eski yatağı bulmanın çok zor olduğunu söyledi.

Borba, “hazine avcılarını” bölgeden uzak tutmak için güvenlik önlemlerinin artırıldığını da eklerken, Anet, “İnsan payına düşene şükretmeli. İyilik de, kötülük de Allah’tandır” diyerek kendini teselli etmeye çalıştı.

Köpeğe 400 bin Avro’luk karşılama

Çinli milyoner kadın, yeni köpeğine havaalanında özel bir karşılama yaptı. Uzun süredir Tibet terrier cinsi bir köpek arayan Wang adlı kadına mutlu haber, Çin’in kuzeybatısındaki bir eyaletten geldi.

Köpek, Xi’an’a gelişinde 30 Mercedes’ten oluşan bir konvoyla karşılandı ve bu sevda milyoner kadına 400 bin Avro’dan fazlaya mal oldu.

Müstehcen plaka krizi

Suudi Arabistan’da genç zenginler arasında özel araç plakaları yayılırken, Arap harflerinin Latin harflerine çevrilmesiyle ortaya çıkan İngilizce kelimelerin bazıları büyük rahatsızlık yarattı ve 90 bin plaka yasaklandı.

Yetkililer, müstehcen anlamlar taşıyan üç harflik bazı dizilere yasak koyarken, yasaklananlar listesinin başındaki harf dizisi “USA” (ABD) oldu.

Bu özel plakalar, son dönemde açık artırmalarda 1,6 milyon dolara alıcı buluyordu.

Beyaz Saray’daki davetsiz misafirler

ABD Başkanı Barack Obama‘nın Hindistan Başbakanı Manmohan Singh onuruna Beyaz Saray’da verdiği yemeğe iki davetsiz misafir katıldı.

Beyaz Saray, tüm güvenlik önlemlerini ellerini kollarını sallayarak geçen Tarık ve Michaele Salahi çiftinin, yemeğin verildiği Mavi Salon’a, aralarında Barack Obama ile Singh’in de bulunduğu karşılama sırasından geçerek girdiğini gösteren bir fotoğrafı Amerikan basınıyla paylaştı.

Fotoğrafta Michaele Salahi’nin, kendisiyle tokalaşan Obama’nın sağ elini her iki eliyle sımsıkı tuttuğu, Tarık’ın da olanları seyrettiği görülüyor. Singh ise bu sırada Obama’nın hemen solunda bulunuyor.

Daha önce çiftin, kontrolden geçtiği için herhangi bir tehlike arz etmediğini belirten gizli servis, çiftin, hiçbir sualle karşılaşmadan ve davetli listesinde olup olmadıkları kontrol edilmeden içeri girmesinden ve hatta Başkan Obama’ya tokalaşacak kadar yaklaşabilmesinden utanç duyulduğunu açıkladı.

Tarık ve Michaele Salahi çiftinin, bir TV eğlence programına katılmak istediği, yaptıklarını Facebook internet sitesinde anlattığı ve kanıt olarak o gece orada çektirdiği bir fotoğrafı siteye koyduğu belirtilmişti.

“Yorulmak bilmez maratoncu”

65 yaşındaki Japon Akinori Kusuda, Guinness Rekorlar Kitabına girmek için 52 günde 52 maraton koştu.

Yorulmak bilmez maratoncu, arka arkaya 52 maraton koşarak bir İtalyan’ın rekorunu elinden aldı. İtalyan maratoncu arka arkaya 51 maraton koşmuştu.

“Thatcher öldü” mesajı ortalığı karıştırdı

Kanada’da Ulaştırma Bakanı tarafından bir başka bakana yollanan “Thatcher öldü” cep telefonu mesajı, ortalığı karıştırdı.

Mesajı Toronto’da bir galadayken alan bakan şoke oldu ve haber ışık hızıyla galadaki diğer üst düzey davetliler arasında yayıldı. Kanada Başbakanı Stephen Harper, İngiltere’nin “Demir Lady” lakaplı 84 yaşındaki eski Başbakanı Margaret Thatcher’ın hayatını kaybettiği yönünde bilgilendirildi. Diplomatik danışmanlar derhal Demir Lady’nin ölümü nedeniyle İngiltere’ye resmi bir taziye mesajı hazırlığına girişti. Downing Sokağı ve Buckingham Sarayı aranınca, telefonun diğer ucundaki İngiliz yetkililer şaşırdı.

