Bekir Çoşkun-Onuncu Köy
“Cumhuriyet’i niçin yıkamazsınız?”
Başınızı dört bir yana çevirip bakın; her şey Cumhuriyetin eseridir…
Şu şehirler, şu kasabalar, şu yollar, şu otomobil fabrikaları, şu üniversiteler, şu okullar, şu hastaneler…
Şu okul bahçesinde oynayan çocuklar…
Şu üniversiteli kız…
Şu sırtında bilgisayar çantası olan oğlan…
Son lokması ağzında, saçına tokasını takarken işine koşan kadın… Şu alnında yaşamın derin çizgilerini taşıyan duraktaki adam…
Ben…
Siz…
Hepimiz…
*
Türkiye Büyük Millet Meclisi…
Cumhurbaşkanı…
Başbakan…
İktidar, muhalefet, siyaset, seçim sandıkları, tümü Cumhuriyetin eseridir…
Cumhuriyetin koltuğuna oturmuş, Cumhuriyete burun kıvıran badem bıyıklı… Cumhuriyet olmasaydı inek güdecekti, Cumhuriyet adam etmiştir onu…
Cumhuriyetin eseridir…
Övünerek yaptıklarını söyledikleri her şey, ama her şey cumhuriyetin eseridir…
Türbanlısı…
Cüppelisi…
Yobazı dahi…
Tümü Cumhuriyet’in sağladığı özgürlük ortamının eserleridir…
*
“Çok iş yaptık” diyor cumhuriyete kızan ahmak…
Sekiz senede mi büyütüp de yetiştirdin; ekonomistleri, bankacıları, profesörleri, bürokratları, gemi, uçak, makine mühendislerini?.. O yolları yapan şantiye şefini, o dozer şoförünü, o haritacıyı, o kısım amirini, o plancıları?..
Pekiiii…
Cumhuriyet olmasaydı hangi toprak üzerine yapacaktın yol, hangi toprak üzerine kuracaktın fabrika?.. Hangi özgür-bağımsız ülkenin, hangi çağdaş okullarında büyümüş, hangi Batı gibi üniversitelerde okumuş insan gücü sana “çok iş yaptık” deme olanağını verecekti?..
*
Cumhuriyeti yıkma hevesiniz için dahi ona muhtaçsınız..
Onun demokrasisinden yararlanmak, onun özgürlük ortamına sığınmak, onun kurumlarını ve kurallarını kullanmak, onun koltuklarına oturmak, onun kıyafetini giymek, onun çatısı altında durmak zorundasınız…
Cumhuriyetin gücü de buradan gelir…
Bu yüzdendir; yıkamazsınız Cumhuriyeti…