Hekimlerin tam gün çalışmasından yana olan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, aynı zamanda hastanelerin birer işletme olarak kabul edilmesi gerektiğini, sağlık kuruluşlarının özerk hale getirilerek profesyonel kişilerce yönetilmesi gerektiğini düşünüyor
Ana muhalefet partisi CHP’nin yeni Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Tam Gün Yasası, Kamu Hastane Birlikleri, aile hekimliği, sevk zinciri, sağlık kuruluşları ile personel planlaması, hastanelerin özerkleştirilmesi, performans sistemi gibi konularda Sağlıkta Dönüşüm Programı ile getirilen düzenlemeleri destekliyor.
Hekimlerin tam gün çalışması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu’na göre, “Hekimlerin çalışma sürelerinin tamamını çalıştıkları sağlık kuruluşlarına tahsis etmeleri gerekiyor. Bu hem verimliliği arttırır hem de bir ölçüde sağlık kuruluşlarımızdaki hasta yığılmalarının önüne geçer. Bu nedenle ‘tam gün’ uygulamasının mutlaka gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Hekimlerimizin tam gün çalışmaları gerektiğini söylerken, hekimlerin insanca yaşayabileceği, gördükleri eğitimin ve sosyal statülerinin gerektirdiği yaşam düzeyinde bir ücret almalarının mutlaka sağlanması gereği de gözden uzak tutulmamalıdır. Hekimlerin mesleki kaygılar dışında başka kaygılara düşmemeleri ve mesleki açıdan kendilerini sürekli olarak yenileyebilmeleri için belirli bir düzeyin üzerinde ücret almaları şarttır. Bugünkü ücret düzeyiyle hekimler, bilinçli bir şekilde özel muayenehane açmaya doğru yönlendirilmektedirler.”
Koruyucu sağlık geliştirilmeli
Koruyucu sağlık hizmetlerinin önemine dikkat çeken Kılıçdaroğlu, “Koruyucu sağlık hizmetlerinden çok, tedavi edici sağlık hizmetlerinin maliyeti artmakta, dolayısıyla ülke kaynakları israf edilmektedir. Oysa koruyucu sağlık hizmetlerinin temel özelliği, gelecekte doğabilecek risklere karşı, düşük maliyetle, bugünden önlem almaktadır. Bu nedenle koruyucu sağlık hizmetlerinin tam ve etkin bir şekilde sunulması, kişilerin ve dolayısıyla toplum sağlığının sigortalandığı anlamına gelmektedir” diye konuştu.
Koruyucu sağlık hizmetlerinin etkin bir şekilde verilebilmesi için devletin yeterli miktarda kaynak ayırması gerektiği belirtilerek, gelişmiş ülkelerin gayri safi milli hasılalarından sağlık hizmetlerine, özellikle de koruyucu sağlık hizmetlerine ayırdıkları payın her geçen gün arttığı vurgulandı.
Genel Sağlık Sigortası uygulamasını da destekleyen CHP Genel Başkanı, sağlıkta katılım payı ödenmesi gereğine de işaret etti.
“Sevk zinciri kurulmalı”
İyi çalışan bir sağlık zinciri oluşturulması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Bugün uygulanan sağlık politikası sonucunda, insanlar sağlık sorunlarının niteliği ne olursa olsun, belli büyük merkezlerdeki sağlık kuruluşlarında yoğunlaşmakta, ancak söz konusu merkezlerdeki sağlık kuruluşları da sınırlı kapasiteleri dolayısıyla bu yoğunluğu kaldıramamaktadırlar. Öte yandan, büyük merkezlerdeki sağlık kuruluşlarında yaşanan yığılmanın tersine, diğer yerlerde bulunan sağlık tesisleri ise düşük kapasite ile hizmet vermektedirler.
Sağlık konusunda uzun vadeli ve kalıcı devlet politikalarının saptanması gerekmektedir. Öncelikle insanların belli merkezlerdeki sağlık tesislerinin önünde yığılmaları önlenmelidir. Bunun için de kademeli bir tanı ve tedavi zinciri kurulmalıdır. Dileyenin dilediği sağlık merkezine gidebilme uygulamasına son verilmelidir. Kişiler sorunlarının niteliğine veya ciddiyetine göre belli düzeydeki sağlık kuruluşlarına aşamalı olarak gidebilmelidirler. Bunun için de; aile hekimliği, iş yeri hekimliği, dispanser, hastane, eğitim hastanesi şeklinde örgütlenmiş bir sağlık zinciri oluşturulmalıdır. Acil durumlar dışında kişiler ilk olarak aile hekimine başvurmalı, daha sonra gerekiyorsa hekimin önerisiyle sırasıyla diğer sağlık kuruluşuna başvurmalı.