İşin aslı sonradan ortaya çıktı. Ulaştırma Bakanı John Baird’in Demir Lady ile aynı adı taşıyan sevgili kedisi “Thatcher” ölmüştü.

Yetkililer, Demir Lady’nin ise Birinci ve İkinci Dünya Savaşında yaşamını yitiren askerlerin anıldığı “Anma Günü” törenlerine katıldığını ve hayatta olduğunu kesin bir dille ifade etti.

Kanada hükümeti adına resmi taziye mesajı yazmaya koyulan bir yetkilinin, öfke ve utançla “O kedi ölmemişse, onu kendi ellerimle öldürürüm” dediği de bildirildi.

61. Emmy ödülleri sahiplerini buldu. ‘Mad Men’ bu yıl da en iyi dizi seçilirken, Charlie Sheen 4. kez eli boş döndü. Jessica Lange ödülünü alırken Alec Baldwin’i ateşli bir şekilde öpünce salonda alkış koptu.

61. Emmy ödülleri, Los Angeles’taki Nokia Theatre’da düzenlenen törenle sahiplerine verildi.

Ödül töreninden önce gelenek olduğu üzere kırmızı halı seremonisi yapıldı. Ünlü isimler tören salonuna giderken, kırmızı halıda poz verdiler. Halı üzerinde adeta şıklık yarışı yaşandı.

“How I Met Your Mother”ın Barney’si Neil Patrick Harris’in sunduğu ödül töreni, simultane çeviriyle CNBC-e’de, orijinal sesiyle ise e2’den canlı olarak yayınlandı.

‘MAD MEN’ EN İYİ DİZİ
Törenlerde e-2’de yayınlanan “Mad Men” drama dalında “En İyi Dizi” ödülünün sahibi oldu.

’30 ROCK’ VE ALEC BALDWIN’E ÖDÜL
Komedi dalında “En İyi Dizi” ödülünü ise “30 Rock” dizisi kazandı.

Dizinin başrol oyuncusu Alec Baldwin de komedi dalında “En İyi Erkek Oyuncu” seçildi. ‘Urited States Of Tara”da oynayan Toni Collette, yine aynı dalda en iyi kadın oyuncu ödülünü aldı.

DRAMDA EN İYİ OYUNCU ÖDÜLLERİ
Drama dizisi dalında “En İyi Erkek Oyuncu e2’de yayınlanan “Breaking Bad” ile Bryan Craston seçilirken; bu dalda “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” ödülünü “Lost”daki rolüyle Michael Emerson kazandı.

Drama dalında “En İyi Kadın Oyuncu Ödülü”, “Damages” dizisindeki rolüyle Glenn Close’un olurken, bu daldaki “Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü” de CNBC-e dizisi “24”‘deki rolüyle Cherry Jones’un oldu.

KOMEDİNİN EN İYİLERİ
Komedi dalında “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” ödülü CNBC-e’de yayınlanan “Two and A Half Men” ile John Cryer’ın olurken, bu dalda “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” ödülünü yine CNBC-e’de yayınlanan bir diğer dizi “Pushing Daisies” ile Kristin Chenoweth kazandı.

İşte gecenin bütün kazananları:

Drama
En İyi Dizi: Mad Men
En İyi Kadın Oyuncu: Glenn Close (Damages)
En İyi Erkek Oyuncu: Bryan Cranston (Breaking Bad)
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Michael Emerson (Lost)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Cherry Jones (24)
En iyi Kadın Konuk Oyuncu: Ellen Burstyn
En İyi Erkek Konuk Oyuncu: Michael J. Fox
En İyi Yönetmen: E.R
En İyi Senaryo: Matthew Weiner ( Mad Men)

Komedi
En İyi Dizi: 30 Rock
En İyi Kadın Oyuncu: Toni Collette ( United States of Tara)
En İyi Erkek Oyuncu: Alec Baldwin ( 30 Rock)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Kristin Chenoweth (Pushing Daisies)

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Jon Cryer (Two and a Half Men)
En İyi Kadın Konuk Oyuncu: Tina Fey
En İyi Erkek Konuk Oyuncu: Justin Timberlake
En İyi Senaryo: Matt Hubbard (30 Rock / Reunion)
En İyi Yönetmen: Jeffrey Blitz (The Office)

Dünyaca ünlü pop müzik yıldızı Madonna, İtalya’da yaşayan yönetmen Ferzan Özpetek’ övgü yağıdırdı. Madonna, “O bir dahi” dedi.

