Şehirde kimse kalmadı, caddeler boş, sokaklar boş…

Bayram bitince geri gelecekler.

Evden gazeteye tam sekiz dakikada gittim, şeytan diyor ki boş bulmuşken git gel, git gel…

Kırmızı ışıkta tek başımayım, canım sıkıldı. Sağda kimse yok, solda kimse yok. Dikiz aynasından baktım arka bomboş…

İkinci ışıkta yalnız başına duran mavi otomobildeki beni görünce sevindi… Ona zafer işareti yaptım, o da aynı işaretle yanıt verdi. Zikzaklar çizerek bastırıp ayrıldık.

Park yerinin tamamı benim sayılırdı. İstesem yanlamasına, istesem, çaprazlamasına park edebilirdim.

Yok istesem; diklemesine koy…

*

Kaldırımlar boş…

Üç adım zıplayıp, sağ ayağımı yere paralel açsam… Sonra üç adım zıplayıp sol ayağımı yere paralel açsam, kimse bir şey demeyecek, çünkü gittiler…

Güvercinler yolun ortasında yiyecek arıyorlar.

Banklar da boş, tek tek otur kalk, otur kalk…

Durakta kimse yok, arada bir geçen o hınca hınç dolu belediye otobüslerinin içinde tek-tük insanlar. Otobüsler kural olsa gerek, durakta duruyorlar, ama inen de yok, binen de…

İstesem; bir kapıdan girip, koşarak öbüründen inerim…

*

Şehir ne kadar güzelmiş…

Şu pahalı kaldırımları hiç fark etmemişim. İki yanında ağaçlar varmış caddenin. Ve ağaçların dalları birer tavus kuşu kanadı gibi caddenin üzerine açılırmış. Yerlerde sonbaharın sarı yaprakları dolanıp duruyorlar.

Dün gece koymadılarsa bir meydan var orta yerde…

Çiçekler ekmişler çevresine.

Şehir sessiz…

Belki ilk kez yürürken kendi ayaklarımdan çıkan pıt-pıt sesleri geliyor kulağıma… Birisi ittirmeden de yürüyebiliyormuş insan…

Canım istese durabilirim, yürürüm, yine durabilirim…

Ya da durmam…

*

Şehirdekiler gittiler…

Yarın dönecekler…

19.11.2010-Bekir COŞKUN