Bugünkü uygulamada, sıradan sağlık sorunu olan kişi ile ciddi sağlık sorunu olan kişi aynı anda nihai olarak başvurulması gereken sağlık kuruluşuna başvurmaktadırlar. Sorunu ciddi olmayan kişinin sorununu daha önceki aşamalarda halletmesi mümkünken nihai sağlık kuruluşuna başvurması, bu kuruluşu ve burada çalışan kişileri gereksiz yere meşgul etmektedir. Oysa aşamalı sistemde, ciddi sorunları olmayan kişilerin sorunları ilk aşamalarda çözüleceği için büyük merkezlerdeki sağlık tesislerinin önünde yığılmalar olmayacak, bu durumda bu tesisler amaçlarına uygun bir şekilde daha ciddi ve daha ağır rahatsızlıkları olan veya tanı ve tedavisi daha uzun süre gerektiren kişilere sağlık hizmeti vereceklerdir. Bu sistemde kişiler belli süzgeçlerden geçtikten sonra nihai sağlık merkezlerine ulaşabilmekte, böylece kaynaklar daha etkin bir şekilde kullanılabilmektedir.”
Sağlıkta planlama yapılmalı
Kılıçdaroğlu, sağlık kuruluşlarının ve personelin planlanması gerektiğine dikkat çekerek, “Ülkemizde sağlık kuruluşlarının pek çoğu büyük kentlerde bulunmaktadır. Söz konusu sağlık tesislerinin kapasitesi sınırlı olduğundan ihtiyaç duyulan sağlık hizmetleri istenilen düzeyde verilememektedir. Bunun yanında sağlık tesislerinin belli yerlerde yoğunlaşması sağlık hizmetlerine ihtiyaç duyanların seyahat etmelerini, bazen de sağlık tesisinin bulunduğu yerlerde konaklamalarını gerektirmektedir. Tesislerin oluşturulacak politikalara uygun bölgelerde kurulması gerekmektedir. Belli bölgelerdeki yoğunlaşmanın mutlaka önlenmesi gerekir. Ülkemizde mevcut hekimlerin çok büyük bir kısmı üç büyük ilimizde toplanmıştır.
Personel dağılımındaki dengesizliklerin giderilebilmesi için etkin bir personel politikası uygulanmalıdır. Atama ve terfi usulleri kesin esaslara bağlanmalı ve politik müdahalelere son verilmelidir. Personel yetersizliği bulunan yörelerde görev yapan kişilerin, özlük haklarında özendirici iyileştirmeler yapılmalıdır” dedi.
“Hastaneler özerkleştirilmeli”
Kılıçdaroğlu’na göre, sağlık kuruluşlarının yönetim anlayışı da değiştirilmeli ve kuruluşlar özerkleştirilmeli. Genel Başkanın şu an TBMM Genel Kurulunda bulunan Kamu Hastane Birlikleri modeline de tam destek veren sözleri şöyle:
“Ülkemizde sağlık kuruluşlarının sağlık işletmelerine dönüştürülmeleri, bunların merkezin büyük ve hantal yapısının dışına çıkarılarak, idari ve mali açıdan özerk küçük işletmeler haline getirilmeleri gereği kaçınılmaz bir hale gelmiştir.
Minimize olmak ihtisaslaşmayı, profesyonelliği ve kaynak tahsisinde ve kullanımında etkinliği de beraberinde getirecektir. İdari ve mali özerklik, karar alma süreçlerini ve bu kararların uygulanmasını hızlandıracak, böylece ihtiyaçlara kısa sürede cevap verme olanağı doğacaktır.
Sağlık kuruluşlarının özerkleştirilmesi sonucunda çalışanların özerk sağlık işletmelerinin yönetimine katılacak olmaları, çalışanların motivasyonunu önemli ölçüde arttıracaktır. Sorunların birinci derecede muhatapları çalışanlar olduğuna göre, çözümler konusunda karar verecek olanların da çalışanlar olması gereği ortaya çıkmaktadır.