Pop yıldızı Madonna, “Fox” televizyonundaki röportajında soruları yanıtladı.

İtalyan sinemasından sevdiği isimler sorulan Madonna, Marcello Mastroianni ismini söylerken, yenilerden ise Ferzan Özpetek’i sevdiğini belirtti.

“Kutsal Yürek ve Karşı Pencere’nin yönetmeni kimdi?” diye röportajı yapan İtalyan sunucuya soran Madonna, “Ferzan Özpetek” cevabı üzerine “O bir dahi” şeklinde konuştu.

Bu arada Ferzan Özpetek’in son filmi “Serseri Mayınlar”ın (Mine Vaganti) montajının da tamamlanmak üzere olduğu, filmin gelecek Mart ayında İtalya’da gösterime gireceği belirtildi.

Pink Martini dördüncü albümü ‘Splendor in the Grass’ ile yine çokdilli, yine hayatın içinden ve yine çok iyi… Albümün sürprizlerinden biri de Frida Kahlo’ya olan aşkıyla tanınan Chavela Vargas.

Dünyanın en çok sevdiği ‘küçük orkestra’lardan Pink Martini’nin dördüncü albümü ‘Splendor in the Grass’ dokuz yeni parça ve unutulmaz dört cover’la geliyor.

Daha önceki albümler gibi bu albüm de çokdilli bir özellik gösteriyor ve İtalyan pop’undan, bir Meksika ranchera’sına, eski bir Amerikan klasiğinden, bir Napoliten’e kadar farklı kültürleri ve tarzları temsil eden parçaları bir araya getiriyor.

Gündelik hayatın izlerini taşıyan temalar içeren ‘Splendor in the Grass’ın en özel şarkılardan biri, Meksika’nın efsane isimlerinden Frida Kahlo’ya olan aşkıyla tanınan Chavela Vargas ile kaydedilmiş. Topluluk bugün 90 yaşında olan Vargas ile Agustin Lara’nın eski bir şarkısı olan ‘Piensa En Mi’yi coverlamış.

Grubun muhteşem sesli solisti China Forbes ise bu albümde, Joe Raposo’nun ünlü parçası ‘Sing’i farklı dillerde seslendirerek albüme kendine has rengini katmış.

Ayrıca Peter Sellers’in unutulmaz filmi ‘The Party’de bizzat seslendirdiği, orijinali ünlü şov yıldızı Rafaella Cara’ya ait ‘Tuca Tuca’ albümün diğer sürprizlerinden biri.

70’lerin rock kültürüne en çok sahip çıkan gruplardan biri olan Dandy Warhols gitaristi Courtney Taylor da ‘Splendor in the Grass’de dinleyenlerin karşısına çıkıyor.

Sınırlı sayıda üretilen CD+DVD olarak yayınlanan ‘Limited Edition’, yeni albümle birlikte grubun Oregon konserini  de içeriyor.

Bu hafta ikisi yerli 3 yeni film gösterime girdi. Yılmaz Erdoğan’ın merakla beklenen filmi ‘Neşeli Hayat’ ve Murat Aslan’ın yönettiği ‘Türkler Çıldırmış Olmalı’ haftanın yerli filmleri.

NEŞELİ HAYAT

Noel Baba olarak çalışan Rıza”nın ve çevresinin başından geçen komik ve hüzünlü öyküsünü beyazperdeye taşıyor.

Filmde Yılmaz Erdoğan, Büşra Pekin ve Ersin Korkut rol alıyor. Geri kalan rollerin büyük bölümünü yine BKM Mutfak Oyuncuları oluşturdu. Mutfağın yirmi beş kişilik kadrosu rolleri çeşitli ağırlıklarla paylaşıyorlar. Onlara Sinan Bengier, Rıza Akın, Erdal Tosun, Cezmi Baskın, Caner Alkaya, Ayberk Atilla, Celal Tak, Fatma Murat eşlik ediyor.

Rıza Şenyurt, Noel Babanın tam olarak ne olduğunu bilmemektedir!!! Sırtında dünyanın yükünü taşıyan Noel Baba işi sonunda öğrenir: Hayat dediğimiz şey, çocukların inandığı yalanlardan daha gerçek değildir!

TÜRKLER ÇILDIRMIŞ OLMALI
Murat Aslan’ın yönettiği ve Peker Açıkalın, Önder Açıkbaş, Durul Bazan ile Erdal Tosun’un oynadığı ”Türkler Çıldırmış Olmalı”, teknesiyle dünya turuna çıkan Türkiye’nin en zengin ve ünlü iş adamını kaçıran Somalili korsanlara karşı Türkiye’den gönderilen özel ekibin maceralarını anlatıyor.

Çekim mekanları Türkiye, Los Angeles ve Güney Afrika olan filmin konusu özetle şöyle: ”Film, Türkiye’nin en zengin iş adamının ailesi ile dünya turuna çıkması ve Güney Afrika kıyılarında Somalili korsanlar tarafından kaçırılması ile başlıyor. Korsanlar iş adamı için Türkiye’den yüklü miktarda fidye istiyorlar.

Türk Hükümeti de iş adamının kurtarılması için askeri bir tim gönderilmesine karar veriyor. Ancak bir diplomatın önerisi dikkate alınarak, uluslararası ilişkilerin hassas dengesi sebebiyle bu iş için resmi bir tim değil de, ‘Her Türk asker doğar’ sözünden yola çıkarak illegal bir tim oluşturuluyor. Hükümlülerden oluşan ve şartlı tahliye anlaşması yapılan bu timde hanutçuluk yapan dolandırıcı Kuru Kadir, elektronik mühendisi, ancak korsan CD basmaktan sabıkalı Korsan Ercüment, sokaklarda büyümüş, tek derdi ünlü bir şarkıcı olmak isteyen, düğün şarkıcısı Kirli Şahin, korkak kumarcı Kadırgalı Sarı Recep, kuru sıkı tabancaların namlularını delerek, gerçek tabancaya çevirip satmaktan hüküm giyen Laz Mahmut, birçok üst düzey bürokratı dolandıran Mahsun Güler ve uluslararası birçok terör operasyonunu başarı ile yönetmiş, ancak bir sebeple hapishaneye düşmüş Albay Mehmet Kara vardır.”

GİZEMLİ YOLCULUK
Bu bir “yeniden yapılanma” hikâyesidir. Başından trajik olduğu kadar suç da barındıran bir olayın yeniden yapılanması. Ve aynı zamanda iki farklı hayatın yeniden yapılanması. Bu yapılanmanın iki kahramanı, Leo ve kırılgan kız kardeşi Ale.

Ale’nin ansızın evleneceğini duyurması, iki kardeş arasında parçalanmaya sebep olur. İkisinin arasında her zaman oldukça hararetli bir bağ olmuştur, birer yetişkin olduktan sonra bile, tamamen onlara özgü ve mahrem bir bağ. Beklenmedik bir olasılıkla, gerçekte zihinleri daha önce hiç kesişmemişti.

Gizemli bir şekilde, kaderin inanılmaz, hatta zalim bir oyunu sonucunda, Leo, Ale’nin Sırp ressam nişanlısının (Emir Kusturica), Sicilya’da kızkardeşine bir ev almayı plânladığını öğrenir. Ancak bu evin kızkardeşinin bilmediği bir sırrı vardır; iki kardeş henüz çocukken daha sonra hiç konuşulmayan bir aile trajedisi sonucunda bu evden kaçmaya mecbur kalmışlardır.

Leo, böylece Sicilya’ya, köklerine doğru gizemli bir yolculuk yapmak zorunda kalır.

Tarihinde ilk kez Avrupa Futbol Şampiyonası yarı finali oynama başarısı gösteren Milli Takımımız, müthiş mücadele ettiği maç sonunda son dakika golüyle Almanya’ya 3-2 yenilerek turnuvaya veda etti.

Fatih Terim yönetimindeki A Millilerimiz, 22. dakikada Uğur Boral’ın golüyle 1-0 öne geçtiler. 4 dakika sonra Almanya bu gole Schweinsteiger ile cevap verdi ve ilk yarı 1-1 sonuçlandı.