Her sağlık işletmesi, kendi personel politikasını kendisi belirlemelidir. Bu uygulamayla personel alımında siyasi ve sosyal baskılar en aza ineceği için, personel istihdamı ve terfi tamamen ihtiyaç ve liyakat esasına göre olacak, bu da zaman içerisinde profesyonelleşmeyi sağlayacaktır. Öte yandan söz konusu personel sık sık değişmeyeceği için belli bir kurumsal hafıza oluşacaktır. Bu kurumsal hafıza dolayısıyla, sürekli bir bilgi ve deneyim birikimi olacak ve bu birikim de yönetimde etkinliği sağlayacaktır.”
Performans sistemine yeşil ışık
“Ücret politikası da belirli ölçüler çerçevesinde verimlilik esasına bağlanmalıdır. Bu hem çalışanların motivasyonunu arttıracak hem de hizmetlerin niteliği üzerinde olumlu bir etki gösterecektir” diye konuşan Kılıçdaroğlu, personel politikasında da süreklilik sağlanması gerektiğini söyledi.
Hastaneleri profesyoneller yönetmeli
Hastanelerin profesyoneller tarafından yönetilmesi gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, “Günümüzde hastaneler, çok sayıda karmaşık işlemleri ve işlevleri olan birer işletme haline gelmiştir. Hatta orta büyüklükte bir hastanenin teknik yapısı ve sunduğu hizmet çeşidi beş yıldızlı bir otelden daha karmaşıktır. Bir hastane başta sağlık, otelcilik, mutfak, temizlik, halkla ilişkiler olmak üzere pek çok alanda hizmet vermektedir. Söz konusu hizmet alanlarının her biri ayrı bir uzmanlık ve deneyim gerektirmektedir. Ayrıca, verilen hizmetlerin tek kişinin sorumluluk ve denetiminde yürütülmesi mümkün değildir. Bütün bu hizmetlerin verilebilmesi için, verimlilik ve etkinlik ilkelerine göre çalışan profesyonel yöneticilerin olması gerekmektedir.
Bugünkü örgütlenme modelinde bütün bu işleri tek başına başhekim yüklenmiş durumdadır. Oysa bu tür işler başhekimin görevi değildir. Başhekim hastanenin sağlık işlemlerinden sorumlu olmalıdır. Diğer işlerin ise konunun uzmanları tarafından veya onların denetim ve sorumluluğunda yapılması gerekmektedir” diye konuştu.
Hekimler sigortalanmalı
Kılıçdaroğlu, Tam Gün Yasası kapsamında bulunan sigorta konusundaki fikirlerini de şöyle dile getirdi:
“Tıbbi hatalara karşı hekimler ve diğer sağlık personeli sigortalanmalıdır.
Hekimlerimiz veya diğer sağlık çalışanlarımız görevleri sırasında (diğer mesleklerde olduğu gibi) bazı hatalar yapabilmektedirler. Ancak sağlık alanında yapılan hataların bir kısmı insan hayatını doğrudan ve telafi edilemez bir şekilde etkilediği için bu hatalara maruz kalanlar veya yakınları hatayı yapanların aleyhine yargıya başvurmakta, yargı kararları sonucunda hatayı yapanlar doğal olarak yaptırımlara maruz kalabilmektedirler.
Hekimlerin veya diğer sağlık çalışanlarının, yaptıkları tıbbi hatalar dolayısıyla uğrayabilecekleri yaptırımların etkilerini asgariye indirebilmek için mutlaka sigortalanmaları gerekmektedir. Söz konusu sigortalılık dolayısıyla, sağlık gibi çok riskli alanlarda çalışanlar mesleki olarak kendilerini daha güvende hissedeceklerdir.”
Kılıçdaroğlu hasta haklarıyla ilgili düzenlemeler yapılması, ilaç tüketiminde savurganlığı önleyici politikalar üretilmesi, sağlık kuruluşunda yeni teknolojilerin kullanılması, sürekli tıp eğitimi konusunda da hekimlerin duyarlı olması gerektiğini ifade etti.
Kaynak: http://www.kemalkilicdaroglu.com/