İkinci yarıda da etkili oynayan millilerimiz, buna karşılık uzun bir pasta Miroslav Klose’nin golüne engel olamadılar. 79. dakikada skor 2-1 oldu. Bu dakikadan sonra riskleri alan takımımız, Sabri’nin harika çalımı ve asisti sonrası Semih ile 86’da beraberlik golünü buldu. Ama maalesef son dakikada Lahm’ın şutuyla sahadan 3-2 mağlup ayrılarak turnuvadan elendik.

A Millilerimiz, neredeyse yarısı eksik kadrosuna karşın yüzde 55’lik topa sahip olma oranı ve toplamda 11 şutla rakibini domine ederek otoritelerden övgü aldı. Buna karşılık Almanlar kaleye çektikleri 3 şutta da gol bularak Euro 2008’de finale çıkan taraf oldu.

Bu son derece başarılı istatistikleri bir yana bırakarak tarihinde ilk kez Avrupa Futbol Şampiyonası yarı finali oynayan A Millilerimizi kutlar, tüm Türkiye’ye yaşattıkları büyük sevinç ve heyecan için kendilerine tek tek teşekkür ederiz.

Euro 2008 çeyrek finalinde Hırvatistan ile karşılaşan Türkiye A Milli Futbol Takımı, rakibini penaltılarla eleyerek tarihi bir başarıya imza attı ve yarı finale kaldı.

Viyana’da oynanan ve normal süresi 0-0 sona eren maçın 119. dakikasında Klasnic, Hırvatistan’ı 1-0 öne geçirdi. Bu gole 120+2’de Semih Şentürk ile cevap veren Türkiye, maçı penaltılara götürdü.

İlk penaltıdan Modric’le yararlanamayan Hırvatistan’a Arda ile cevap verip 1-0 öne geçtik. Ardından Srna ile Semih’in golleri ile durum 2-1 oldu. Rakitic’le Hırvatlar penaltı kaçırdı. Hamit ile gol bulduk. Ve Petric’in kaçırdığı penaltı ile yarı finale yükselen taraf Türkiye oldu…

Millilerimiz, 25 Haziran 2008 Çarşamba saat 21:45‘te Almanya ile yarı final maçına çıkacak. Karşılaşma, İsviçre’nin Basel kentinde yapılacak.

'Açık' kadınları topladılarSaçı gözüken kadınları, traşı uygunsuz erkekleri topladılar, fön çeken berber dükkanlarını kapattılar.

Ahlak Polisi İş Başında

Ahlak Polisi, artık daha sıkı. Saçı gözüken “açık kadınları”, uygunsuz saç tıraşı olan erkekleri, sokaklarda tek tek çevirip sorguya çektiler, sonra da polis otolarına doldurup karakollara götürdüler.

Düşük bel pantolon, dar pardesü satan, Batı tarzı saç kesimi yapan kadın ve erkek berber dükkanlarını kapattılar. İran’da ahlak polisi, çok geniş çapta bir kılık-kıyafet operasyonu başlattı. Yeni uygulama kapsamında İran Ahlak Polisi, sadece kıyafet denetimi yapmıyor… Erkeklerin saç-sakal tıraşına da bakıyor. Kadınlarda Avrupai saç kesimi ve fön çektirmesi de artık kesinlikle yasak.

Kıyafeti “uygunsuz” bulunan kişilerin bilgileri alınıyor, bir daha kuralları bozmayacaklarına dair taahhütname imzalatılıyor. Bunlara uymayanlar, ikinci kez yakalandığında gözaltına alınarak mahkemeye sevk ediliyor.

Yasak kıyafetleri giyenlere bu elbiseleri hangi dükkandan aldıkları soruluyor. Saç tıraşı beğenilmeyenlerin de hangi berber veya kuaföre gittikleri öğreniliyor. Daha sonra polis bu dükkanlara şok baskınlar düzenleyip, derhal kapatıyor. Son 2 günde birçok dükkan baskınlar sonucunda kapatıldı.

Ve kadınların ayak bileklerinin de gözükmesi artık yasaklar kapsamında. Çıplak ayakla, açık ayakkabı giymek ve ayak bileğinin belirgin şekilde görünmesi yasaklar kapsamına alındı.